[Ringo & Yuuko | Aktif Operasyon ] Sisin Çağrısı

[GM - Naruto]

Aktif görev çağrınızın ardından birkaç gün sonra, bizzat Yanagi Munemitsu'nun çağrısıyla, Daimyo binasının üçüncü katına çıkıyorsunuz. Görevli shinobinin yönlendirmesiyle sade, bir masa, iki sandalye ve birkaç minderden oluşan bir odaya alınıyorsunuz. Yine yönlendirmeyle masanın karşısındaki sandalyelere oturarak beklemeye başlıyorsunuz. Yaklaşık yarım saat sürüyor bu. Ara ara odaya girip, masanın üzerine mühürlü, rulo halinde parşomenler bırakan shinobiler oluyor. Kafasıyla selamlayıp çıkmaları dışında pek kontak kurmuyorsunuz.

Yarım saatin ardından kapı açılıyor, kimin geldiğini görmek için başını çeviriyorsunuz. Yanagi Munemitsu. Kapı eşiğinde sert bakışlarıyla sizi birkaç saniye süzüyor. Daha ne olduğunu anlamadan ayağa kalkmış oluyorsunuz. Köyün bir nevi lideri konumundaki Munemitsu ile tek ilişkiniz, mezun olduğunuz dönemde, bazen de bu binada göz ucuyla görmeniz oluyor. Birebir onunla aynı ortamda kalmak, emirlerini bizzat ondan almak sizi endişeye sürüklerken ufak da bir gurur kaynağı oluyor. Surat ifadesi hafifçe yumuşuyor, kafasıyla selam vererek oturmanızı işaret ediyor ve masanın başına geçiyor. Sizinle konuşmak yerine, beklerken masaya konan parşomenleri dikkatle incelemeye başlıyor. Bir yarım saatte bununla harcıyorsunuz, bir nevi sabrınızı deniyor Munemitsu.

"Öncelikle bu odada, size söyleyeceklerim emir cümleleri olmayacak." Parşomenleri düzenli bir şekilde masanın kenarına koyduktan sonra ellerini masanın üzerinde birleştiriyor. "Şayet bu görevin belirli bir doğrultusu yok. Kıvrılmalara, yön değiştirmelere açık. Verilecek ani kararlar mükemmel bir akıldan çıkmadığı müddet ölümden daha ağır sonuçlar doğurabilir. Ömür boyu sürecek esarete sebep olabilir, büyük bir başarısızlıkta savaşı fitilleyebilir." Birkaç saniye boyunca bakışları size kilitleniyor. Vereceğiniz cevap evet olsa bile, bunun gerçekten içten olduğunu bilmek istiyor. "Reddederseniz birşeyle suçlanmayacak, aşağılanmayacak, hor görülmeyeceksiniz."

Kapalı konu

B-Rank bir göreve göre yüksek risk oranı içermektedir. Kabul edip etmemekte serbetsiniz. Aşağıdaki kısım, görevi kabul etmeniz dahilinde gerçekleşecek şeylerdir. Kabul etmemeniz durumunda, bu riski almak istemediğinizi belirten bir rp yapmanız yeterlidir. Farklı görev kurgusu birkaç gün içinde açılacaktır.

Görevi kabul etmenizin ardından bakışmanız bir dakika kadar devam ediyor. Munemitsu'nun mimiksiz suratı, kabul ettiğinizi söyleseniz de içten içte sizi vazgeçirmek için uğraşıyor. İradenizi, sabrınızı, kararlılığınıze sınıyor. Buna ikna olduğunu anladığınız an ise kafasını hafifçe salladıktan sonra sandalyesinde dikleştiği an oluyor. Derin bir nefes alıyor Munemitsu.

"Umigawa'da gerçekleşen olaylardan haberdar olduğunuzu düşünüyorum." Birkaç hafta önce, size ve sizinle aynı rütbedeki kişilere verilen brifingi hatırlıyorsun. Kagami'nin ölümüyle başlayan olaylar silsilesinden sonra, Umigawa sınırlarına olan görevlerin çoğunun iptal edildiği anlatıldı sizlere. Ayrıca Umigawa sınırlarına, emir verilmedikçe yaklaşılmaması önerildi. Başınızı sallayarak onaylıyorsunuz. "Perdenin arkasında, Umigawa'nın Kirigakure ile ortak üs olarak kullanılmasına dair üzerinde çalıştığımız bir anlaşma vardı. Ben, Damiyou-sama ve Kirigakure lideri Kunieda Kin arasında. Taslak olarak, henüz netleşmeyen ancak varlığını bildiğimiz bir tehlikenin giderilmesi içindi bu. Umigawa karargahı Nikkougakure ve Kirigakure shinobilerinin ortak koruması ve kullanımı altında olacak, bu tehlikeye karşı yapılacak operasyonlarda bir üs olarak kullanılacaktı." Sindirmeniz için biraz bekliyor. "Anlaşma iki ay önce hayata geçmeli ve isimleri bize ulaştırılan Kirigakure shinobileri Umigawa üssüne yerleşmeliydi. Ancak bu senaryonun aksine, isimlerini bildiğimiz Kirigakure shinobileri Umigawa'ya hiç ayak basmadı. Üstüne, iki hafta önce Umigawa, Kiri alınbandını takmış kişiler tarafından saldırıya uğradı." Tekrar bekliyor Munemitsu. Size söylediği şeyler henüz shinobilere açılmadığı için siz de bu aralıklara ihtiyaç duyuyorsunuz aslında. Kirigakure ile ortak sürdürülen bir anlaşma... Her açıdan büyük bir gelişme bu. "Kunieda Kin, Nikkougakure ile ilişkilerin iyi olması için özenli davranan biriydi. Bu özen, beraberinde ortak bir çalışmaya dönüşünce, haliyle fedakarlıklar da beraberinde geldi. Günümüzün en değerli birimiyle, bilgiyle. Ortak bir güven kurulması için zaaflarımız belirlendi. Kirigakure'nin açık zaafı ise, yaklaşık 2.5 aydır süren ayrılıkçı bir grubun eylemleri. Ayrılıkçı grubun bahsi geçtiğinde ufak bir tehlike olarak görülüyordu. Ancak o günün üzerinden tam olarak 2 ay geçti. Ve biz, Umigawa anlaşmasının hayata geçmesi gereken günden beri, ne Kirigakure ile ne de Kunieda Kin ile iletişim kuramıyoruz. Umigawa saldırısını ayrılıkçı grubun gerçekleştirdiğinden eminiz. Ancak Kunieda Kin ile kontağa geçemememiz nedeniyle... Umigawa konusunda birşey yapma şansımız henüz yok." Kapı çalıyor. İçeri giren jounin Munemitsu'ya bir not bıraktıktan sonra direk çıkıyor odadan.

"Sizi bir şekilde, Su ülkesinin içine sokacağız. Kirigakure'yi bulacaksınız. Kirigakure'de mevcut yönetimin desteklediği tarafı bulacaksınız. Mümkünse, bir şekilde Kunieda Kin ile yahut yakınlarıyla iletişime geçeceksiniz. Shiroma Naosuke. Kiri'nin Umigawa'ya yerleştireceği shinobi grubunun lideriydi, güvenebilirsiniz. Benim tarafımdan yollandığınızı söylediğinizde şüpheler silinecektir. Eğer bu kadar ileri gidebilirseniz, Umigawa'da gerçekleşenleri anlatacaksınız. Mevcut tehlikenin hala var olduğunu söyleyeceksiniz. Aldığınız bilgilerle, evine, Nikkougakure'ye geri döneceksiniz." Elindeki notu okuyor. Siz yine bu aralıkta kafanızda toparlıyorsunuz bazı şeyleri. "Risk konusuna gelirsek, ayrılıkçı grubun eline düşerseniz bu olayın üzerini kapatmak zorundayım. Eğer Kirigakure tarafına düşmanlıkla yaklaşırsanız, yapmamanız gereken şeyleri yaparsanız, bizim etki alanımızdan çıkarsınız. Nikkougakure topraklarında olmayacaksınız." Tekrar ellerini masada birleştirerek size odaklanıyor. "Bir jounini göndermek için fazla riskli bir görev. Diğer yandan, bir jouninin gönderilmesi Kirigakure'nin her iki tarafı için de, bir nevi tehdit anlamına gelecek. Eğer onları gönderemiyorsam, elimde sadece sizler, Altın Jenerasyon'u yaşatanlar bulunmakta." Sorunuzu, söyleyeceklerinizi dinlemeye hazır bir şekilde bekliyor.

[Iori Ringo]

Shinobiler, bulundukları köyün köpekliğini yaparlar. Köyün liderinin pis işleri gençlere verilir ve bunun ne kadar mükemmel bir sistem olduğu yönünde bir edebiyat döner. Çoğu kişi bunu sorgulamaz, sorgulayanlar da yok olurlar ve adları unutulur. Bu sisteme karşı çıkabilecek tek bir insan olsa keşke diye düşünür bazı gençler. O insanın kim olacağı konusunda arayışa kapılırlar ve kimse kendini aday olarak göstermez. Bunun nedeni de korkudur. O köpek gibi peşlerinden gittikleri liderler, o kadar büyük bir otorite sahipliğine girişmişlerdir ki, onlardan korkmak günümüzde normal algılanan hislerdendir. İşte bu korkak kesim, buna uygun bir aday arayışında bulunurlar. Güneşin doğuşunun gözlerine parlayışını hayranlıkla seyreden bir genç vardır köylerden birinde. İşte o genç, Iori Ringo, kesinlikle aday olarak gösterilemez.

Her zamanki gibi Ringo'yu uyku tutmamış ve Yuuko'dan erken uyanmıştı. Tabii saat çok erken olacağı için Ringo'nun akli seviyesine uygun bir aktivite bulması gerekiyordu. Gözlerini keskinleştirip Yuuko'ya doğrultmuştu. Odaklandıktan sonra kendi yatağının üstüne çıkıp yaklaşık 10 dakikadır planını yaptığı aktiviteye girişmiş; Yuuko uyanana kadar göğüslerini dikizlemek. Dalıp gittikçe attığı kahkahalar Yuuko'nun uykusunu açmaya başladığından zevzekliği kesip duşa girmişti. Yuuko'nun esneyişini duyduğu anda hızlanıyordu ve 13-14 dakikada banyodan çıkmıştı. Kahvaltı, giyim kuşam derken evden hızlıca çıkıp Daimyo binasına doğru yol almıştı. Yuuko'ya her baktığında onun heyecanlı olup olmadığını kontrol ediyordu. Kendisi kesinlikle heyecanlıydı ama bunu belli etmeyecek kadar da profesyoneldi. Kan gibi kızıl gözlerinden ne kadar kuvvetli olduğu belli oluyordu. Zaten kendisi de oldukça delikanlı bir çocuktu. Kendinden emin olduğu gerçeği ona göre büyük başarılara bir davetti.

Daimyo binasına geldiklerinde görevli shinobiler eşliğinde üçüncü kata çıkıp sade bir odaya alınmış, sandalyelere oturtulmuşlardı. Ara ara odaya giden adamlara gereksiz yere selam vermek isteyen Ringo, Yuuko'nun uyarılarıyla yerinden kıpırdamıyordu. Sıkıntıdan patlayan Ringo, odaya Yanagi Munemitsu'nun girmesiyle irkilip hemen ayağa kalkmıştı. Onu süzen Munemitsu'dan korkmadığı çok belli oluyordu aslında. Ringo'nun mizacı, jest ve mimikleri onun rahatlığını belli edecek kadar belirgindi. Ancak Ringo, ne kadar sıkıldığını da kolayca belli ediyordu. Herkes, her şey yavaş ilerliyordu. Ringo'nun sinirini bozmuştu bu durum. Yuuko'nun sakinliği bile onu sinir ediyordu o sırada. Neden her şeyin bu kadar yavaş ilerlediğini sorguluyordu aklında. Ve o sırada, Munemitsu konuşmaya başlamıştı.

Görevi kabul ettiklerini rahatça belirten Ringo, Munemitsu'nun sıkıcı sözlerine biraz daha maruz kalmıştı. Su Ülkesi, Kirigakure ve gereksiz bir sürü isim Ringo'nun aklında çorbaya dönmüştü. Bu konuşmanın bu kadar uzaması ona anlamsız geliyordu ve Munemitsu sustuğunda konuşmaya başladı. "Öncelikle Yuuko, unutturma efsane bir rüya gördüm anlatacağım onu yolda sana ama biraz cinsellik içerebilir şimdi ayıp olmasın. Göreve gelirsek, baba sıkıntı yok olmadı üç beş ateşleriz götü yumuşar hepsinin zaten." Ringo, ağzından çıkan cümle bittiği anda kahkaha atmaya başlamıştı. Yuuko'ya dönüp sırıtmış ve konuşmaya devam etmişti. "Varsa soracağın bir soru falan sor da gidelim artık, aşırı bezdim şu an."

[Iori Yuuko]

Beklemekten nefret ederdi Yuuko. Tıpkı aile toplantılarında yaşlıların konuşmalarının bitmesini beklemek gibi. Tıpkı kavanozun dibinde kalmış balın ekmeğine akmasını beklemek gibi. Tıpkı geceleri aslan gibi kükreyerek uyuyan Ringo'nun susmasını beklemek gibi. Tıpkı onun gece boyu zaten deliksiz bir uyku çekmesini engelleyen Ringo'nun sabahleyin başının dibinde yükselen kahkahalarının azalmasını beklemek gibi. Tıpkı alt tarafı bir görev için Yanagi Munemitsu'nun odasına girmeyi beklemek gibi. Ve tıpkı odaya girdikten sonra adamın ağzından tek bir kelime çıkmasını beklemek gibi... "Başlayacağım ulan vereceğin göreve! İşsiz güçsüz insanlarmışız gibi sabahın köründe diktin bizi buraya bir de adam yerine koymuyorsun meymenetsiz herif! Hastane kapısının önünde bekleyen acizler gibi gelenin geçenin gözlerinin içine bakıyoruz yalvarırcasına resmen. Neymiş şu görev söyle de defolup gidelim artık!" Bunları çok söylemek istese de Yuuko her zamanki nazik gülümsemesi ile sabırla adamın işinin bitmesini bekleyecek ve istifini de asla bozmayacaktı. Tıpkı profesyonel bir shinobinin yapması gerektiği gibi.

Sabah oda arkadaşı Ringo'nun tuhaf kahkahaları yüzünden uykusu kaçtığı için güne oldukça sersemlemiş bir şekilde başlayan Yuuko için kısa bir kahvaltı sonrası Nikkougakure'nin temiz havasına çıkmak çok da zor olmamıştı. Yürüdükçe daha da kendine geliyor ve çok daha zinde hissetmeye başlıyordu. Gözlerinin altında torbalar oluşmasını istemezdi Yuuko bu yüzden uyuduğu süreye oldukça dikkat ederdi. Ne var ki dün gece Ringo'nun horultuları yüzünden yastığa düşen kafası saatlerce bir sağa bir sola dönüp durmuştu. Belki ertesi gün öğrenecekleri görevin heyecanı ile de ilgili olabilirdi bu çünkü Yuuko normalde Ringo horlamaya başlamadan önce uykuya dalardı. Dışarıdan ne kadar belli ediyordu bilmiyordu ama gözlerini devamlı yüzüne dikmiş olan Ringo'ya bakılırsa Yuuko'nun heyecanı dışarıdan da anlaşılıyordu. Bunu düşünmek yüzünün hafifçe kızarmasına sebep oldu. Duygularını kolayca ele verdiğinin bilince olmak utandırırdı onu.

Uzun bekleme sürelerinin ardından Yanagi Munemitsu'nun ses tonunu duyma şerefine erişmişti iki genç shinobi. Yuuko derin bir nefes çektikten sonra pür dikkat adamı dinlemeye başladı. Munemitsu öncelikle görevin zorluk seviyesinden bahsedip kabul edip etmediklerini sormuştu. Yuuko bir an için tereddüt etse de Ringo'nun her zamanki vurdumduymazlığı üzerine çok da düşünmesine gerek kalmamıştı. Kendisi de görevi kabul ettiğini onaylamıştı genç ortağının ardından. Sonrasında yaşlı shinobi görevin detaylarına girmişti. Görevin ayrıntısına inildikçe Yuuko'nun yutkunmaları da yavaşlamaya başlamıştı. Oldukça ciddi ve hayati bir göreve gidiyorlardı. Köyün ve onların kaderini derinden etkileyip değiştirebilecek cinsten bir görevdi bu. Hayatlarında daha önce hiç görmedikleri, bulunmadıkları, kendi köylerinden kat ve kat gelişmiş büyük bir köye gideceklerdi. Kirigakure'ye. Ve burada anarşist grup gibi pek çok tehlike de onları bekliyordu. Üstelik Munemitsu üzerine basa basa yapacakları en ufak hatada tarihten yok edileceklerini söylemişti.

Yuuko pekala böyle bir görevin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu ama zevzek ortağı aklına geldikçe tüyleri diken diken oluyordu. Ne söylemişti o az önce? "Baba" mı demişti? "Üç beş ateşleriz" mi demişti? Cinsellik dolu bir rüyadan mı bahsetmişti? Yuuko ten renginin gittikçe beyazladığını hissediyordu. Eli ayağı buz kesmişti. Kontrolünü kaybettiği ilk anda yere düşüp bayılabilirdi. Ortağının kan kırmızısı gözlerinin içine donuk bir şekilde bir süre baktıktan sonra robotik bir edayla Munemitsu'ya döndü ve başıyla eğildi. "G-Görevi ve tehlikelerini çok net bir şekilde anladık bütün sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Köyümüz için canımızı feda etmekten geri durmayız." Bunları söylerken ses tonunu ayarlamaya çalışıyordu. Şu an yerin dibine girmek istese bile binadan çıktıkları an kahkahayı patlatacak ve Ringo'nun cesaretini tebrik edecekti. Tabi bu olay onun için uzun süre şaka kaynağı olacak ve ısıtıp ısıtıp Ringo'nun önüne sunacaktı. Buna emindi.

Özür dilerim bayram araya girince ufak bir gecikme oldu.

[GM - Naruto]

Görev kabulünün ardından Ringo'nun söyledikleri... Munemitsu'nun çatılan kaşları, Ringo üzerine kilitlenen bakışları... Özellikle Ringo üzerinde yoğun bir baskı hissetiyor vurdumduymazlığına rağmen. Yaşlı birinin karşısındaki ağırlık değil de, karşısında kendisine kafa göz dalmaya hazır bir babayiğitin oluşturduğu bir ağırlık bu... Bakışlarının hemen ardından masaya parmağını vurarak çıkardığı güm sesi de adeta bir başlangıç zili oluyor. Yuuko'nun sözleri kesiyor belki de henüz başlamamış olan katliamı. Munemitsu elini yavaşça çenesine götürüyor, kafasını Yuuko'ya çevirirken gözleri hala Ringo'nun üzerinde kalıyor. "Ölmeniz durumunda Iori Ringo, sizi uğurlarken en önlerde yer alırım. Esir düşerseniz bir istisna yaratmak için çabalarım. Ama eğer bu küstahlığın kurulan birşeyleri dağıtırsa, ömrünü Nikkougakure zindanlarında geçirmen için herşeyi yapacağım." Nikkougakure'nin bir numarası tarafından tehdit edilmek, mimlenmek tam Ringo'ya uyan birşey oluyor aslına bakarsanız. Bu sözler ortamda ciddiyeti tekrar sağlarken Munemitsu odağını Yuuko'ya çeviriyor. Daha aklı başında olan biriyle konuşmak istiyor belli ki.

"Altından kalkamayacağınız bir noktaya geldiğinizde geri çekilmekte serbestsiniz. Bunun size olumsuz bir geri dönüşü olmayacaktır. Altın jenerasyonun üyeleri olarak yaşamınız, elde edeceğiniz bilgilerden daha önemli." Ringo'ya bakıyor kısa bir anlığına, seninki bile dercesine.

Biraz daha sakinleşiyorsunuz. Ringo zaten adama karşı çıkabilecek moddan kopuyor patlama anında. "Morino Kimi adaya yapacağınız yolculukta size eşlik edecek. Aynı zamanda adadan tahliyeniz konusunda görevli kişi de o. Aşağıda sizi bekliyor." Kapıyı gösteriyor Munemitsu.

[Iori Ringo]

"Ama eğer bu küstahlığın kurulan bir şeyleri dağıtırsa, ömrünü Nikkougakure zindanlarında geçirmen için her şeyi yapacağım."

Ringo her ne kadar gerçekleşmiş konuşma sırasında tırsmış olsa da sisteme baktıkça ne kadar büyük bir ironi olduğunu anlıyordu. "Altın Jenerasyon" diye adlandırılan neslin kişilikleri kısa ömürlü yaşlı ihtiyarlar tarafından değerlendirilip etik adı altında göz perdelerine adeta bir tül gibi yerleştiriliyor. Ringo, sistemin ne kadar kokuşmuş olduğunu bilse de o bu sistemi yıkacak kişi değil. Duygularına göre hareket edecek bir insan kendisi. Munemitsu'ya kızıyor doğal olarak. Ringo'nun davranışları Munemitsu'ya nasıl ters geliyorsa aynı şey empati kurulduğunda da oluyor. Ringo'nun emin olduğu tek bir şey var şu olay doğrultusunda. İlla ki bir zindana düşecekse bu Nikkougakure'nin zindanı olmayacak. Kirigakure olabilir tabii, kapasitelerini bilmiyor çünkü.

Altın Jenerasyon olarak yaşamlarının elde edecekleri bilgiden daha önemli olduğunu söylüyordu Munemitsu. Ama bu kokuşmuş jenerasyonun içinde kendisi gibi kişilik bakımından ters insanlar olduğunda bu ideoloji tamamen yok oluyor ve bir anda "Zindanlarda çürüyeceksin." mantığına geliyordu. Çünkü bu şeytan artık ölüme yaklaşmıştı ve arkada bırakacağı insanların onun gibi ciddi olmasını istiyordu. Altın Jenerasyon olarak nitelendirdiği bu insanların bundan ibaret olmadığını bilmek de onu aciz bir pişmanlığa sokuyordu. "Ölse daha iyidir." mantığıyla ilerliyordu adeta. Tabii bu sadece Ringo'nun düşüncesi.

"Morino Kimi" adlı kişinin onlara eşlik edeceğini öğrendikten sonra aşağıya onun yanına inmek için kapıya doğru ilerliyorlar. Ringo, o sırada havalı bir şey söyleyerek odadan çıkması gerektiğini düşünüyor ve Munemitsu'ya bakarak konuşmaya başlıyor. "Bilmeni isterim ki ben Nikkougakure zindanlarında çürümeyeceğim. Alt tarafı Kirigakure'liler falan yakalar sıçarlar ağzıma. Görüşürüz, Munemitsu." Ringo, laflarının hemen ardından hızlanıyor ve kapıdan çıkıyor.

[Iori Yuuko]

Durumu kurtarmak için Yuuko'nun söyledikleri o kadar da tesir etmemişti karşısındaki yaşlı adama. Munemitsu'nun kaşları çatıldıkça çatılıyor, yüz ifadesi her geçen saniye daha da soğuklaşıyordu. Şu an derisini bıçak kesse kan akmazdı muhtemelen. Yuuko gergin sessizlik içerisinde bekliyordu. Onun ağzından çıkacak tek bir kelime bile bir kedi gibi üç metre geriye sıçramasına sebep olabilirdi. Ya da belki de şimdi masasından atıldığı gibi Ringo'nun üzerine doğru uçacak ve etrafı Ringo'nun göz rengine boyayacaktı. Bu onu belki de son görüşü olur diye bir kez Ringo'ya bakmak, yüz ifadesini görmek ve şu anda aklından geçenleri okumak istiyordu ama olduğu yerde o kadar gerilmişti ki hareket edecek enerjiyi bulamıyordu kendinde. Adamın ağzından dökülen kelimelerle de gerginlik daha da yükselmişti. Ringo'yu öyle tehdit ediyordu ki Yuuko klan arkadaşının cenaze törenini hayal bile etmeye başlamıştı. Biliyordu bu vurdumduymazlığın bir gün başını belaya sokacağını ama çocukluğundan beri değiştirememişti onu, değiştiremeyecekti de.

Munemitsu o tehditkar sözlerinin ardından bakışlarını Yuuko'ya çevirdiğinde genç kız adeta yutkunamamıştı. Görev onları çok zorladığı takdirde geri çekilebileceklerini belirttiğinde Yuuko derin bir "oh" çekti. Adamın öfkesi bir nebze geçmişti ve hiçbir tatsızlık çıkmadan odadan çekip gidebileceklerdi. Yuuko bir an önce kendini odadan dışarı atmak ve Ringo'nun kulağını, o acıdan çığlık atana kadar çekmek istiyordu. Munemitsu'nun son sözlerinden sonra Yuuko "Morino Kimi" ismindeki kişiyle görüşmek için kapıya doğru yönelmişti. Bu şahıs onları adaya götürecek ve adadan kurtaracaktı yaşlı liderin sözlerine göre. Yuuko bu shinobinin nasıl birisi olduğunu zihninde canlandırmaya çalışırken hemen önünde kapıyı açmış olan Ringo keskin bakışlarını son bir kez daha Munemitsu'ya yöneltmiş ve Yuuko'nun onu bir araya getiren moleküllerine kadar ızdırap veren bir cümle söylemişti. Hemen ardından da kapıdan çıkmıştı. Yuuko ne yapacağına karar veremiyordu. Munemitsu öylece gitmesine izin verip boş mu verecekti yoksa bu sefer Ringo'nun işi kesin olarak bitmiş miydi? Kapıdan çıkıp onu takip mi etmeliydi yoksa Munemitsu'ya bir şeyler mi söylemeliydi? Kararsızlıkla geçen saniyelerden sonra Yuuko'nun ağzından sivrisinek vızıltısı gibi birkaç cümle döküldü. "Yanagi Munemitsu-san lütfen patavatsız görev arkadaşımın söylediği şeyleri kale almayın. O insanları sinirlendirdikçe bundan zevk alan ve böyle şeyleri kasıla kasıla ortalık yerde anlatan birisi. Yanagi Munemitsu-san onun laflarına sinirlendi ve tepki gösterdi diye egosunun ne kadar şişeceğini hayal edebilirsiniz. Buna değmeyeceğini düşünüyorum. Umursanmamak ona bir terapi gibi gelecektir ve küstah davranışları makul seviyeye inecektir. Bunu, onun klanından biri olarak klanımızın onuru ve şerefi adına söylüyorum." Ne olursa olsun Yuuko klanındaki herkese çok değer veriyordu ve hepsini korumaya hazırdı. Cümleler birbiri ardına sıralandıkça genç kızın özgüveni kendine gelmişti. Kararlı bakışları Munemitsu'nun vereceği tepkiye kilitlenmişti.

[GM - Naruto]

"Görüşürüz Munemitsu."

Ringo son lafını söyleyip kapıya yöneliyor sırtını Munemitsu'ya dönerek. Yuuko oturduğu yerde, durumunu nasıl kurtarırım diye kıvranırken adamın dönüşümünü de birinci elden görüyor. Ciddi bakışları boşlar bir ifadeyle dolarken, ellerini çenesinden çekerek salıyor. Oturuşu dikleşiyor, kasılıyor. Belki nefretle, hiddetle bakmıyor Ringo'ya ancak bu boş bakışların hayra alamet olmadığını çok iyi biliyor Yuuko. Cümlelerini kafasında kurup söylemeye hazırlanırken, bir göz kırpması kadar sürede Munemitsu'nun yok olduğunu şahit oluyor.


Ringo herşeyden habersiz çıkıyor kapıdan. Onu alt katlara götürecek merdivenlere yönelirken, karşısında Munemitsu'yu buluyor. Vücuduna zerk eden şaşkınlık onu yerine kilitlerken, ikinci bir zincir de Munemitsu tarafından sarılıyor etrafına. Sağ eliyle Ringo'nun ağzının tamamını kapatıyor. Fazla bir kuvvet uyguladığı söylenemez. Koca eli suratının neredeyse yarısını işgal etmiş durumda. Bir baskı hissetmiyor Ringo. Sadece yanma hissi. Artıyor. Ringo kurtulmak için hafifçe çırpınıyor, geri çekiliyor. Ancak değil Munemitsu'nun elini, kendi dahi zor hareket ediyor. Acı daha da artıyor. Dudaklarının yanından başlayan sızı önce tüm ağzını kaplıyor, ardından boynuna ve omuzlarına dek uzayıp gidiyor. Biraz daha zorlansa, çok az daha, bilinci elinden kopup gidecek gibi. Munemitsu da bu sınırı farkediyor gibi, elini yavaşça gevşetiyor. Ancak o ince acı, yanma hissi hala üzerinde Ringo'nun. Elden kurtularak bir acı çığlığı patlatmak istiyor.

Ringo konuşamıyor. Ağzı açılıyor, dili oynuyor ancak tek bir ses dahi çıkaramıyor. Eliyle ağzını yokluyor birşeyleri çıkarmak istercesine, kendi tenine değiyor. Birşeyler dikkatini çekiyor ağzını yokladığı sağ elinde. Ağzına dokunduğu yerde, avucunda siyah bir leke. Kılcal damarlar şeklinde eline yayılıyor. O anda gözü, koridordaki camlı bir dolaba takılıyor Ringo'nun. Suratına bakıyor. Alt yarısı, tamamen bu siyah kılcallarla kaplanmış durumda. Kılcallar hareket ediyor, biraz daha ileri gitmek için çırpınıyorlar adeta. Ringo bunları görürken, parmağında başlayan kılcallarda elini tamamen sarmış oluyor. Bileğinin biraz üstünde sonlanıyorlar. Lafları ağzına tıkılan Yuuko'da tüm bunlara şahitlik ediyor.

"Kendi köyümden birine... Benden yarım asırdan daha genç birine bunu göstermek istemezdim." Munemitsu'ya bakıyorsunuz. Boş bakışları biraz şefkatle dolu. Yavaş bir hareketle, parmağını Rİngo'nun sağ elinin üzerine koyuyor.
Eli sarmış siyah leke Munemitsu'nun tenine akıp gidiyor ve yok oluyor. "Görev süresince konuşmaman daha iyi genç adam. Inaba Kagami'nin* hayatını vererek kurduğu bu birliği... Adap bilmezliğinle bozma ihtimalini silmek zorundayım." Ringo'nun yanından geçip gidiyor, hala yerinde oturan Yuuko'ya ise kapıyı işaret ediyor parmağıyla. "Gidin artık."

Ringo'nun suratının alt yarısı yok gibi. Hissetmiyor, kullanamıyor. Nefes alıyor ancak bundan tatmin olduğu hissini alamıyor. Boğulma hissi. Yanma ise azalıyor gibi. Ancak Ringo, hareket eden kılcalların her bir değişimini hissediyor.

Out: Inaba Kagami, bahsi geçen saldırıda hayatını kaybetmiş, eski Umigawa yerleşke lideri. Ayrıntıları reset öncesi konularda bulabilirsiniz.

[Iori Ringo]

"Görüşürüz Munemitsu."

Ringo, kendine olan mükemmel inancı ve güveniyle Munemitsu'ya bu lafları savururken hiç de korkmadı. Kapıdan çıktıktan sonrası ise onu şoka soktu diyebiliriz. Bir anda Munemitsu'yu gören Ringo, şaşkınlıkla buz kesiliyor ve bir anda Munemitsu'nun sağ elinin kendi ağzına doğru yöneldiğini fark ediyor. O anda Ringo suratının yandığını hissediyor ve geri çekiliyor. Daha doğrusu bunu denediğini söyleyebiliriz çünkü hareket edemediği çok açık. Munemitsu elini çektiğinde ise asıl büyük şoku yaşıyor.

"Ben... neden sesimi çıkaramıyorum?"

Ringo, ağzını yokluyor ve elindeki siyah lekeyi fark edince direk koridordaki camlı bir dolaba yönleniyor. Suratındaki siyah kılcal damarları görüyor ve bir şoka daha giriyor. "Kendi köyümden birine... Benden yarım asırdan daha genç birine bunu göstermek istemezdim." Ringo bu sözlere inanmıyor. Bunu direkt isteğiyle yapan Munemitsu'dan o kadar nefret ediyor ki, korkusuyla birlikte siniri de oldukça belli oluyor. Kapıyı işaret eden Munemitsu'ya dönüyor ve hiçbir şey diyemediği gibi tek yaptığı şey kıpkırmızı gözleriyle ona yaptığı şeyin ne kadar etkili ve saçma olduğunu hissettirmeyi amaçlıyor. Tek yaptığı, Munemitsu'nun sahte merhamet etkisiyle yumuşadığını düşündüğü gözlerine bakmak. Bu, yaklaşık 5-6 saniye sürüyor ve ardından hemen Yuuko'nun elini tutuyor, onu da sürükleyerek kapıdan çıkıyor.

Ringo, artık düşüncesini tamamen oturtuyor. Şu ana kadar olan her şey Ringo'nun düşüncelerinin oluşmasında yardımcı olmuştu ve sonunda oturduğunu hissediyor. Yanagi Munemitsu, bir köyün lideri olmaya uygun değil. Kendi menfaatleri ve kişisel düşünceleri ile kendi shinobilerini görevlerinde zorluk çıkaracak durumlara sokmak bir liderin yapacağı bir şey değil. En azından bizim ahmak öyle düşünüyor. Kendisini bu güne kadar pek fazla takan olmadığı için de bir çift lafın insanları dağılmaya sürükleyeceğine inanmıyor, inanamıyor. Tek yaptığı şey içinden düşünebilmek. Şu an kendini bile düşünmüyor. Aciliyet gösteren bir vakitte Yuuko'ya nasıl işaret vereceğini düşünüyor. Plan yapmak konusunda haliyle kötü olan Ringo, Yuuko'nun bu görevde başarısız olmasını sağlayacağından korkuyor. Çünkü herkesten daha iyi biliyor ki Ringo, kendisi gibi davrandığında her zaman başarılı oluyor. Ancak şu an bunu yapamayacak, bunun da farkında. Yine içinden kin dolu düşünceler geçiyor ve Morino Kimi'nin olduğu noktaya doğru ilerlemeye başlıyor.

"Altın Jenerasyon'a Bronz Jenerasyon muamelesi yapmak... Benden daha da embesil ve özürlü bir insanın bulunduğunu bilmiyordum."

[Iori Yuuko]

Yuuko daha aklında belirlediği cümleleri ağzından dökemeden Munemitsu ortadan yok olmuştu. Evet, bir anda hayalet gibi yok olmuştu. Öfkeyle oturduğu yerde dikleşmiş, dikleşmiş, dikleşmiş ve adeta iğne batırılmış bir balon gibi puf olup uçmuştu. Kelimeler boğazında düğümlenip kalırken altıncı hissinden gelen istemsiz bir güdüyle Ringo'yu kontrol etmek istemişti. Kapıdan hafifçe başını uzattığında merdivenlere yönelen Ringo'nun suratının Munemitsu tarafından tamamen kavranmış olduğunu gördü. Ringo acı çekiyor gibi görünüyordu. Yuuko ne yapacağını bilemedi. Bu sahneyi izlemek istemiyordu. Bir köy büyüğünün sadece bir Chuunine bu şekilde işkence edeceğine, öldüreceğine ihtimal vermek de istemiyordu. Munemitsu ellerini çektiği anda Ringo'nun yüzüne olanları gördü genç kız dehşetle. Siyah, tuhaf, kılcal damarlara benzer şeylerle tüm çenesi kenetlenmişti klandaşının. Üstelik sadece çenesi değil, elleri de bilekleriyle beraber tamamen kitlenmiş durumdaydı.

Munemitsu bunu yapmayı aslında istemediğini belirten tonda bir şeyler söylemiş, hırsını almanın verdiği tatminlikle şefkate dönüşen gözlerle bakıyordu. Bu söylediği şey Yuuko'ya trajikomik gelmişti. Ülkenin lideri kadar önemli konumdaki birinin alt tarafı bir Chuunine bunu yapması gerekli miydi? Ringo, pekala, bu görevi boş boğazlık ederek gerçekten çıkmaza sürükleyebilecek bir insandı ama Munemitsu biraz daha sabırlı davranıp iki saniye Yuuko'nun söyleyeceklerini dinlese işler belki de bu şekilde sonlanmak zorunda kalmayacaktı. Yuuko, Ringo'nun dilini tutması için her şeyi yapardı. Onu en iyi tanıyan insan kendisiydi. Belki Ringo'nun anne ve babasından bile iyi tanıyordu arkadaşını. Ama şimdi Ringo'nun patavatsızlığını dert etmesine gerek kalmayacaktı. Ringo muhtemelen uzunca bir süre için susturulmuştu.

Munemitsu, Ringo'nun ellerini çözdükten sonra her ikisine de gitmelerini söylemişti. İyice öfkelendiği gözlerinden okunan Ringo ise Yuuko'nun kolundan tuttuğu gibi onu dışarı çıkarmıştı ve çekiştirmeye başlamıştı. Yuuko bir şey söyleyemedi, daha şimdiden tek kelime edecek hali kalmamıştı. Sakinleşmesi için arkadaşının sırtını sıvazladı bir süre. Bu yaşanan olayın, arkadaşının içinde uzun sürüp köklenecek bir kine ve boş bir hırsa dönüşmeyeceğini umuyordu. O sırada Morino Kimi ile buluşacakları noktaya ilerliyorlardı.

[GM - Naruto]

Önce odadan sonra kattan ayrılıyorsunuz. Merdivenlerden inerken tüm bakışlar üzerinize yapışıyor. Ringo'nun ağzı, acıdan kızarmış gözleri.. Çoğu insan bu siyah lekelerin ne olduğunu anlamıyor tabii. Ancak birkaç jouninin, neler olduğunu anında çıkardıklarını belli eden tepkilerini yakalıyorsunuz. Ringo'da bir farkındalık doğmuyor elbette. Yine de, bakışlar üzerine kilitlendikçe, Munemitsu'nun elinden bir nevi kurtulduğunu da anlayabiliyor. Sizler ne kadar köyün geleceği için bel bağlanan insanlar olsanızda, köy lideri denebilecek biri karşısındaki davranışlarınızın belirgin geri dönüşleri oluyor elbet. Aciliyeti bulunmayan bir görev olsa Ringo'nun aldığı tepki çok farklı olabilirdi.

Binadan çıkıyorsunuz. Güneş, içeride geçirdiğiniz vakitten sonra tepeye çivilenmiş durumda. Gözleriniz güneşle parıldarken, güneş ışığını katlayıp gözünüze yönelten bir kişi daha bulunmakta. Beyaz saçlar, kusursuz beyaz ten ve asaletli duruş.


Morino Kimi

Kimi binanın önünde bir jounin ile konuşuyor. Gerçi jounin o kadar hararetli sıralıyor ki sözcükleri, Kimi sadece kafasını sallayabiliyor. Sİzi gördüklerinde konuşmaları sonlanıyor. Jounin başıyla selamladıktan sonra yanınızdan geçerek binanın içine giriyor. Parlayan Kimi ile birlikte kalıyorsunuz. Kimi fazlasıyla içten, sıcakkanlı. Yuuko ile yaptığı kısa sohbette aynı dönemde mezun olduğunuzu öğreniyorsunuz. Yakın süreçte Tokubetsu jounin rütbesine yükseldiğini söylüyor. Çoğunlukla köy dışında geçirmiş chuuninliğini, yeni rütbesiyle de bu süreç değişmemiş. Sizin ulaşımınızdan sorumlu olması da muhtemelen bu yüzden. Köy dışındaki görevler konusundaki tecrübesi ve dış sınırlar hakkındaki bilgi birikimi. Kiri adasında hayatta kalabilirseniz, ulaşım aşamasında fazlasıyla güvende olacağını biliyorsunuz en azından.

---

Uzun bir yolculuk geçiriyorsunuz. İlk iki günü Nikkougakure'nin kuzey hatlarına ulaşmak için harcıyorsunuz. Bu aşamada size bir chuunin daha eşlik ediyor güvenliğiniz için. Umigawa'dan uzak bir noktaya, oldukça karışık yollardan gidiyorsunuz. Burada eski shinobi olan bir balıkçının evinde bir gece konaklıyorsunuz. Sabahında yine orta büyüklükte bir balıkçı teknesi sizi almaya geliyor. Bu tekne ile denize açılıyorsunuz. Sıkıntıdan patlama durumu da tam olarak bu aşamada kendini gösteriyor.

Teknede bir hafta geçiriyorsunuz. Yaşlı bir kaptan, Kimi, yolculuğunuz sırasında size eşlik eden Shoda Rintaro adındaki chuunin. Çocuk genel olarak herkese atar gider modunda olduğundan pek iletişim kurmuyorsunuz onunla. Ki onun üstesinden gelebilen tek kişi Kimi oluyor. Gerektiği yerde başını eziyor, 2 gün arayla karaya çıkartıp bazı şeylerin temini için onu kullanıyor, genel olarak güvertede yatıyor. Ayak işleri çoğunlukla. Siz ise pek elinizi sürmüyorsunuz işlere. Kaptan genelde Kimi ile muhattap oluyor. Kimi'nin net talimatlarına da kusursuz bir şekilde uyuyor. Zamanınızın çoğunu teknenin iki kamarasından birinde geçiriyorsunuz. Üst üste, duvara gömülü iki yatak sizin kullanımınıza ayrılıyor.

Yemekler de pek doyurucu değil. Hani aç kalmıyorsunuz ama tam doyduğunuzu da hissetmiyorsunuz. Özellikle Ringo. Yemek yerken ağzındaki hissizlikten dolayı birçok kez dökülüyor lokmaları masaya. Kimse nedenini sorgulamıyor. Hatta Kimi, deniz üzerinde abartı dolu bir midenin zararlarından bahsediyor adeta bir abla edasıyla, konu bu şekilde geçiştiriliyor. Genel olarak keyfiniz yerinde geçiyor aslında, tek sorun ara ara nükseden sıkıntı krizleri oluyor.

---

Bir haftanın sonunda, bir iki günü büyük bir adanın çevresinde turlayarak geçiriyorsunuz. Sis her bir köşeye hakim. Kimi tekneyi sisin en yoğun alanlarında ilerlettiriyor. Ara ara, daha az yoğun olan yerlere çıkıp adayı gözlemliyor ve tekrar kendini gizleyecek noktaya çıkıyor. Bu adanın çevresinde birkaç ufak adacık daha bulunmakta. Rintaro bu ufak adalara çıkıyor gözlem için, birşey bulamadan geri dönüyor. Tekne kaptanı da bu arayışta oldukça efektif oluyor. Yıllar önce bu adaya özel sebeplerle ayak basmış. Hatırladığı şeyleri Kimi'ye aktarıyor. Kimi ise sürekli not alma modunda.

İkinci günün gecesinde, yataklarınızda uyurken Kimi süzülerek odanıza giriyor. Masaya bir parşömen koyduktan sonra sessizce çıkıyor uykunuzu bölmemek için. Parşömeni inceliyorsunuz. Listelenmiş bir rapor.

• Doğu Tarafı

Açık bir sahil. Sahil adanın orman örtüsüyle birleşiyor. Kaptanın anlattığı kadarıyla ormanın ilerisinde, çok eski bir kentin yıkıntıları bulunmakta. Zamanında kaçakların yuvalandığı bir yer olsada sonraları görevliler tarafından temizlenmiş. Yine kaptanın anlattığına göre pek kullanılmayan bir bölge ama yıllar öncesinin bilgisi bu. Orman yıkıntıları çevreleyerek ilerlemeye devam ediyormuş.

• Kuzey Tarafı

Adanın en yüksek noktasını barındırıyor. 300-400 metrelik kayalık duvarı barındırmakta. Kayalıkarın ortasında sizi indirebileceğimiz bir kum örtüsü bulunuyor. Ne kadar yaklaşabileceğimizi kestiremiyoruz şayet derinlik azaldıkça bazı kaya parçaları olduğunu gördük suyun içinde. İnebileceğiniz nokta bir bayırla kayalıkların tepesine bağlanıyor. Adayı incelemek için çok uygun bir yükseklik ancak sisi hesaba katarsak bir kumar olabilir. Aynı zamanda farkedilme riskiniz de yüksek. Ötesinde ne var göremiyoruz.

• Batı Tarafı

Yine açık bir sahili barındırmakta, ormanla bitişik. Ancak ormanın içine doğru kıvrılan genişçe bir yol bulunmakta. Kaptanın söylediğine göre adadaki iki kasabadan birine ulaşıyor bu yol. Kasaba o zamanlar balıkçılıkla uğraşan insanların yerleşim alanıymış. Ancak kıtlık nedeniyle terkedilme aşamasındaymış. Şimdiki durumunu bilmiyoruz. Araştırmak için uygun bir nokta olabilir fakat insanların içine fazla karışmanın büyük riskler getireceğini düşünüyorum.

• Güney Tarafı

Büyükçe sazlık bir alanı barındırmakta. Sazlıkların arasında, temiz bir bölüme iskele inşa edilmiş. İskeleye yanaşık bir adet tekne bulunmakta. Herhangi bir hareket yakalayamadık. Teknenin ne kadar zamandır orada durduğunu da tahmin edemiyorum, tespit için uygun bir görüş yok. İskelenin ilerisinde ağaçlık bir alan var. Evi andıran bir silüet gördüm diyebilirim ancak sırtımızı dayayabileceğimiz bir netlik yok. Kaptan adanın bu tarafına hiç çıkmadığını söylüyor.

Munemitsu-sama zamanında Kirigakure'ye ayak basmış birisiydi. Onun söylediğine göre son Kiri yerleşkesi bir nehir yatağına kurulmuş. Yine de taşınmış olabileceğini söylüyor. 40-50 sene öncesine ait bir bilgi. Bu bilginin dürüstlüğünden tabii ki şüphemiz yok ancak denize bağlanan bir akarsu göremedik.

Adaya ayak basmak istediğiniz noktaya karar verdiğinizde önce tahliye noktanızı belirleyeceğiz, sonrasında adaya çıkmanız için uygun zamanı kollayacağız.