Ve Kıvılcımlar Uçuşuyordu

Moderatör: Game Master

Ve Kıvılcımlar Uçuşuyordu

Mesajgönderen Takahiko Eiji tarih 10 Eyl 2014, 02:02

Aniden burnuma yediğim yumruğun etkisiyle, bir anlığına gözlerim karardı. Acı büyük bır hızla yayılırken ağzımın hemen üstünde hissettiğim sıcaklıkla birkaç damla kanın burnumdan döküldüğünü farkedebilmiştim. Hafifçe soldan ve aşağıdan gelen tekmeyi yana kayarak savuşturduktan sonra, geriye doğru sıçradım ve öfke dolu gözlerimle rakibimi süzdüm. Sağ karın boşluğumda hafif bir sızı ağrı vardı. Burnum sızlıyordu ve giysilerim, yağmur ve terin ortak etkisiyle sırılsıklamdı. Derin derin soluk alıp veriyordum. Yorulmuş sayılmazdım aslında, belki de yalnızca kötü bir günümdeydim. Amegakure'nin loş havasına büyük binalar arasındaki bu ara sokakta olmamız da eklenince iyiden iyiye karanlıkta olduğumuz söylenebilirdi. Çakan her şimşekte keskin ve hınç dolu yüz ifademi görüyor olmalıydı rakibim, aynısı benim için de geçerliydi elbette. Ani parlayan ışıkta kıpkırmızı bir alev gibi yanan o yara izi.

Pek yeni bir şey değildi aslında bu, çok eski olduğunu da söyleyemezdim. Yalnızca, nefret güdümün anlaşılmaz bir şekilde beni kavurmasından kaynaklanıyordu belki de. Genel olarak düşündüğümde, karşımdaki rakibimi- düzeltiyorum, artık iyiden iyiye birbirimizi öldürmeye niyetlendiğimizi kabul edersek düşmanımı doğru dürüst tanıdığım bile söylenemezdi. Sıradan bir amegakure shinobisiydi, akademide bir üst dönemim. Geninliğim esnasında ise doğru dürüst karşılaşmadığım rastgele bir insan. Nereden temellendiğini bile doğru dürüst hatırlayamadığım şekilde, kanlı bıçaklı düşmanlar haline gelmiştik. Ölümsüzlük müydü? Sanırım. Saçma bir şekilde, ölümsüzlüğü aradığını iddia ediyordu. Yaşam prensipim, herkesin olabildiğince gereksiz aktivitelerden uzak durması ve işine odaklanması üzerine olduğu için; bu anlamsız arayışını sonlandırmasını tavsiye etmiştim kendisine. Hassas bir damarına basmış olsam gerek, aldığım ters bir cevap işleri son derece kızıştırmıştı. Kendisiyle olabildiğince karşılaşmamaya, muhattap olmamaya çalışsam dahi mecburi durumlarda her iletişimimizde ilişkimiz çöktükçe çöküyor, iyiden iyiye dibe batıyordu.

Dudağıma damlayan kanı, sevimsiz bir ifade takınarak yaladım ve bir an bile beklemeden rakibimin üzerine fırladım. Fiziksel olarak çok daha iyiydim, bu şüphe dahi götürmezdi. Birebir dövüşte kolaylıkla olmasa bile eninde sonunda avantaj sağlayabilecek bir konumdaydım, ancak buna gerek bile kalmayacaktı. Havada, sağ kulağına doğru savurduğum tekmeyi iki kolunu birden kullanarak bloklamayı başarmış ve beni hafifçe yana doğru savurmuştu. Beklediğim bir hamleydi, kendimi özellikle yere doğru fırlatarak normalde düşeceğim zaman dilimini yaklaşık yarıya indirdim ve bir kurbağa misali bacaklarımdan güç alarak sol yumruğumu çenesine yapıştırdım. İşte, bu oldukça iyi hissettirmişti. "Buna ne diyeceksin peki, kevaşe?" Yumruğun etkisiyle birkaç adım sendelese de, toparlanmayı başarmıştı. Wakizashi'sini çekerken, hafif bir metal sesi geldi kulağıma. "Dalağını siktiğim." diye mırıldanırken, sol elimle belimde asılı olan katanamın kınını kavradım sakin bir şekilde. Başparmağımla kılıcı hafifçe yukarı ittirip güvenlik klipsinin açıldığını belirten sesi duymamla birlikte katanamın kabzası, sağ elimle buluşmuştu. Ardından, dağınık ve gürültülü metal seslerinden ibaretti her şey. Ve kıvılcımlar uçuşuyordu.
Max-chan
Kullanıcı avatarı
Takahiko Eiji
 
Mesajlar: 13
Kayıt: 08 Eyl 2014, 00:39

Re: Ve Kıvılcımlar Uçuşuyordu

Mesajgönderen Fujiwara Ayumi tarih 10 Eyl 2014, 02:25

"Burnuna oturttuğum yumruğun elime uyguladığı geri tepmeyi zihnimde ölçtüğümde çıkan şey, bunun çok acıttığı gerçeğiydi. Gerçi bu adrenalin seviyesinde en ufak bir acı hissetmesi bile mucize olurdu benim için. Bir kaç adım geriye senderken burnundan dökülen kan damlalarını gördüm. Hiç beklemeden ve kazandığım bu ufak galibiyetle sarhoş olmadan soldan bir tekme savurdum, o savuşturulunca ayağımı yere koymadan bu sefer alttan, hayalarına doğru kirli bir hamle denedim. Ancak rakibim, ondan da kaçmayı başarmıştı."

Birbirlerine bakıp derin soluklar alıyorlardı. Bu sağanak yağmurlu gecede, başkalarına göre gereksiz bir nedenden ötürü birbirlerini öldürmeye odaklanmışlardı. Ancak bu, her ikisi için de geçerli bir nedendi. Fikirler her dönem çarpışmıştır, bu onlardan farklı bir şey, pek de değildi. Ancak sınırların kolayca aşılmış olmasını kimse farketmemiş, olaylar oradan itibaren kontrolden çıkmıştı. Loş, hemen hemen karanlık sayılabilecek bir sokaktaydılar. Çevre dardı. Çöp kutuları bir tarafta, terkedilmiş evlerin tahtalarla kapatılmış girişleri bir tarafta, bakımı yapılmamış sokak lambası ise diğer bir taraftaydı. Unutulmuş, tipik bir Amegakure sokağıydı işte. Ancak bu, bu ikilinin ölümüne kapışmasını engellemiyordu.

"Üzerime doğru fırladı. Yapacağı şeyi biliyorum, fiziksel üstünlüğünü kullanarak galip gelmeye çalışacaktı. Pasif kalmalıydım bir süre, dövüşü uzatabilirsem kazanacağımdan emindim. Sağ kulağıma doğru, havadan üzerime fırlamışken bir tekme salladı. Savuşturmam gerekiyordu, ne yaparsam yapayım. İki elimi sağ kulağıma götürdüm ve tekmeleri olabildiğince savuşturmaya çalıştım. Başarılı da olmuştum. Ancak öngöremediğim bir şey vardı. Kendini yere bıraktı, bir kurbağa gibi tekrar fırladı ve çeneme bir aparkat indirdi. Fena yakalanmıştım. Geriye doğru ister istemez sendeledim. Yağan sağanak yağmur, git gide içime işlemeye başlamıştı. Terlemiştim. Eğer dilimi son anda içeri çekmeseydim şu an konuşamıyor olacaktım. Onu parçalamak istiyordum."

"Kevaşe senin babandır taşaksız!"

Wakizashi'sini, yere yatay olarak ayarladığı ve beline koyduğu kınından çekti ve bir kaç saniyeliğine elinde çevirerek kontrol etti. Yağmur suyuna alışmasını bekledi, yakında kan ile bulanacaktı. Acımasız bir ifade vardı gözlerinde. Rakibine kenetleri onları, ve üstüne fırladı.

Metaller birbirine çarpıyor, kıvılcımlar havada uçuşuyor, çıkan ses yağmuru bastırıyordu. Önce rakibinin kabiliyetini test etmek için basit, öngörülebilir saldırılar denedi. Önce yukarıdan basit bir yarma hamlesi, bunun ardından soldan bir saplama hareketi. Hepsi ders kitaplarında işlendiği gibiydi, hamleler de, bu hamlelere karşı verilen cevaplar da. Ancak onun gücü birazdan ortaya çıkacaktı. Sağ ve sol ayağını aniden yana doğru açtı, ardından sağ ayağını baz alarak etrafında döndü. Bu dönüş sırasında yere çöktü, dönerken de rakibinin böbreğine wakizashisini saplamayı deneyecekti. Rakibi, ondan uzaklaşmayı denedi, geriye zıpladı. Bunu bekliyordu. Onunla beraber zıpladı, sol kolunun bisepsine bir kesik attı, onunle beraber yere indi.

Sağ koluna bu kesiği atabilmiş olsaydı muhtemelen dövüş o anda biterdi. Ancak kıvılcımlar hala havada uçuşmaya devam ediyordu.
Resim
we'll fade like a moth in a flame

Künye
İsim: Fujiwara Ayumi
Yaş: 18
Cinsiyet: Dişi
Boy: 1.64
Kilo: 56
Köy: Amegakure
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Alım Gücü: 3 - Düşük Gelirli/6 Puan
Kullanılabilir GP: 0

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 6
Kondisyon: 4
Potansiyel: 3
Varlık: 6
Zeka: 8

Ninpou
  • Shunshin, D Rank

Ninjutsu, Raiton
  • Munekizamu no Jutsu, C Rank
  • Jibashiri, C Rank
  • Raigami no Jutsu, B Rank

Taijutsu
  • Musatsu Stili, D Rank

Genjutsu
  • Rishuu, C Rank
  • Magen Onsa, B Rank

Beceri Listesi
  • Wakizashi Kullanma 3
  • Musatsu Stili 2
  • Magen Onsa 2

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
  • Wakizashi
  • Chakra Hapı
Kullanıcı avatarı
Fujiwara Ayumi
 
Mesajlar: 12
Kayıt: 07 Eyl 2014, 15:36

Re: Ve Kıvılcımlar Uçuşuyordu

Mesajgönderen Takahiko Eiji tarih 10 Eyl 2014, 19:57

Ardı ardına yapılan seri hamleler, adeta yağmurun sesini bastırırcasına çınlayan çarpışmalara sebebiyet veriyordu. Acıyla, öfkeyle haykıran metallerin mücadelesine dönüşmüştü bu dövüş bir anda. Birbirini kollayarak, bir açık arayarak, ancak savunmadan da ödün vermeyerek üst üste yapılan adımlamalar, kılıç savurma ve savuşturma hareketlerinin gözle kolay kolay takip edilmesi zordu. Her şey gözlerden ibaret değildi elbette, diğer duyuların; ve en önemlisi hislerin de önemi en az o kadar büyüktü bu dövüşte. Yalnızca görmeye çalışsak, ki bu benim için de rakibim için de geçerliydi, birkaç saniyeye kalmaz kopmuş uzvumuzun birkaç metre ileriye fırladığına şahit olabilirdik. Bir yandan duyuyorduk, ve bir yandan da hissediyorduk. Biraz tecrübeyle alakalı bir durumdu aslında bu. Yağmurun ıslattığı zeminde, karşılıklı atılan adımların seslerini takip etmek nispeten kolay oluyordu. Ve kılıçların savrulurken çıkardığı hafif uğultu sesi. Her şey etkiliydi.

Yukarıdan gelen basit yarma hamlesini kılıcımla kendi sağıma doğru savuşturdum kolaylıkla. Çekirge seviyesinde öğretilen tipte klasik yoklama saldırılarıydı bunlar, kızın bir dojodan eğitim aldığı belli oluyordu. Ancak, stilindeki bariz farklılığı hissetmiştim. Benimle aynı şekilde dövüşmüyordu. Dışarıdan bakan ve herhangi bir kılıç eğitimi almamış biri aradaki farkı net bir şekilde çözemeyebilirdi belki, ben bile tam olarak analiz edememiştim rakibimin stilini. Yalnızca, kendi stilim olmadığını biliyor ve farklı bir şey olduğunu kabullenerek buna göre hareket ediyordum. Stillerimizin benzer noktası ikisinin de çeviklik ve seri hamleler üzerine olmasıydı, ancak ben saldırılarım esnasında özellikle hedef aramadan verebileceğim en hızlı şekilde maksimum hasarı verirdim. Rakibim ise, belli noktalara saldırana kadar yalnızca çarpışmalarla zaman öldürüyor, ve bunu bana olabildiğince çaktırmamaya çalışıyordu. Herhangi bir kılıç sanatı icra etmeyen kimse, bu farkı anlayamazdı ve benimkisi de yalnızca şanstan ibaretti.

Kendi sağıma, rakibimin soluna doğru savuşturduğum hamle soldan bir saplama hareketi olarak geri dönmüştü. Basitti. Yere dik, vücuduma paralel olarak tuttuğum katanamı hafifçe sağa doğru kaydırıp bir adım geri çekilerek bu hamleyi de savuşturdum. Ancak asıl saldırı, bundan sonra başlamıştı. Zar zor farkedebildiğim bir hızla kendi etrafında dönen ve bir yandan çöken rakibim, wakizashisini böbreklerime doğru savurmuştu. Akıllıca, ancak biraz pis bir hamle. Kılıcımla karşılamayı denediğim takdirde ters bir pozisyona düşebileceğimi tahmin etmek zor değildi, bu sebeple geriye doğru sıçradım. Ancak, şeytanım beni kovalamayı sürdürüyordu. Havada, beklemediğim bir anda sol kolumun bicepsine atılan kesikle yüzümü buruşturdum. Tahminim bir nebze doğru çıkmıştı, gerçekten hedef alıyordu bu kız.

Derin bir nefes alarak, sırtımı dikleştirdim ve düşüncelerimi sol kolumdan uzaklaştırmaya çalıştım. Oyalanma, birbirimizi ölçme bölümümüz nihayet sona ermişti ve işler ciddiye binmeye başlıyordu. "Benim sıram." Sağ ayağımı hafifçe öne doğru attım ve arkada kalan ayağımdan güç alarak yeniden ileri doğru fırladım. Sol aşağıdan, sağ yukarı doğru yaptığım çapraz savurma hamlesi kolayca karşılanmıştı rakibim tarafından. Sol elimle, belimden sallanan kılıcımın kınını kavrayarak vücudumu yana doğru çevirdim ve hızlı hamlelerle rakibimin üzerine doğru gitmeye başladım. Ardı ardına yapılan keskin ve seri hamlelerle, geriye doğru itiyordum şeytanımı. Bu, planımın bir parçasıydı. Yalnızca sağ elime odaklanmasını sağladıktan sonra, yukarıdan aşağıya savuşturulamayacak kadar ağır, kılıcıyla karşılaması için sert bir yarma hamlesi yaptım. Kılıçlarımız buluştuğunda, yumruğum da gözünde patlamıştı bile. Kılıcımı geriye çekip, paralel bir kesme hamlesi yaptım kıza doğru. Giysisinin boyun kısmı parçalanıp, korkunç yanıkları ortaya çıkarken yüzüme fırlayan kan, beni tatmin etmişti.
Max-chan
Kullanıcı avatarı
Takahiko Eiji
 
Mesajlar: 13
Kayıt: 08 Eyl 2014, 00:39


Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron