Kıvılcım

[Hayabusa Akihito]

"S*ktir!"

İlk yumruğu yediği zaman kafasından bu düşünce geçmişti. Yumruk, hiç beklemediği bir yerden gelerek kendisini şaşırtmıştı. Daha da şaşırtıcı olanı ise shinobinin kullandığı taijutsu stili ile kendi stili arasındaki benzerliklerdi. Tam olarak emin değildi lakin adamın kullandığı stil, Shinshouki stiline benziyordu. Akihito, bu stili başka birisinin kullanmasına şaşırmamıştı, sonuçta kendisinin keşfettiği bir stil değildi. Onu şaşırtan tarafı bunun karşısındaki shinobinin kullanmasıydı. İki Shinshouki stili dövüşçü çarpışıyordu. Bu dövüşün sonucu belli değildi. Birisi etkisiz hale gelene kadar da belli olmayacaktı. Eğer ki rakibi bu stili kullanıyorsa, Akihito adama yumuşak davranmamalıydı. Kesin kazanırım gibi ifadeler kullanmamalıydı. Her an her şey olabilirdi. Bu yüzden son bir hamleyle bu işi bitirmeliydi.

Tam yüzüne doğru gelen yumruğu sol eliyle tutup, adamın sağ tarafına ittirmek için bir hamle yapacaktı. Bu şekilde adamın sırtı Akihito'ya dönmüş olacaktı. Bir, iki, üç. Sol böbrek, sert. Sol omuz, sert. Ense kökü, yumuşak. Üç yumrukla bu işi bitirebilir miydi? Hayır! Rakibini tamamen etkisiz hale getirmeliydi. Ense köküne indireceği çok sert olmayacak bir hamle ile adamı bayıltabilirdi. Lakin bundan emin değildi. Adamın kaçamayacağından da emin olmalıydı. Sağ ayağını adamın diz kapağına vururken aynı zamanda sağ eliyle adamın başını öne doğru ittirebilirdi. Bu adamın düşmesini sağlardı. Hemen ardından katanasını adamın sol bacağına saplayarak adamın kımıldamasını önleyebilirdi. Bu adamı bayıltacak, aynı zamanda da hareket kabiliyetini önemli ölçüde azaltacaktı. Ya da adamı öldürürdü. En fazla saklayacağı ceset sayısı birden ikiye, burada harcayacağı vakitte iki katına çıkardı. Birde alabileceği bilgilerin sayısı minimuma düşerdi. Oraları ayrı konuydu. Ama bu hamlelerinin adamı öldüreceğinden şüpheliydi. Bu yüzden adam yerde baygın yatarken diğer cesedi saklayabilirdi. Sonrasında dönüp adamı ayıltıp sorguya çekerdi. Sonrasında onu da öldürürdü belki. Kim bilir. Ama öncelikle, halletmesi gereken ufak bir iş vardı.

Yüzüne doğru gelen yumruğu sol elini kullanarak tutup, adamın sağ tarafına ittirmek için hamlesini yaptı.

[GM - Naruto]

Kapalı konu

Hamle sayın inanılmaz fazla, en son hamlen adamın diz kapağına vurma hamlen olarak ele alıyorum. Bu hamleden sonra katana olayları falan iptal.

Adamın yumruğunu sol elinle bloklayabiliyorsun, ancak yumruk beklediğinden sert olduğu için tam olarak istediğin döndürme mevzusunu gerçekleştiremiyorsun. Adamın yumruğunu güzelce savurduğun esnada hamle yapmaya çalışıyorsun ve ilk yumruğun adamın böbreğine değil, karın boşluğuna isabet ediyor. Fakat bu esnada adam boştaki yumruğunu da senin onu döndürme hareketinden de yararlanarak hızlı bir şekilde çıkarıyor ve neredeyse senin yumruğunla eş zamanlı olarak suratına iniyor! Aldığım yumruk darbesi seni bir parça sersemletirken, bu yumruğun atılış biçiminin Shinshouki stili olduğunu artık net bir şekilde söylemen mümkün.

Adamın bu yumruğu seni sersemletmiş olsa da sen ikinci yumruğunu da harekete geçiriyorsun ve ilki kadar etkili olmasa da adamın göğüs kafesine doğru bir yumruk atabiliyorsun. Attığın yumruk ile adam bir parça geriye savruluyor, ancak hala adamın elini tutuyor olman sana avantaj sağlıyor. Şu an için adam tamamen savunmasız kalmış bir halde, ancak senin de stiline bağlı kaldığın söylenemez. Mevcut durum karşısında hızlı atak yapma şansın var, ancak bu ataklar stilinden bağımsız ve ilk yumruğuna göre bir tık daha zayıf nitelikte.

[Hayabusa Akihito]

Stiller aynı demek.

Akihito, artık rakibiyle aynı stili kullandığına emindi. Bunu anlayabilmek için kendisi bir açık vermişti. Rakibi ise bu açığı değerlendirerek çok sağlam bir yumruk çıkartmıştı. Bundan sonra stiline tekrar dönmesi gerekecekti. Her ne kadar çok zor olmasa da, çokta kolay değildi tekrardan stilinin içine giriş yapması. Bu yüzden başta adamı biraz sersemletmesi gerekecekti. Adamın elini tutuyor olması, Akihito'ya bir avantaj sağlıyordu. Adamın savunmasız olması ise bu avantajı biraz daha arttırıyordu. Aynı zamanda adamdan yediği yumruklar, Akihito'yu bir nebze olsun sersemletmişti. Bu da avantaj kısmını biraz eksiye çekiyordu. Ama yinede avantaj halen daha Akihito'daydı.

Adamı var gücüyle kendisine doğru çekerken, elini de adamın boğazına savurdu. Bunu, adamın nefes borusuna zarar vermek istediği için yapmıştı. Her ne kadar adamı öldürmeyi istemese de, bilgi alması için adamın canlı kalması gerekse de, rakibi Akihito'yu öldürmek için saldırırken, Akihito sürekli dezavantajı durumda kalırdı. Bu dezavantajı ortadan kaldırması gerekiyordu. Bu yüzden, adamı öldüresiye dövebilirdi. Peki ya stil içinde bir teknik ile adamı haklamaya çalışsa ne olurdu? Bunu düşünmeden edemedi. O yüzden yumruğunu çıkarttıktan sonra adamın tam çenesine bir tekme indirerek adamı havaya doğru fırlatabilirdi. Eğer adam, Akihito tekmesini çıkartmadan önce kendisine gelemezse, o tekmeyi yedikten sonra kendisine gelmesine imkan yoktu. En azından Akihito öyle bir ihtimalin olduğunu sanmıyordu, ve hatırladığı kadarıyla Kage Buyou tekniğini engelleyecek bir teknikte bilmiyordu. Bu nedenler yüzünden tekmeden sonra rakibinin üstünde Kage Buyou uygulayabilirdi. Eğer ki rakibi bu tekniği engelleyecek, ya da tam tersine çevirip Akihito'yu dezavantajlı bir duruma getirecek bir teknik biliyorsa, veya böyle bir teknik geliştirdiyse bu, Akihito için büyük bir sorun olacaktı. Ama bu, alması gereken bir riskti. Risk almadan dövüş kazanamazdı.

Risk, her zamankinden daha fazla.

Not: Kusura bakmayasın GM emmi. İş aksiyona gelince biraz abartıya, aşırıya kaçabiliyorum. Bundan sonraki seferlerde daha dikkatli davranmaya çalışıcam.

[GM - Naruto]

Afallamış rakibini kendine doğru hızlı bir şekilde çekiyorsun ve adam da duruşu sebebiyle sana fazla direnemeden sana doğru gelmeye başlıyor. Boşta olan elinle adamın boğazına sağlam bir yumruk geçirdiğin anda, rakibinin nefesinin kesildiğini çıkardığı boğuk seslerden anlayabiliyorsun. Ancak bu aşamada durma niyetinde olmadığın için, bu sefer de tek eliyle boğazını tutan adamın çenesine hafif zıplayarak bir diz darbesi indiriyorsun! İndirdiğin bu darbe Kage Buyou'yu tam olarak uygulayabilmen için yeterli yüksekliği sağlamıyor. Kage Buyou için yeterli yükseklik oluşmadığı için de adamın arkasında belirme işini yapamıyorsun. Rakibin yerden en fazla yarım metre kadar havalanıp hemen düşüveriyor yere. Şükür ki adamın elini bırakmayı diz vurma hamlen sırasında bırakmış oluyorsun, aksi halde kendinin de adam ile birlikte savrulması muhtemel olacaktı.

Adam yere düştüğü anda bir eliyle boğazını tutuyor ve diğer eliyle de ağzını kapatıyor. Adamın hala daha nefes alamadığını görüyorsun ve ağzından da kanlar aktığını fark ediyorsun. İndirdiğin diz darbesi adama beklediğinden daha büyük bir hasar vermiş gibi görünüyor. Rakibinin artık tamamen dövüş dışı kaldığına eminsin, zira nefes alamayan ve tamamen sersemlemiş bir adamın dövüşe devam etmesi düşünülemez. Bu haliyle adamdan bilgi almaya çalışabilirsin gibi görünüyor. Tabi adam nefes alıp konuşabilirse...

[Hayabusa Akihito]

"Off! Dostum, tam bir baş belasıydın. Yinede tebrik ederim, beni zorlamayı başardın."

Eliyle alnındaki ter damlalarını silerken söylemişti bunları. Neşeli bir havayla. Zira her ne kadar adamla dalga geçer gibi konuşsa da bu dövüşün başlarında kazanacağı aklının ucundan bile geçmemişti. Sonradan yaptığı tek vuruş adamı yere sermeye yetmişti. Yine de bu dövüşü kazanması bir yandan da kötüydü, ne de olsa bilgi kaynağını zor duruma sokmuştu. İlk bilgi kaynağı zaten ölmüştü. Onun üstünü de arayamamıştı. Sahi, o adamın da üstünü arayamamıştı. Belki işe yarar bir şeyler çıkabilirdi. Ya da ileride kullanabileceği bir şey. Ama en başta, her ne kadar shinobinin kıpırdayacak hali bile olmasa da işini en sağlam şekilde yapmalıydı. Cebinden çıkarttığı bir kunai'yi shinobinin bacağına sapladı.

"Cık, cık, cık. Sen burada uslu uslu yat."

Gözleri adamın cesedini bulma umuduyla etrafını taradı. Adamı bulduğunda ise adamın üstünü arayarak işe yarar bütün şeyleri toplayacaktı. Para, ninja ekipmanı, parşömen, kağıt. Tabi adamın üstünü ararken etrafı kolaçan etmeyi ve yerde boğazını tutan düşmanını kontrol etmeyi de ihmal etmeyecekti. Cesedin üstünü aradıktan sonra bacağına kunai sapladığı shinobinin yanına dönerek sorgusuna başlayacaktı. Sorgulayacağı şeyler ise belliydi. Öldürdüğü adamın rütbesi, burada ne yaptığı, kendisinin buraya ne amaçla geldiği, eğer bir buluşma varsa bu buluşmanın konusu, eğer bir mesaj iletmek için geldiyse bu mesajın içeriği ve tabi ki Kakuremichi hakkında öğrenebileceği her şey. Bunları öğrendikten sonra ise -eğer öğrenebilirse- adamı öldürecekti. Tek hamleyle boğazını kesecek ve orada bırakacaktı. Tabi ki onun üstünü aramayı da ihmal etmeyecekti. Kendisi bir Kadersiz'di, Köyünden kaçmıştı ve ne olacağı belli değildi. Bu yüzden her türlü şeyi yapmaya meyilliydi. Gerçi adamlardan alacağı eşyalar da hırsızlık sayılmazdı. Savaş ganimeti olarak alacaktı. Tabi bunların hepsini yaptıktan sonra havanın durumuna göre ne yapacağına sonra karar verecekti. Belki halka karışıp birazda halktan bilgi alırdı, ya da tüm eşyalarını toplayıp buradan da çekip giderdi. Bunların hepsini işini hallettikten sonra düşünecekti. Şimdilik bütün dikkatini önündeki meseleye topladı.

Of of! Şimdi bir de bunlarla ilgileneceğim. İşim yok sanki arkadaş.

[GM - Naruto]

Yerde yatmakta olan adamın bacağına kunaini sapladığında, adamdan acı bir inilti yükseliyor. Halen daha nefes alıp verişini düzene sokamadığı için, çıkardığı bu iniltide soluk oluyor. Ancak adamı yattığı yere sabitlemen için de yeterli oluyor. İlk öldürdüğün shinobinin üstünü aramaya gidiyorsun, fakat heriften hiçbir şey çıkmıyor. Tek bir shinobi ekipmanı bile bulunmaması sana ilginç gelse de çaresiz bir şekilde diğer adamın yanına gidiyorsun. Kendini bir nebze olsa da toparlamış olan adam senden iğrendiğini belli eden gözlerle sana bakıyor. Adamdan bilgi almak için sorularını yöneltiyorsun, fakat adam hiçbir şekilde sana cevap vermiyor. Sorularını birkaç kez tekrar etsen bile, adam hiçbir şekilde sana cevap vermediği gibi, sadece sırıtıyor kan damlayan ağzını ve kırılmış birçok dişini göstererek. Adamın şu an içinde bulunduğu durum itibari ile fazlasıyla acı çekiyor gibi görünüyor. Daha fazla acı çektirerek de bilgi alabilecek gibi görünmüyorsun. Bu yüzden adamın boğazına kunain ile derin bir çizik atıyor ve adamın yeni yeni düzelen nefes alışverişini tamamen ortadan kaldırıyorsun.

Her ne kadar adamdan bilgi alamamış olsan da, bu shinobinin de diğeri gibi bölgede konuşlanmış Ishigakure shinobileri olduğunu anlayabiliyorsun. Hal böyle olunca, rakiplerinin doğrudan Ishigakure ile ilintili kişiler olması sende bir tatmin duygusu yaratıyor. Sanki her öldürdüğün Ishigakureli, intikamını almanda bir adım attırıyor sana. Fakat kulaklarında hala da ikizinin o acı kelimeleri çınlamıyor değil. Sana katil diyen, annenizi öldürdüğünü söyleyen o kelimeler ve ardından sana saldırması... Sen intikam için uğraşırken kardeşinin sana sırt dönüşü içini yaralıyor, motivasyonunu düşürüyor. Güneş tam tepede dururken, sanki tek amacı seni yakmak oluyor. İki ölü bedenin arasında az önce mutlu bir şekilde dursan da, şu anda kendini bir boşlukta hissediyorsun. Köyünden kaçan ve köyü tarafından istenmeyen, aynı şekilde en değerli hazinesi olan kardeşinin de kendisine sırt döndüğü bir adam... O an gerçek bir Kadersiz olduğunu daha çok hissediyorsun.

[Hayabusa Akihito]

"Cevap versen ölürdün sanki. Şey, zaten ölecektin de sonuçta bana ya- aman, boşver."

Önünde duran bütün işleri hallettikten sonra aklını tekrardan eskiye götürdü. Çok öncesi değil, iki dövüş arasına. Kardeşinin kendisine nasıl katil diye bağırdığını tekrar duydu. Aynı duyguları bir daha hissetti. Aynı acıyı bir kez daha yaşadı. Peki ya kendisine saldrması? Niye saldırmıştı ki, hele de kardeşinin intikamını almaya çalışırken. Buna aklı ermiyordu. Ama en can alıcı, en acı vereni ise annesinin ölümünün suçunu Akihito'da bulmasıydı. Bunun telafisi yoktu. Kardeşinden, hayatındaki en değerli varlıktan gelen bu suçlama, bir ömür boyu kulağında çınlayacaktı. Hiçbir zaman bunun acısını unutamayacak, hep kalbinin bir köşesinde bu acıyı taşıyacaktı. Bu acıdan kurtulmasının bir yolu var mıydı? Evet, vardı. Hem seçenekleri bir ile de sınırlı değildi. Kendisini öldürebilirdi, ki bu en basit, en uğraştırmayacak yöntemdi, ki Akihito bunu seçmeye pekte gönüllü değildi. İkinci seçenek ise daha zorlu, daha çok uğraştıracak, daha uzun, daha çok acı veren bir yöntemdi, ki Akihito kesinlikle bu yönteme başvuracaktı. İntikam. Kardeşinin intikamını alması kendisini rahatlatacak, belki de kardeşinin kendisine olan tutumunu düzeltecekti. Bunu intikamını aldıktan sonra öğrenecekti. Öğrenmeliydi.

"Anne, Akihiro'ya bir şey söyle. Çok canımı sıkıyor senin bu kendini beğenmiş, zeki oğlun."

Etrafında adamın cesedini saklayabileceği bir yer aradı. İkisini de saklamasına gerek yoktu, sadece ilk öldürdüğü adamın cesedini saklaması, onları bir kaç saat oyalardı. Bu süre ise Akihito'ya fazlasıyla yeterdi. Sonrasında Henge no Jutsu ile kendisini adama benzetip hancının yanına gidecekti. Bütün her şeyi kafasında kurgulamıştı. Başta ağırbaşlılıkla hana girip adamın oturduğu masa boş ise oraya, değilse oraya en yakın masaya oturacaktı. Hancının adını bilmediği için eliyle işaret yapıp hancıyı yanına çağıracaktı. Sonrasında hancıyla konuşacakları bile kelimesi kelimesine aklındaydı. Soğukkanlı olmalıydı. Ağırbaşlı olmalıydı. Ağırlığını koymalıydı. Gereksiz, fazla kelimelerden kaçınmalıydı.

"Dün akşam gelen, kendisine öğrenci diyen çocuk, ne istiyormuş?"

[GM - Naruto]

İlk öldürdüğün adamı büyük sayılabilecek bir kayanın arkasına saklamayı başarıyorsun. Aslında cesedi sadece yoldan çektiğin bile söylenebilir. Her ne kadar ilk bakışta fark edilmeyecek olsa da, bu cesedin bulunması yarım dakikadan fazla sürmez gibi görünüyor. Elinde pek fazla seçenek olmaması sebebiyle de cesedi kayanın arkasına yerleştirmekten başka çaren kalmıyor. Kollarını ve ayaklarını birleştirip daha az görülebilir bir kıvama getirsen de tüm bu saklama faaliyetinin senin tatmin ettiği söylenemez. Fakat başka bir çaren de olmadığı için, kaderine boyun eğiyorsun.

Henge ile öldürdüğün adamın görünümünü birkaç ufak kusurla da olsa gerçekleştirebiliyorsun. Bu kusurlar, ölü adamı yakından tanımayan kişiler tarafından fark edilmeyecek kadar küçük olduğu için de şu an için bir sorun olarak görmüyorsun. Doğruca hana giderek kafandaki planı uygulamaya koyuyorsun.

Hana geldiğinde, beklediğinden çok daha az sayıda insanla karşılaşıyorsun. Bu da senin için avantajlı bir durum yaratıyor, zira hancının ilgilenecek insan sayısının az olması sebebiyle seninle konuşmak için daha fazla vakti olacağı aşikar. Adamın oturduğu masanın boş olması bir diğer şanslı faktör oluyor senin için ve masaya kurulurken, elinle hancıya gelmesini işaret ediyorsun. Hancı bu hareketini hiç sorgulamadan elindeki bezi tezgahına bırakıp yanına geliyor.

Sorduğu sorunun ardından hancının yüzünde garip bir ifade oluşuyor. "Onun öğrenci olduğunu nereden biliyorsunuz efendim?" diye soruyor başta, ancak hemen ardından "Tabi ya, sizler buranın güvenliğini sağlayan kişilersiniz. Uçan kuştan bile haberiniz vardır." diyor. Kendi verdiği cevaba kendisi fazlasıyla inanırken, hemen yanındaki sandalyeye oturuyor ve "O çocuk Kakuremichi'yi araştırıyordu efendim. Ancak onun bir öğrenci olduğundan şüpheliyim. Bilirsiniz, dün gece onu epey kazıklayarak Kakuremichi hakkında birkaç şey söyledim. Ama çocuk direk öttü bile denebilir. Bana sorarsanız efendim, o çocuk bir kaçaktı. Kendini kurtarabilmek için de Kakuremichi'ye sırtını dayamaya çalışıyordu. Bunun ötesinde bir şey olduğunu sanmıyorum." diyor. Konuşmasını seninle olandan çok daha saygılı bir şekilde yapan hancı, kendi anlattıklarından sonra "Sizin araştırmanız nasıl gidiyor efendim? Yeni bir bilgi geldi mi? Benden aldığınız bilgilerin faydası olmuştur umarım." diyor. Hancının bu son cümlesi ile yaptığı işten dolayı avanta isteyen, ancak bunu açık açık dile getiremeyen bir adam olduğunu kavrıyorsun. Zaten seni kazıkladığını da itiraf etmesi bu düşüncenin yüzde yüz doğru olduğunu sana söylüyor. Ayrıca dün akşam hancı Henge ile görünümünü kazandığın adam hakkında söyledikleri ile şu anki konuşma tarzı epey tezat duruyor. Tüm bu gözlemlerini birleştirdiğinde de hancının pek de iyi bir insan olmadığını gayet net anlayabiliyorsun.

[Hayabusa Akihito]

Kazıkladın mı?

Bu soruyu içinden bir kere sordu. Zaten hancıya dün akşamki davranışlarından kıl olmuştu. Öldürmeyi bile düşünüyordu. Kazıklandığını öğrenince ise bu sonucu kesinleştirdi. Kesinlikle buradan gitmeden bu hancıyı öldürecekti. Ama öncelikle adamdan koparabildiği kadar bilgiyi koparıp buradan ayrılmalıydı. Şafak vakti olduğu zaman gelip, hancıyı öldürüp buradan da ayrılabilirdi. Lakin ondan önce yapması gerek tek bir şey vardı. Alabileceği bütün bilgileri almak. Öncelikli alması gereken bilgi ise hancının, Akihito'nun şu anda şekline büründüğü adama verdiği bilgiler. Bu bilgileri kesinlikle alması gerekiyordu ama çok önemli bir nokta vardı ve bu noktayı atlamaması gerekiyordu. Adam, zaten bu bilgileri biliyordu. Bu yüzden sorduğu soruya dikkat etmesi gerekiyordu. Direk soramazdı, eğer soruyu bodoslama sorarsa hancının şüphelenme ihtimali yüksekti. Yüksek değil, kesindi. Öyle bir durumda hancının şüphelenmeme gibi bir durumu yoktu. Üstü kapalı bir şekilde sormalıydı bu soruyu. Hem hancı sorduğu soru karşısında hiçbir şüpheye kapılmayacaktı, hemde hancının adama verdiği bilgilerin tamamını, hiç değilse yarısından çoğunu almalıydı. En önemli nokta burasıydı. Peki nasıl soracaktı soruyu. İşte bunu tamda şu anda bulmuştu.

"Şimdi onu boş ver sen. Akşama doğru buraya bir arkadaşım gelecek. Ben şimdi sana bir parola vereceğim. Arkadaşım parolayı söylediğinde ona bana anlattıklarının aynısını anlatacaksın. Paranı da yarın öğlen alacaksın. Anlaşıldı mı?"

Bu planın aklına nasıl geldiğini bilmiyordu ama birden aklına gelmişti. Güzel bir plandı ve açığı neredeyse yoktu. Bu yüzden planını uygulamaya çok çabuk koyacaktı. Parolayı hancıya söyledikten sonra buradan çıkacak, sonrasında halkın arasına karışıp Kakuremichi hakkında toplayabildiği kadar bilgi toplayacaktı. Halktan toplayacağı bilginin aşırı kısıtlı olduğunu biliyordu. Aslında amacı halktan bilgi toplamak değil, halkın Kakuremichi hakkında düşündüklerini öğrenecekti. Bu da çok önemli bir bilgiydi. Ama bunlardan önce, hancıya parolayı söyleyip burayı bir an önce terk etmek istiyordu.

"Parolayı söylüyorum, iyi dinle."

Eliyle hancıya yaklaşmasını işaret etti. Hancının kulağına kadar eğildi ve parolayı söylemeye başladı.

" 'Bir shinobi var ki, elinde kunai.' Diyecek sana, peşinden sen 'Nedendir ki elindeki o kunai?' Diye soracaksın. Cevap, 'Sadece tedbir amaçlı.' Diye gelirse bilgileri hemen vereceksin. Eğer ki cevabı 'Savaştadır o shinobi, ondan elindeki kunai.' Derse, kimsenin sizi duyamayacağı bir yere götürüp ver bilgileri."

Aradan iki üç saat geçtikten sonra, bu sefer babasının kılığına bürünerek gelecek, ve hancıya parolayı söyleyecekti. Cevabını "Sadece tedbir amaçlı." Olarak verecek, ve öğrenmesi gereken bilgileri öğrenecekti. Sonrasında ne yapacağına ise bilgileri aldıktan sonra karar verecekti.

Bir shinobi var ki, içinde intikam ateşi.

[GM - Naruto]

Parolayı hancıya iletmenin ardından, paranın kokusunu almış hancı bunu sorgusuz sualsiz kabul ediyor. "Gelecek adama da her şeyi anlatacağıma emin olabilirsiniz efendim." diyerek saygı ile eğilen hancıya küstah bakışlarını attıktan sonra hanı terk ediyor ve daha önce geçtiğin ve sonu ölümle biten panayır alanında buluyorsun. İnsanların arasında çabukça kendini yok ederken, onlardan alabileceğin bilgilerin peşine düşüyorsun. Fakat kısa bir süre sonra, eline henüz hiçbir bilgi geçmeden 20 metre kadar önünde, dehşetli bir şekilde doğruca sana bakan bir shinobi görüyorsun. Bir anda kafanda yıldırımlar çakarken, Henge'yi bozmadığın aklına geliveriyor. Onca emeğinin tek bir hata ile elinden kayıp gittiğini hissediyorsun. Shinobi eliyle seni işaret ettiği anda, birden 3 shinobi sana doğru hızlıca harekete geçiyor. Sonuç olarak toplamda 4 shinobi sana doğru geliyor.

İçinde bulunduğun yer, iki tarafı da tezgahlarla dolu bir yer. Karşılıklı iki tezgah arasında maksimum 5 metre mesafe bulunuyor. Bu alanların arkası için tamamen boşluk. Yolda ise insanlar olsa da shinobilerin ilerleme hızını ancak biraz düşürebilecek seviyede. Yani burası dövüş için pek uygun olmasa da kaçabilmek için de umut vaat eden bir yer değil. Zira senin kaçış noktanda da insanlar bulunuyor ve bu da sana hızlı ilerleme imkanını vermiyor. Kısacası senin peşindeki shinobiler kadar yavaşlama ihtimalin bulunuyor.