Oishi: Evde herhangi bir dağınıklık görmüyorsun. Yerinden oynatılmış bir eşya veya kavgaya dair bir iz de yok ortalıkta. Camı da incelediğinde, herhangi bir zorlama veya kırık görmüyorsun. Gayet sakince açılmışa benziyor, çok da bu işlerden anlamasan da, kilinin gayet yerinde olduğu aşikâr. Hızlıca aşağıya, sokağa iniyorsun. Benzer manzara da orada; sessizlik ve sakinlik hüküm sürüyor. Herhangi bir sıradışı bir şey dikkatini çekmiyor. Kan izi veya arbedeye dair bir şey yok. Hemen hemen bütün evlerin ışıkları da kapalı. Sağına soluna bakıyorsun; boş sokaklardan fazlası görünmemekte.
Shinrin: Kadının cevabını beklemeden, evden hızlıca fırlıyor ve sokağa dalıyorsun. Oishi gideli bir 5 dakika kadar falan oluyor. Sen de vakit kaybetmeden Taki'nin evine doğru koşturuyorsun. Tarifi aklında canlandırarak, bir kaç sokağı aşıyor ve genişçe tasvir edilmiş sokağa varıyorsun. Sağda kalan 5. evi aramak için biraz yavaşlıyorsun, ardından tabelaları okumaya başlıyorsun.
"Masamiya" yazılı tabelanın önüne geldiğinde, evi şöyle kısaca bir inceliyorsun; tek katlı, müstakil, ufak bir ev. Fakat ufak bir bahçesi mevcut ve 1.5 metre boyunda japon stilinde bahçe duvarı ile sokaktan ayrılıyor bu bahçe. Gerçekten ufak, hani 4 metre genişlikte, 2-3 metre derinlikte. Avlu gibi bir şey, fakat bir tane kiraz ağacı da bulunuyor. Bahçeye açılan kapı, hafif aralık bir biçimde. İçeriye doğru adımını atıyorsun ve toprak zeminde, eve doğru ilerleyen taş yola giriyorsun. Evin kendisi de ufak aslında. Genişliği 4-5 metre civarında, giriş kapısı da sürgülü bir japon stilinde. İçeriden loş bir ışık geliyor. Birileri hala uyanık.
Bir kaç adım daha attıktan sonra, içeriden bir çığlık duyuyor ve irkiliyorsun, bir kadına ait. İçeriye doğru koşturmaya başlıyorsun ve sertçe, sürgülü kapıyı aralıyorsun. Karşına hemen hemen 5 metreye 3 metrelik bir salon açılıyor. Salonun karşı tarafında bir kaç tane daha sürgülü kapı var, salonun ortasında bir tane yer masası, etrafında minderler var. Sağda ve solda bir kaç dolap, sandalye, ve çeşitli ev eşyaları mevcut.
Salonun ortasında, yer masasının üzerindeki mumların ışığının ardında, yerde iki tane ceset görüyorsun. Bir tanesi, tıknaz keltoşa ait. Diğeri ise tanımadığın bir kadına. İkisinin başında, simsiyah shinobi kıyafetlerinin içinde, bir eleman duruyor. Elinde kanlı bir wakizashi tutmakta. Elinde dirseklerine kadar eldiven, ayaklarında ise dizlerine kadar botlar mevcut. Giydiği bol kıyafet, eldiven botların içerisine sıkıştırılmış durumda. Bu da gövdesinin geniş, fakat kolları ve bacaklarının atletik durmasına sebebiyet veriyor. Sana doğru dönüyor silüet.
"Fuuki'nin savunmasıyla daha fazla vakit kaybedersiniz diye tahmin etmiştim. Siz olayı kavrayana kadar, çoktan sırra kadem basmış olmak istiyordum sonuçta." Arkasını dönüyor tok ve soğuk sesin sahibi. Yamato'yu görüyorsun, gözlerine kadar düşen saçları arkaya doğru atılmış, korkak gözleri ise artık keskinlikle inceliyor seni. Senin sağına ve soluna bakıyor, Oishi'yi arıyor bir anlığına.
"Arkadaşın gelmeden bu işi bitirelim bari. Bekleyenim var." Yamato'dan daha çevik olduğun için, Yamato lafını bitirdiği anda sana bir hamle şansı doğuyor. Göz bebeklerin ufalıyor ve adrenalin bütün vücudunu kaplıyor, ardından, kaçmak veya savaşmak adına artık her ne yapacaksan, harekete geçmenin şimdi tam zamanı olduğunu anlıyorsun.
Ofişıl Kapışma Theme;