gönderen Kouichi Natsume tarih 23 Şub 2015, 14:19
Durumlar karışık. Canım da sıkkın. İşin aslı böyle bir şeyi hiç düşünmemişim. Nerelere geldik, ne yaptık ye allam ya. Takeru ibnesine verdiğim talimatın ardından, yapacağın diyerek karşılık alıyordum. Birde onunla uğraşmadığım için sevindim. Ve dolayısıyla koca bir oh çektim. Abi düzgün bir şey olmuyor bugün. Yani Takeru korkağının da böyle bir davranış içine girmeyeceğini düşünmemek de elde değil. Az önce it gibi korkuyordu. Korktuğu için bir şey diyemez falan diye düşündüm. Ama ona yaşattığım korku sanırım çok daha fazlaymış. Ortada bir korkutma faktörü, birde korkak Takeru var. O faktör ben olduğum için sözlerim de değerli olabiliyor. Tabii artık Takeru'yu korkuyla yöneteceğim anlamına geliyor bu. İlk izlenim her şeyden önce en önemlisidir. Ki benim Takeru'ya verdiğim izlenim, çok güzel değildi. Gözünde bir canavardan farkım yok gibi bir şeydi sanırım. Gözünün önünde takım arkadaşının burnunu kırmıştım amına koyim. Daha ne yapacaktım. Hem de hemen sonrasında çığırarak arabacıyı kovmuştum. Ulan keşke kovmasaydım, Hinako'yu öyle taşırdık. Neyse, sırtıma aldım Hinako'yu, istikamet köy. Takeru'nun da görevimi yerine getireceğinden eminim. Aptal kendine zarar falan vermezse iyi. Zaten onun yüzünden yere de kapaklandım. Yeter bu kadar Takeru muhabbeti. Sonrasında ona çok değineceğim. Çok zaman geçireceğiz zaten. Şimdiden bu kadar üstelemenin hiç alemi yok gibi bir şey. Yok yani, niye bu kadar üstünde durduysam. Tamam antrenman yap dedim, o da hay hay efendim dedi. Olay bundan ibaretti. Başka bir şey de yoktu. Ama bir şey falan yapar bu salak kendine, beklerim yani. İşim bitince yanına mutlaka uğrayacağım. Güvenemiyorum yani. Bir şey de olabilir, o yüzden mutlaka gidiceğim yanına işim bittikten sonra. Çocuğun birkaç gün sonra ölüsünü falan buluruz, çok üzülürüm. Sonuçta öğrencim ve tanıştığım biri. Artık benim bir parçam gibi bir şey. Öyle ha deyince kesilip atılacak bir şey de değil.
Takeru'yu siktir edeyim de, Hinako sırtımda yürüyoruz öyle. İşin aslı ben yürüyorum, o sırtımda. Pek ağır olduğunu kastetmiyorum, ama insan sonuçta ağır. Tabii benim gibi birini etkilemiyor fazla bu durum. Sonuçta güçlü ve de kuvvetliyim. Bana vız gelir, tırıs gider yani. Pek siklemiyorum bu durumu. Fakat siklediğim bir şey varsa, o da kulaklarımın içinde yankılanan o ağlama sesidir. Beynim bana inat olsun diye sanki, 5 kat büyütüyor sesi. Öyle duyurtuyor bana. Öyle bir piçliği de var yani. Psikolojik midir nedir, bilmiyorum da, ağlama sesi her zamankinden çok daha sinir bozucu. Alnımın üstünde bulunan damarları ortaya çıkaracak yani, o derece. Ama tabii ben kendime hakim olabiliyordum. Sonuçta kızın ağzına sıçtım. Bu kadarı da ona olan borcum. O yüzden bir şey demeyeceğim. Buna bir şey demeyeceğim, ve ensemden sırtıma doğru akan kanın o hissettirdiği iğrenç hisse de bir şey demeyeceğim. Demeyeceğim ulan, demeyeceğim! Hay amına koyim ya. Biraz daha idare etmem lazım. Zaten birkaç dakika sonra kan da duruyordu, ağlama da. Ben de beynimin sikildiği ve ensemin ıslandığı ile kalıyordum. Kan ile ıslanmış bir ense. Acayip durur yav. Ama önemi yok, bir an önce işimi bitirmeye odaklanmalıyım. Sonrasında da Takeru'ya bakıp, evime gitmeliyim. Yoruldum yani. Psikolojik olarak, moralmen yoruldum. Birde çok sıkıldım. İlk günden bu kadar şey bir insan olarak bana fazla. Bir daha ki olacak bulaşmalarda böyle bir şeye izin vermemeyi planlarım dahilinde tutacağım. Hatta üst sıralarda olacak. Asayişi sağlamam lazım. Yoksa bu çekilecek dert değil arkadaş. Çekemem bunu. Böyle bir şey zaten tekrarlanmazdı da, buna benzer şeyler olabilirdi. Asi ve isyankar tiplere bürünmesine izin vermeyecektim öğrencilerimin. Ben öğretmeniyim lan onların. Bana saygı da kusur etmeyeceklerdi. Tabii ben de aynısını sevgide yapacaktım. Ama ilk onlar gösterecekti saygıyı, ki hak ettikleri sevgiyi görsünler. Benim düşüncem böyle işte.
Neyise, devam yola. Kız durmuştu, ama hala değişik sesler çıkarıyordu. Canı yanıyor diye yapıyordu bunu sanırım. Zaten gözlerinin feri sönmüş, altları hep morarmıştı. Resmen kız az önce allahın lütfü iken, şimdi allahın cezası olmuş. O değil de fark çok yani. Makyajın etkisi varmış da, kaybolunca değişti suratı. Ama yüzünün dağılması, burnunun yamulması en büyük etken. Zaten gözleri de keş gözü gibi olmuş. Aman, neyse ne işte. Üzerinde fazla düşünmeyecektim. Bunu güzel diye yapmıyordum. Öğrencim diye yapıyordum. Ve büyük oranda sorumlusu benim diye. İşte o yüzden yani. Zaten köye de az kalmış gibi. Kapıları görüyor gibiyim. Köye giriş yapacaktım. Tabii kapıda birileri falan olabilirdi. Bilmiyorum olur mu, olmaz mı da, eğer ki olursa ulaştığım zaman: "Benim öğrencim oluyor kendisi. Bir antrenman kazası. Hemen gitmem lazım. Gördüğünüz gibi ensem falan kan içinde. Doktora yönlendirirseniz beni sevinirim." diyecektim. Sonrasında da koşar adım bana doktorun yönünü gösterirlerse, doktora doğru gidecektim. He gösterlermezse yine yavaş olmayacak bir şekilde hareket edecektim. Doktor falan arayacaktım gözümle. Halktan insanlara soracaktım. Bir şeyler yapacaktım yani. Boş durmayacaktım, sürekli hareket edecektim. Boş durmak bana haram şu iş bitene kadar.
