Kanaye,kan ter içerisinde uyanmıştı,her zamanki gibi.Fakat bu sefer bir değişiklik vardı,bu gece hiç kâbus görmemişti.Bu onun için uzun zaman sonra bir ilkti,peki kendisi neden bu şekilde ödüllendirilmişti ? Daha da önemlisi,kim onu ödüllendirmişti ? Kim ya da ne ? Bunları düşünedursun,etrafına baktığında yatağında değil sorgu odasında olduğunu farketmişti genç adam,yine buradaydı ve farkında olmadan bir hata daha yapmıştı muhtemelen.
Tepesindeki loş ışık,kapkaranlık,bir masa ve sandalyelik küçük odanın neredeyse yarısını aydınlatmaya yetiyordu.Ne kadar aydınlatır orası muamma.Gözünü almaya başlamıştı ışık,yeni uyanmış olmanın da verdiği etki vardı üzerinde.Henüz kendisine bile gelemeden karşısında,yüzünü göremediği biri sert ve kendinden emin bir ses tonuyla ''Shiranui'' dedi.Uyku sersemliğinin vermiş olduğu o illet etkiyle ''Ha? N'oluyor ? Sen de kimsin ? '' gibi bir şeyler mırıldanıyordu.Karşısındaki adam istifini bozmadan tekrardan konuşmaya başlamıştı. '' Bilinmeyen bir yangın,hayatını değiştirdi.Annen gitti ama sadece kendisini götürmekle kalmadı,yanında masumiyetini,içindeki tüm saf duygu ve düşünceleri aldı götürdü.Peki,neden hala insanlara gülümseyerek bakıyorsun ?'' Bu sözler,Kanaye'de kısa süreli bir şok etkisi yaratmıştı,gözleri faltaşı gibi açılmıştı,boğazına bir şey saplanmış gibiydi,yutkunamıyordu.Ses,odanın içerisinde ufaktan yankılanıyordu,Kanaye gözlerini bir anlığına lambaya döndürdüğünde,annesinin yüzünü gördü,gülümsüyordu fakat gittikçe ondan uzaklaşıyor,ışığa doğru gidiyordu.Kanaye'nin üzerindeki şok ha gitti ha gidecekken karşısındaki adam sözlerine '' Bu arada,hiç düşünmediğin kişiler de olabilir bunu yapan,kimbilir belki de Taoreta ? '' dedi ve hafif öksürdü,boğazını temizlercesine.Bu adam da kim oluyordu,Kanaye'nin düşüncelerini nereden biliyordu ? Bunlardan daha da önemli bir şey vardı,o,Taoreta'ya suçlu muamelesi yapmıştı.Kanaye'nin şaşkınlığı yerini öfkeye bırakmıştı ve ''Hayatımı kurtaran adama bok atmaya çalışma sakın!Kim olduğunu bilmiyorum,umrumda da değil.Ya burdan defolup gidersin,ya da bana yüzünü gösterirsin,şayet kendinden bu kadar eminsen ! '' diye çıkıştı.Kanaye bunları söyledikten sonra sadece,bir çakmak sesi duydu.Karşısındakinin söyledikleri ve Kanaye'nin söylediklerini takmayışı yetmemiş gibi,bir de saygısızlıkta sigara içerek master yapmıştı.Kanaye sinirli gözlerle karanlığa doğru bakarken adam sözlerine ''Hmm,belki de annen senden kurtulmak istemiştir ve başarısız olmuştur ? Bunları hiç düşünmedin değil mi ? Anca işine geleni düşünüp,başkalarını suçladın.Hayatın boyunca her zaman bir bahanen vardı senin.Annen öldüğünde,belki öldürüldüğünde de vardı.Her başarısız olduğun görevde de vardı,her sigara yakışında da vardı,her sorgu masasına oturduğunda da.Daha fazla saymak istemiyorum,beceriksiz.Aldığın her nefes zarar,başkaları üzerinden yaşamaya daha ne kadar devam edeceksin ? '' diye devam etti.Kanaye'nin kafasında tüm söyledikleri yankılanıyordu.Haklıydı,köküne kadar haklıydı.Ama bunu kabullenemiyordu genç adam,sol yanağında bir ıslaklık,sıcaklık hissetti.Bu,gözyaşıydı.Ağlıyordu.Bu sırada adım sesleri duydu Kanaye.
Adam,Kanaye'ye doğru yaklaşıyordu.İyice yaklaşmış ve kendinden emin bir şekilde ellerini masanın üzerine koymuştu.Bu surat..Nereden tanıyordu bu adamı Kanaye ? Beyaza yakın bir saç rengi,kızıla yakın gözleriyle karşısındaydı işte.Düşündü,düşündü sonra adamın sağ gözünde bir damla yaş farketti,bu bakışlar..BU KANAYE'YDİ.Nasıl olabilirdi ki,adamın her hareketi onu hayrete düşürüyordu,gerilmişti iyice Kanaye,titrek bir sesle ''S-s-s-sen,k-ki-kimsin ?'' dedi.Karşısındaki adam hafif gülümseyerek ''Ben kimseyim,bana istediğin gibi hitap edebilirsin,fakat şunu unutma ki,ben kimseysem sen de öylesin'' Ha ? Felsefe de mi yapıyorsun lan sen ? Kimin nesiydi bu herif bilmiyordu ama gerçekten can sıkıyordu.Derken karşısındaki ani bir ruh hali değişimiyle gülümsedi ve ''Aman beee amma ciddiye aldın,şaka yapıyorum.Benim işte,sen.'' dedi,vay arkadaş kimdi bu herif,sen kimseysem,sen de öylesin.Hmm,yüksek ihtimal uykusuz kaldığı için aklı ona oyun oynuyordu,onu bir daha görmemek dileğiyle diyerek yataktan kalktı ve puf,eleman uçmuştu.
Uykudan kalkar kalkmaz her zamanki gibi aynadaki aptal görüntüsüne baktı,elini yüzünü yıkadı,dişlerini fırçaladı.Hakamasını giyip tüm ekipmanlarını topladıktan sonra bir sigara yaktı ve evden çıktı.Bugün mezarlığa gidecekti,planı buydu.Annesinin mezarını ziyaret edecek ve her zaman yaptığı gibi boşboş duracaktı,çünkü ona söyleyecek pek bir sözü yoktu.Belki ne kadar boş bir insan olduğundan falan bahsederdi,malum hiçbir amacı yoktu çünkü.Naaah,sıkıcı ve nispeten uzun yolculuklarda her zaman düşünürdü,düşünürken zaman çok daha hızlı geçiyordu çünkü,şaka maka babasıyla da uzun zamandır oturup adam akıllı muhabbet etmemişti,bir ara onun yanına uğramakta da fayda vardı.Ooof,sonunda oraya varmıştı,fakat daha fazla yaklaşası gelmiyordu mezarlığa,annesinin mezarını görmek,onu gördüğünden çok mezarını görmüştü zaten.Tam 10 yıl,10 yıl buraya gidip gelmişti,ama 2 gün ama 1 hafta arayla.Annesini kaybetmişti,tamam,bunu sadece o yaşamamıştı.Peki bu durumu neden bu kadar çok güncele çekiyordu ki ? Belki de en doğrusu,annesinin yokluğunu geçmişine gömmesiydi,fakat bunu da denemişti.Annesiyle hepi topu hatırladığı 10-15 tane anısı vardı ve bunlar bir an bile gözünün önünden gitmiyordu.Fakat,ölen annesiydi,o değil.Sonuçta er ya da geç olacaktı,hem geride babası vardı.Kendisiyle eskisi kadar çok ilgilenmediği babası.Oysa ki,o da olmasaydı şu an çok farklı bir noktada olabilirdi Kanaye,hoş,bir nokta da olmayabilirdi de.Sonra sadece babasıyla kısıtlı değildi bu,Taoreta vardı ? Öz abisi gibiydi onun,evet,küçük kardeş olmayı kabullenecek gibiydi.Evde dolanan o haylaz,küçük şeytan olacaktı.Çünkü o zamanlar mutluydu,tek dertleri babasının onun yanında sigara içmesiydi,şimdi o babasının yanında içiyordu.Yere oturmuştu ve gözlerini kapatmıştı,meditasyonuna başlayacaktı,geçmiş,şimdi ve gelecek hakkında biraz kendi içinde düşünecekti.Zaman...Zaman akıp gidiyordu ve kimse durduramıyordu,belki de durduranlar vardı,o bilmiyordu.Önemli olan kısım burası değildi,hayatının o istese de istemese de devam ettiğiydi.Değer verdiği üç beş tane insan ile kendini avutuyordu,fakat kendisini kandıramazdı.Yalnız olduğunu,yalnız hissettiğini biliyordu.Bu sırada,şu beyaz saçlı garip çocuk gelmişti,kendisine çok benzeyen.Kanaye'ye onun hiç beklemediği bir soru yöneltmişti ''Değişmek,değişmek mümkün müdür? '',Kanaye o anki sakinliğiyle çıkışmayacaktı bu sefer,sohbet etmeyi deneyecekti.''Bilmem,insanlar yarından itibaren farklı birisi olacağım deyip durur,yarın olur ve yine aynıdırlar.Değişim,zamanlama gerektirmez,anlıktır.'' diyerek cevap verdi Kanaye.Gülümsedi karşısındaki beyaz saçlı çocuk ''O halde kalk ayağa,burada oturarak bile ömründen yiyorsun,sana kendi hayat felsefemi söyleyeyim,iki katı ya da hiçbir şey.'' dedi ve birden kayboldu,bu söz,nereden tanıdık geliyordu ? Tabii ya,babasıyla şu illet stratejik asker dizilimli bıdıbıdılı oyunu oynarken kendisi söylemişti,bir askerini iki askerin karşısına sürmüş ve iki katı ya da hiçbir şey demişti.Aah,şu beyaz saçlı cidden tuhaf biriydi,soyut bir şey olduğunun farkındaydı yine de ona alışıyor gibiydi,baştaki gibi çıkmamıştı,o sert tavrından eser yoktu.Çevresindekileri de kendisine benzetiyordu Kanaye,eheheh baş belası.Kanaye,gözlerini açtı ve ayağa kalktı,silkelendi ve evin yolunu tuttu,yatağına uzandı ve ''İki katı ya da hiçbir şey,ha ? Keşke küçükken oyunda aldığım riskleri,gerçek hayatta da alabilseydim.Neyse ya,hayat da bir oyun değil midir zaten ? Her ne kadar tek hamle hakkımız da olsa.'' dedi ve gözlerini kapattı.Gözlerini açtığında,hava hala aynıydı.Koca bir gün uyumuştu ve hiç kâbus görmemişti.Bir gün uyumuş olmasına üzülmüştü,çünkü uyku zaman kaybıydı.Yakın zamanda hiç göreve çıkmamıştı,sanırım artık köy için bir şeyler yapma vakti gelmişti.Her daim hazırdı,nasıl olsa iki katını alacaktı.