Hızlıydım, Masaru'yu yakalayabilmiştim en azından. Ama ne işe yaramıştı yakalamam? İnanç olmayınca ne dersem diyeyim bu çocuğu ikna edemezdim, yüreğinde köy sevgisi yoksa ben ne yapabilirdim ki? Benim gibi basit bir chuunin böyle bir durumda ne yapabilirdi ki? Güçsüzüm, tükenmişim, başarabilirdim sanıyordum. Hatamı telafi edebilirim sanıyordum ama sanırım beni ömrümün sonuna kadar takip edecek bir hata yapmışım. Onu düzeltemediğim gibi bu çocukları da ya eğitemezsem? Onlarla iletişim kurmalıyım öncelikle. Ben ne yaptım direk antrenmanlara başladım! Çok deneyimsizim, çok salağım. Ama anterenmanlar köy için bir gereksinim değil mi?
Giden Masaru'ya yapabileceğim bir şey yoktu, gitmeyi aklına koymuştu. Bir kaç güne geleceğini düşünüyordum. Arkasından bağıracaktım :Güçlerini kullanmamayı tercih edebilirsin, ama güce ihtiyacın olduğunda kullanmayı tercih edecek bir gücün olmadığı zaman ne anlamı kalır ? Birisi tercihtir diğeri zayıflık. Bunları düşün Masaru! Geldiğin zaman biraz düşünmüş ol lütfen!
Öğrencim uzaklaşıyordu. Yenilmiştim, hüzünlenmiştim. Yavaşça açıklığımıza geri dönecektim. Kendimi tamamen antrenmana adayacaktım, Tüm fiziksel enerjim bitene kadar koşacak, şınav ve mekik çekecektim. Acımayacaktım kendime, tıpkı öğrencilerime acımadığım gibi. Yorgunluktan ölsem de çakramı birleştirecek ve kahrolası elektriği kontrol altında tutacaktım. Kendime kızgındım. Ben hep başarısız olmuştum, köyün güvenini hak etmiyordum. Daha güçlü olmak zorundaydım, bana inananlar için en azından bunu denemeliydim. Yorgunluktan kıpırdayamayacak hale gelene kadar çalışacaktım. Kafamı biraz dağıtmalıydım.