Öldüğünü sandın yada. Belki de öteki taraftasın. Belki de o yüzden son yarım asırdır yürüdüğün bu sonsuz çöl seni hiç bir yere ulaştırmıyor, aştığın kayalıklar sadece başka kayalıklara götürüyor, ormanlar bitmiyor, denizler aşılmıyor. Belki de bu sadece öteki tarafa girmek için bir testten ibarettir.
Herşey bu kadar basit olsaydı.
Yavaşça göz kapaklarını aralıyorsun, ruhun vücuduna geri düşerken. Ayakların ve ellerin tekrar sana itaat etmeye başlıyor, fakat bu günlük istirahat etmek istiyorlar.
Yorgunsun. İlginç bir ağırlık var üzerinde. Gözlerin ilk kez ışık almış gibi ağrıyor. Çevrene bakınmak adına, gözlerin ışığa alışınca, boynunu çeviriyorsun.
Bir futon üzerindesin. Göğsün açık, giysilerin yok. Üzerinde pantolonunu değil de, daha rahat bir şeyler hissetmektesin, bir hakam gibi mesela. Lakin bacakların bir yorgan ile örtülü. Göğsüne bakıyorsun, derin bir yarık farkediyorsun. Sol omzundan başlayıp göğsünü ikiye yarıyor ve göbeğinin altına kadar düz bir çizgi ile devam ediyor.
Yarayı inceliyorsun. Temiz. Siyah iplik ile dikiş atılmış. Hatta dikişler o kadar mükemmel atılmış ki, aklına sizin oradaki dikiş makinaları aklına geliyor. Uyuşuk beyninle bunu hayalinde canlandırmayı deniyorsun, lakin başaramıyorsun.
Bulunduğun oda, standart japon stilinde, lakin büyükce bir salon olarak tanımlanabilir. Çevrede bir kaç yer masası, bir kaç minder var, dolaplar seçebiliyorsun bazı yerlerde, duvarlarda çeşitli resimler gözüne çarpıyor. Sen ise odanın ortasına yarıtılmış durumdasın bir futon üzerinde, tatamilerin ortasında.
Yanında bulunan birisi dikkatini çekiyor ardından, beyaz saçları ile baş ucunda oturmakta. Tam olarak da gözlerinin içine bakmakta. "Ben de diyordum bu hıyar beni ne zaman farkedecek."
Doğrulmayı deniyorsun, lakin iflas etmiş durumdasın. Hareket edecek takat yok sende. "Çok zorlama kendini. O dikişler patlarsa para alırım senden, bütün gece uğraştım."
Elemanın yanında duran çantanı ve yere düzgünce serilmiş, açılmış Shinra'nın parşömenini görüyorsun. Eleman onlara baktığını farkediyor. "Merak etme, çantanı karıştırmadık. Parşömene gelince... Onu sahiplenmeye kalkmana gerek yok, zira onun çiziminde asistanlık yapmıştım. Ben Koshichi."