Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Moderatör: Game Master

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 18 Nis 2015, 19:12

Ormanın içerisine doğru ilerleyen hemen hemen 10 metrelik patikada yürürken herhangi bir değişiklik sezmiyorsun atmosferde. Bahçe gibi, cıvıl cıvıl kuş sesleri gelen, temiz hava dolu, normal bir orman.

Fakat patikayı aşıp kimsenin gözünü sürmediği ağaçların arasından ilerlemeye başladığında değişikliği farkediyorsun. Cıvıl cıvıl kuş sesleri, ormandan değil, dışarıdan geliyor, sen ilerledikçe kesiliyorlar. Esen rüzgâr soğuyor, yabancı bir havaya bırakıyor ortamı. Sadece rüzgârın titrettiği yaprakların hışırtısını duyuyorsun, onun dışında ise uzaklaşan köyden gelen sesler var. Onlar da kayboluyor bir süre sonra ve kendi nefes sesinle kalıyorsun. Çevredeki bir hayvanın çıkardığı bir hışırtı bile yok.

Ağaçların yüksekliği ve gürlüğü ile gökyüzü ışığının tamamını içeri veremiyor, loş bir ortamda ilerliyorsun. Görmeni engellemese de alışık olduğun bir durum değil bu. Haritanı çıkarıyor ve dümdüz devam ettiğinde karşına çıkmasını umduğun büyükçe bir ağacı arıyorsun. Pozisyon belirlemek için gerekli ilk nokta orası, diğer ağaçlardan bir kaç kat genişliğinde olduğu söyleniyor.

Gereksiz kasvetli ortamda ilerlerken, 15 dakika sonra kadar bulmuş oluyorsun o geniş ağacı. Ufacık bir açıklığın ortasında, genişçe bir gövdeye sahip bir ağaç. Onun dışında hiç bir özelliği yok. Çevrede bir kaç kaya var, başka da bir şey yok. Standart bir orman olarak görse de gözlerin, burasının onunla alakalı olmadığını anlıyorsun. Yarım saat öncesine kadar yaşadığın o köy sana çok uzak geliyor.

Bir sonraki hedefin, buranın doğusunda bulunan kocaman bir kaya. Ama pusulan olmadığından doğu yönünü bulmada sana kolay gelsin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 21 Nis 2015, 01:24

Geride bıraktığım insanlar sanki bileklerimden tutup beni geri çekmeye çalışıyor gibiydi, O kadar korkunç bir durum değil yahu bu. Alt tarafı bir orman. Sanki irademe güvenmeyen herkes, yani beni seven herkes Koshichi'nin ormandan "çıkmak istememe" lafını duymuş ve buraya koşmuştu. Babam koşardı gerçi, hep koştu. Bir kaç saniye geçmesine kalmadan içimden bir ses adımlarımı yavaşlatan şeyin bileklerimdeki ağırlıklar olduğunu fısıldamaya başlamıştı bana, yoh artık! Yorgunluğun sebebi ne daha önce içinde raks ettiğim metaller, ne de yarım saatlik yürüme olabilirdi. Acaba gezgin sıfatını çok kullandığımdan bedenim bir shinobi olduğumu mu unutmuştu? Ya da aldığım yara düşündüğümden çok daha fazla ciddiydi, yürürken kanamış ve beni kansız bırakmıştı.

Neyse ki tişörtümün içine soktuğum elim sıcak kanıma direk dokunmamış, aradaki tüysüz derinin sıcaklığıyla yetinmişti. Ellerimin üşümüş olduğunu o an fark etmiştim, orman, dışarıdan çok daha soğuktu. Ve çok daha ölü.

Gerçekten orman ölü gibiydi, ağaçlar aşağıya fazla güneş geçirmediğinden yere yakın yetişen pek bir şey yoktu. Heyhat, bastığım toprak çıplaktı resmen; ağaçlar da yerden fırlıyor gibi görünen kayalardan farklı değillerdi. En azından belli bir yüksekliğe çıkana kadar, bütün kuşlar yaprakların başladığı yerlerde olmalıydı değil mi? Bir tanesinin bile ses çıkarmıyor olması gerçekten sinirimi bozmaya başlamıştı, ormanda yaşayan bir şeyler bulacağıma emin bir şekilde girivermiştim ormana ama... Böcek vızıltısı bile gelmiyordu kulağıma! Ormanın havası da yoruyordu beni, bu kadar çok ağaç ve ormanın hemen dibinde kocaman bir deniz varken- bir de öbür yanında kocaman bir ova... Bu ormanda yanlış bir şeyler var, çok yanlış hem de!

Bana daha önce defalarca söylenen şeyi kendi içimde tekrar etmeyi bitirirken ormanın orta neredeyse bizim ev genişliğinde selam duran ağacı fark etmiştim. Ağaç, fazla kalındı. Öyle ki ben Ishi'de bu ağacın tamamen taştan olan halini gördüğüme emindim. Shinra da ağacın büyüklüğünün farkındaydı belli ki, haritasında bu ağacı belirtmiş ve bir yol işareti olarak göstermişti. Bir sonraki hedefim ağacın doğusundaki büyük bir kayaydı, Tamam, olayı anladım. Büyük şeyler güzel yol belirliyor. Ben de Ten'ei'nin yolunu birilerine tarif edeceğim zaman büyük şeyleri kullanacaktım sonuçta; Konohagakure, Chiten Kasabası, Buda heykeli.

Doğuyu bulmak, güneşin zar zor girdiği loş gölgeli alanda imkansız gibiydi. Haritaya bakarak yönü tayin etmeye çalışmak geçse de aklımdan ormanın tam konumu aklımda yer edinmemişti. Elimdeki haritaysa sadece ormanın haritasıydı. Ağacın da dili yoktu ki konuşsun. Aklıma kara yosunlarının ağaçların kuzey tarafında çıktığı gelmiş olsa da, diğerlerine göre çok az ışık alan ormanda güvenebileceğim bir bilgi değildi bu. En azından kendime bunu söylemiştim, biraz hava alıp güneşin yüzüme çarpmasını ve hayat kokan yeşil yapraklara yakın olmayı o kadar çok istiyordum ki kendimi koca ağaca doğru koşarken buldum. İstemsiz değil, hayır, büyük bir neşeyle. Ayaklarımda biriktirdiğim çakra beni ağacın sert derisiyle bir yapacak ve gücümün yettiği kadar yukarı çıkmamı sağlayacaktı eminim. Bir süre sonra dalların sıklaşacağına güvensem de göğsümdeki yara kendime olan güveni bir hayli azalttığından elime bir kunai almaya çekinmemiştim. Ağacın tepesine geçip güneşin gittiği yönü tayin edecektim, o doğudan batıya doğru giderken kuşlarla selamlaşırdım belki. Hayır, denizin ucunu görmek istiyordum. Belki de evimin yolunu özlemiştim. Sadece yüksekte olmak istiyor da olabilirdim elbette. 17 yaşındayım, ve her şeyi istiyorum!
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 21 Nis 2015, 06:08

Geniş ağaca yöneliyor ve ayaklarındaki chakrayı kullanarak düz tırmanışına başlıyorsun. 10 metre kadar sonra düz yürüyüşün eğilmeye başlıyor dallar yüzünden, ardından daha çok eğiliyorsun gövdeye doğru. 5 metre kadar sonra ise artık chakrayı gövdeye yapışmaktan ziyade, tallara tutunurken düşmemek için kullanmaya başlıyorsun. Fakat dallar sıklaştıkça sıklaşıyor.

Senin çıkardığın hışırtı dışında başka hiç bir ses yok. Kuş, hayvan, hatta ağacın gövdesinde böcek bile gördüğün söylenemez. Sadece yaşamı sergileyen yeşilin ölü tonları sarmalıyor seni. Gittikçe sıklaşan ağaç dalları arasında kayboluveriyorsun bir sonraki an.

Yukarıya çıkamayacak bir seviyeye geldiğinde ise dallar, kendini aşağı bırakıyor ve başladığın yere dönüyorsun.

Açıklığın çevresindeki ağaçları ve dallarını inceliyorsun. Hiçbiri zıplayıp üstüne çıkabileceğin bir noktada değil, ayrıca hiçbirinde tutunabilecek kadar sağlam dal yok. Üzerinde durabileceğin bir zemin olmadığından da zaten yukarı çıksan da pek bir işine yaramayacak gibi.

Açıklık, yerde gölge oluşturacak kadar ışığın içeri girmesine izin vermiyor pek.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 22 Nis 2015, 00:02

"Nazikçe girme gecenin güzel karanlığına, yaşlılık ve yorgunluk coşkunla yanmalı günün sonunda; hiddetlen, hiddetlen ışığın kayboluşuna!" deyivermiştim ritmik bir tonla. Çıkabildiğim en yüksek noktada, güneşe ve açık havaya pek ulaşamadığımdan gelmişti aklıma belli ki bu nara. Babamla Mishi-amca'm saçları beyazlamaya başladığından beri beraber içtikleri her zaman bu narayı atarlardı Ishi'nin soğuk ayazlarına. Alev alev yanan kırmızı suratları yaşlılıklarını yakarken seslerini kontrol edemez ve gerçekten çöken karanlığa sinirli gibi ses çıkarırlardı. Ben de sinirlenmiştim karanlıkta kalmak zorunda olmama; Ama o kadar yaşlı değilim. İçimden ağacı yarıp, kunaileri ağacın derisine saplayıp bir şekilde gökyüzüne ulaşmak geçiyordu; sanki bir tuzağın içine çekilmiş ve yavaşça tüketiliyordum. O kadar gözüpek değilim.

Yenilginin verdiği yavaşlık eşliğinde ağaçtan inmeye başlayacaktım. Havasızlık beni gerçekten mala çevirmiş olmalıydı ki biraz önce düşündüğüm şeyleri düşünecek seviyeye düşeyim. Ben koskoca Jinryu Mao'yum yahu. İçinde bir bok olmayan bir ormandan korkacak da değilim. Kurtlar biraz korkutucu belki ama, tehlike anında yeri yarıp dibine de girerim rahatlıkla. Gerçi buranın kurtlarla bir alakası olmadığı da belli. Keşke Koshichi de benle geleydi, gerçi Ashiki de gelebilirdi gayet, Toshiki bile olur! Yalnızlık çok sinir bozucu!

Yere indiğimde ağaca sırtımı dayayıp yere bağdaş kuracaktım yüzüm geldiğim tarafa dönük. Sonrasında Koshichi'nin bana verdiği haritayı açıp geldiğim yolu ve köyü iyice inceleyecek ve şu an bulunduğum noktanın doğusunun baktığım yöne göre hangi tarafta olduğunu tespit etmeye çalışacaktım. Sonuçta Ateş Ülkesi üzerinde konumumu biliyordum, pek tabi köyün denize göre konumunu da gelirken görmüştüm. Tek yapmam gereken şey başından beri buydu, Shinra boşu boşuna bu belirli noktaları haritasında belirtmemişti. Eğer düşündüğüm kadar emin bir şekilde yön tayinimi yapabilirsem, yola devam edecektim. Zaten ağaçların üstünde çıkan yosunlar da belirli bir yönde daha çok üremişlerse oranın kuzey olduğuna kanaat getirip haritaya bakarak yaptığım yön tayininin doğruluğunu da kendiliğime kanıtlamış olurdum. Akademide yön bulma dersleri boşuna favorin değildi Mao, sen mağaralarda, sık uçurumlarda yol bulan adamsın!
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 01 May 2015, 13:21

Kapalı konu
Kusura bakma, çok pasif kaldım. Hızlandırıyorum biraz konuyu.


Az çok yönünü tayin ediyorsun, ağaçlar üzerinde yosun veya benzeri şeyler göremesen de. Haritadan ve geldiğin yönden bir kaç çıkarım yaptıktan sonra gitmen gereken doğudaki kayaya doğru ilerliyorsun.

Bu sessiz ve ruhsuz ormanda yarım saat kadar yürüyorsun. Patikasız, el ve ayak değmemiş bitki örtüsünün içerisinde, bir umutla adımlarına güç vererek ilerliyorsun. Bir düşmanca sezgi yok içinde, veya shinobi hislerin alarm vermiyor, lâkin yine de temkinlisin.

Kocaman kayayı buluyorsun bir süre sonra. Bir ağacın kovuğunu delip yükselmiş, hiç de doğal durmayan bir yapı. Çevresinde onu saran sarmaşıklar ve içeriye girmeyen ışık ile beraber, dikkatini çekiyor. Kafanda soru işaretleri çıkmaya başlasa da, çok oyalanmaman gerektiğini seziyorsun ve haritanı çıkarıp bir sonraki gitmen gereken yeri inceliyorsun.

bir büyük ağaç daha, ardından terkedilmiş bir ufak bir baraka, ardından ufak bir açıklık... 3-4 saatlik, sinir stres dolu bir yürüyüşün ardından gitmen gereken yere ulaştığını seziyorsun.

Genişçe bir açıklığa varıyorsun, nereden baksan çapı 30-35 metre. Açıklığın diğer ucuna doğru ise ufak bir gölet başlıyor, bulunduğun yerden 20 metre kadar ilerde. derin bir şey olduğunu düşünmüyorsun, lâkin doğal olduğu belli. Çembersel bir şekilde, açıklığın ilerideki ucuna doğru büyüyor ve ağaçların başladığı yerde bitiyor. Ağaçlar ile göletin birleştiği yerde, aşırı derecede kalın bir ağaç gövdesi görüyorsun, dalsız. Bu gövde, göletin diğer ucundan başlıyor ve yere 30 derecelik bir eğim yaparak göletin üzerinden ilerliyor ve tam ortasında bitiyor. Sonuna doğru inceliyor ve tam bu dalsız gövdenin bittiği yerde, ufak bir meyve görüyorsun. Sarı renkte olduğuna eminsin. Açıklığa giren güneş tam da o meyvenin üzerine düşüyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 02 May 2015, 19:01

Kurtsuz meyve de yenmez ki şimdi, ya zehirliyse? Yolun sonuna gelmiş gibiydim, daha doğrusu ortasına. "Bir de dönüş yolu var elbette." diye mırıldanırken, haritanın beni direk meyveye getirmesi kurcalamıştı zihnimi. Koshichi'nin bana verdiği haritayı izlemiş ve tomurcuksuz ağaçların arasında güneş ışığının aydınlatmak için ulu ağaçların yapraklarını araladığı sarı renkli bir meyveyle karşı karşıya bulmuştum kendimi. Yine de aklımda el kitabında bahsedilen meyvenin bu olmadığını bağırıyordu birileri, asıl soru meyvenin bu olup olmadığıydı benim için asıl soru göletin çevresinden, gözümü meyveden pek ayıramadan onu taşıyan ağacın köküne doğru yol alırken. Sonuçta parıldayan her şey altın değildi.

Orman, gezdikçe sıkıcılaşmamıştı sonunda. Garip. Kalın ağaç ormanı düz ve sıkıcı olmaktan kaçıran ilk şeydi, büyük kaya da... Ağaç onun altından çıkıp üzerinden büyümüş gibiydi, ya da kaya ağacın altından... Ormanın zifiri karanlık görünen tek yeri olan da o ağacın kovuğuydu işte, sanki bitkiler kovuğa güneşin bile girmesine izin vermek istemiyorcasına sarmıştı girişini. Merak, beni ele geçiriyordu ama... Ne güneş batmak için beni beklerdi, ne de ben evime geri dönmek için başka bir şeyi. Bu kadar büyük bir ormanda böcek bile olmaması, ormanın üstünden kuşların bile geçmiyor olması hava karardığında ortada ne boklar döndüğünü gösterecekti bana belli ki. Bu ağaçlar hayattaydı, sonsuzluk içinde yaşıyorlardı ama bir sineğe "Lütfen burada yaşamaz mısın?" demekle bir sinek oradan öylesine gitmezdi. Bitkilerin de bizim ölülerimizle beslendiğini öğrenmiştim sonuçta, bazıları canlılarını tercih ediyor da olabilirdi pek tabi. Çoktan ulu orman tarafından yutulduğum metaforu, sindirilmek üzere olduğumu aklıma getiriyor ve içimde istemsiz bir korku baş gösteriyordu. Adımlarımı hızlandıran bu korku elbette Koshichi'nin buraya giren insanların çıkmadığını söylediğinde baş göstermeliydi, ama çıkmanı engelleyen şeyin ormanın kendisi olduğunu düşününce insan zihinsel korkuların ötesinde bir şey hissediyordu. Öyle ki bütün tüyleri dikenleşiyor, en ufak hava sirkülasyonunda bile onu uyarmak için hazır duruyordu.

Korku, altın rengi meyveyi ve üzerine düşen güneş ışığını görünce geçmişti. Merak almıştı onun yerini, her ne kadar göletin yaydığı bir serinlik olsa da hava biraz ısınmıştı. Ensemdeki üşüme geçmiş ve kendini derin bir rahatlamaya vermişti; Yolun sonunda, geniş bir açıklığın ortasında kocaman bir gölet beni selamladı. Tam karşımda, göletin bitip ağaçların tekrar ve sanki daha sıkmış gibi başladığı yerde tek bir ağaç, sanki gölette kendi yansımasına bakmak için eğilmiş duruyordu. Kökleri toprağa gömülmüş olsa da, ağaçtan çok bir sütun gibiydi. Dalları yoktu ve sonu, göletin ortasında neredeyse parlayacak bir meyveye sahiplik yapıyordu. Duyduğum efsanenin aksine, sadece hareketsiz bu ormanda bu sahne bile beni daha erdemli biri yapabilirdi. Ama beni yapmayacaktı, erdemli biri olmak için en az yüz yıl daha yaşamalıydım.

Sanırım böyle yazacaktım meyveyle ilk karşılaşmamı, sonuçta her şeyi yazıyordum. Adımlarım bu sefer korkudan değil, heyecandan hızlanmıştı. Göletin karşısına geçip kalın gövdeli ağaç üzerinde dikkatlice ilerleyecektim, koca ağacın benim ağırlığımdan çökeceğinden değil. Nezaketten. Ormana girdiğimden beri ormanla o kadar çok sohbet etmiştim ki, meyveyi görmem bile bende sanki bir arkadaşımın içini açması gibi bir etki yaratmıştı. Bu yaşayan, büyük organizma bana yeterinde güvenmiş ve daha önce çok az kişiye göstermiş olduğu bir yönünü göstermişti. Meyveye yaklaştığımda hafifçe yanına çökecek ve incelemeye başlayacaktım meyveyi, ve belki göleti. Yukarıdan gelen güneş ışığı berrak olduğum suyun altını da aydınlatıyordu umarım. Daha önce çok kez görmüştüm kendi yansımamı, ama bir efsaneyle dip dibe duran bir Mao'yu ilk kez görecektim sonuçta. Ardından meyveyi nazikçe koparmak için izin isteyecektim ormandan; "Tadına bakabilir miyim?". Kimsenin güceneceğini düşünmüyorum, sonuçta meyveler güzel tatmak için varlar.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 18 May 2015, 22:51

Açıklığa girdiğin yerden meyveye doğru hareket etmeye başlıyorsun. Bir kaç adım, bir kaç adım daha... Bu kadar kolay olmamalı, değil mi? Bir şeylerin ters gittiğini, gideceğini hissediyorsun. Shinobi hislerin seni dürtüyor ve aniden rahat pozisyonunu bırakıp vücudunu kasıyorsun, savaş pozisyonuna geçiyorsun. Gözlerini kısıyor ve çevredeki ağaçları izlemeye başlıyorsun.

Şu anlık bir şey görebildiğin söylenemez. Fakat, ilginç bir rüzgâr esince yanlız olmadığını anlıyorsun. Senin dışında burada başka birşeyler de var. Meishou-dou çevrendeki chakra patlamalarını böyle yorumluyor en azından.

"Ooooh, yolunu kaybetmiş bir kuzu daha..."

Yönünü tayin edemediğin seslerin arasında kalıyorsun. İnsan sesine benzemiyorlar. Cinsiyetini kestiremiyorsun. Sadece yankı yapıyorlar. Her yerden yankılanıyorlar...

"N-n-ne yap-p-palım ona? Pa-pa-parrrrrrrÇALAYALIM MI?!"

"Sıranı bekle."

"Sıra onda zaten, ehihi."

"Hmpf."

Ağaçların sallantısı duruyor, rüzgâr kesiliyor. Sesler ve uğultular duruluyor. Tekrar yalnız başına kalıyorsun. Chakra patlamaları kesiliyor, Shinobi dürtülerin dinginleşiyor.

Ta ki tekrar patlayana kadar. Meyvenin olduğu taraftan üzerine doğru sert bir rüzgâr esiyor. Ağaçların yapraklarından ve kalkan hafif tozdan gözlerini korumak adına bir elini alnına koyarak siper ediyorsun ve ileriye bakıyorsun.

Bir şey geliyor. Muhtemelen senin için.

Hava göletin üzerinde bir forma kavuşuyor. Esen rüzgâr bir noktada toplanıyor ve önünde rüyalarında bile göremeyeceğin bir mahlukat ile karşılaşıyorsun.

Resim

"Pa-pa-parrrrçalayacağım o ZAMANNN!"

Havada inleyen sözleri kulakların işitirken, yaratığın kafasının ortasındaki boşlukta onlarla senkronize bir şekilde oynuyor. Göletin üzerinden ilerliyor, suya batmadan, ardından karaya çıkıyor. Sağ elinde tuttuğu çift taraflı "bıçağını" sol kolundaki zırhlara sürtmeye başlıyor, sanki onu bilercesine.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 19 May 2015, 11:57

Zaten hiç bir şey kolay gitmezdi, hiç bir zaman, hiç kimseyle. İnsanların ne kadar savaş canlısı, aç gözlü tehditler olduğunu düşünerek geçirdiğim koca bir yolun ardından; belki son anda yemekten vazgeçeceğim meyveye ulaşmıştım ve yolculuğun sonunu bu güzel manzarada biraz vakit geçirerek harcamaktı niyetim. Neden olmasın. Olmaz tabi, etrafında rüzgar estiğini hissetmeye başlamıştım. Bir kerelik bir geçiş gibiydi, sanki biri arkamdan bana yumruk savurmaya çalışmış da onun başarısızlığını hissetmiş gibi. Bir sonraki ıskalamayabilirdi. Kaşlarım istemsizce çatılmış, göz bebeklerim damarlardan kızaran beyazlığın içinde dolanmaya başlamıştı bile. Ellerimi ceplerimden çıkarıp, metalin parlamasına izin verirken yumruklarımı sıkmış; sol ayağımı diğerinin önüne atıp vücudumu yere yaklaştırırken, çakranın defansif stansıma girdiğimde en rahat şekilde akması için kendimi hazırlamıştım bile. Güçlerini anlayamasam bile neredeyse her yerimde diyebileceğim çakra patlamaları başlamıştı bile, hissettiğim için şanslı mıydım bilmem... Ama cesaretim çoktan kırılmıştı, düşmanını bilmemek çok korkunç bir şeydi.

Derken düşmanımın konuşabildiğini fark etmiştim, sesi net duymuş olsam da nereden geldiğini tahmin edemiyordum. Bir süre sonra sebebinin seslerin her yerden geldiği olduğuna kanaat getirmiştim. Hayır, yolumu kaybetmedim. Buraya kendim geldim.

Derken tehditkar bir ses daha girmişti konuşmaya, geri pek bir duygu sezimleyememiştim ancak sadece kurduğu cümle bile alnımdan soğuk terlerin akmasına sebep vermişti. Daha önce parçalamaktan bahseden insanlarla karşılaşmıştım, ama böyle konuşan bir insan aklıma gelmezdi doğrusu. Genjutsu'da olabilirdim elbette, ama gerçekten çok güçlü bir genjutsu olması gerekiyordu. En azından benim kendi kendime baş edebileceğimden güçlü bir tanesi. Çok geçmeden hepsi geçmiş ve beni tekrar kendimle baş başa bırakmıştı. Kafamı yemeye mi başlamıştım. Hayır!

Meyvenin orada tek bir çakra patlaması ve uzun zamandır rüzgar görmediği belli olan ormanın bütün tozu dumanı tek ve güçlü bir rüzgarla beraber üstüme gelmişti. Rüzgar öncüydü, en azından rüzgar şekil alana kadar böyle düşünmüştüm; sonra gelen şeyin rüzgar olduğu, aldığı şekille birlikte kafama dank etmişti. Bir insan formuydu başta, ona doğru dönüp hazırda bekleyerek hareketlerini okumaya koyulmuştum. Derken beklemediğim bir şey olmuştu, insan şekli soluk mavi ve tam olarak ne olduğunu kestiremediğim bir tene bürünmüş. Şimdiye kadar hiç görmediğim bir giyim tarzı... Gerçi zırhlar ve elindeki garip bıçak amacına uygun tasarımlar. Derken yüzünü görmüştüm; kemikli, dışa çıkık ve fazla sivri dişli bir çene. VE ANAHTAR DELİĞİNİ ANDIRAN, ARKASINI GÖSTEREN BİR KAFA! NE GÖZ NE ÜST DUDAK NE BURUN! Boynuzlar da cabası, en azından boynuzların anlatılan hikayelerde nelere ait olduğunu çok açık bir şekilde biliyordum.

Bir iblisle kapışmaya hazır mısın Mao? sorusunu kendime sorarken gözlerimi karşımda bana doğru gelmeye başlayan yaratığa çevirmiştim. Bir shinobi, korkmaya zamanı olmayan durumlarda korkmamayı öğrenirdi elbette. Ama bu durumda ne korkuyu yenebilir, ne de onu yenme ihtiyacı duyardım. Korku duyuları güçlendirir, korku hayatta kalmaya yarar ve shinobi korkusuzluğu köyü için ölmek için öğrenir. Şu an en iyi dostum, korkum.

Sol ayağım öne doğru biraz daha açılıp kırık dizlerimin daha güçlü esnemesini sağlamaya hazırlanmıştı. Sağ ayağım arkada yan bir şekilde sert bir hamlede pozisyonumun ve yerimin bozulmasını engelleyecekti. Sol yumruğum dirseğimi hafif büktüğüm şekilde vücudumdan çok uzaklaşmadan düşmana bakıyor, sağdaki ise göğüs kaslarımın hemen bittiği yerde vücuduma bitişik bir şekilde duruyordu. Bu defansif pozisyon, düşmanımın gücünü ve hamlelerini anlamaya çalışırken pa-pa-parçalanmamı engelleyecek hamlelerin hepsini destekliyordu. İlk hamleyi iblisin yapmasını bekleyecektim. "Shinra yaptıysa, sen de yaparsın Mao. O Tanrı'ysa, sen de Şeytan Kral'sın." diye mırıldanırken, kitabıma vereceğim ismi bulmuştum bile.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 22 May 2015, 03:12

Yaratık kılıcını bir kaç defa daha sürtüyor zırhına, ardından sana doğru yürümeye başlıyor, tehditkâr bir şekilde. Attığı her bir adımda kasları titriyor ve uzuvları kasılıyor. Bunun bir stil veya tekniğin parçası olmadığını anlaman uzun sürmüyor. Ne ile karşılaştığını tam bilmiyorsun, yine de onu izlemenin iyi bir fikir olduğunu anlaman uzun sürmüyor.

Yaratık sana 10 metre kadar kaldığında duruyor ve etrafında bir daire çizmeye başlıyor. Bunu yaparken olmayan suradını senden çevirmiyor, o da seni anlamaya çalışıyor gibi görünmekte. "Mhhhghmhmhm..." Garip, fakat sabırsız sesler çıkartmaktan kendini alamadığı belli.

Seni yeterince izlemiş olduğuna kanaat getirmiş olacak ki, birden üzerine atılıyor. Olduğun yere ayaklarını sertçe basıyor ve dişlerini sıkıyorsun, gelen hamleyi karşılamak adına. Elleri arkada kalacak şekilde tutuyor, bir shinobi gibi atılıyor üzerine. Ayaklarına bir anlığına baktığında onların hareket etmediğini, yerden bir kaç santim yukarıda, yarı saydam bir hava kütlesi üzerinde kaydığını farkediyorsun.

Üzerine doğru "kayması" sürerken sert bir şekilde elindeki çift taraflı kılıcı savuruyor boynuna.

"Hrrrrraaaaaa!"

Dışarıda tuttuğun sol elini, yaratığa doğru aniden yarım adım yaklaştıktan sonra kolunu içeriden bloklamak için kullanıyorsun. Yaratık hızlı, fakat senin kadar değil. Birden, yaratığın silahını savurduğu eli senin sol tarafında, dışarıda kalmış oluyor, yaratığın göğsü ise tamamen açıkta. Aniden sağ elini yaratığın göğsüne indirmek için savuruyorsun, fakat aniden yaratığın boş eli tarafından bloklanıyor ve yaratık eğilerek sana çelme takmaya çalışıyor.

Ani ve kısa bir zıplama hamlesinden sonra, yere inerken çömelmiş pozisyondaki yaratığın kafasına topuğunu geçirmek için sertçe indiriyorsun! Lakin yaratık tekrar boş eliyle topuğu blokluyor ve silahını aşağıdan yukarıya, seni 2 ye bölmek için savuruyor.

Geriye takla atarak saldırılardan kurtuluyorsun. Yaratıkla aranda bir 5 metre kadar mesafe açıyorsun ve tekrar defansif bir pozisyona geçiyorsun.

"Güzeeel... Bu seferki bi-bi-birşeyler bi-bi-BİLİYOR!"
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: Cennetin Güneyi, Bölüm 4

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 22 May 2015, 09:29

Rüzgardan mı form almıştı, yoksa sadece bir şekilde benim bilmediğim bir görünmezlik tekniği mi kullanmıştı başında belirsiz. Ama kaslarının kasılmaları, sanki bütün vücudu kıkırdakmış gibi bir etki veriyordu. Sudan çıkmış bir balığın, korkudan yoksun çırpınmaları gibi; sakin ve ani. Metafor korkuyu yenmene yardım etmiyor Mao. Kendimle tartışmam doğaldı, çünkü hikayelerdeki gûl'lar da böyle garip hareket ederlerdi zaten. Çok titreyen, normal yürümeyen insanlara gûl girmiş derlerdi bizim orda zaten. Gerçi bunun derdi bana girmekten çok, fiziğimi iyice okuyup ona göre saldırmaktı. Etrafımda dönerken gözlerini benden ayırmamış, beni incelemişti. Ben seni daha uzun süredir inceliyorum. diye içimden söylenirken,- o kadar belli ettiği parçalama isteğine rağmen- beni inceleme gereği duyması cesaretimi toplamama yardımcı olmuştu. Gözleri olmasa da beni görüyormuş gibi davranıyordu, daha doğrusu beni gördüğü zaten bir soru işareti değildi. Ama beni yüzünün ön tarafıyla incelemişti, açıklarda başka bir göz göremiyordum elbette. Söyle bakalım Mao, körler nasıl savaşır?

Duyarak ve koklayarak! Büyük ihtimalle yerimi biliyordu, bu iki duyusuyla olduğum yere odaklanıp elindeki hedefi tutturma şansı yüksek pıçağı deli gibi sallayacak ve beni parçalamaya çalışacaktı. Kolay, sadece hamlelerden kaçacak ve o mavi tenine sertçe bir hamleyle pa-pa-parçalanmayacağımı gösterecektim.

Derken saldırı başlamıştı, yaratık bütün hızıyla üstüme atılmış geliyordu. Bütün kaslarım gevşerken çakranın gereken yerde gerektiği kadar yoğunlaşması için tekrar kasılmış ve yumruklarımı sıkmıştım. Ah, akışı... Güzel hissettiriyor, güçlü hissettiriyor!

Yaratık yürümüyor, toprağın biraz üstünde levitasyonla süzülüyordu. Levitasyon güzel kelimeymiş bu arada. Sağ elindeki çift taraflı bıçağı asıl tehlikeyken, boştaki elinin de çok zararsız görünmediği apaçıktı. Ama benim ayaklarım toprağa mıhlanmışken üstüme rüzgar gibi esen bir şey, her ne kadar bir iblis olsa da; Köyümün ayazı karşısında hiç bir şey! Bıçağın sağdan, eğer engellemesem düşeceği yer boynumdu. Yaratığın hareketleri hızlıydı, ama büyük ihtimalle hazır olduğum için hızı sorun çıkarmamış ve onun kılıcı benimkilerden soldakinin karşılamasıyla bütün momentumunu yitirmişti. Rüzgara toprak çarparsa ne olur? Açığı istemsizce gerili, vücuduma bitişik duran sağ kolumu yayda gergin duran bir ok gibi düz bir şekilde karın bölgesine sallamama sebep olmuş lakin boş eliyle karşılamasıyla yetersiz kalmıştı.

Derken yere çöküp ayağımı yerden kesip denge dağıtmak amacıyla çelme denemesi yapmış olsa da yerden kendimi fazla kesmeden kurtulmuş ve fırsattan istifade onu yere mıhlamak için hamlemi yapmıştım. Nafile. Boş eliyle karşılamış, diğeriyle karşı saldırıya geçmişti bir anda. Çok yazık, ayağımı yakalamışken tutmalıydın. Onun elinin üstünde duran topuğumun temasından güç alarak arkaya güzel bir takla atmış ve gelecek saldırıyı karşılamak adına tekrar pozistonumu almıştım. Bu sefer kılıcın diğer tarafını da kullanacak. dememe kalmadan saldırı fırsatını konuşmaya harcamıştı. Hızlı bir hareketle boynumdaki gözlükleri takıp okuduğum her şeyi yazıya geçirme zamanımın geldiğine kanaat geçirmiştim. Çok fazla zamanım olmayabilirdi zira, bu yaranın ne zaman açılacağı belli olmazdı.

Karşımda büyük ihtimalle yorulmayan bir yaratık var, en azından bunun dışında sırasını bekleyen iki tane saymıştım. Hareketleri hızlı, ama yeteri kadar değil. Topraktan güç almıyor ve dengesi çok rahat dağılıyor. Lakin, bütün gücü büyük ihtimalle bu değil. Sabırsızlığı savaşa değil, parçalamaya. Beni en hızlı şekilde alaşağı etmek için bütün gücünü bir sonraki saldırıda kullanacaktır. Ona beklemediği yerden soru soracağım, çünkü ne kokluyor ne de duyuyor. Hissediyor. Verdiğim her nefesi, uzuvlarımın havayı her kesişini.

"Rüzgar ne kadar sert eserse essin, dağı bükemez." derken el mühürlerine başlamıştım yavaşça düşmanıma bir iki adım atarak, yaratığın o suratındaki delikten konuştuğu yeterdi. O deliği kapatma zamanı. Mühürler hızla bittiğinde nefesimi toplayıp şu adını yine unuttuğum taş toprak tüküren tekniğimi uygulayacaktım. Beklemediği yerden gelen bu saldırı, büyük ihtimalle ona fazla zarar vermeyecekti. Rüzgarla alışverişi olduğu belliydi, teknikle ağzımdan çıkan toz toprağın onun karşılık vermesinden önce aramızda kalan yaklaşık üç metreyi geçmesini umabilirdim sadece. Zaten attığım tozun toprağın yaratığın hislerini zedelemesini de sadece umabilirdim. Ama eğer yeteri kadar dikkat dağıtıp, ardından saldırıya geçer ve atacağım yumrukta biriktireceğim çakrayı salabilirsem umutla değil de gerçeklerle ilerleyeceğini umabilirdim savaşın.

out: Çok edebi mi anlattım bilmiyorum föşik-senpai. Ama bildiğin bir iki adam yaklaşıp Kebudan no Jutsu uygulayıp ardından eğer dikkatini saniyelik dağıtabildiysem yerini tespit ettiğim anda Oukashou basacağım suratına şurasına burasına neresine olursa. Onun dışındaki durumlarda zaten zamanı geldiğinde yapacağım hamleyi büyük ihtimalle, ama yerini tespit edene kadar defansif pozisyonda tamamen.
Resim
The supreme vice is shallowness.
O. Wilde

föşik cynic

Künye
İsim: Jinryu Mao
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Element: Doton
Seviye: C
Ürtbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/5

Profil
Güç:7
Çeviklik:6
Kondisyon:5
Potansiyel:3
Varlık:4
Zeka:5


Ninjutsu
Kebudan no Jutsu, C Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından ağzından toz çıkartmaya başlar. Bu tozun içinde büyükçe taş parçaları bulunur. Toz, tazyikli bir şekilde ağızdan çıkar ve kullanıcının önünde bulunan herkes bu tozdan etkilenir. Tozun içinde bulunan ufak taşlar rakiplere çarpar, derilerini sıyırır ve görüş mesafesini düşürür. Göz gibi hassas dokulara zarar verir.

Moguragakure no Jutsu, C Rank
Orta seviyede bir el mührü dizisinin ardından kullanıcı tekniği aktif eder. Kullanıcı teknik sayesinde yerde ancak bir vücudun sığabileceği kadar bir delik açar ve oradan yerin altına girer. Kullanıcının yerin altına girmesinin ardından ise bu delik kapanır ve kullanıcı tamamen yer altında kalır. Yer altında olan kullanıcı bu katmanda ilerleyerek kendini gizleyebilir. Öte yandan zemindeki hareketleri sezebilen kullanıcı sürpriz ataklar gerçekleştirme imkanına sahip olur. Kullanıcı yer altında istediği mesafede gidebilir ve istediği derinliğe inebilir. Ne var ki bunun sınırı da kullanıcının kullandığı chakra ile doğru orantılı olarak artmaktadır.

Tsuchiganji no Jutsu, D Rank
Kullanıcı ellerini yere koyar ve chakrasını yüzeye yaymaya başlar. 150 metre civarında, hareket eden herkesin yerleri tespit edilebilir, ancak bu tespit aşırı keskin değildir, kabaca yön tayinine yarar. Dokunulan yüzeyden daha aşağıda veya daha yukarıda bulunan kişiler bu teknik ile tespit edilemez. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.


Taijutsu
Juudaichi Stili B Rank
Oukashou, C Rank
Kullanıcı chakrasını yoğurur ve elinde toplar. Ardından yumruğunu savurarak hamlesini yapar ve yumruk hedefe isabet ettiği anda chakra dışarı salınır. Bu şekilde, kullanıcının yumruğunun yıkıcı gücü aşırı derecede artar. Bu tekniğe yakalanan rakip metrelerce yuvarlanabilir. Teknik ile ince duvarlar kırılabilir.

Beceri Listesi
Meishou-dou, D-Rank
Juudaichi 3

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Korumalı Gözlük[Yüksek Kalite]
Metal Eldivenler ve El-Ayak Bilek Koruyucuları
Toshiki'nin Modifikasyonu;
Her iki eldivenin parmak eklem boğumlarına rivetler eklenmiştir. Bunlar paslanmaz ve yerlerinden çıkmaz. Yumruların hasar potansiyelini arttırır, delici özelliktedir.

İkili sis Bombası Paketi
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

ÖncekiSonraki

Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron