[Jun & Mikaaru] Oyuk

Gizli Kütüphane'nin tozlu raflarındaki unutulmuş hikayeler.

Moderatör: Game Master

[Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 07 Mar 2017, 20:02

Part 1; viewtopic.php?f=121&t=27092
GM - Naruto yazdı:Mikaaru'nun sorusundan sonra Keiji tabii ki yeni bir sigara daha yakıyor. Sizler bu sırada hazırlıklarınızı yapıyorsunuz. Belini toplayarak cama yaklaşıyor ve dışarıyı gözlüyor. "Pek sayılmaz. Nikkougakure shinobisi olmadığınız müddet eskort taklidi bile yapabilirsiniz." Aniden birşeyler hatırlamış gibi masaya yöneliyor ve parşomenleri sağa sola iteleyerek ufak bir kağıdı alıyor eline. "Birkaç gün önce gözcülerimin birini karargahın doğusunda ölü olarak bulduk. İlginçtir ki Kagami'nin öldürüldüğü binanın lokasyonuna yakındı." Kağıdı Jun'a uzatıyor. Köşesinde hafif bir yanık var, kağıdın üzerinde kanlı bir parmak izi de mevcut. Fazlasıyla kötü bir şekilde 'Sumi' yazılmış kağıda. Keiji omuzlarını silkiyor kağıdı verdikten sonra. "Karmaşadan kafayı kaldırıp bunu didikleyemedik. Elinizde dursun." Tekrar masaya dönüyor, tek eli alnında birşeyleri hatırlamaya çabalar gibi. Siz onu bu çabasıyla bırakıp hazırlıklarınıza devam ediyorsunuz. Shinobi üniformanız, alınbandınız, ekipman çantanız ve içindekiler. İstediğinizi bırakmakta yahut yanınıza almakta özgürsünüz. Jun hazırladığı kunaiyi beline saklıyor. Kıyafetinin altında ufak bir boğuma sebep olsa da giyim tarzı düşünülünce dikkat çekecek birşey olmuyor bu. "Toneru." Parmağını sallıyor Keiji hatırlamış olmanın sevinci ile. "Eski liman sorumlusu, aynı zamanda yeni yetkili Kiyoi'ye danışmanlık yapıyor. Temiz bir adam değildi zaten ama onu gömecek kanıtlara ulaşamadık. Şehirde bir yerlerdedir." Cümlesi bittikten sonra konuşmanın başlarında gösterdiği harita çizili parşomeni katlayarak size teslim ediyor. "Diğerleri de iş görür diyorsanız alın yahut inceleyin."

İşiniz bittikten sonra Keiji ikinizin omuzlarından kavrayıp aşağı kata indiriyor. Hifu sizi gördüğünde ayağa kalkarak kapıya doğru ilerliyor. Bir nevi Keiji sizi Hifu'ya teslim ediyor burada. Merdivenlerde duvara yaslanarak yeni bir sigara daha yakıyor Keiji. "Sis 2-3 saate dağılır." Kapıda çıkmak için bekliyorsunuz ancak Hifu misinaları çekmek yerine konuşmaya başlıyor dışarıyı göstererek. "Sağ döneceğinizi varsayarak hazırlıklara başlayacağız. Dışarıda yalnız olmayacaksınız, kentin içinde hala gözlerimiz var." Anpu ile klasik kısa bakışmalarından birini yaşıyor. Elleriyle yaptığı tek mühürle birlikte misinaları geri çekiyor Hifu. Tereddütler yaşadığını hissediyorsunuz. Misinaları çekse bile, aniden tek eliyle yolunuzu kesecekmiş gibi... Zor bir konumda olduğunu biliyorsunuz. Aslında karargahtaki herkes bu durumu yaşıyor. Hifu, Anpu ve Keiji. Sonuçta karargahın ayakta olması, bu kentin hala Nikkougakure'ye ait olduğunun açık bir sembolü. Dışarıda düşmanla göğüs göğüse savaşmaktan, her ne bilgiyi arıyorsanız bunu söke söke alıp karşılık vermekten ziyade burada beklemek.. Özellikle bunların yapılması için yaşça kendisinden küçük, köyün geleceği olan kişileri tehlikeye atmak.. Hifu bunları söze dökmüyor ancak bakışlarındaki burukluğu kitap okur gibi okuyabiliyorsunuz. Kısa, romantik, duygulu bir an.

"Acil olmadıkça karargaha geri dönmek için sabahı, yine bu saatleri bekleyin. Sisi kullanın yani. Acil durumlardaysa kentteki sağlık merkezine gidin. Houtai'yi rahatça bulursunuz. Bir şekilde sizi buraya ulaştırır yahut saklar. Hangisi sağ kalmanızı sağlayacaksa onu yapar." Masaya dönüyor Hifu. Sizlerse Keiji'ye bakıyorsunuz, tüm cümleleri kafasıyla onaylayarak ağır hamlelerle, birşey demenize izin vermeden yukarı çıkıyor. Karargahtan ayrılıyorsunuz.


Kapalı konu
Konu sonlandırılmıştır. İkinci bölüm yakın süreçte açılacak.


Sis yoğunluğunun ilk geldiğiniz vakitlere göre daha az olduğunu görebiliyorsunuz. İlerlediğiniz yönün nereye varacağını kestirebiliyorsunuz en azından. Muhtemelen Hifu'nun dediği gibi, 2-3 saate tamamen berrak bir görüş elde edeceksiniz. Arkanıza bakıyorsunuz, sizin çıkışınızdan sonra misinalar ve Hifu tekrar aynı konumunu almış. Adam bitkin bir şekilde kitabını okuyor.

Jun, Keiji'nin ona verdiği haritaya kısaca göz atıyor. Kentin çevresindeki noktalar. Sağ tarafta belirtilen bir noktanın, Kagami'nin öldüğü söylenen alana çok yakın olduğunu gösteriyor. Şüpheli olduğu söylenebilir. Gerçi bu kentte ciğerinize aldığınız havanın saflığı dahi tartışılacak durumda.

Ayrıca birkaç binada hareket yakalıyorsunuz. Kentin başladığı noktada, bir binadan çıkan adam, omuzlarındaki sarhoşu kapının yanına yatırıyor birkaç küfür eşliğinde. Bunu takip eden bağırışlar, kentin uyanışına şahitlik ediyorsunuz. Limanın eski yahut yeni yetkililerini hedef alacaksanız uygun bir zaman aralığına giriş yaptığınızı biliyorsunuz.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen Hakuja Mikaaru tarih 16 Mar 2017, 01:41

İzleyin youtube.com

~Bir süredir, konuya yaraşır bir main theme ile giriş yapmak istiyordum. Sanırım bu sefer tam olarak uydu~


Nasıl başlayacağımı bilmiyordum. Nasıl giyinilmesi, nasıl görünülmesi ve olunması gerektiğine dair herhangi bir fikrim dahi yoktu. Ama buradaydım, vardım ve devam etmek istiyordum. Her şeye bir çözümüm vardı, bin bir farklı yalanım ve bahanelerim... Haykırsam da, galaksiye ve ötesine, duyanım yokmuş gibi hissediyordum bazen. Ama inancım ve kaygılarımın ölesiye rekabet ettikleri bir ortamda, daima ben galip çıkıyordum, öyle yada böyle. Devam ediyordum, sakin ve sessiz, uysal ve beyefendi. Ne yapmam gerektiğini hala bilmiyordum, attığım onca adıma ve yaptığım onca hataya rağmen. Sadece devam etmem gerektiğini biliyordum, şu bedenden hala bir nefes sesi geldiği her saniye yapmam gerektiği gibi. Hiçbir şeyin nasıl olması gerektiğini bilmesem de, bir şeylere nasıl devam etme konusunda ki ustalığım beni hayatta tutuyordu. Şimdiye dek.

Ve devam ettik, ben ve Jun. Bilinmezliğe ve ötesine doğru olan yolculuğumuzda tek destekçimiz, şuana kadar altını görme şerefine nail olamadığımız bir gram suydu, sis. Keiji, hatta Hifu ve diğerleri... Hala oradaydılar belki, ama bizim için değil. Biz, tek başımızaydık. Olması gerekende buydu, şikayet etmiyorum. Yalnız yürünmesi gereken bir yola girmiştik. Çürümüş bir havayı soluması gereken, çoktan canlılığın kuruyup gittiği ve hayattaki tek gerçek olan ölümün hakimiyet alanındaki toprakları arşınlaması gerekenler... Yine bizlerdik. Hafifçe tebessüm ettim, sisin bana sağladığı anonimliği arka cebime koyduktan sonra... Ölmeyi de sizden öğrenecek değildik ya?

"Limanı yoklamaya ne dersin?"

Bir mantık tercihi değil, tamamen lokasyonal bir tercihte bulundum. Zaten mantığın çoktan bırakıp gidildiği topraklarda, benden beklenen savaş stratejisti olmam değildi ki! Sadece ölmemek ve gözlemlemek. Ne kadar zor olabilirdi ki? Hala yaşamadığım sürece, bıkmadan, usanmadan ve yorulmadan bunları yapmıyor muydum? Şimdi de onları kullanarak para kazanıyorum. Ama şu anki durumu, içine düştüğümüz feleği, sadece paraya indirgemek hata olurdu. Burada bir kader, koca bir kentteki hayat söz konusuydu. Gerekirse acı çekecektik, her beraber, bir saniye bile durmadan. Ama yaşadığımızı bilecektik, biz olacaktık hala! Ne birileri bize zincir vuracak, ne de manipüle edilecektik; normalden daha fazla. Bunun için savaşılmaya değerdi, savaşacaktık. Ve o gün, kanlı geçecekti. Kollar kopacak, çığlıklar bir senfoni olacak... Düzensizliğin içinde bir anlam yaratacak ve onu orada parçalayacaktık.

Ama bugün değil.

Takım arkadaşımın da aksi yönde bir davranışı olmazsa, liman bölgesine yönelecektik. Mümkün olduğunca düşük profil görünümümüzü bozacak herhangi bir aksi davranışta bulunmayacaktım. Sıradan insanların yürüme hızlarını bile taklit edecek, yapmamam ve olmamam gereken hiçbir şekle bürünmeyecektim. Basit bir adam olacaktım, bir Mikaaru bile değil. Daha basit bir isim... Ken. Evet Ken. Hangi Ken dünyayı kurtarabilirdi ki, Mikaaru'nun aksine? Evet, bundan sonra adım Ken. Ve ben kent bölgesini incelemeye koyulacaktım. Duruma hakim olana kadar, mümkünse, kimseyle iletişime geçmeyecek ve bölgedeki en dominant adamını bulma görevini üstlenecektim.

O gün gelene kadar, adım Ken. Tanıştığımıza memnun oldum.
Resim
"So this is what it feels like."
Künye
İsim: Hakuja Mikaaru
Yaş: 21
Cinsiyet: Erkek
Fraksiyon: Taiyou
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 20,000
Prestij: Moumoku/0
Kullanılabilir GP: 0



Motivasyon
Hakuja'ların Tahtı.
Mika'nın en büyük gayesi, kimsenin umursamadığı bakır bir taht ve bakırdan bile daha değersiz bir taçtan ibaretti. Uzak diyarlardaki topraklarını güçlendirecek, adını zikredilmeye değer kılacak bir lider olmak! Mika bu yüzden bir shinobi olmuştu. Bu yüzden, hiyerarşik olarak kendisinden üsttekileri bu denli örnek almaya çalışmıştı. Bir gün, adil bir lider olmak. Elinde, kendi topraklarını kurtaracak gizemli bir güçle-bilgiyle gelip; hakkı olanı almak...


Efsaneler ve Diğer Saçmalıklar.
Açık konuşalım. Eğer Mika'nın büyüdüğü toprakların en ufak bir değeri olsa, şimdiye kadar çoktan işgal edilmiş olurdu. Bir avuç boktan başka bir şey olmayan topraklardan geliyordu. Dünya üzerindeki hangi nesne, hangi güç, hangi irfan; bir avuç boku alıp, altından krallıklar kurabilirdi? Bir çocuğun zihni ise böyle işlememişti. Mika, kısa pantolonlu bir prens velediyken, kendi ülkesini kurtaracak bir efsaneye; hayır, tüm efsanelere bağlanmıştı. Büyüler, gizemler, efsaneler, mitolojik yaratıklar ve tanrılar... Mika, kimsenin görmediği mistik güçlere inanmıştı. Kendisini hayata her gün bağlayan oydu. Bir gün, gizemli güçleri bulacağını bilmek, inanmak...


Komplikasyon
Rüyayı Yaşamak.
İnsan zihninden pekala iyi anlayan, hatta, düşmanlarının zihnine saldırmasını öğrenen bir shinobi için; Mika, zihnini kendisinden asla koruyamamıştır. Onun için psikolojik sorunları olduğunu söylememiz doğru olmaz. Bilinen herhangi bir zihinsel sorunu yada hastalığı yoktur. Fakat onun problemi, acı geçmişini örtmek için kendi uydurduğu bir gerçekliğe inanmasıdır. Adeta kendi zihnine bir Genjutsu yerleştirmeyi başarmıştır Mika. İnsan zihni böyle şeyler yapar derler. Kaldırmayacağı yükleri siler, yerine daha mutlu şeyler yerleştirir. Mİka'nın zihni de aynen bunu yapmıştır. Fakat sorun şudur ki, Mika ne kadar büyüse de, kendi rüyasından kaçmayı başaramamıştır. O hala, zihninde kurduğu krallığın bir prensidir. Bu evvela büyük bir sorun olmasa da, birileri yada bir şeyler yüzünden, kendi kurduğu ilüzyonu açık verirse; parçalanmaya başlarsa, Mika'nın tüm konsantrasyonu dağıldığı gibi; elinde kalan enerjisiyle, parçalanan yerleri yamamaya çalışacaktır. O an için ilgi odağı, tamamen rüyasına geri yatmaya döner.




Profil
Güç: 2
Çeviklik: 7
Kondisyon: 6
Potansiyel: 2
Varlık: 7
Zeka: 8



Taijutsu
Shigure | C-Rank

Genjutsu
Raigen
Rakumei no Jutsu

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1 [Favori]
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1
Kullanıcı avatarı
Hakuja Mikaaru
 
Mesajlar: 19
Kayıt: 04 Şub 2017, 17:22

Re: [Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen Tsujihara Jun tarih 18 Mar 2017, 05:56

Karargahtan ayrılırken, dışarıda bıraktığım korku ve tedirginlik yeleğini tekrar giyeceğimi tahmin etmemiştim. Çevremizdeki sis bile bizimle dalga geçer gibi tehditkâr bir ukalalıkla etrafta süzülürken, Keiji'nin sigara dumanıyla katran katran kokuttuğu fakat muhtemelen bir kaç kilometre çapındaki tek güvenli yer olan o odayı özlemiştim. Herhangi bir canlı, gerisin geriye oraya kaçmak isteyebilirdi; aslında ben de istiyordum. Fakat önemli olan bunlara rağmen ileriye yürüyebilmekti, değil mi?

Keiji'nin elime tutuşturduğu haritaya tekrar bir göz attım ve noktaların şehrin bilindik binalarına yakın olup olmadıklarını kontrol ettim. Bir tanesi Kagami'nin yiğitçe savaşıp can verdiği yere yakındı. İncelenmesi gerekli olabilirdi, fakat gitmemiz gereken daha kesin bir hedef vardı; Toneru. Eski liman görevlisi, fakat burada dönen bazı işlerde parmağı olma olasılığı yüksekti. Bizim kokumuzu almadan bu işe başlamalıydık, gecikmemizin sonucunu başka bir yerleşke sorumlusu ödememeliydi.

Kafamı salladım Mikaaru'yu onaylarcasına ve peşine düştüm. Üzerimde Shinobi yeleğimin olmaması, zaten yayımın eksikliğiyle çıplak hisseden vücudumu hepten anadan üryan bir hissiyata bırakmıştı. Hafiflemiştim belki de, fakat bu hafiflik özgürlüğün değil, her bir hamlenin daha da ölümcül olacağını hatırlatan bir hafiflikti. Korkmanın ise, ecele bir faydası yoktu. O yüzden, hafif adımlarımın arkasına bir güven yüklemeliydim. Köpeklere korkunun kokusunu hissettirmemek gerekliydi.

Fakat risk alma konusunda hala tereddütlerim vardı. Temkinli olmayı da elden bırakmamalıydım. Mikaaru'nun bir kaç adım arkasında olmam, arkamızı benim kollamam gerektiği anlamına gelmeliydi ve Mikaaru için bir çift ekstra gözden fazlası olmalıydım. Ekstra bir kulak, burun ve hatta beyin. Tabii, ona az çok güvenim yok değildi, göreve başladığımızdan beri ona karşı olan düşüncelerim sürekli değişim trendindeydi; fakat gerektiği yerde saçma bulduğum noktalarda araya girecektim. Yine de, hala ipler onun elindeydi.

Köyün uyanmaya başlamasıyla artan seslerle, daha fazla canlıyla karşılaşacağımız kesinleşmiş gibiydi. Belki halkın arasına karışmamızın bir avantajı olurdu; daha rahat hareket etmek, shinobiymiş gibi görülmekten ziyade, burunlarını sokmamaları gereken işlere bulaştıran siviller gibi. En azından 2. kısmın bir avantajı vardı, hafife alınmak. Yapılabilinecek en büyük hata ve gerizekalılık olurdu bu, karşı taraf için, onları da bu hataya sürükleyecek izlenimi vermemizin ne gibi bir dezavantajı olabilirdi ki? Dikkat çekmemek yerine, yanlış zamanda yanlış yerde olan 2 kişi olmak, bazı durumlarda yapmamız gereken şeyi kolaylaştırabilirdi. Bir avı gafilken avlamak tad vermezdi bana; öylelerinden de nefret ederdim tatsız tuzsuz bir yemek gibi, fakat bu yeri geldi mi hayatta kalmak yerine prensiplerimi önde tutacağım anlamına gelmiyordu.

Hayat pahasına korunacak daha önemli prensipler vardı şu dünyada, bir masumun canına kalkan olmak gibi.

Resim
極楽
Künye
İsim: Tsujihara Jun
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Fraksiyon: Kadersiz
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 15.000
Prestij: 0/Moumoku
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Güçsüzleri Korumak!
Jun, Shinobi sanatının güçsüzleri korumak için ortaya çıktığını düşünmektedir. Akademide gördüğü eğitim ile bu daha da pekişmiştir ve korumasız halkın önündeki tek kalkan olarak Nikkougakure ve Shinobi gücünü görür. Ona verilen bu sorumluluğu bu yolda kullanmaya çalışır, her daim Gün Işığı ülkesi ve halkının arkasındadır. Güçsüzleri suistimal edenlere karşı tahammülü yoktur.

Resim

Profil
Güç: 6
Çeviklik: 10
Kondisyon: 4
Potansiyel: 4
Varlık: 2
Zeka: 4

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 2
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 3
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu
Housenka no Jutsu

Taijutsu
Yumi-dou, C-Rank

Genjutsu
-

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
Kullanıcı avatarı
Tsujihara Jun
Nikkougakure
Nikkougakure
 
Mesajlar: 14
Kayıt: 07 Şub 2017, 16:42

Re: [Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 18 Mar 2017, 23:06

Geldiğiniz yolu geri yürüyorsunuz limana ulaşmak için. Liman tarafından esen rüzgarla birlikte, sis de dağılma hızını arttırıyor. Güneşin ışıklarını teninizde hissediyorsunuz böylece. Sokaklar hala soğuk bir his bırakıyor sizde. Yine de en azından insanlar görüyorsunuz. Suratı asık bir kadın, pencereleri açarak bir kova su döküyor yola. Diğer bir sokakta yaşlı bir adam evinin önündeki çardak gibi bir yere kurulmuş. Ufak bir ocakta birşeyler kaynatıyor. Bir çocuk, elindeki kağıt bütünüyle bir sokaktan diğerine koşuyor. Başka bir adam, ağzında sigarası, eğik başıyla birlikte önünüzden geçiyor. Bir anlığına insanları gördüğünüze pişman oluyorsunuz. Hepsi ruhsuz, hepsi asık suratlı, hepsi buradaki durumdan habersiz olsalar bile sanki birşeylerin geldiğini hissediyor. Belki de buna hizmet ediyorlar. Belki de az önce kağıt taşıyan çocuk Kiri shinobilerine bilgi taşıyor. Belki de yaşlı adam bir Kiri shinobisine ilaç hazırlıyor. Sigarayla sizin geldiğiniz yöne giden adam, karargaha saldıracak da olabilir. Keiji'nin anlattıklarından herşey mümkün gibi duruyor.

Limana varıyorsunuz. Burnunuza taze balık kokusu geliyor. Limana ilk vardığınız saatlerin üzerinden pek fazla geçmese de birçok şey değişmiş durumda. Kusmuğuyla yerde yatan adam yok en güzeli. Geldiğinizde limana demirlemiş iki ticari gemiden biri gitmiş. Gittiği yerde bir tekne bulunmakta. İçindeki tahta kasalar iki kişi tarafından indiriliyor. Limanın ilerisine baktığınızda, limandan 400-500 metre kadar ileride, gördüğünüz ticari geminin neredeyse iki katı büyüklükte bir gemi bekliyor. Yelkenleri inmiş durumda. Mal taşıyan adamlardan duyduğunuz kadarıyla limana yanaşamadığını anlıyorsunuz. Gemideki mallar, gördüğünüz tekne aracılığıyla limana getiriliyor.

Limanda 7 adet iskele bulunmakta. Umigawa gibi bir yer için fazla aslında. İskelelerin gördüğünüz ikisi dışında hepsi boş. Limana girdiğiniz yolun hemen solunda, limana dahil edilmiş bir bina bulunmakta. Ahşap, iki katlı. Pek şatafatlı olduğu söylenemez. Sizin limana girmenizle birlikte bu binadan bir adam çıkıyor. Giyimi gayet düzgün, hatta Umigawa'ya göre fazla düzgün. Üzerindeki birkaç leke ve kırışıklıkları dışında bir kusuru bulunmuyor. Adam kapıdan çıktıktan duruyor ve elindeki kağıdı okumaya başlıyor. Tekneden mal indiren adamlardan birinin bağırışını duyuyorsunuz. "Kaptan bu ikinci partiydi. Hepsini bu şekilde boşaltacaksak akşama kadar sürer işimiz." Kaptan olduğunu anladığınız adam kafasını sallayarak geçiştiriyor, tekrar atağa geçiyor işçi. "Meyhaneden adam toplasak aslında... 2-3 kuruşa da çalışır onlar hem hızlı biter işimiz." Yine kafasını sallayarak geçiştiriyor kaptan. "Birkaç saate tekneler avdan dönecekmiş. Onları kullanmak için izin aldım. Kiyoi-san sizi yönlendirecek, gemidekileri uyandırın." Kaptan kağıtı katlayarak cebine koyuyor ve size, limanın girişinden kente ulaşan yola yöneliyor. Yanınızdan geçerken kafasıyla selamlıyor sizi.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen Hakuja Mikaaru tarih 28 Mar 2017, 00:38

Biz görevimizi teslim alırken, şehir de boş durmamıştı. Belki hala kasvetliydi, hala üzüntülüydü ve keskin bir katananın sivri yüzünü enselerinde hissediyorlardı. Ama hala yaşayacakları bir hayatları olduklarını hatırlamış gibilerdi. Eh diyordu insan, bize bu da yeter değil mi? Şimdilik. İnsanlar ve fareler... Babalar ve oğullar... Bu klasikleri, bu klişe tiplemeleri görmek, hala var olduklarını bilmek... Onlar için savaşmam için yeterli motivasyonu bana veriyordu. Ölüydü belki bu topraklar, ama üzerinde hala biz vardık ve bu savaşmaya değer bir şey demekti. Emin olun, çorak topraklara sahip olmanın ne demek olduğunu biliyorum.

Ve böylece vardık, görevimizin bir başka kritik noktasına. Denizin neşeli kokusu bir uyarı borusuydu bizim için. Ayılmamızın, dikkatimizin bir nişanı. Uydum bende, borazanın çağrısına, gözlerimi dört açtım. Birkaç saat önce burada olan iki gemiden birinin eksildiğini, yerine bir teknenin konuverdiğini ve bir başka devasa geminin uzaklara konuşlandırılmış olduğunu farketmem için, bir shinobi olmaya gerek duymadım, benden söylendiği gibi! Yeteneklerimi kullanmama konusunda kararlıydım. Bu sadece, sahibi olduğumuz doğaüstü yeteneklerle sınırlı değildi, hayır efendim kalsın! Bir shinobiden beklenen üstün görüş, keskin tahmin yeteneği, kusursuz bir şekilde eğitilmiş beş duyu yeteneği ve daha bir yığın asla kullanmayacağımız saçmalık! Her birisini bir kenara bırakma, yada en azından öyle görünme, konusunda kendime bir söz borçluydum. Kısa bir süre için tabii, keşiş olmaya karar vermedim. Saçlarım, benim onları kesmem için, fazla havalı. Başka bir günün konusu, tabii...

Bir liman kenti için acınası derecede boş olan iskeleleri adımlamaya koyulduk tabi. Ve şans denen pek oynak hatunun, nadiren de olsa, güzel gülümsemesini yakaladığımız -yakalayabileceğimiz- anlardan bir tanesiydi bu! Çıktığı binayı gölgede bırakacak kadar iyi giyimli bir adamın yanımızdan geçişine ve bir kağıttan notları okumasına şahit olduk. Devamında ise, muhtemelen demin gördüğümüz devasa geminin kaptanı ile aralarındaki geçen konuşma, bizim için gümüş kaşık niteliğindeydi. Jun'un bundan hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değildim, biz pek de amelelik yaparak para kazanan bir avuç adama benzemiyorduk neticede. Gizli kimliğimiz için eksi bir puan! Ama bir de şöyle düşünün... Şu hayatta, içinde olduğu ortam hakkında en çok şeyi bilenler kimlerdir? Garsonlar, barmenler, berberler ve dilenciler! Kimsenin önemsemediği, bir kenara itelediği zavallılar. Bir insan olduğunu bile düşünmediğin bir adamın yanında, istediğini konuşabilirsin değil mi?

Ee... 'Kimse' olmaya hazır mıyız?

Kaptan bize selam verdikten sonra, kente doğru hareketlenmişti. Jun'a bir anlık olarak bakış attıktan sonra, hemen kaptanın peşinden ilerlemeye koyulacaktım. "Pardon efendim!" Kaptanın ilgisini çekmek için arkasından hafifçe seslenecek ve hızlı adımlarla yanına geçecektim. Kaptanın dikkati bana döndüğü zaman ise, geri kalanı rol yeteneklerime bırakacaktım. Mikaaru olmaktan çıkacak ve planladığım gibi, bir Ken olacaktım. Sıradan bir adam, sıradan. Yaptığım her şey, her bir hareket; en ufak bir mimik dahi, yaratıcılıktan ve zeka parıltısında uzak olacaktı. Hadi bakalım.

"Yanlış duymadıysam, taşınacak mallar var değil mi efendim? Ben ve dostum size yardımcı olabiliriz. Meyhanedeki sarhoşlardan daha hızlı ve ucuza çalışırız!" Ardından hafifçe tebessüm edecektim kaptana. Hani genç bir yıldız olmak için köyünü terk eden masum bir kızın, seks kölesi olmadan birkaç saniye önceki gülümsemesi gibi. Keiji'nin dediği gibi, gerekirse eskort olacaktık. Daha yüce bir amaç için...
Resim
"So this is what it feels like."
Künye
İsim: Hakuja Mikaaru
Yaş: 21
Cinsiyet: Erkek
Fraksiyon: Taiyou
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 20,000
Prestij: Moumoku/0
Kullanılabilir GP: 0



Motivasyon
Hakuja'ların Tahtı.
Mika'nın en büyük gayesi, kimsenin umursamadığı bakır bir taht ve bakırdan bile daha değersiz bir taçtan ibaretti. Uzak diyarlardaki topraklarını güçlendirecek, adını zikredilmeye değer kılacak bir lider olmak! Mika bu yüzden bir shinobi olmuştu. Bu yüzden, hiyerarşik olarak kendisinden üsttekileri bu denli örnek almaya çalışmıştı. Bir gün, adil bir lider olmak. Elinde, kendi topraklarını kurtaracak gizemli bir güçle-bilgiyle gelip; hakkı olanı almak...


Efsaneler ve Diğer Saçmalıklar.
Açık konuşalım. Eğer Mika'nın büyüdüğü toprakların en ufak bir değeri olsa, şimdiye kadar çoktan işgal edilmiş olurdu. Bir avuç boktan başka bir şey olmayan topraklardan geliyordu. Dünya üzerindeki hangi nesne, hangi güç, hangi irfan; bir avuç boku alıp, altından krallıklar kurabilirdi? Bir çocuğun zihni ise böyle işlememişti. Mika, kısa pantolonlu bir prens velediyken, kendi ülkesini kurtaracak bir efsaneye; hayır, tüm efsanelere bağlanmıştı. Büyüler, gizemler, efsaneler, mitolojik yaratıklar ve tanrılar... Mika, kimsenin görmediği mistik güçlere inanmıştı. Kendisini hayata her gün bağlayan oydu. Bir gün, gizemli güçleri bulacağını bilmek, inanmak...


Komplikasyon
Rüyayı Yaşamak.
İnsan zihninden pekala iyi anlayan, hatta, düşmanlarının zihnine saldırmasını öğrenen bir shinobi için; Mika, zihnini kendisinden asla koruyamamıştır. Onun için psikolojik sorunları olduğunu söylememiz doğru olmaz. Bilinen herhangi bir zihinsel sorunu yada hastalığı yoktur. Fakat onun problemi, acı geçmişini örtmek için kendi uydurduğu bir gerçekliğe inanmasıdır. Adeta kendi zihnine bir Genjutsu yerleştirmeyi başarmıştır Mika. İnsan zihni böyle şeyler yapar derler. Kaldırmayacağı yükleri siler, yerine daha mutlu şeyler yerleştirir. Mİka'nın zihni de aynen bunu yapmıştır. Fakat sorun şudur ki, Mika ne kadar büyüse de, kendi rüyasından kaçmayı başaramamıştır. O hala, zihninde kurduğu krallığın bir prensidir. Bu evvela büyük bir sorun olmasa da, birileri yada bir şeyler yüzünden, kendi kurduğu ilüzyonu açık verirse; parçalanmaya başlarsa, Mika'nın tüm konsantrasyonu dağıldığı gibi; elinde kalan enerjisiyle, parçalanan yerleri yamamaya çalışacaktır. O an için ilgi odağı, tamamen rüyasına geri yatmaya döner.




Profil
Güç: 2
Çeviklik: 7
Kondisyon: 6
Potansiyel: 2
Varlık: 7
Zeka: 8



Taijutsu
Shigure | C-Rank

Genjutsu
Raigen
Rakumei no Jutsu

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 1 [Favori]
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 1
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 1
[Zeka] İzcilik: 1
Kullanıcı avatarı
Hakuja Mikaaru
 
Mesajlar: 19
Kayıt: 04 Şub 2017, 17:22

Re: [Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen Tsujihara Jun tarih 04 Nis 2017, 04:50

Biz yolları gerisin geri yürürken, sanki şehir de gerisin geri zamanda ilerliyor gibiydi. İnsanlar dışarıya çıkıyor, hayat canlanıyordu. Üzerindeki puslu havayı atıyor, soğuk hava hala varlığını bize hatırlatsa da, çoğunlukla kayboluyordu. Gecenin ve bilinmezliğin kasveti buhar olup yokolurken, rahatlıyordum aslında. Yine buralar için bir umut olduğu aklıma geliyordu, hâlâ kurtarılabilir olduğu. Fakat işler, derinden bakınca öyle değildi.

Canlılık, susuz kalmış ellerin üzerindeki kırışıklık gibi, asık suratları gizliyordu içerisinde. Yaşama sevincini kaybetmiş, yarınından şüpheli, gündelik işlerinden ötesini düşünmenin getirdiği kasveti atmak adına beynini kapatmış halk gözüme çarpmıştı bir kaç dakika sonra. Aslında hep böyle olacağını içten içe bilmekteydim; kabullenmek zaman almıştı. Gerektiğinden fazlası gerekiyordu buralara. Bizi yiyip bitirecekmiş gibi bir his vardı içimde.

Limana vardığımızda durum sakindi. Mal indirilen bir tekne, açıkta bekleyen büyük bir gemi, demirlemiş başka bir gemi daha. Kusmuktan ziyade tuz kokusu almak iyi bir değişim olmuştu açıkçası. Geminin kaptanı gözümüze ilişmişti mal indiren elemanların ardından, onların yanına gidip bir iki münasebette bulunmuştu. Kulağıma çalınan laflara göre, Kiyoi buralara intikâl edecekti. En azından, hâlâ bir işi, bir görevi vardı. Kiyoi'nin olduğu yerde ise, Toneru kesinlikle olacaktı. Civarda olmamız ve insanların arasına karışmamız gerekliydi.

Ki, bu durumu Mikaaru çözmüştü bile, en azından zihninde. Ona omuzlarımı silkerek "Takıl kafana göre." imasında bulunduğum hareketimi cevap olarak verdiğim bir bakış atmıştı bana, ardından kaptanın arkasından gidip lafa girmişti. Rolümü lafın ortasında öğrenmiştim; işe muhtaç, haydutluğa baş vurmasına ramak kalmış ama bunu kendisine yediremeyen bir genç. Rol yapma yeteneklerime güvenmiyordum, o bağlamda lafa girmeyecektim; fakat kaptan bana doğru bakarsa, onaylarcasına başımı sallayarak konuşmanın, katılmasam da, bir parçası olduğumu gösterecektim. Suradımda da, karnının doyma ihtimali peydahlanmış bir gencin ifadesi olacaktı; artık ne kadar kotarabilirsem.

Ayrıca, kaptanı da şöyle baştan aşağıya bir süzecektim; neler giyiyor, kaç yaşında, nasıl bir duruşu var, gibi. Herkesten herşeyi bekleyebileceğimiz bir ortamdaydık, tedbiri elden bırakmamak en iyisi olacaktı.

Resim
極楽
Künye
İsim: Tsujihara Jun
Yaş: 17
Cinsiyet: Erkek
Fraksiyon: Kadersiz
Element: Katon
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin
Ryo: 15.000
Prestij: 0/Moumoku
Kullanılabilir GP: 0

Motivasyon
Güçsüzleri Korumak!
Jun, Shinobi sanatının güçsüzleri korumak için ortaya çıktığını düşünmektedir. Akademide gördüğü eğitim ile bu daha da pekişmiştir ve korumasız halkın önündeki tek kalkan olarak Nikkougakure ve Shinobi gücünü görür. Ona verilen bu sorumluluğu bu yolda kullanmaya çalışır, her daim Gün Işığı ülkesi ve halkının arkasındadır. Güçsüzleri suistimal edenlere karşı tahammülü yoktur.

Resim

Profil
Güç: 6
Çeviklik: 10
Kondisyon: 4
Potansiyel: 4
Varlık: 2
Zeka: 4

Beceri Listesi
[Güç] Atletizm: 1
[Çeviklik] Akrobasi: 2
[Çeviklik] El Hassasiyeti: 1
[Çeviklik] Saklanma: 2
[Kondisyon] Form: 1
[Potansiyel] Ninshuu: 1
[Varlık] Aldatma: 1
[Varlık] Empati: 1
[Varlık] Sosyalleşme: 1
[Zeka] Tıp: 1
[Zeka] Farkındalık: 3
[Zeka] İzcilik: 1

Ninjutsu
Shunshin no Jutsu
Housenka no Jutsu

Taijutsu
Yumi-dou, C-Rank

Genjutsu
-

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
Kullanıcı avatarı
Tsujihara Jun
Nikkougakure
Nikkougakure
 
Mesajlar: 14
Kayıt: 07 Şub 2017, 16:42

Re: [Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 09 Nis 2017, 02:50

Maskeler surata oturuyor ve Mikaaru kaptana doğru hareket ediyor. Seslenmesiyle birlikte arkasını dönüyor kaptan. Bir eli sakalında, sizlere bakıyor ve teklifini dinliyor. Sarhoşlardan ucuza çalışma fikrinin adamı şüpheye düşürdüğünü görebiliyorsun. Sakalını sıvazlarken duraksıyor bir süre. "Gençsiniz ve sarhoşlardan daha ucuza mı çalışacaksınız ?" Boşaltım yapan tekneye bakıyor, tekrar dönüyor. "İyi madem. Tur başı 800 ryo veririm toplam. Sigaranız, günlüğünüz çıkar." Islık çalarak amelelik yapanlara sesleniyor ve eliyle ikinizi gösteriyor. Dönüp devam ediyor yoluna.

Jun bu konuşmalar boyunca adamı süzüyor. Adam 30-35 yaşlarında. Oturmuş yüz hatları, sarı yağlı saçları ve kirli sakalıyla etkileyici bir görünüşü var. 1.80 boy, endamlı bir duruş. Kız olsan belki yazarsın, şimdiki halinle yolda görsen sataşmaya çekineceğin tip. Yorgun gözüküyor. Uzun süredir yollarda muhtemelen. Yağlı saçları, tozlu cildinden bu çıkarımı yapabiliyorsun. Bembeyaz bir teni var, duruşu yürüyüşü normal olmasa hasta diyebileceğin bir ton. Aynı zamanda size bakarken, sizi gösterip geri yoluna yönelirken attığı düşünceli bakışları yakalıyorsun. Takılmış birşeylere. Sol eli. Az önce okuduğu kağıdı koyduğu yerin üzerinde.

"Gelin bitirelim şunları da. Gemiye döneceğiz !" Bir ıslık daha, ufak teknedeki adam size bağırıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21

Re: [Jun & Mikaaru] Oyuk

Mesajgönderen GM - Naruto tarih 19 Haz 2017, 23:52

Konu kapanmıştır, hiç yaşanmamış sayılacaktır.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Kullanıcı avatarı
GM - Naruto
Game Master
Game Master
 
Mesajlar: 2208
Kayıt: 09 Tem 2014, 22:21


Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron