Burası da neresi? Çok karanlık sanki okyanusun dibindeyim ışık tanesi bile yok burada. Süzülüyorum bu karanlık boşlukta. Uzaktan bir ses sanki yardım ister gibi. Karşımda ki bu bulanık görüntü gittikçe netleşmekteydi. En sonunda ise gördüğüm şey Akari’nin kanlı bedenin yerde ki görüntüsüydü. Ses çıkmıyordu ama dudakları tüm nefretiyle “Senin yüzünden.” Diyordu adeta. Aniden uyanmıştım bu kâbustan. Terler içindeydim, en son görevden sonra sürekli bu tür rüyalar görüyordum. Bu artık böyle gitmeyecekti bundan son derece emindim. Bir an önce Akari hakkında bilgiler öğrenmeliydim. Köyüme artık güvenmiyordum, güvenemiyordum. Eminim Amegakure’de ruhu şeytana satmış birçok shinobi vardı. Bir görevde ruhunu şeytana satmış birine nasıl güvenebilirim? Elbette güvenemem bundan sonra ne yapacağımı çok iyi biliyorum şimdilik Akari’nin güvenliği hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorum. Ardından benim çağımı başlatmak adına ilk adımlarımı atacaktım.
Obi de Maruya da çok tehlikeli insanlardı. Daha da fazla güçlenene kadar onunla karşılaşmak istemiyordum fakat zamanı geldiğinde onun karşısına çıkmayı kendim isteyeceğim. Ama şimdi değil!
Hazırlandıktan sonra dışarıya çıkacaktım ve kahvaltımı köy meydanında önceden sıklıkla gittiğim restorana giderek yemeğimi yiyecektim. Bunları yaptıktan sonra Akari hakkında bilgi edinmek adına Ame-Chou Binası binasına gidecektim. Tabi ki de doğrudan Ame-Chou ile görüşmek isterdim umarım bu kabul olurdu fakat olmadığı takdirde de yapabileceğim şeyler vardı. Bu yetkili başka birinden de bilgi almakta olabilirdi. Üçüncü seçeneğim de vardı elbet arşiv odasına izinsiz bir şekilde girmek. Bunu yapmak istemiyordum ama başka seçeneğim yoksa bunu yapabilirim.
Ame-chou binasına doğru yürüyordum. Herhangi bir soru sorulmadığı takdir de Ame-chou’nun odasına kadar ilerlemeyi planlıyordum. Herhangi bir yetkili tarafından soru sorulacak olursa “Sıkıntı olmazsa, Ame-chou ile görüşmek istiyorum.”, diyecektim.