Konu, Inochi'nin iki sene önce galip geldiği iç çatışma sürecinin son demlerini anlatmaktadır, damlamayınız.
Babam, annem, kardeşim, geçmişim, sahip olduklarım. Yaşadığım süre boyunca gözümün önünden gitmeyen tek sahne, babamın ağzından kan kusarak can vermesi, kardeşimin yanlışlıkla (!) öldürülmesi. İnsanın ne yapacağını zaten bilmediği bir yaştayken, ne yapacağını bilemeyeceği bir olay geçirmesi cidden çok zor oluyormuş. Evimizi basan shinobilere mi, onlara emri veren üstlerine mi, sebepli sebepsiz yere savaşa giren köy liderimize mi, köylerimizin savaş yaşamasına neden olan büyük köylere mi, o köylerin başındaki kişilere mi, yanındaki elemanlara mı; yani kısacası faturayı kime keseceğimi hiçbir zaman çözemedim. Kendimi senelerce bulutların ağlayışına, Amegakure'nin kasvetli havasına, boş sokaklarına verip binaların çatılarında bunları düşünürken ve o anları saniye saniye yeniden yaşarken buldum.
Mesele hiçbir zaman suçlu aramak olmamıştı. Sadece bilmek istiyordum, kediyi öldüren merakın bir gün beni de kendimden almasını istemiyordum. Tek damla dahi göz yaşı akıtmasam da sürekli aklımda tekrarlanan anları artık düşünmeyip kendi hayatıma yön vermeliydim. Fakat bunun için kendimi adamam gereken bir nedene ihtiyacım vardı. Lüzumsuz, shinobiliğimi geliştirmek veya köyüme yaraşır bir shinobi olmak gibi sebepler yeterli değildi; bana gerçek bir sebep gerekiyordu. Bu yüzden de yıllardır kendi çabalarımla ulaştığım hiçbir şey yoktu. Yalnızca bana denileni yapmam, Chuunin rütbesine ulaşmamı sağlamıştı. Ancak hayatımı böyle devam ettirmek yerine yeni bir amaç belirlemem, o yolda yürümem gerekiyordu. Birdenbire boşalan yolların ortasındaydım ama bu sefer hedefler hiç de kolay değildi.