
Bu sabah ile şimdi arasında dağlar kadar fark vardı Osui için. Pislik şinobi Sabaha göre çok daha farklı hissediyordu. Çok daha enerji dolu ve çok daha mutlu. Mifune-san'ın ölümünden sonra böyle hissetmesi doğru muydu bilmiyordu fakat nasıl hissettiğini de saklayamazdı. Bu sadece kendine yalan olurdu. Kendine ihanet. Hain değildi Osui. ihaneti de hiç sevmezdi. Kendine karşı yalan söylemeyecekti. Mifune-san öldüğünden beri ilk defa mutluydu. Bu sabah düşündüğü şeyler aklından yavaş yavaş siliniyordu bazıları hariç. Artık güçlenmek yada eğitim peşinde değildi. Asla unutamıyacağı bazıları hariç intikam arzusu diniyordu pislik şinobinin. Onun yerine başka birşey belirmeye başlamıştı Osui'nin içinde. Başka birine karşı tamamen bam başka duygular.
Namiyo-san'ı düşünüyordu Osui. O kirlettiği kadını. Kim bilir elinin pislendiğini fark edince ne tepki verecekti. Vereciyi az çok tahmin ediyordu. Tahmin ettiği ve hayalinde canlandırdığı bu sahne bile pislik şinobiyi ayrı bir heyecnlandırıp mutlu ediyordu. Eve yürürken de onu düşünüyordu. Ne gibi şeyler yapıp da onu pisleteceğinin planını yapmaya başlamıştı. Bir şekilde onun kıyafetlerine sümüğünü sürebilseydi çok rahatlardı.
Ve bu düşünceler içinde evinin hemen önüne gelmişti Osui. Evin önündeki manzara her zamankinden biraz daha farklıydı. Kapının hemen önünde annesi ve sinirli olduğu her halinden belli olan bir kaç kadın duruyordu. Osui görünür görünmez annesi kulağını çekerek kadınların önüne çekmişti onu.