Verdiğin komutla birlikte Gaho ne kadar mutsuz görünse de yerinden yavaşça kalkıyor. Zaten hantal olan vücudu bir de isteksizlikle birleştiğinde, kalkması epey bir zaman alıyor aslında. Ancak henüz daha bunu dert etme gibi bir niyetin olmadığı için ona herhangi bir şey söylemiyorsun. Gaho'nun kapıyı açmasını bekliyor ve daha sonra onun hemen arkasında dışarıya çıkıyorsun.
Her ne kadar Gaho sana evlerin ileride olduğunu söylemiş olsa da, kapıdan çıktığın anda kendini kasabanın içinde buluyorsun aslında. Kasabanın uç kısmında kalan evlerden birinden çıkarken yakalıyorsun kendini ve hemen yanıbaşındaki birkaç evi inceliyorsun. Ne iyi ne kötü evler belli bir standarda sahip gibi görünüyor. Durumun böyle olması aslında seni biraz da mutlu ediyor, zira çulsuz bir yerde olmaktansa standart bir yerde olmanın her zaman iyi olduğunu düşünüyorsun, her insan gibi. Dolayısıyla kasabada yapacakların da kafanda daha netleşmeye başlıyor. Elbette bu düşünceler nokta atışı kadar net olmasa da en azından çaresiz bir kasabada yapabileceklerinden fazlasını yapabileceğini bilmek düşüncelerinin netleşen kısımlarını oluşturuyor.
Evlere kısa bir göz gezdirmenin ardından, biraz ötede akmakta olan nehri fark ediyorsun. Gecenin karanlığında neredeyse görülmeyecek kadar garip bir nehir olsa da, bunu onun dinginliğine yormak da mümkün görünüyor. Fakat esas büyüleyici olan şey, bu varla yok arasındaki nehrin genişliğinin epey fazla olması oluyor. Böylesine büyük bir nehrin bir görünmezlik pelerini ile kaplanmış olması her insanı etkileyebileceği gibi seni de etkiliyor. İçin kıpır kıpır olmasa bile, belki de birkaç tüyün ürperiyor. Nehrin başladığı ve sonlandığı noktaları gözünle kestirmen mümkün görünmüyor. Ancak bunu sebebi nehrin o görünmez olabilme özelliği değil, gayet büyük olması oluyor. Tam bu esnada burnuna balık kokuları çalınmaya başlıyor. Nehre biraz daha dikkatli baktığında bir balık sürüsünün yavaşça nehirde hareket ettiğini görüyorsun. Nehrin yüzeyinde parlak izler halinde hareket eden balıkların, bu dingin nehirde epey mutlu oldukları anlaşılıyor.
Gaho yavaş yavaş daha çok ışığın olduğu yere doğru yürürken, sen bir yandan nehri gözlüyor, diğer yandan da geçtiğiniz noktalara bakıyorsun. Nehirde gördüğün birkaç sandal sana burada balıkçılığın esas geçim kaynağı olduğunu gösteriyor. Evler ise, hala belli bir standartta olsa da kasabaya barışçıl bir hava katıyor. Tüm bunların sebebi sadece nehrin varlığı da olabilir gibi görünüyor gözüne. Ancak bu saatte hiçbir kimsenin dışarıda görünmüyor oluşu, gerçekten bu kasabanın mutlu insanlarla dolu olduğunu gösteriyor gibi. Evlerin ışıkları giderek çoğalırken, bu sıcak hava seni de içine almak istercesine artıyor.
Kasabanın içinden geçip gitmeye devam ediyorsunuz. Işıklar giderek yerini karanlığa bırakıyor ve evler de giderek yok olmaya başlıyor. Nehrin kenarında bulunan kasaba etkisini giderek yitirmeye başlarken nehir küçük bir kolunu hemen önünüze gelecek şekilde ayırıyor. Nehrin bu ayrılan kolunun üzerine yerleştirilmiş taşlar size yürüme imkanı tanıyor ve taşların bittiği noktada da geleneksel bir kapı sizi karşılıyor. Üzerinde sadece kaplıca olduğu belli eden bir yazı bulunan kapı şu an için kapalı duruyor. Ancak içeriden gelen seslere bakılıra kaplıca hala hizmet veriyor.
Kaplıcaya doğru önde Gaho, arkada sen ilerlemeye devam ediyorsunuz. Gaho taşların üstünden geçerken sanki onları kırmamak için özel bir gayret sarf ediyor gibi görünüyor. Parmak uçlarında seke seke yürümeye çalışan adam kapıyı yavaşça açıyor ve içeriye dalıyor. Sen de onun arkasından içeriye girdiğinde, çelimsiz bir adam sizi karşılıyor. Adam Gaho gibi bir insan irisini görmüş olmaktan dolayı şaşkın görünürken, seni fark etmesi ile birlikte adeta çocuğu olmuş gibi seviniyor. Gaho'nun yanından sıyrılıp sana doğru gelirken "Hoşgeldiniz efendim! Kaplıcamız hala hizmette, ancak biliyorsunuz ki kaplıcalara girmeden önce sizden yıkanmanızı istiyorum." diyor. Sanki yoktan var ettiği iki küçük havluyu sana doğru uzatırken "Yıkanma bölümümüz sağ taraftadır. Üzerinizdekileri çıkarıp bana teslim edebilirsiniz. Umarım hizmetimizden memnun kalırsınız." diyor bu cümleleri bilmem kaçıncı kez kuruyor olsa da hala heyecanlı ve mutlu görünebilecek bir şekilde.