Dirseklerini dayayıp masaya eğilmenle, elemanlar gözlerini devirip dönüyorlar tekrar sana. Defteri kapatıp önüne çekmeyi ihmal etmiyor bir tanesi bunu yaparken. Diğeri de
"Ne diye geldin madem ya?" diye soruyor önce bir iç çekerek. Ardından dinliyorlar seni. Dandik esprin beyinlerini acıtmış olacak ki defteri önüne çeken eleman baş ve işaret parmağıyla burnunun çatını şöyle bir sıkıp bekliyor, diğeri de kafasını sağa sola sallıyor.
"Yahu..." diye söze giriyor kafa sallayan,
"Burada parşömen neyim ne arasın? Bir şeyler öğrenmek istiyorsan akademiye gideceksin, Chuunin olmuş adamsın burada Suiton öğretmeni bulamayacağını bilmiyor musun?" diye traşlıyor bir güzel. Aslında, tam ağız dalaşına başlamalık an da oluşturmuş oluyor ama üzerindeki dik bakışları birden bire arkandaki bir noktaya dikiliyor. İkisinin de morali anında iyice bozuluyor.
"Haydaa... Gene mi bu manyağı getirmişler?" demeleriyle, arkandan yükselmeye başlayan sesler senin de dikkatini çekiyor. Dönüp bakıyorsun haliyle. Başka iki Chuunin, siyah tişört ve pantolonlu bir adamı tutuklamış getiriyorlar... Bir saniye?! Bu dün meydanın ortasında avaz avaz bağırıp seni gaza getiren eleman değil mi? Ay cidden o! Hala daha
"HAYALLERİNİZİN HAYAL OLARAK KALMASINA İZİN VERMEYİN!" diye böğürüp etrafa gaz basmayı da ihmal etmiyor şu halinde bile.
"Vay be!" diyorsun bir güzel, az önce konuştuğun Chuuninlerin getirilen adamın kayıt ve ıvır zıvırlarıyla ilgilenmeye başlamasından dolayı da, ağız dalaşı falan fıstık yapamayacağını anlıyor, el mecbur dedikleri gibi akademiye yöneliyorsun.
Yani, yöneliyordun. Hani tam kapıdan çıkarken biriyle hayvan gibi kafa kafaya çarpışmış olmasaydın mutlu mutlu akademiye, mini mini birlerin yanına gitmeye devam edecektin. Kafa kafaya dediysek, o kadar da değil aslında. Çarpıştığın herifin kafası çenene falan geliyor, bayağı da sert kafalı biri herhalde ki hala acıyor çenen. Karşındaki adamın alnını ovalayan elleri arasından, seninkine benzer renkteki hafif uzun saçları görüyorsun. Ellerini alnından çekip senin yakana yapıştırmayı tercih ettiğinde, ela gözlü bu veledin bir diğer meslektaşın olan Koichi Takumi olduğunu fark ediyorsun. Hani şu, aşırı ciddili olan çocuk.
Koichi Takumi
Bir yandan yakandan tutarak seni sarsmaya çalışırken, bir yandan da suratına suratına bağırıyor velet "ULAN ÖNÜNE BAKSANA BE! HAYVAN MISIN?!" diye, kızarmış bir alınla. Hani, şu an haklı sebeplerle sinirli olabilir ama, normal bir zamanda da konuşmaya çalışsan pek de nazik, pek de ılımlı bir ses tonu seçmeyeceğini biliyorsun. Sadece sana değil, herkese soğuk davranması, onu diğer insanlardan farklı kılan yanı. Bunun dışında hakkında pek fazla bilmiyorsun, az biraz çalışmayla kafasını bozmuşluğunu duymuştun bir de, o kadar... Mekan olarak girdiğin kapının hemen önündesiniz. Danışmadaki veya kapıdaki görevliler ise tutukluyla ilgilenmekte, onu zaptetmeye ve susturmaya çalışmakta.