Ishi-chou'ya olay hakkında verdiğim bilgiler neticesinde şaşkınlık ile mutluluğu aynı anda yaşadım desem yalan olmaz. Her zamanki Mari demesinden sonra yüzümde oluşan şaşkınlık tarif edilemezdi. İlk önce akrabası olduğunu düşünmedim değil. Demek ki o anki şaşkınlığım yüzümden okunuyordu ki Ishi-Chou açıklamaya başladı hemen. Meğerse Mari ilk kez böyle bir olaya girişmemiş. Akademi yıllarındayken sürekli insanları yanına çekip eylem yapıyormuş. Akademi öğrencilerine maaş bağlansın diye eylem yapmış. Gülmemek için zor tuttum kendimi.
Mari'nin geçmişi hakkında bilgi edinmek özellikle takım kaptanı olarak benim için çok iyi oldu. Darısı Fuuki'nin başına artık. Ardından Ishi-chou'nun benim hakkımda söyledikleri karşısında onur göz yaşı dökecektim neredeyse. Ishi-chou senseiliğime güvendiğini belirtmişti. Bu onure edici kelimelerin ardından teşekkür niyetinde başımı eğmiştim. Yüzümü bir tebessüm almıştı. Ve işte her şey şimdi başlıyor. Komuta bendeydi artık.
Dışarı doğru kendimden emin adımlarla yürüyordum. Başım dik bir şekilde dışarı çıktığımda ortamdaki shinobilere Ishi-chou'dan tam yetki aldığımı belirtiyordum. Bir sorun çıkmaması adına. Ardından gördüğüm ilk tepeye çıkmayı planlıyorum. Ortamdaki kalabalığı net bir şekilde görebilmek için. Fakat ilk önce shinobi meslektaşlarıma diyeceklerim vardı. “Olayın müzakere kısmına devam edelim lütfen. Konuşma kısmını ben üstleniyorum.”
Ardından tepeye çıktığımda herkesin sesini bastıracak bir şekilde bağırıyordum. “Sevgili Ishigakure halkı!!” Dikkat çekmeye çalışıyordum. Dikkatleri üzerime çekmeyi başardığımda ise asıl konuşmayı o zaman yapacaktım. “Hepinizin derdini teker teker dinlemek adına burada bulunuyorum!! Lütfen anlatın talepleriniz ve şikayetiniz nedir?!”