Kiyo'yu arkamdan bırakarak sert adımlar atmaya, bu kaplıcalardan defolup gitmeye karar kılmıştım. Öyle de yapıyordum kapıdan çıktığımda suyun ve ayak seslerini hesaba katarak Kiyo'nun da oradan çıktığını ve peşimden geldiğini fark etmem zor olmadı. Neden işleri daha çok zorlaştırıyor ki ya? Yarın düzgün bir kafayla uyanayım istiyorum. Her şeyi geride bırakayım ve hiç olmamış gibi davranayım. Gay gay olayalar olduğunda her zaman oralardan uzaklaşıp sanki olmamış gibi davranmayı alışkanlık haline getirmiş durumdayım. Bu yüzden tek yaptığım ortamı terk etmekti ama Kiyo peşimi bırakmamaya kararlıydı. Gerizekalı böcek işte, illa sıçtığımız işleri sıvamamızı sağlayacak.
Soyunma odası boştu. Ben elbiselerimin olduğu dolaba doğru ilerlerken arkamdan bağırdı bu. Durmamı söylüyordu. Hatta sanırım ilk kez ilk adımı kullanmıştı bana karşı. Nishiyama dediğinde resmen ortama daha ciddi bir hava katmıştı. Sonra da koşarak bana yetişip önüme geçti. Bu böyle önümü kesince durdum ve duygusuz bir şekilde yüzüne baktım. Lanet olsun! Şu hale bak. Cidden duygularını nasıl dışarı yansıtacağını bilmesi beni sinir ediyor. Parmak ucuna çıkıp dudaklarımızı tekrar buluşturdu. Kabul edilmenin ve güvenin bu şekilde yansıması ile her zamanki gibi bir heyecan hissettim. Kiyo'nun üstümde gerçekten bir etkisi vardı ama bunu reddetmek zorundayım. Şuan bile çok derdim var bir de başıma bunu alamam. Artı Kiyo'ya da böyle bir zorluk yükleyemem. Öpüşmemizi patlayan şekere benzetiyordu. Baksanıza duyguları ne kadar sevimli. Ben ise bu öpücükten boş bir heyecan duyuyorum. Aynı eskiden Sasaki'yi köyün girişinde beklediğim ve geldiği ile ilgili hayaller kurduğum gibi. O hayaller bana sadece geçici mutlulukları hissettirmişti. Çünkü sonrası hazin bir son ve mutsuz bir kişiliğin oluşması ile sonuçlanmıştı. Gerçekten, Kiyo ile bu duruma girmek istemiyorum. Hem onun, hem de kendi mutluluğum için.
Bakışlarımı kaçırmak için kafamı çevirdim sola. Hala duygularını kelimelere döküyordu. Ben ise sessiz sessiz dinliyordum sadece. Kapıdan çıktığımda olacak şeyleri ben de biliyordum. Eskisi gibi bir ilişkimiz olamayacaktı ama belki de gerekli olan buydu? Zaten herkesi yanımdan ittiriyordum. Ne demiştim ilk başta da? İnsanların benden uzak durmasını seviyorum. Peki Kiyo'nun benden uzak durması? Eminim alışırım. Sözlerini bitirdikten sonra kafamı tekrar Kiyo'ya çevirdim. Elleri iki kolumu sıkıca tutmuş bir biçimdeydi. Kafasını öne eğmişti ve sesinden ağladığını anlayabilmiştim. Söyleyecek bir şeyim var mıydı? Yapacak bir şeyim olduğuna eminim. Bundan sonrasında pek bir şey düşündüğümü söyleyemeyeceğim. Sadece yaptım. Çünkü kararım kesindi, Kiyo'yu kendimden uzak tutacaktım. Fakat daha önce sağ kolum ile çocuğun göğüsünden ittirerek yanımızdaki duvara yapışmasını sağladım. Ardından da kafamı eğip deminkinden daha istekli bir şekilde öpmeye başladım. Dudakları ağladığından olsa gerek farklı bir tat kazanmıştı. Demin yanağını ıslatan göz yaşları da şimdi benim yüzümü de ıslatmaya başladılar. Sol elimi beline dolayıp kendime çektim, aynı zamanda da kendi vücudumu çocuğun vücuduna bastırdım. Duvar ile benim aramda sıkışmış oldu yani.
Vücudunun benimkine değmesi kalbimin hızlı atmasına neden oluyordu. Aslında bu heyecanı gerçekten çok sevmiştim ama birazdan elimden uçup gidecek gibi hissediyordum. Kesinlikle rahat değildim bu yüzden bu heyecanın kesinlikle hayatımdan gitmesi gerekiyordu. Kısa ve sahteliğe yakın bir duyguymuş gibi geliyordu. Bu duygu yerine Kiyo'nun benden uzakta düzgün bir yaşamı olması gibi duyguyu tercih edeceğim için bu işi burada bitirecektim. Fakat istemsiz ve nedensiz bir şekilde bu öpüşme beni Kiyo'yu biraz daha sevmem gerektiğine kandırmıştı. Sağ elim ile karnından başlayıp boynuna doğru okşuyordum çocuğu. Yeterli olduğunu düşündüğümde de bıraktım onu ve aramızdaki teması tamamen kesmek için geriye doğru gittim. Sonra da basitçe bir yalan söyledim, "Evet, gerçekten fazla bir şey değilmiş." Tek kaşımı kaldırıp Kiyo'nun yüzüne tekrar baktım. "Kendini fazla kaptırma Kiyo-kun ve fazla ısrar etme. Şimdi izin verirsen... Giyineceğim." dedikten sonra kararlı tavrımı bozmadan dolabımı açıp içinden kıyafetlerimi aldım. Sonra da kabine gittim. Aslında yalnız kaldım diye uzun uzun düşünmek isterdim kabinde ama Kiyo'nun dışarı da olması durumu yüzünden hiç vakit kaybetmeden giyinmek zorunda kaldım. Dışarı çıktıktan sonra da Kiyo'ya bakmamaya özen göstererek çıktım soyunma odasından. Eve gidip kafamı duvarlara vurmadan önce resepsiyondaki kadına anahtarları bırakmam gerekiyordu. İçimde bir yerlerim acıyor olsa da kendime hala aynı şeyi söylüyordum. "Ben doğru olanı yaptım."