Sabahın erken saatlerinde Güneş ışınları yüzüme vururken gördüğüm güzel rüyadan ayrılıyordum bende. Rüyamda Mari ile Fuuki'nin büyümüş hallerini gördüm. Bir duygulandım, bir duygulandım anlatamam! Yatağımdan kalkıp biraz gülümsedim kendi halime. Yüzümdeki tebessümle beraber dişlerimi fırçalayıp ılık bir duşa girdim. Ve elbette kahvaltımız olmazsa olmazdı. Sabah egzersizlerimi yaparken biraz düşünmeye fırsatım oluyordu. Fuuki ve Mari'yle tanıştık, güzel bir gün geçirdik, hatta ilk antrenmanımızı bile yaptık. Buraya kadar tamam ama beraber hiç göreve çıkmadık! Şöyle ikisi içinde orta halli bir görev iyi gider diye düşünüyorum. Kendimi egzersizlere çok fazla kaptırmamaya çalıştım. Görevde bana zorluk çıkarmasın sadece uykumu açsın ve günlük sabah sporumu yapayım bana yeter.
Egzersizlerim de bittikten sonra kendimi evin dışına attım sonunda. Mari ve Fuuki'ye bugün benimle Ishi-Chou Binasının önünde buluşmalarını söylemiştim. Bakalım geç kalacaklar mı? Hem geldiklerinde şöyle güzelinden bir görev alırız. Oh mis! Hem köye hizmet etmiş oluruz hemde aramızdaki bağları sıkılaştırmış oluruz. Güzel güzel, kafama yattı bu iş. O değilde Mari'nin şu OSMOKVEDER'i aklıma geldikçe yüzümde sebepsiz bir tebessüm oluşuyor. Aslında biraz düşündüm de bizim şu Fuuki'ye bir kaç ninjutsu öğretmenin yollarını mı araştırsak? Kız resmen canavar gibi ninjutsu kullanıyor daha genin başına. Kafamda çok plan var yahu takımımla ilgili. Ama önce orta halli bir görev alıp birde ciddi ortamda takım olarak görev yapalım. Ninjutsu öğrenmek kolay iş. Hele yetenekli öğrencileri olunca insanın.
Sol elimle çenemi ovuşturarak köy meydanından Ishi-Chou binasına doğru yürüyordum...