Çok hafif bir esinti var. Havanın soğukluğu ile birleşince ıslak olan kıyafetlerin yüzünden titriyorsun hafiften. Önemli değil, katlanabileceğin bir seviyede. Yine de bir ateş yaksan, kenarına çöküp ısınsan... Herşeyi toparlardı. Buradaki yabancılık hissini de götürürdü, kendini av konumuna sokacak olsan bile en azından o sıcaklık kendini evinde hissettirebilirdi. Her birini olasılıklar dışına itiyorsun. Soğuk havayı, sıcağa tercih ediyorsun. Bu adanın derinliklerindeki Kirigakure, tabii ki gerçekten buradaysa, ilk kartını bu şekilde oynuyor. Huzursuzsun.
Yol ağzına geliyorsun. Yoldan ziyade kullanılarak oluşmuş geniş bir patika. İlerlemeye başlıyorsun. Ağaçlar nereden baksan 10-15 metre var. Sıklar ve yaprak namına pek birşey yok. Ancak dalların yoğunluğu da ortamı karanlığa bulamaya yetiyor. Kısıtlı görüşle ilerlemeye başlıyorsun. Hafiften sola kıvrılıyor yol, kenarda taşa dayanmış tahta bir teker. Seni rahatsız edecek birşey yok.