Ölmekte olan insanlara sempati duyuyorum. Oldukça rahat bir yere gittiklerinden eminim. Hiçbir şey düşünmen gerekmeyen bir yere, zifiri karanlık bir yere... Yamato'ya karşı da farklı değil duygularım. Ama sanırım ona karşı biraz da hayranlığım var. Öleceğinin farkına varan kişiler, ilginç bir şekilde huzurlu olur derler. Yamato'da da aynı rahatlığı görüyorum. Gözlemlemesi oldukça ilginç bir durum. Şüphesiz birazdan cartayı çekecek ama hala geyik yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz hatta. Tam filmlik durum... Ağzından kan öksürüp duruyor hem.
Taki konusunda dediklerine cevap vermedim. Zaten söyleyeceklerimi söylemiştim. Adam ölürken kelime israfı yaparak vakit harcamak istemiyorum. Öldürme hakkında söyledikleri ise beni üzdü. Daha yaratıcı olabileceğini düşünüyordum. Hele de ölmek üzereyken... "Gitmeden güzel bir şeyler diyeyim lan" falan diyebilirdi yani. Kendi tercihi tabii... "Ben ölenlere sempati duyuyorum aslında... Rahat bir yere gittiğine şüphem yok." diye kendi durumumu özetledim. Sonra da hastane konusuna onunla beraber sırıttım. Sırıtabildiğim kadar... Yapmayı bildiğim bir ifade değil. Ortağı konusunda da bir şey demedim. Beklenmedik bir şey değildi.
Herhalde hala biraz zamanımız var. Ortağından öğrenemeyeceğim şeyleri ona sormak durumundayım. Yazık... "Ölme şeklinden memnun olmadığımdan değil ama ağlayıp sızlasan daha komik olabilirdi. Epey eğlenirdim yani..." Sadece demek istedim... "Artık senin için bir şey ifade etmediğini biliyorum ama şansımı denemem lazım. Neden o shinobiyi öldürdün? Bir süredir buradaydın, daha büyük bir planın parçası olmalısın, nefesin yetiyorsa anlatırsan mutlu olurum. Hangi köyün shinobisisin? Son olarak da ortağın kim?" Tekrar düşündüm de soruların cevabını hala merak ediyorum lan ben. "Yani... Birazdan öleceksin, dediğim gibi bundan sonra olacak hiçbir şey seni etkilemeyecek. Şu anlarda seni bağlayan bir ahlak kuralı olmasa gerek, belki anlatıp bana yardım etmek istersin... Her ne kadar ölümüne sebep olmuş olsam da, hıhıhıhıh..." Son kısmı hatırlatmasam daha iyi olabilirdi...
Eleman hırıltılı bir şekilde tekrar nefes alıyor, acıyla yüzünü buruşturuyor sen konuşurken. Sancısı olduğu belli. "Kirigakure shinobisi olduğumu anlamışsındır, o kadar da gerizekalı olmadığın aşikâr. Diğer shinobinin ise ölmesi gerekiyordu. Bilmemesi gereken şeyleri öğrendi..." Duraksıyor. Gözlerinin içine bakıyor ardından; "Senin de bilmemen gerekiyor, hayatta kalmak istiyorsan. Adadan ayrılıyorlar kılıçlılar, yüzyıllar sonra ilk kez... Su Ülkesi'nden yani... Denizi aşıp, buraya geliyorlar." Suradı yumuşuyor ve sinsi bir gülümsemeye dönüşüyor yarı parçalanmış çehresi. "Kendini hazırla. Gerçi, ne kadar hazırlansanız da , ölümden kaçamayacak hiç biriniz." Gözlerini yavaşça kapatıyor ve nefesleri yavaşlıyor. Hala hayatta, fakat ölmeye çok yakın olduğu belli. Sorularının gerisini cevapsız bırakıyor ve seni öylece, gecenin karanlığında yalnız kılıyor.
Bir sigaran olsa da yaksaydın keşke. Tam vakti sanki.
Tam o sırada, Inaba Keiji önderliğinde, 10 kadar yerleşke shinobisi bölgeye intikal ediyor. Inaba Keiji'yi gördüğün gibi tanıyorsun, bir gözü görmediği için örtülü. Hemen yerleşke shinobilerini örgütleyip alanı kordona alıyor ve molozların altından yaralıyı çıkarmaları için onları yönlendiriyor. Sen ise, apar topar ortamdan iki shinobinin korumalığı altında limana götürülüyorsun. Resmen koluna girip seni ortamdan uzaklaştırıyorlar, Inaba Keiji ile aranda herhangi bir konuşma geçmesine fırsat kalmıyor. Ortama dair gördüğün son şey, Yamato'nun molozların arasından çıkarılması oluyor. Ufak bir kayığa bindiriliyorsun hızlıca limanda, Oishi'nin de kayıkta baygın bir halde olduğunu görüyorsun. Kayığı kullanan bir kişi ve Oishi'nin yaralarıyla ilgilenen bir sağlıkçı da kayıkta bulunmakta. Hızlıca Umigawa'dan ayrılıyorsunuz. Inaba Keiji'nin olay yerine gelmesiyle sizin apar topar Umigawa'dan şutlanmanız 2-3 dakika içerisinde oluyor.
Gün ağarırken, epey uzaktaki bir balıkçı kasabasına varmış bulunuyorsunuz. Oradan da hızlıca Nikkougakure'ye, bir at arabasının arkasında yolculuğa çıkıyorsunuz. Oishi, ertesi günün akşamına doğru Nikkougakure hastanesinde kendine geliyor.
İkiniz de RP'lerinizin sonuna birer rapor yazın, ardından ben de görev sonu ödüllerini ve Oishi'nin hastane raporunu sunayım. Geçmiş olsun. Oishi eğer yazacak bir şey bulamazsa sadece raporla bitirebilir.
Gölgeler vardı, karanlığın içerisinde seçemediğim. Bomboş, üzerime sadece beni aydınlatacak kadar vuran bir ışık hüzmesinin içinde hapsolmuştum. Yüreğimde korkuyu hissettiğim nadir anlardan birisindeydim. Karanlığa adım attığım anda her şeyin biteceğine o kadar emindim ki, ışığın dışına çıkmayı düşünmek bile iliklerime kadar titrememe sebep oluyordu. Karanlığın içindeki muazzam sessizliğin, bu kadar anlamlı olabileceğini hiç düşünmemiştim. İnsan bilmediği şeyler korkar derlerdi, sessizliğin ne anlatmaya çalıştığını bilmiyorum. Belki bir canavarın sesini, şeytanın, şeytanlarımın sesini duysam daha az korkardım. Ama bitmek bilmeyen sessizlik, uçsuz bucaksız hayal dünyamı uyandırıyor ve düşüncelerimin götürebildiği en korkunç fikirleri açığa çıkarıyordu.
Kısa süre sonra fark ettim, karanlığın içinde saklanan gölgeler bana saldırdığında çok geçti. Karnımdan yaralanmıştım, suratıma çok sert darbeler almıştım ve ölüme çok yakınlaşmıştım. Bütün bedenim alevler içerisinde gibi yanıyordu. Bedenimden akan kanlar, korku ve halsizlik birleştiğinde kendi cehennemimde hapsolduğumu ve günahlarımın bedelini ödediğimi düşünmeye başladım. Kaybetmek en büyük günahımdı ve ben son dövüşümü kaybedip buraya düşmüştüm işte. Gölgelerden bir silüet, içinde durduğum, beni korumaya çalışan, sanki son umudumu anlatmaya çalışan ışık hüzmesine kafasını uzattığında gözlerini tam suratımın önüne soktu. Yamato, son büyük şeytanım karşımdaydı.
Büyük bir korku ile bağırarak fırlamıştım yatağımdan. Bütün vücudumdan terler akmış, karnımdaki acı dayanılmaz dereceye çıkmıştı. Başım biraz dönmüş ve ağrı kesicilerin etkisiyle afallamıştım. Çevreye hızlıca göz attığımda bembeyaz bir hastane odasında olduğumu fark etmiştim. İçimi bir ferahlama kaplarken, ölmediğimi fark etmiş ve derin bir kaç nefesin ardından kalp atışlarımı düzenlemiştim. Sakinleştiğimde yatağıma uzandım ve iyileşme yolundaki sabrımı korumaya karar verdim. Ne olursa olsun iyileşmeden elimden bir şey gelmezdi.
Bir kaç saat bu şekilde yatakta sadece karşıdaki boş, beyaz duvarı izleyerek geçti. Ne gelen oldu ne giden. Bütün bu süre boyunca düşündüğüm tek şey ise kaybetmişliğimdi. Düşmüştüm ve başarısız olmuştum. Bir dövüşü nasıl kaybedebilirim? Ölümle nasıl bu kadar acemice dans ederim. Öfke seviyem gittikçe artıyordu ki içeriye doktor geldi, bir kaç kontrol yapıp, bana bir şey söylemeden gitti. Ardından ise iki shinobi geldi ve kısaca bana olanları, köye getirilişimi anlattılar. Ardından kağıt kalem verip, raporumu yazmamı istediler. Köydeki işleri hızlandırmalıyım. Yaralı olabilirim, psikolojik olarak çökmüş olabilirim ancak ben hala bir Nikkougakure shinobisiyim ve buna göre davranmalıyım. Hemen raporumu yazmaya koyuldum;
"Akşam vakti, karanlık çöktüğünde Umigawa'ya varmıştık. Ortalıkta kimseler yoktu. Bütün sokaklar boş, son yaşananlardan ötürü herkesin içinde korku vardı. Hemen işe koyulduk ve aldığımız bilgiler doğrultusunda hareket ederek soyulan kasap dükkanına gittik. Kasap dükkanının sahibi Bay Taki'yi dükkanını kapatırken bulduk. Şahsı sorguya çektikten sonra dükkanı soyan kişiyi gören, Bay Taki'nin çırağı Yamato'yu öğrendik. Katile en çok yaklaşan ve tek görgü tanığı olarak Yamato vardı. Bay Taki, görev arkadaşım Shinrin ve ben gidip Yamato'yu sorguya çektik. O da bizi Bay Taki'nin kardeşine yönlendirdi. Bize verdiği bilgelere göre kasap dükkanından cinayet aletini çalan kişi, Bay Taki'nin kardeşi Fuuki'ydi.
Bunun üzerine Fuuki'nin evine gittik ancak şüphelimizin eski bir shinobi olduğunu ve bir görev esnasında geçirdiği kaza yüzünden felçli kaldığını öğrendik. Doğal olarak bütün şüphelerimiz Çırak Yamato'ya döndü. Ben hemen tek başıma Yamato'nun evine döndüm. Eve girdiğimde şüpheli kaçmıştı. Bize, kaçabilmek için yanlış bir yönlendirme yapmış ve hemen Kasap Taki'nin evine gidip ailesiyle beraber hepsini öldürmüştü. Eve ilk giden Shinrin olmuştu. Ben geldiğimde aralarında bir savaş vardı ve Yamato elindeki tantou ile ortağıma saldırıyordu. Bunun üzerine içeri girip, onu etkisiz hale getirmek için saldırdım. Görevimizde katili canlı yakalama emri bulunuyordu, bu yüzden kalıcı hasar vermemeye uğraştım. Ancak Yamato, benimle dövüşmeye başladı ve kullandığı bir tür teknik sonucunda bütün evi sis kapladı. Sislerin içerisinde kısa bir kaç arbede yaşadıktan sonra duyduğum son şey büyük bir patlama oldu. Sanıyorum dışarıdan ortağım beni kurtarabilmek için çatıyı havaya uçurdu. Bundan emin olmamakla beraber, evin köşesinde olmam bana avantaj sağladı ve bayılarak bu işten paçayı kurtarmış oldum. "
Hepsini tek tek yazıp, altına da imzayı attıktan sonra shinobilere teslim ettim. Artık yapabileceğim tek şey dinlenmek, iyileşmek ve Yamato gibilere tekrar yenilmemek için daha iyi olmaya kendimi adamak.
Motivasyon Köyüne hizmet etmek Oishi için, köyü, onun yaşıyor olma sebebidir. Bebeklik yıllarında hayatını kurtarmış ve ona yeni bir ev olarak, yaşam alanı sunmuştur. Dedesi de zamanla, genç dostumuza köye minnettarlığı aşılamış ve Oishi'yi Nikkougakure milliyetçisi yapmıştır.
Savaş tutkusu Oishi'nin çocukken yaşadığı dışlanmalar, içine kapanıklığı ile birleştiğinde onda biriken öfkeye dönüşmüştür. Genç dostumuz büyüdüğünde ise artık öfkesini içinde tutamayan birisine dönüşmüştür. Bu da olur olmadık yerde insanlarla arasının bozulmasına, çevresindekilerin daha da uzaklaşmasına ve gündelik yaşantısıyla arasına engel olmuştur.
Ama Oishi görevlere çıkıp birileri dövüştüğünde, sinirini öfkesini attığında daha mutlu bir insana dönüşmektedir. Bu yüzden savaşmaya karşı içinde bir tutku oluşmuştur. Komplikasyon
Hıhıhıh... Hala bana laf sokmakla uğraşması güzel. Buraya kadar bir herifi öldürmeye geldiğine ve benzer bir bilgiyi benimle paylaştığına göre ben de artık tehlike altındayım. Pezevenk giderken bana da bilet alıyor. Herifin Kirigakure shinobisi olduğu ve beni yenebilecek seviyede olduğu düşünüldüğünde korkmalıyım sanırım ya da iyisi mi ben köye ispiyonlayayım şu kılıçlıları. Bahsettiği kılıçlıların 7 kılıç ustası olduğunu tahmin etmek zor değil ama burada ne işleri var? Aman, banane! Ben ölmeme bakarım arkadaş... Bu gavatın da keyifli keyifli ölmesini istemiyorum. "Cehennemde anana selam söyle köylü Yamato!" dedim herif tam gözlerini kaparken. Duydu mu duymadı mı bilmiyorum ama umarım duymuştur. Ayrıca artık peşimde azılı katiller olduğuna göre sonsuza kadar yaşayacağım mağaraya da taşınabilirim... İyi oldu iyi iyi...
Bu pezevenk ölünce ben de mal gibi kaldım ortada. Sigara içme isteğim hafiften tavan yaptı yine. Üzüldüğümden değil de böyle hafif bir baş dönmesi yaşatıyor ya, işte onu arıyorum. Ayrıca çişim geldi. Zaten yapacak bir işim kalmadığı için bahçede bir kuytu köşe bulup işimi halletmeye koyuluyordum ki yetkili arkadaşlar geldi. Ben de malafatı geri sokup fermuarı kapadım mecbur. Inaba Keiji de gelmiş, sağ olsun. Herif gelince benim burada kalmama gerek kalmadı tabii. Onlar geri kalan işleri yaparken beni de koluma girip götürdüler. Ulan sanki bir suç işledik ne bu tavır amına koyim... En son limana getirip bir kayığa bindirdiler beni. Bir baktım Oishi de yanımda. Tabii baygın bir haldeydi ama en azından hala hayattaydı. Benim bu görevdeki kurtuluşum çünkü kendisi. Yapmam gereken açıklamalar var... Yolculuğun gerisi oldukça önemsizdi. Nikkougakure'ye gittik kısaca. Oishi hastaneye ben de rapor vermeye. Elime tutuşturulan kağıda şöyle bir bakıp başladım yazmaya.
Umigawa'ya gece vakti vardık. İlk işimiz soyulan kasaba gitmek oldu. Biz oraya vardığımızda dükkanın sahibi, Masamiya Taki, dükkanı kapatıyordu. Ondan aldığımız bilgiye göre soygunun tek görgü tanığı Yamato isimli çırağıydı. Onun rehberliğinde Yamato'nun evine gittik ve onu da sorguladık. Çırak, hırsızın Masamiya Taki'nin kardeşine çok benzediğini söyledi ve Taki de kardeşiyle aralarının kötü olduğunu, bu işi onun yapmış olabileceğini belirtti. Biz de bu bilgi doğrultusunda Taki'yi ve çırağı bırakıp Taki'nin kardeşinin evine gittik. Eve girdiğimiz de gördük ki Taki'nin kardeşi felçli bir shinobiymiş. Oishi, durumu görünce önden gitti ben ise emin olmak için aileyi sorguladım kısa bir süre. Ailenin bu işle bir alakası olmadığını anladığımda da Oishi'yle buluşmak için Taki'nin evine gittim. Evin kapısı açıktı ve içeri girdiğimde katile yardım ve yataklık eden Taki ve karısı çırak Yamato tarafından öldürülmüştü. Yamato da elinde wakizashisiyle cesetlerin başındaydı. Yamato'yla aramda bir arbede yaşandı ve omzumdan bir yara aldım. Bu sırada Oishi geldi ve Yamato'nun rakibi oldu. Yamato ise "Kirigakure no Jutsu" kullanarak evin içini sisle boğdu. Zaten yaralı olduğum için evden çıktım ve kaçma ihtimaline karşı evin çatısına çıkıp gözlemeye başladım. Bir süre evden ses gelmeyince de görev arkadaşımın hayatından şüphe ettim ve riskli bir hamle yaparak evin çatısını patlayıcı parşömenle patlattım. Patlama sonucunda Yamato öldü Oishi ise yaralandı. Çevrede toplanan kalabalıktan yardım alarak Oishi'yi kurtarıp hastaneye yolladım. Ölmeden önce de kısa bir süre Yamato'yu sorgulama fırsatım oldu. Öğrendiğim bilgilere göre Yamato, Kirigakureli ve aynı zamanda olayın olduğu gece buluşacağı bir ortağı şehirdeydi. Amegakureli shinobiyi öldürme sebebi, bilmemesi gereken şeyler bilmesiymiş. Bu bilgiyle ilgili bana da "Senin de bilmemen gerekiyor, hayatta kalmak istiyorsan. Adadan ayrılıyorlar kılıçlılar, yüzyıllar sonra ilk kez... Su Ülkesi'nden yani... Denizi aşıp, buraya geliyorlar." dedi. "Kendini hazırla. Gerçi, ne kadar hazırlansanız da , ölümden kaçamayacak hiç biriniz." diye de uyardı. Ardından Inaba Keiji ve ekibi geldi ve acele bir şekilde Nikkougakure'ye yollandık.
Vücudun çeşitli yerlerinde morluklar ve kesikler [Normal Yaralanma]
Patlama sırasında edinilen yaralar. Patlama sırasında duvara yakın olması, aldığı hasarı büyük ölçüde düşürmüş. Tedavi edilene kadar kişi efor sarfetmesi gereken fiziksel aktivitelerde performans kaybı yaşayacak, kişinin hızı ve çevikliği bu durumdan en çok etkilenen durum olacak. Temel tedavi süresi: 1 GM'li konu Etkin tedavi süresi: Anında iyileşme
Derin wakizashi yarası [Normal Yaralanma]
Yamato'nun, Oishi'nin karnına sapladığı wakizashi sonucu oluşan derin bir yara. Organların bir çoğunu ıskalamış olsa da, yaranın derinliği, ağır fiziksel aktivitelerde tekrar açılmasına sebep olabilir. Ayrıca genel olarak karın hareketlerinde ağrı yarattığı için zihni yormakta. Yaraya alınacak olan herhangi bir darbe bu acıyı bir kaç kat arttırıp kişinin dikkatini tamamen dağıtabilir. Temel tedavi süresi: 2 GM'li konu Etkin tedavi süresi: Anında iyileşme
Yamato ile olan karşılaşmada alınan yara. Hareketi çok fazla etkilemese de, sol kolun hareket kabiliyetini az çok düşürmekte. Bölgeye alınacak olan herhangi bir darbe yarayı büyütebilir, tekrar açılmasına sebep olabilir. Temel tedavi süresi: 1 GM'li konu Etkin tedavi süresi: Anında iyileşme
Tedavi seçeneklerinizi de alalım, sonra da kitleyeyim burayı. Tedavi seçeneklerini;
Yaranın İsmi - Tedavi Yöntemi
Şeklinde yazın. Etkin tedaviyi seçerseniz paranız anında kesilecek.
Motivasyon Köyüne hizmet etmek Oishi için, köyü, onun yaşıyor olma sebebidir. Bebeklik yıllarında hayatını kurtarmış ve ona yeni bir ev olarak, yaşam alanı sunmuştur. Dedesi de zamanla, genç dostumuza köye minnettarlığı aşılamış ve Oishi'yi Nikkougakure milliyetçisi yapmıştır.
Savaş tutkusu Oishi'nin çocukken yaşadığı dışlanmalar, içine kapanıklığı ile birleştiğinde onda biriken öfkeye dönüşmüştür. Genç dostumuz büyüdüğünde ise artık öfkesini içinde tutamayan birisine dönüşmüştür. Bu da olur olmadık yerde insanlarla arasının bozulmasına, çevresindekilerin daha da uzaklaşmasına ve gündelik yaşantısıyla arasına engel olmuştur.
Ama Oishi görevlere çıkıp birileri dövüştüğünde, sinirini öfkesini attığında daha mutlu bir insana dönüşmektedir. Bu yüzden savaşmaya karşı içinde bir tutku oluşmuştur. Komplikasyon