Sessizce süzülüyorum köyümden dışarıya doğru... Üzgün ve uykusuzum bir kez daha. Ağlamak istiyorum fakat yorgunluğun etkisi, sadece gözlerimin kanlanmasına olanak tanıyor. Kendimi iyi tanıyorum; hastalıklarım dolayısıyla ağlamakta zorluk çekiyorum... Halbuki... Halbuki ağlamanın rahatlatıcı etkisini özlüyorum.
Bugün mutsuzum ve bunun neden kaynaklandığını çok iyi biliyorum...
Kusagakure'de görülenden farklı bir hava var bugün, yağmurlu ve kapalı; şimşekler çakıyor zaman zaman. Ben ise kaçmak istiyorum tüm benliğimden, kurtulmak istiyorum bu hayattan ve etkilerinden... Yine uykusuzum ve yine uyuyamayacağımı biliyorum. Zayıf bir yaşam formu olarak hayat buluyor olsam da, buna alışamıyorum... Bir kez daha hiç bir şey hissetmemek, bana ağır geliyor; yaşadığım cinsel yetersizliğin üzüntüsünü taşıyorum. Neden her defasında böyle oluyor ve... ve hiç bir şey hissetmiyorum? Neden hiç kimse ile yakınlaşmayı başaramıyorum? Başardığımda ise bir hayal kırıklığı... Bir erkeğin orgazm çığlığı ve benim tenimde ufacık bir hareketlenme bile yer almıyor... Bir kez daha boşça sevişiyor ve isteklerime ulaşamıyorum. Rüyalarımda gördüğüm gibi değil, sadece acı duyuyorum ve isteksizlik bedenimi sarıyor... Hiç kimseden zevk alamıyorum; okuduklarımdan ve anlatılanlardan yoksunum... Ah, Yura, seni o kadar çok arzuluyorum ki... Bu arkadaşlıktan daha öte bir istek, hata ve günah dolu olduğunu biliyorum fakat kendime engel olamıyorum... Benimle ilişkinin doruklarına ulaşmanı istiyorum, ben önemsizim, sen ise, benim için çok önemlisin... Sevişirken alamadığım tüm hazzı sana yaşatmak istiyorum, senin dokunuşlarında alamadığım tada ulaşmak için can atıyorum... Yura... Sen benim için özelsin... Diğerleri gibi değilsin...
Kapalı havaya olan sevgimi hiç bir şekilde anlatamam; güneşten yoksun olmak o kadar hoşuma gidiyor ki, ona olan sevgimi dillere dökemiyorum. Belki birazcık da olsa yağmurun atıştırması... Rüzgarsız hava ve gri bulutlar, işte tam bu noktada hayat buluyorum. Bu havada uyuyamıyor olmaktan çok, bu havanın tadına varamamaktan korkuyorum. Bu yüzden Hieru Ormanı'na geldim, vaktimi burada geçirmeyi planlıyor ve bir ağacın üzerinde tünemek istiyorum; burada uykuya dalmak ve birkaç gün uykunun tadını çıkarmak istiyorum, fakat bunun olamayacağından eminim. Ben... Ben uyuyamıyorum...
Sessizlik ve böceklerin çıkardığı hafif ses tonları kulaklarıma ulaştığında, huzurun bir parçasının burada yattığını keşfediyorum; daha önce de buraya gelmiş olmama rağmen, aynı hazzı tekrar tekrar hissediyorum lakin bugün gece vakti buradayım ve hayatımda bir ilki gerçekleştiriyorum.
Ah, Yura... Seninle olmayı o kadar çok özledim ki... Benim hastalığımdan öte, senin dokunuşlarını arzuluyorum. Benimle konuşmanı ve göğüslerimi sıkmanı istiyorum... Ben hissiyatsız olsam da, senin için en iyisini istiyorum... Her zaman da isteyeceğim...
Karmaşık düşüncelerimden kurtulmak zamanımı alıyor ama yine de tam olarak onlardan arınamıyorum. Hieru Ormanı'nın içerisinde, yavaş adımlarla ilerliyor ve yağmursuz gecede var oluyorum. Koyu kahverengi gözlerim hiç bir ayrıntı yakalamıyor, kulaklarım da ise sadece doğanın tınısı... İşte bunu seviyorum. Bir de gözlerim acımıyor olsa, keyfime diyecek yok... Ne keyif ama... İki gündür uykusuz olmanın verdiği müthiş keyif, muazzam öyle değil mi?
Güçlükle zıplıyor ve bir ağacın tepesine Saru Kuşu gibi tünüyorum. Sırtımı ağaca yaslıyor ve bacaklarımı iki yandan sarkıtıyorum. Dalın genital bölgeme olan baskısını hissediyorum, oldukça isteksiz bir dokunuş bu... Her zaman olduğu gibi...
Sessizliğin içinde kendimi bırakıyor ve gözlerimden süzülen iki damla yaşın etkisinde kalıyorum...