[Takım Konketsu] Arayış

Moderatör: Game Master

[Takım Konketsu] Arayış

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 06 Şub 2015, 03:37

Out; Yarattığım karakterlerden Oujichi Getsu(!) ve eski köy takımının, üçüncü savaşın hemen öncesinde yaşadıkları şeyleri anlatan bir bölüm bu. Kasumikage yapar da biz eksik kalır mıyız?

Ateşin başında, eline aldığı kili ıslatıp ıslatıp tekrar şekil veren çocuğa ilişti gözleri; sıradan hayalleri vardı, yakınlarını koruma arzusu öğlen üstü yedikleri eşkıya baskınında kendisini göstermişti. İyi bir shinobiydi elbette karşısındaki esmer çocuk, ama çok daha harikalarını görmüştü bütün derisi yarayla kaplı adam; çok hızlılarını, çok tehlikelilerini, çok zekilerini... Bu çocuk aralarından sıyrılıp, hayatta kalıp, hayatta tutup; birileri, önemli birileri olabilecek miydi? Olur elbette, sonuçta Chuunin olabilmiş; ben onu bile beceremedim. dedi içinden, kurutulmuş eti yemek için başını hafif eğdiğinde yüzünün önüne düşen saçları önünde yanan ışığı kesmiş ve yüzünü olduğundan daha façalı göstermişti. "Mao," diye seslendi kil çamuruna kendini kaptırmış genç shinobiye; "Biraz daha Saklı Sis hikayesi dinlemek ister misin?".


'' Görüşürüz Bakamaka.. ''

Gün çoktan kararmış, uzun ceketli ve garip şapkalı çocuksa yolunu çoktan yarılamıştı. Arkasında bıraktığı köyü veya uzun zaman önce sildiği ailesini düşünmüyordu, hatta yüzü ekşimeden önce Konketsu'nun Saigo'ya attığı ilk dayağı, Mizui'nin ona ilk derslerini ve Takım Konketsu'nun bütün anları hatırlayıp aptal bir gülümsemeyle koşuyordu ağaç dallarının üstünden. Midesinden boğazına kadar uzanan acıydı yüzünü ekşiten sebep. Sonuçta verdiği sözlerin ağırlığı onu hiç durmadan Sato'nun bahsettiği limana koşmaya zorlamıştı ve Baka gerçekten yorgun hissediyordu, yapmaya söz verdiği şeyler ekipman çantası kadar taşınması kolay şeyler değildi elbette. O zekiydi, zekiydi ama köyünün duvarları ve onu koruyan arkadaşlarının arasında bir işe yarardı zekası; gerçekten ne kadar süre hayatta kalabilecekti?

Iwagakure'de girdikleri chuunin sınavının daha ilk aşamasında şüphelenmeye başlamıştı zaten, bir şeyler ters gidiyordu ve Konketsu takımı ikinci aşamadaki gibi bir araya gelememişti. Özellikle Baka, o kadar şeyin ardından üçünün de kaçak shinobiler tarafından katledilmenin eşiğine, çaresizce geldiklerini unutamamış ve kendi kanını akıtanları öldürmeye yemin etmişti... Oysa ki Sato'ya yenilmek onun kaderinde vardı, kendini dizginlemek için elinden geleni yapmış olsa da başarısızlığını gizleyecek tek bir olay olmuştu; sınava yapılan darbe genç dahiyi sarsmış ve hala geceleri soğuk terler akıtan alnının altındaki beynine savaş korkusunu yerleştirmişti. Basit bir asker, bir piyondu sadece; insanları korumak için değil, karşı tarafın insanlarını öldürmek için vardı. Mizui de bunu söylerdi hep, bu yüzden shinobi olmayı bıraktığını. Kaçmayı öğretti o yüzden Baka'ya...

En başından geri dönmemeliydi belki de, Konketsu'yla hiç karşılaşmamalı ve Sato'yla hiç görüşmemeliydi. Kaçmalıydı, o zaman kaçma şansı vardı; Saigo'nun birilerini öldürüp ardından kaçak shinobilere katılmak için köyden kaçtığını, Sato'nun gecesini gündüzünü bir hiç kimse olacağını bile bile ANBU'ya katılmaya harcamaya başladığını ve içinde Baka olmayan çocukça, evet çocukça planlarını bilmeden kaçabilirdi. Herkesin mutlu olmaya devam ettiğini var sayar, daha önce yenmemiş meyveleri yer, fırtınasız denizlerde balık tutardı... Sıcak, gerçekten yakıcı derecede sıcak bir acının ardından boğulmayla karışık bir öksürükle patikanın kenarına tükürdükten sonra dudağının kenarından çenesine doğru akan kanı sildi elinin tersiyle. Uzun süredir aldığı deniz kokusuna rutubet ve pislik çoktan karışmış, yakındaki liman kasabasının kalabalığının sesleri yalnızlığın huzurunu kaçırmıştı. Saigo buralardan geçeli günler olmuştu elbette, büyük ihtimalle Sato'nun bahsettiği adaya çoktan varmıştı.

Doğru ya, en zalim shinobileri olan köyün bile ele geçiremediği bir adaya varmıştı Saigo. Belki çoktan öldü. diye iç geçirdi ağrının ve yorgunluğun ele geçirdiği çocuk. Nemli havayı delercesine son bir çareyle hareketlenip bir kaç adım attı, ormanın bittiği yere vardığındaysa limana ve uzaktan ölesiye pis kokan kasabaya yüzü dönük şekilde ağacın birine dayadı sırtını; yavaşça dizleri bükülüp aşağı doğru kayarken de tek bir şey geçiriyordu aklından, pes etmek.

"Saigo'yu çoktan öldürüp, cebindeki beş kuruş için parçalamışlardır değil mi? Fazla gecikmiş olmalıyım... Saigo'nun daha önce savaşmış olduğumuz heriflere katılmasının hiç bir- Lanet olsun! Iwagakure'deki olaydan sonra bir çok aptal genç eşkıya olmak için bu heriflerin yanına gitmiştir; Saigo'nun farkı ne?! Onların mekanında kaçabilir elbette, ama nereye saklanabilir ki?! Belki hala kaçıyor ve lanet heriflerden birinin onun saklandığı deliğe girmemesi için dua ediyor. Hayır... Hayır Sato, ilk kunai'yi elimize aldığımızda yetişkin olmadık biz... Biz yetişkin değiliz, biz savaşlarda ölmek için doğmuş çocuklarız. Shinobi köylerinde doğan her çocuğun kaderi bu..."

Gözleri bir anlığına kapanmış, nefes alış-verişi yavaşlamıştı bir dakikalığına... Ama sadece bir kaç dakika; normalde baygın bakan gözler bir anda yorgunluğun bütün kırmızılığıyla açılıp limana dikilmiş, ayazdan kurumuş dudakları nemle tekrar parlarken bir anda suratına düşen ani gülümsemeyle tekrar çatlamıştı. Saigo'dan bahsediyorum burada!, çenesinde yeni çıkmaya başlayan tüyleri kaşırken suratındaki pisliğin eline bulaştığını fark etti. Pahalı ceketini çıkarıp bir kenara, o çok sevdiği ve saçlarını bir arada tutan şapkasını ağacın birinin tepesine attı ve liman kentine doğru bataklığa dönmüş pirinç tarlasının içinden yürümeye koyuldu.
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53

Re: [Takım Konketsu] Arayış

Mesajgönderen Jinryu Mao tarih 07 Şub 2015, 23:56

Beş büyük köy arasında gerginlik sürüyor, Çimen Ülkesi'nin Toprak Ülkesi'yle yaptığı ekonomik anlaşma bol verimli toprakları olan Ateş Ülkesi yöneticilerinin olağanüstü toplanma yapmasıyla sonuçlandı. Altı ay önce Iwagakure'de gerçekleşen darbe teşebbüsünden sonra kaçak shinobilerin sayısı hızla artarken üç büyük ülkenin shinobi köylerinin buna sessiz ve yetersiz kalması bütün ülkelerin vatandaşlarını tedirgin etmekte.

Müzik dinlemeyi sevmezdi, doğanın sesi yerine cızırtılı bir radyodan gelen sesler onun için hiç çekici bir şey olmamıştı. Ama bu, insanların ağızlarının aç kokusuyla bezenmiş liman kentinde uzun zamandır şüphelendiği hareketlenmeleri geriden de olsa takip edebileceği tek araç buydu ki sonuçta o, sıradan bir balıkçı yamağıydı. Fırtınalı denizden güç bela geldiklerinde ustası nasırlı ayaklarını tuzlu suda temizleyip, kocasının ayağındaki nasırlardan burnunda çıkarmayı başaran karısına koşarken Baka ağa düşen azıcık balığı apartmanın altındaki dükkana taşır ve yavru-büyük demeden satış için temizlemeye koyulurdu. Günün sonunda pantolonunun bacak arasını çekiştirerek aşağı inen ustasından zar zor iki içki eden yövmiyesini alıp barları ve kerhaneleri dolaşmaya başlardı... En azından insanlar bunu böyle biliyordu.

Yaklaşık dört aydır iki günde bir Noboru Kenti'nin açıklarında balık avlamaya çıkıyor, her gün sabahın altısından öğlenin üçüne kadar balık temizleyip aç insanların ceplerindeki beş kuruş parayla belki bir, bayat balığa razı olurlarsa iki balık almalarını izliyordu. Paydos geldiğindeyse, soluk kırmızı ışıkların ve dökülmekte olan tabelaların olduğu kerhane sokağına giriyor; barlarda cirit atıp döl kokan binaların ara sokaklarında içeriyi dinliyordu. Bir kaç hayat kadını, dilenci ve barmenle tanışmış ve tatlı konuşmalar, onların yetmediği yerde bakır tadında gümüş paralarla sadakatlerini satın alıyordu... Sonuçta Saigo'dan ve Sato'nun bahsettiği Kagami adasından ancak böyle haber alabilirdi; gemilerin gitmediği ve kimsenin yerini bilmediği ada kente ilk geldiğinde insanların ürettiği bir mit gibi gelmişti Baka'ya. Sonuçta sadece Sato'dan kayıp bir haritası olduğunu duymuş, çevredeki balıkçılar tarafından bile bilinmeyen bir ada olduğunu daha geldiği ilk hafta öğrenmişti.

Adanın sadece bir efsane olduğunu düşünmeyi tam olarak; kiraladığı tek oda dairenin iki sokak altında, tam da şimdilerde her gün gittiği kerhane sokağının girişinde bırakmıştı. Bingo kitabından hatırladığı Saklı Sis shinobilerinden birini bir kaç fahişe ve yakın oldukları anlaşılan bir kaç sarhoş tiple gördüğünde cebindeki paraları şıngırdatıp miktarını kontrol etmiş ve balık kokan kıyafeti ve burnundan akan nemle beraber herifleri takip etmeye başlamıştı.

O gece kendinden en fazla iki yaş büyük olabilecek bir hayat kadınıyla oda kiralamış, bir kulağıyla yan taraftaki beşliyi dinlerken açlıktan kaburgaları sayılan kadının hayat hikayesini dinleyip gözlerindeki yaşları silmişti. Amacı yan tarafı dinlemek olsa da içinde kendini suçlu hissetmekten kurtulamamıştı; sonuçta onun gibi genç bir çocuğun önünde utanıp çekinerek soyunan kadının her hareketi Baka'ya kadının zayıf noktalarını kullanma fırsatı vermişti gece boyunca. Gecenin sonunda, Kagami Adası'nın efsane olmadığını öğrenmiş ve ilk muhbirini kazanmıştı genç delikanlı.

Geri kalan bir kaç ay boyunca Saigo hakkında bir şeyler duymaya çalışırken muhbir sayısını katlamış ve adanın yerini ve nasıl güvenli bir şekilde oraya gidebileceğini öğrenmeye başlamıştı. Artık neredeyse her gece ara sokaklardan birinde etraftaki yabancı çakralara, ona doğru bakmayan insanlara odaklanıyor; eve döndüğü zamansa etraftaki çakra akışlarını takip etmeye odaklanıp kerhane sokağında gördüğü kaçak shinobileri kentin içinde evinde oturarak takip etmeye başlıyordu. Ustasıyla balığa çıkmadığı günlerde kente gözünü ilk kez iliştirdiği orman açıklığına doğru gidip çevresini sisle kaplıyor ve onu tamamen kör edecek kadar yoğun sisin içinde hareket eden hayvanların yerini tespit edip böcek avlamaya uğraşıyordu. Sonuçta on altı yaşında olmasına rağmen henüz on iki yaşındayken köyünden kaçıp bütün hayatını köyün varlığına değişen Saigo kadar güçlü değildi; heyhat, bütün araştırmalarından sonra Saigo'nun eğer adaya ulaşmışsa çoktan arasına girmek istediği insanların yanında olduğuna emin gibiydi. Peki Baka'nın kendisi? İsmini söylediği anda ölmüştü bile.

Radyo'da müziği bölen haber merkezinin Taş Ülkesi'nin Çimen'deki askerlerinden bahsettiği gün yine kerhaneler sokağına gidip bilgi aldığı zaman tahminlerinin ne kadar başarılı olduğunu bir kere daha öğrenmişti Baka, kaçaklardan biri fahişenin birine gülerek aralarına katılan on dört yaşındaki çocuktan bahsediyordu; daha önce dört kişi öldürmüş ve şimdiden daha önce görülmemiş bir biçimde liderin göz bebeği olmuş eski bir Kirigakure shinobisi, Ringo. "Dört kişi ha?", üstlerine salınan gorili öldürdükten sonra gözleri yaşaran Saigo... Şimdiden dört kişi. "Takım Konketsu! Takım Konketsu..." diye söylenirken paslı radyodan çıkan müziğe ritim tutarcasına titriyordu bacakları Baka'nın, sulu gözlerle biraz sonra yakacağı kağıda Kagami Adası'nın yerini çizmiş ve balıkçı ustasının teknesini gasp edip iki gün sonra oraya nasıl gideceğinin planını yapmıştı. Baka, artık öldürme işinde Saigo'ya katılabilecekti...

Ertesi günü, radyonun Ateş Ülkesi'nin alevlenmesinden bahsettiği gün genç adam normalde olduğundan daha aceleci bir şekilde balık temizliyor ve aylar öncesinden geleceğini düşündüğü şeyin çok yakında olduğunu hissettikçe parmaklarını doğramaya daha da yaklaşıyordu. Derken, çok tanıdık bir çakra hissetti yakınlarda! Balıkçı dükkanının bulunduğu geniş caddede, Baka'nın en fazla elli metre ötesinde uzun süredir hissetmediği bir şey dolaşıyordu. Genç adam balıkla olan işini bırakıp kafasını kaldırdığında eski takım arkadaşıyla buluştu gözleri, baygın bakan gözleri öyle açılmıştı ki bir süre kırpamadığından o tarafa doğru esen hafif rüzgar gözlerini yakıp yaşartmıştı... Sorsalar böyle derdi en azından.
Kullanıcı avatarı
Jinryu Mao
 
Mesajlar: 122
Kayıt: 09 Eyl 2014, 14:53


Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir

cron