Her insanın aklını bir şeyler kurcalar. Bazıları, arkadaşımın yaklaşan doğum günü için ne hediye almalıyım diye düşünür. Bazıları ise akşam ne yemek yapsam acaba der. Bazıları ise acaba hangi tekniği öğrensem herkese tek atarım ile kafasını meşgul eder. Heiwa'nın aklından geçen şey ise yapmak istediği şeyler ve kararlarıydı.
Bankta oturmuş, köşedeki seyyar satıcıdan aldığı güzel ve soğuk bir limonatayı içiyordu. İçeceğini yudumlarken, aklından birtakım sorular geçiyordu. Amacı belliydi evet, insanlıktan çıkan kişileri ortadan kaldırmak istiyordu. Bunu nasıl yapacağı hakkında birkaç fikir vardı aklında tabii. Öncelikle onları ikna etmek zorundaydı. Hayattaki daha güzel ve daha iyi şeylere yönlendirmek, gücün bir çözüm olmadığını ispatlamak ve bunun gibi şeyler. Ama kendisi hiçbir zaman çok güçlü olmamıştı. Bu hissin nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu ve ona "sen ne anlarsın ki" dedikleri zaman verebilecek bir cevabı yoktu kesinlikle. Çok güçlü olup bu işe kalkışması mantıklı gibi gözükse de, canavarı yok etmek için canavara dönüşmek mantıklı gelmiyordu kendisine. Hem nasıl çok güçlü olacaktı ki ? Kendinde bu yönde istek ve arzunun dışında yetenek de mevcut değildi. Sadece birazcık zeki sayılırdı o kadar.
İnsanlığın başından beri, dünyevi şeylerden uzak duran bazı gruplar olmuştu. Rahipler, keşişler, tarikatlar... Bu gruplar insanları mutluluğa ve iç huzura yönlendiren şeyler olsa bile dünya ile hiç ilgilenmiyorlardı. Kendi içlerinde kapalı kalmış organizasyonlardı ve onlara gelmeyen kimseyle ilgilenmiyorlardı; veya onları rahatsız eden. Bu grupların öğretilerini öğrenmesi mantıklı olabilirdi, ama bunları insanlara nasıl kanalize edebilirdi ki ? Bilmiyordu. Fakat sadece şu anki dolu olmayan fikirleri ve boş düşünceleri ile bir şeyler yapması da pek mümkün gözükmüyordu. En azından bu insanların nasıl fikirler ile kuşandığını nasıl mutlu olabildiklerini öğrenebilirse, belki de insanları kendi istediği şekilde yönlendirebilirdi. Zaten kendi yönlendirmesi şu anda zayıf ve yanlış olacaktı büyük ihtimalle. Çünkü kendisi bile nasıl yaşaması gerektiğine tam olarak emin değilken, yönlendireceği insanları büyük bir boşluğa düşürebilirdi.
İşin hangi yanından bakılacak olursa olsun, Heiwa'nın dünya görüşünü ve düşüncelerini olgunlaştırması, şekil vermesi gerekiyordu. Bildiği kadarıyla ormanda keşişler vardı ama bu insanlara ulaşmak mümkün değildi ve kendilerini dünya ile zerre kadar ilgilendirmiyordu.
En mantıklı çözüm kütüphaneden başlamak gibiydi. Belki bir grup, belki bir tarikat, belki ünlü bir düşünür hakkında bilgi toplayabilir ve bu konudaki eserleri okuyabilirdi. Evet, bu düşünce kendisine bayağı mantıklı gelmişti. Bu yüzden kalan limonatasını kafasına dikmiş ve bardağı çöpe atmıştı. Ardından kütüphaneye yönelmişti. Hayat hakkında düşünürler, tarikatlar veya gruplar bulmak istediği şeyler bunlardı.