Dökülmeye hazır. Ya da benim ağzımdan almak istedikleri, Kagami'yle ilgili yalan bir düşünce türetti. Adamın boş sohbetini dinlemeye pek zaman ayırmamıştı aslında Kagami'yle ilgili söylediklerini duyana kadar. Zihni herkesten şüphelenme fonksiyonunu yerine getirdiğinde adamın söyledikleri pek tabi yalandan başka bir şey olamazdı Bachuru için. Ancak adamın söylediği gibi emir kulu olma ihtimali diğer her şeyden ağır basıyordu ve genç adam şimdilik adamın sözlerindeki samimiyeti gerçek kabul edecekti.
Kadın, gerçekten öyle bir insandı; öfkesi ona aşırı hızlı hamleler yaptırıyor ve bu da sonuçta hata yapmasına sebep oluyordu. Gençlerin arkasındaki adamı öldürmese gençlere güvenebilecekleri bir şeyler verebilirdi, doğru düzgün bir sorgu yapmaya çalışsa da, kadını şüpheli duruma sokan şey kuşkusuz gençlerin üzerinde teknik kullanmasıydı. Kuşku yoktu, Kagami bir şeyler planlıyordu ancak bunu yapmak için engel teşkil etse de gençlere zarar vermeyi göze alamamıştı. Yapabilir miydi?.. Çok fırsatı olmuştu. Ama artık kısmen de olsa hazırlardı, tabi sadece Kagami'yle baş etmeye... Diğer on beşi hala 5:1 oranında bırakıyordu Bachuru, Ishio ve Kageri'yi.
Konuşmaya hazırlanacakken, adam hareketlenmiş; ayağa kalkmış ve ağzından havayla beraber saçma salak şeyler çıkarmaya devam etmişti. Bachuru rahatının bozulduğunu göstermemeye çalışsa da adamın ardından ayaklanmadan edememişti. Adamın sözlerinin salakça gelmesinin sebebi, Bachuru'nun onu şimdiye kadar küçük görmüş olmasından kaynaklanmamaya başlamıştı bir anda zira; Kagami'yle Ishio gideli beş dakika olmamıştı ve adam zindanı kontrol edeceğini beyan etmişti, yetmemiş gibi Ishio'nun sık sık kontrol etmemiz gerektiğini tembihlediğini zırvalamaktan da çekinmemişti.
Kagami'nin piyonu her ne kadar onun adına Kageri'ye veya diğer ikisine zarar verecek kadar inanmış görünmese de, zaten birilerinin oraya tek başına inmesi fikri başından beri Bachuru'nun izin vermeyeceği bir şeydi. Ayrıca, Kageri sonunda adamları sorgulama fırsatını yakalamıştı. Ki, yerinden memnun değilse de oradan çıkabilecek yeteneklere sahipti. Akihito'nun dakika başı oraya gidip bunu bozmasına izin veremezdi. Kendi sandalyesini yavaşça kıçının arkasına çekerken konuşmaya başladı; "Önce yemeğin gelmesini bekleyelim derim Akihito-san." sarı gözlerini açmış, huzurlu bakışını adama dikmişti. Her ne kadar o bakışı kadınlar için hazırlamış olsa da, yüz ifadesinin değişmesi tehditkar olmayan bir Yemezler. barındırıyordu. Mahalle çocuğu ses tonu ve duruşu, güzel bir adamın duruşuna dönmüş ve sesi de bunu takip etmişti sandalyesine geri otururken. Adama karşı forsunu koymaktı amacı, Kageri'nin sorgu odasına giden yolu yerinde oturarak kapatacaktı.
"Yemeğimizi yer, sonra aşağıdakilere de onların payını götürürüz. Zaten o arada Kagami-san ve Ishio gelir. Zindanın başka çıkışı yok sonuçta." Adamın kullandığı ateşle barut tabiri garibine gitmişti, adam aşağıda olanları bilmiyordu ve Kageri Akihito'nun yanında diğer ikisine onlardan nefret etmesi için bir sebep vermemişti. Heyhat, zindana girerken gülümsemesinin sebebi adamlarla bir ortak yolunun daha olmasıydı.
Bachuru'nun forsu yerse ve adam usulca oturursa, adama bir hikaye anlatacaktı. Uzun bir hikaye; "Şimdiye kadar söylediklerinin hepsi haklı konular evet. Ve tahammül konusunda sanırım ben de Kagami-san'la aynı durumdayım. Ancak Ishio bu konuda Kagami-san'la iyi anlaşıyor ve Kageri'yle ben de artık onunla konuşurken dikkatli olmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Bence tam da bu sorundan ötürü shinobi'nin kendi yolunu çizmemesi gerekiyor, belki duymuşsundur; klanım hiç bir zaman ana dal dışında bir dala dağılmadı. Bu düşüncemin ve bu geleneğin kaynağı, gücün özgür zihinlere verilmesinin tehlikesinden gelmekte. Çakra da baya büyük bir güç sonuçta, yanlış insanların onunla neler yaptığına baksana." Boş konuşacaktı, hikayeler anlatacak ve durumla ilgili kendisini Kagami'ye ispiyonlandıktan sonra zor duruma sokmayacak yorumlarla bezeyecekti bu hikayeleri. Belki adam da bir şeyler şakırdı karşılığında, belki şakımazdı; belki yemekten sonra, ama Bachuru'nun yemek yiyene kadar aşağı inme gibi bir derdi yoktu.
Ancak adam aşağı inmekte ısrar ederse Bachuru'nun Ishio'nun söylediklerinden anladığı kadarıyla, Akihito'nun eline şeker vermekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Ağlarsa, şekeri alacaktı ki annesi Kagami öğrenmesin. Adamın tek başına inmesine izin veremeyeceği için arkasından yollanacaktı, anlatacağı hikayeyi iniş yolunda da tekrarlayarak Kageri'nin yolda olduklarını bildiğine emin olacaktı. Örümcek hisleri, zaten son bir kaç saattir hep hazır duruyordu ve acil bir durum anında kendisi için tehlike olabilecek üç kişiye karşı da hazırdı. Ama bu dördüncünün rahatlayabileceği anlamına gelmiyor.
Değişim. Açıkçası ana motivasyonu böyle bir şey yapmak istedim, on yedi yaşında bir "katil" olsa da bir çocuktur sonuçta Bachuru. Değişime, ileriye, kendinin veya yeteri kadar ilginçse başkalarının hayallerine bir bağlılık hisseder ve bu bağlılık bu hayallerinin gerçekleşmesine çalışmasına sebep olur. Kötü biri değildir, ancak yeteri kadar ilginçse sonuçlar bunun için kötü şeyler yapmaktan çekinmez. Zaten bir shinobi olma sebebi de köyün insanlarının Altın Çağ hayalleridir.
Yumasaki Klanı.Bachuru, klanıyla ilgili hikayelerle büyümüş ve bu hikayelerin gerçekliğine dair hiç bir kanıt görmese de hayal kurmayı ve bu hayalleri takip etmeyi bırakmamıştır. Büyük annesinin onu engellemeye çalışmasına, eski evlerinin yerini bir chuunin olmasına rağmen söylememesi onu büyük ölçüde engellemiş; şevkini kırmış olsa da Yumasaki'yi köye ve daha önemlisi büyük annesi dışında hiç bir şeye sahip olmayan kendisine geri kazandırmak hayattaki en büyük amaçlarından biri olmuştur.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından elinde chakra biriktirmeye başlar ve aşırı yakın bir mesafeden bunu kullanıcısına fırlatır. Elektrik akımı hızlıca kullanıcıdan hedefe atlar ve çarptığı uzvu anında kilitler ve kasar. Bu, hedefe hasar vermese de hareket kabiliyetini kısıtlar. Teknik maksimum 2 metre uzaklıkta efektiftir.
Kullanıcı Tora mührünü yapar ve kendi vücuduna elektrik verir. Bu teknik, kullanıcının uyuşan zihnini tekrar çalıştırmasına ve dikkatini toplamasına yardımcı olur, ancak kullanıcıya hasar verir. Teknik bazı düşük seviye Genjutsu tekniklerini kırabilir.
Kullanıcı elinde bulunan misinaya chakra yükleyerek, onu istediği gibi hareket ettirme yetisi kazanır. Aniden onunla rakipleri yakalayabilir ve bağlayabilir veya daha kompleks hamleler uygulayabilir. Misina sadece 10 saniyeliğine kontrol edilebilir ve kullanıcıdan 10 metre uzaklaşabilir.
Kullanıcı bir elinin işaret ve orta parmağını dışarı açar ve vücudundaki chakraya odaklanır. Ardından, kullanıcı aşırı hızla hareket etme kabiliyetini kazanır. Genelde kullanıcıya bakan kişiler onun birden yokolduğunu görür, ancak teknik sadece aşırı hızdan oluşmaktadır. Kullanıcı çevresel etmenleri kullanarak hareketini gizler ve birden yerinde varolduğu izlenimini verir. Kullanıcı teknik ile chakrası yettiği sürece istediği mesafeyi katetebilir, ancak teknik süresince başka teknikleri kullanamaz ve saldırı yapamaz, bütün odağı tekniği açık tutmak üzerine olmalıdır. Teknik havada hareket etmek için kullanılamaz. Teknik kullanılarak rakibe hızlıca yaklaşılabilir ve uzaklaşılabilir, ancak avantajlı bir pozisyona geçmek aşırı derecede zordur, zira bir çok kişi Shunshin ile yapılan hareketi görebilir ve farkedebilir.
Taijutsu Shinshouki, C Rank Bunshoku, C Rank Beceri Listesi - Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Çok açık bir iğneleme yapmamıştı Ishio. Kagami'nin düşünmeden net cevaplar vermesinin iki sebebinden biri buydu. Diğeri ise muhtemelen kafasına diktiği içkiydi. Kendi bardağı, Ishio'nun ki ve tekrar kendisine doldurduğu yeni tur. Gerçekten alkol kullanan insanların alkole bakış açısı, strese kapıldıkça içilmesi gereken birşey olmasıysa, Kagami gereğinden fazla stres altındaydı.Bu da iki ihtimali beraberinde getiriyordu. Kagami haindi ve tehlikede olduğunu seziyordu. Bu ihtimalin düşük olduğunu biliyordu Ishio. Şayet kendisi, ona bu baskıyı kurabilecek karakterden çok uzaktı. Kagami gerçekten hain olsa.. Muhtemelen rahatlıktan ölürdü. Başarısız bir giriş, başarısız bir sorgulama, istediği gibi manipüle edebileceği üç genç. Diğer ihtimalse gerçekten üzerindeki yükün ağır oluşuydu. Karargah ihanete uğramıştı ve hala bu ihaneti sürdürecek kişilerin olup olmadığı belirsizdi.
Şüphelerini dindirmeye çalıştı Ishio. Kagami ne isterse yapıyor, yapacağına dair bir şüphe oluşturmuyordu. Saklayacak birşeyleri olsa bunu yapmazdı.
Shinobiler konusundaki kesin yargılarıysa Ishio için hala anlamsızdı. Anlamsız fakat hak vermekten kendini alamadığı şeyler. Kagami onları bilen, tanıyan kişiydi. Bu noktada söylediklerini dikkate almamak imkansızdı. Tesadüf olmadığını söylüyorsa.. Ishio konuya Kagami'nin cephesinden yaklaşacaktı. Hala öldürmeyi onaylamıyordu, ancak sorgu sırasında onlara birer suçlu gibi davranmamak için sebebi yoktu. Rolünün hakkını vermek için Kageri'ye de aynı şekilde... Dostunun zindanda geçirdiği sürede, yaptığı şeyin mantığını anlayacağını umuyordu. Üçlü, casusların kol gezdiği muhtemel bir yerde ayrılmış olsalar bile, geçirdikleri her saniyede altın değerinde bilgiler bulabilirlerdi.
Mavi gözü Kagami ona baktıkça bayanın gözlerinde, diğer anlarda ise mekanın her yerindeydi. İnsanlar, hareketleri, neler içtikleri, neler yaptıkları. Şüpheli birşey görmedikçe daha fazla şüpheye düştü Ishio. Kimse onları izlemiyordu ancak herkesin kendisini izlediğini hissediyordu. Ve bu soyut bakışlar her geçen saniye artıyordu. Huzursuzluğunu dışa vurmadan saydı. Otuz, garsonlarla belki kırka varan bir sayı. Eğer delirmiyorsa, eğer az önce bir yudum aldığı sake gizemli bir ilaç barındırmıyorsa, mekanda nefes alan her bir birey aynı şeyi yapıyordu. Bu masayı izliyor, dinliyor, Ishio'dan daha net şeyler görüyordu. Kafasını daha fazla çevirip kör noktasında neler yaşandığını da görmek istiyordu. Kagami'yi işkillendiremezdi. Eğer mekandaki insanlar tahmin ettiği gibi bir i*nelik peşindeyse onları harekete geçirmeyi göze alamazdı. Normaldi işte. Herkes normaldi.
Sırt hizasında toplanmış saçlarını geriye atarken sandalyesinde dik bir pozisyon aldı. Nefes alışını rahatlatmak istiyordu. Bu sırada gözüyle takip ettiği garsonun masaya yaklaşmasını izledi. Atılan her adımda Ishio'nun kasları biraz daha kasılıyor, adamın üstüne atılıp kendisini rahatlatmak için sabırsızlanıyordu. Şüphesi yersizdi. Gerçekten birşey olsaydı kendisinden önce Kagami sezerdi. Ek olarak kadının Ishio'da ki garipliği sezebileceğini biliyordu. Saniyelerdir, artık her ne söylüyorsa, Ishio bunları göz ardı ederek mekana odaklanmıştı. Garson geldi ve Ishio'nun şüohesini harlayacak yahut söndürecek hamleyi yaptı. Şuradaki beyefendi. Kafasını çevirmesi, göz bandı yüzünden göremediği alanı görmesi için bir fırsattı bu. Ancak kafasını çevirdiğinde odaklanabildiği yer tek bir kişi ile sınırlıydı.
İrrite edici, kan kırmızı gözler. Beyaz ten ve saçlar. Nadir bir kombindi ancak Ishio'nun kafasında turlayan tilkilerle beraber bu tipleme, bakışlarının sinirli bir hal almasına yetmişti. Adam yahut kendine de çocuk demeyi yedirebilirse çocuk, kendi yaşlarındaydı. Ve Kageri'den kat be kat daha fazla sinir bozan hareketlere sahipti. Kaldırdığı bardağı Ishio'ya göstererek içmesi bariz bir hareketti. Masaya odaklandı Ishio. Sake şişesine sarılı bez. Kagami tarafından önüne koyulduğunda kendisine çekerek inceledi.
Kurata Shiro'dan sevgilerle.
Eğer bu adamı tanıyorsa, ismini bir yerde duymuşsa bile hafızasının derinliklerine erişmekten acizdi Ishio. Mekana attığı son bir bakıştan sonra önüne döndü. Kagami'nin alaycı ifadesinden ne anlayabileceğini bilmiyordu. Şu anda, onları dinlediğinden şüphelendiği 30-40 kişi arasından, güvenebileceği tek kişiydi Kagami. O alaycı ifadesi olmasa, Ishio kesinlikle kendini daha rahat hissederdi.
Bezi sakin bir hareketle masanın kenarına itti ve tekrar eski pozisyonuna döndü. Elleri masaya dayanmış, Kagami'ye yatık. Bu sefer amacı samimi bir görünüm kazanmaktan ziyade, konuşmalarının Kagami ile kendisi arasında kalmasına yönelikti. " Kendi şişemiz bitmeden onu açmayalım Kagami-san. Hatta bitse bile açmayalım. " Masadaki şişeden kendi bardağını doldurdu ve eline aldı. Burnunun çevresinde gezdirerek o iğrenç kokuyu tekrar deneyimledi. İçmeyecekti. " Özelinize girmeyecesem, Kurata Shiro'nun kim olduğunu öğrenebilir miyim ? "
" Cevabınızın ardından... " Sesinin olabildiğince kısık ve ciddi çıkması için çabaladı. " Kalkalım. Daha düşük seviye bir yerden yemek alsak bile karargahtakilerin itiraz edeceğini sanmıyorum." Son bir bakış daha mekana. Kimsenin hareketlenmediğinden, hala normalliklerine devam ettiklerinden emin olmak için. Gerçi bu normallik devam ediyorsa Ishio hepten dellenecekti. Masaya dayalı elini Kagami'nin en yakınındaki eline uzattı ve tuttu. Masaya doğru bastırarak hafif bir baskı oluşturacaktı. Dışarıdan masum gözükecek ancak Kagami'nin sabit kalmasını sağlayacak birşeydi bu. Suratına en olağan gülümsemesini taktı. " Sakin kalın Kagami-san. Dinlendiğimizden yahut izlendiğimizden şüpheleniyorum. Tüm restoran tarafından. " Elini çekti. Ishio anladıysa Kagami'de anlamıştı muhtemelen. Anlamadıysa, sözlerinden sonra o sinirli haline bürünmesini istemiyordu. Bunu sadece sözleriyle engelleyemezdi Ishio. Gerçi böyle bir kadını temasla yatıştırmanın mantıksız olduğunu da sonradan farketmişti. " Burası hakkında söyleyeceğiniz birşey yoksa, şüpheli davranmadan kalkalım ve başka bir yere gidelim. "
Gerçekten izleniyorlarsa, gerçekten burada bir hinlik yatıyorsa.. Kalkıp gidebileceklerinden o kadar emin değildi Ishio. Şu an için yalnızca en iyi ihtimali düşünüyor ve arzuluyordu. Birşey yaparken izlenmeyi sevmezdi. Üzerinde hissettiği 30-40 gözse onu çileden çıkarmaya yetiyordu. Ishio buna rağmen, hala Kagami'yi sakin tutmaya çalışıyordu.
Motivasyon Altın Çocuk: Altın jenerasyonun Altın Çocuğu ! Biraz iddialı geliyor kulağa fakat kişiliğini oluşturan noktaları düşününce ister istemez bu sonuca varılıyor. Babasının ihanetle bıraktığı lekeyi temizlemek, annesine olan borcunu ödemek, çekirdek ailesini reddeden sülalesine yaptığı hatayı kanıtlamak, Nikkougakure'ye duyduğu bağlılık.. Tüm bunlar Ishio'yu her zaman en iyi olmak konusunda iteleyen şeyler.
Baba: Ishio'nun babası Kyogi Riku şüphesiz ki hoş karşılanan biri değil. Savaşta Daimyo'nun tarafını seçmesiyle başlayabiliriz. Savaştan sağ çıkıp seneler sonra Ishio'nun annesi Kai Tsumu'ya tecavüz etmesi, Tsumu'nun kocasını ve bebeğini öldürmesi onu bir suçlu konumuna getiriyor. Ishio'nun önceliği bu konu olmasa bile biyolojik babasını adalete teslim etmek yahut adaleti ona götürme konusunda istekli. Ishio, Riku'nun işlediği cinayetler sonrasında hayatını bir kaçak olarak sürdürdüğünü biliyor. Süregelen eğitimleri ve köy çalışmaları nedeniyle henüz bu konuda araştırma yapabilmiş değil.
Komplikasyon Tek Göz: Ishio babasından geldiğini düşündüğü yeşil renkte olan gözünü bir göz bandıyla kapamakta. Ve bu konudaki takıntısı, bu bandı vücuduna dikişletecek seviyede. Sağ gözü tamamen kullanım dışı diyebiliriz. Şayet dikişleri duruma göre sökme gibi bir seçeneği bulunmamakta. Ancak eli yatkın biri tarafından, uygun ve steril bir ortamda çıkarılabilir göz bandı. Ishio bunu yapmaktansa ölmeyi tercih edeceği için pekte olası bir durum değil. Göz bandı yaklaşık 4 senedir dikişli ve hiç çıkarılmamış durumda.
Kadınlar: Tüm hayatı annesi, onunla konuşmayan ablası ve bir sınıf dolusu kadın arasında geçmiş Ishio'nun karşı cinsine duyduğu bir hassasiyet bulunmakta. Biyolojik babasının annesine yaptıklarını öğrenmesi bu konudaki en büyük dayanak denebilir. Ishio kadınlara karşı fazlasıyla yumuşaktır. Gündelik hayatında kadınları absürd durumlar dışında kıramaz, sinirini yansıtamaz, nazikliğini bırakamaz vesaire. En kanlı savaş anlarında ise Ishio dişi rakiplerine karşı daha yumuşak olacaktır. Fazla yumuşak.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından, ayaklarının çıkardığı tüm sesi keser. Böylece, kullanıcının ayak sesleri yokolmuş olur. Bu, gizlice bir yerlere sızmada kullanıcıya yardım eder ve rakiplerine farkedilmeden yaklaşabilmelerini sağlar. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı aniden parmaklarının ucundan ufak elektrik patlamaları oluşturabilir. Bu patlamalar aşırı derecede parlaktır, yakın mesafeden kişilerin aklını karıştırabilir ve gözlerini korumaya zorlayabilir. Teknik aşırı hızlıdır ve el mühürlerine gereksinim duymaz. Bu patlamalar rakiplerle temasa geçerse hafifçe çarpar ancak hasar vermez.
Akrobatik ve hareketli bir stil olan Shinhouki'nin asıl amacı en az eforla en çok hasarı vermektir. Stilin hamleleri diğerlerine göre sadece uzvu savurmakla bitmez, ardından gelen momentumu da kullanmayı amaçlar. Yani, diğer stiller nasıl yumruk atılacağını öğretirken Shinshouki bu atılan yumruk ile kullanılan momentumu daha iyi nasıl kanalize edilebilineceği üzerine odaklanır. Bu yüzden, hamleler genelde çemberseldir ve her biri bir diğer hamlenin önünü açar. Zıplamalar, takla atmalar ve çelme taklamalar stile destek olur. Kullanıcının gövdesini merkez olarak belirleyip çembersel bir şekil izleyen hamlelerde kullanıcı harcanan momentumun büyük bir kısmını bir sonraki darbesine aktarır ve böylece uzun dövüşlerde yorulma riskini minimuma indirir. Stilde ilerleyen kullanıcılar akrobatik ve hareketli hamlelerin avantajını ortaya çıkarır. Stilde gittikçe ustalaşan kullanıcıların hamleleri öngörülemeyen bir düzeye ulaşır.
Genjutsu Ryuhoubo Disiplini, D Rank Kuroshiki, D Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder ve bir hedef seçer. Eğer bu hedef, kullanıcıya 15 metre veya daha yakındaysa, tekniğin etkisi altına girer. Tekniğin etkisi altında kalan hedeflerin herhangi bir duyusunu kullanıcı isteği doğrultusunda bozabilir. Gözler bulanık görmeye başlar, eller uyuşur, tad alınamaz, duyma mesafesi kısalır veya koku alamaz hale gelir. Duyurlar tamamen kapatılmaz, sadece bozulur. Yani hedef tamamen kör edilemez/sağır yapılamaz. Bu etkilerden aynı anda sadece 1 tanesi aktif edilebilir, ancak teknik bozulmadan bu etkiler arasında geçiş yapmak mümkündür. Maksimum 1 hedef bu tekniğin altında olabilir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder. Kullanıcının yumruklarına veya silah darbelerine maruz kalan kişiler tekniğin etkisi altına girerler. Tekniğin altında kalan kişiler, aldıkları her bir başarılı saldırının vücutlarında çatlaklar oluşturduğunu görür. Bu çatlaklar hedefe, vücudunun sanki çok kırılgan bir katı maddeden oluşmuş gibi bir his verir. Her bir saldırının ardından hedefin vücudunun bazı yerleri parçalanıp dökülmeye meyilli hale gelir. Hedef kırılıp dökülen uzuvlarını kullanamaz hale gelir. Eğer hedefin başı veya vücudunun tamamı parçalanırsa bayılma tehlikesi geçirir. İradesi yüzünden zihnini korumayı başarabilenler için teknik o an bozulur. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından iki elini önünde birbirine çarptırır. Bu el çarpma sırasında, kullanıcının vücudunun herhangi bir yerini görenler, tekniğin etkisi altında kalır. Tekniğin etkisi altında kalanlar, kullanıcının vücudunun aşırı güçlü bir ışık kaynağına dönüştüğünü görür. Bu ışık ile beraber hedefler geçici bir yarı körlük altında kalır. Bir süre boyunca görme yetileri hatırı sayılır bir şekilde bozulur. Teknik uygulanırken, eğer bir kişi aşırı yakındaysa, o kişi geçici bir süreliğine tamamen kör olabilir. Tekniğin efektif süresi 2 ilâ 10 dakika arasında, kullanıcının disiplin ve seviyesine göre değişir.
Kullanıcı, normal bir el mührü dizisi uygular. Ardından, o anda kullanıcının 25 metre yakınında olan herkes tekniğin etkisine kapılır, kullanıcının görülür olmasına gerek yoktur. Tekniğin etkisi altında kalan kişiler, yerden katrandan oluşan, simsiyah, kabaca kullanıcının silüetine benzeyen varlıklar çıktığını görür. Bu illüzyonlar tekniğin etkisi altında kalan her bir kişi için 3 tanedir ve her bir 3 tanesi 1 kişiye saldırır. Bu varlıklar, saldırıları basit kunaiye benzer objeler ile yaparlar. İllüzyonların verdiği hasarlar minimal ve zihinseldir, rakiplerin aklını karıştırmak için kullanılır. İllüzyonlar hasar aldıklarında katrana dönüşüp yere yığılırlar ancak tekrar bir tanesi başka bir yerden yükselip hedefe saldırmaya devam eder, böylece sonsuz bir güruhmuş hissi yaratılır. Tekniğin efektif süresi 5 ilâ 10 dakika arasında, kullanıcının seviyesi ve disiplinlerine göre değişir.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından, onu o anda görebilen herkesi tekniğin etkisi altına alır. Tekniğin etkisi altında olan kişiler, kullanıcının havada 5 tane 1 metre boyunda metalden kazıklar oluşturduğunu görür. Kullanıcı bu kazıkları tekniğin etkisi altında olan herhangi birisine yollayabilir. Mükemmel bir isabet oranına sahip olan bu kazıklar, hedeflerini ıskalasa bile yeni bir tanesi oluşup tekrar hedefine saldırır. Kullanıcı kazıkları el hareketleri ile havada kontrol eder, eğer bu hareketleri yapmaz ise teknik bozulur. Hedeflere isabet eden kazıklar şiddetli bir zihinsel acı yaratır. Hedefe saplandıktan 5 saniye sonra açtıkları yara ile beraber yokolurlar. Her bir kazık, bir öncekinin oluşturduğu zihinsel acıyı daha ileriye taşır ve hedefi aşırı derece yorar. Yeterince yorulan hedef bayılma tehlikesi geçirir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı Hebi mührünü yapar ve tekniği aktifleştirir. Tekniğin aktivasyonunun ardından, kullanıcı ile sosyal etkileşime giren herkes tekniğin etkisine kapılır. Teknik, etkisi altındaki kişilerin zihnine gizlice saldırır ve yüzey düşünceleri etkiler. Hedeflerin o an için kullanıcı hakkındaki düşüncelerini olumlu yöne çeker ve kötü düşünceleri engeller. Kullanıcının söyledikleri, çevresindekiler için inandırıcı hale gelir. Kullanıcı, hedeflere karşı bariz bir negatif tutum sergilemediği sürece hedefler kullanıcının sözlerini daha çok önemsemeye başlar. Teknik bozulmadığı sürece aktif kalır ve chakra yer.
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Kötü Kalite Katana Kagami'nin Alınbandı
Disiplin. Kulağa kolay görünüyor olmalı. Yazarken, okurken, bir başkasından işitirken... Çocuk oyuncağı dediniz belki, yeterince ukala olanlarınız! Eğer bir şeye kendini adarsan, neden olmasın da demiş olabilirsiniz. Bakın size ilk defa hak vereceğim, doğru söylüyor olabilirsiniz! Koyu bir vatan sevgisi ve disiplin ile harmanlanmış olan shinobilik aslında bunun güzel bir... Burada bir saniye duralım. Eğer ben akademideki dersleri muntazam bir şekilde dinleyen, her dersten en yüksek puanı alan bakir bir dallama olsaydım; böyle saçma sapan şeyleri size anlatırdım. Bedenimi ve zihnimi, shinobi düsturumuza uygun bir şekilde, disipline ettiğim; tüm sebzelerimi yiyip, bir o kadar da süt içtiğim için, dünyadaki tüm düşmanlarımın önümde duramayacağını size pekala söyleyebilirdim. Siz de, "zaten bu enayi kısa süre sonra ölecek ve asla düşündüklerini gerçekleştiremeyecek" diye düşünür, içten içe bana gülerdiniz. Hevesinizi kursağınızda bıraktığım için üzgünüm. Ben böyle birisi değilim ve eğer disiplin denilen tekdüze bir şeyi arıyorsanız... Bir an önce hayatımdan siktir olup gidebilirsiniz. Burası büyükler ligi, üzgünüm.
Aslında basit bir adam olmam gerekiyordu. Yani... Bana öngörülen rol buydu. Bir mahkum. Ukala olanından... Göğsünün içinde bir yangın olsa da, içten içe yansa da, sırıtan tiplerden. Hayatı umursamayan ve bir şeyleri yapması gerektiği için değil, istediği için yapan tiplerden. Biraz disiplin iyi gelebilirdi ona belki, bizim mahkuma, ama o derslerini dinlememişti ki! O yüzden burada değil miydi zaten? Ishio derslerini dinlemişti. Nasıl konuşması gerektiğini, ortamın nabzını ölçmesini pekala bilirdi. Peki ya Bachuru? Onun da Ishio'dan alta kalır bir yanı var mıydı sanki? Son zamanlarda onu da kendime benzetsem de, bir avuç paslı demirin ardına düşmeyi başaran sadece ama sadece ben vardım. Onlar değil... Ha bir de, iki zavallı adam! Onları nasıl da unutabilirdim? Bana zavallı olmadıklarını kanıtlamaya çalışmıyorlar mıydı? Her birimizi, beni, Ishio'yu, Bachuru'yu ve hatta Kagami'yi öldüreceklerini söyleyen adamlar... Tüm Umigawa shinobilerinin birer hain olduğunu ve bizim ise manipule edilmiş aptallar olduğumuzu söyleyen adamlar... Aşılmaması gereken sınırlar hakkında ne biliyorsunuz?
Evet. Bu iki aptal, bu iki aptala uyan diğer shinobiler... Benim gözümde aşılmaması gereken bir sınırı aştılar ve bedelini ödeyecekler.
İçerilerde bir yerlerde yanmakta olan ateşin, daha da körüklendiğini hissedebiliyordum. Adamın ağzından çıkan her bir söz... Kıvılcımları neredeyse duyabiliyordum. Ateşin sıcaklığını da öyle... Sırıttım. Herifin her söylediği şeyin ardından, sakince sırıttım. İnsanlar ateşi yanlış değerlendiriyorlardı. Ateşin öfke ile alakalı olduğunu, kontrolünü kaybetmek ve yıkıp yok etmek ile alakalı olduğunu... Hayır. Ateş böyle bir şey değil ve hiçbir zaman olmadı. O çocuklara ve ergenlere göre bir şey... Ateş canlılığın en büyük kanıtı değil de neydi? Yaşayan bir bedeni, ölüsünden ayıran şeyden bahsetmiyor muyuz zaten! Eğer bir gün ateşi hissedemeyecek olsaydım... Göğsümün içinde bir şeyler gezinmese, kıvılcımlar çakmasaydı... İşte o gün sinirli olurdum, o gün yok edip yıkmaya başlardım. Hayır efendim, öfkeli değildim. Ne kadar yanıldığımı bir bir duysam da... Arkadaşlarımın, benim insanlarımın hayatının tehlikede olduklarını öğrensem de... Öfkelenmek bir yana, daha önce kendimi hiç bu kadar canlı hissetmemiştim!
Ve eğer arkadaşlarımın hayatını kurtaracaksam, hissedilmesi gereken şey bu.
Acele karar vermeden önce, ortamı bir kez daha gözden geçirmeye karar verdim. Öfkeli ve avanak bir adamımız, hemen onun yanında ise, daha temkinli ve benim hamlelerimi izleyen arkadaşı... Hemen ardımda ise paslanmış demir parmaklıklar beni selamlıyordu. Onun da ötesinde ise, muhtemelen bir başka hain bulacaktım, Kurata kardeşlerden biri... Tüm bu hain operasyonunun başındaki isim çok yakınımdaydı, elimi uzatsam yakalayacak kadar! Heh... Fakat ne Kurata kardeşler, ne de bu iki lavuk, benim takımımı benden daha iyi tanıyamazlardı. Bachuru'nun hala bu karargahın içinde bir yerlerde olduğundan emindim. Bana güvenmediği yada yerine getirmem görevi başaramayacağımı düşündüğü için değil... Sadece bir dostum olduğu için ve orada olması gerektiği için. Aynı zamanda kaleyi içeriden fethetme düşüncesi de, tombul memeli bir hatun gibi, onu buraya çekmiş olmalıydı. Yani... Merdivenlerden yukarısı için endişelenmem gerekmiyordu, şimdilik...
Harekete geç.
"Kusura bakma, ben bunları yemedim."
Eğer bir bahis yapmam gerekseydi, tüm paramı öfkeli olana yatırırdım. Suskunluğumun, öfkeli olan adamı daha da kamçılamasından her şey belli olmuştu. Buradaki en zayıf oydu. Beni etkilemeye, gözümü korkutmaya ve belki de kendine hayran bırakmaya çalışıyordu. Ben sakinliğimi sürdürdükçe, birer birer dökülmekten başka bir şey yapmamıştı. Peki o zaman dedim, kendi kendime. Biz de yarayı karışız, her zaman yaptığımız gibi... Yapılmaması söylenen şeyler, tabular, hep eğlencelidir zaten.
"Eğer Kurata kardeşler dediğiniz kadar iyi olsaydı, sen burada kapana kısılı olmazdın ki. Seni kandırdıklarına göre... O kadar iyi olmalılar, değil mi?"
Ses tonu, mimikler, konuşma şekli... Hepsi kontrollüydü. Yavaş ve sakin. Ukala ama hissettirmeden. Evet, adamı öfkelendirmeye çalışıyordum. Ama sadece, yanındaki arkadaşının (beni gözleyenin) dikkatinin dağılması için! Burada bir kavga çıkartmak, isteyeceğim son şey olurdu. O yüzden kontrolü elimde tutacak ve ne zaman, bu iki avanağın dikkatleri dağılır... Ne zaman, gözlerini iki saniyeliğine çevirirler... O zaman, bana verdikleri açığı tereddütsüz bir şekilde değerlendirecektim!
Zindanın karanlık köşesine geçmiş olmamı ve yüzümün rakiplerime dönük olmasını avantajım olarak kullanacaktım. Öfkeli adam daha da kendini kaybeder, diğer arkadaşı ise onu kontrol etmek için dikkatini kısa süre için bozacak olursa... İki elimi arkama götürecek ve 'Kaon no jutsu' için gerekli el mühürlerini yapacaktım. Bu bana, paslanmış demirleri bükmeme yetecek kadar ısı üretme şansı tanıyacaktı. Ninjutsu aktif hale geldiği anda, bir elimle hizamdaki parmaklıklardan birini, sanki öylesine destek alıyormuşum gibi kavrayacak ve istifimi bozmadan, sırıtarak, adamları dinlemeye-izlemeye koyulacaktım. İşte tam o sırada ise, sorduğum soru devreye girecekti. Bu adamlar, o kadar iyiler miydi? Şuana kadar her bir bokunu anlatan öfkeli adamın, bu tuzağa düşmesini ve daha da öfkelenip, kardeşlerin nasıl insanlar olduğunu bana ballandıra ballandıra anlatmalarını bekliyordum. Herhalde, demiri bükene kadar ısıtacak kadar onları oyalayabilirdim.
Peki ya sonra? Bazı sınırlar vardır, aşılmaması gereken. Ve eğer onu aşarsanız, geri dönüşü olmayacaktır.
Motivasyon Doğaüstü: Fantastik canavarlar, doğaüstü varlıklar, imkansız olaylar, tuhaf söylentiler, masalsı güçler... Ve daha niceleri! Kageri, her türlü fantastik-mitolojik olaya/ögeye saplantı boyutunda bir tutku duymaktadır. Bu, Kageri'nin içinde -muhtemelen- asla sönmeyecek bir alev gibidir. Kendisi tek bir fantastik olayı görmeyi, elde etmeyi yeterli bulmaz. O, nefes aldığı süre boyunca bulunabilecek yeni bir doğaüstü olayın olduğunu ve olabileceğine inanır. Uzun lafın kısası... Doğaüstü olaylar, Kageri'yi yataktan kaldıran ve güne hazırlayan yegane motivasyonudur. Uzun ve yorucu yolculuğuna, çıkış nedeni ve hedefidir.
Komplikasyon Takıntı: Mucizeler, efsanevi güçler, olmaması gereken yaratıklar, kutsal varlıklar, mitolojik kahramanlar... Kageri'yi harekete geçiren tüm bu ögeler, aynı zamanda, onun en büyük lanetidir de! Doğaüstü olaylara, hikayelere duyduğu aşk; bir noktadan sonra, onun için bir saplantıdır. Gerçek hayatın üzerindeki herhangi bir olgu, Kageri'nin takıntısını beslemek için yeterlidir. O an ne yapıyor olursa olsun, saplantısının peşinden koşacak ve duyduğu şeylerin kaynağını araştıracaktır.
Ishio; Shiro ile kısa süreli bakışmanızın ardından, tekrar masanıza odaklanıyor ve şişe ile ilgili düşüncelerini belirttikten sonra, Shiro ile ilgili sorunu soruyorsun. Kagami ise, size gönderilen şişeyi masanın üzerinde bir sağa bir sola hareket ettirirken, keskin bakışları ile sana bakıyor. Yüzüne yerleştirdiği gülümseme, birkaç saat önceki vahşilikleri yapan kadından eser bırakmıyorken, Kagami pek de çekingen olmayan bir ses tonuyla “Ne o? Sakın beni kıskandığını söyleme...” diyor. Cümlesi ile birkaç saniye seni başbaşa bıraktıktan sonra ise, hafif bir kahkaha ile şişeyi bir kenara bırakıyor ve “Maalesef adam kim bilmiyorum. Bilmemiz gereken biri olduğunu da düşünmüyorum. Muhtemelen özgüveni tavan yapmış piçlerden biridir.” diyor. Bu cevabının ardından ise senin kalkma önerin geliyor. Kagami bir bardak daha sakeyi kafasına kaldırırken, sen de ortama kaçamak bir bakış atıyorsun. Ancak bakışların aynı saniye içinde Shiro ile kesişiyor. Adamın az önceki gülümseyen suratı biraz düşmüşken, bakışları hala seni rahatsız etmeye yetiyor.
Kendini hemen masaya döndürdüğünde, Kagami'nin sana yakın olan elini tutuveriyorsun. Aslında sakeye yönelen bu eli tutmanla birlikte, Kagami biraz şaşkın bir şekilde ilk önce eline, sonrasında da sana bakıyor. Durumu açıklamanın ardından elini çekerken, Kagami bu sefer ilk önce eline bakıyor aynı şaşkınlıkla ve hemen ardından kendine bir çekidüzen vermek için yerinde kıpırdanıyor. Kagami sonraki cümlenin ardından “Burası... burası...” diye kekeliyor başta, ancak birkaç nefes alıp vermenin ardından “Her zaman geldiğim yer... Beni herkes bilir...” diyor. Başını kaldırıp yavaşça ve pek de fark edilmeyecek şekilde etrafına bakmasının ardından, Kagami'nin gözleri biraz büyüyerek seninkiler ile buluşuyor. Kagami “Garsonlar...” derken, ters giden bir şeyler olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Durumu çaktırmamak adına, bardağına bir sake daha koyan Kagami “Bu garsonları daha önce hiç görmedim!” diyor.
İçine düştüğünüz durum konusunda en kötü senaryolar aklınızdan geçmeye başlarken, Kagami de kalkma fikrine uyuyor ve yanına bir garsonun gelmesini işaret ederken “Bir anda çıkarsak dikkat çekeriz.” diyerek fikrini açıklıyor. Garson masanıza geldiğinde ise Kagami'nin onu hiç tanımadığını bakışlarından da anlayabiliyorsun. Oldukça sakin bir havası olan garson ise “Ne arzu etmiştiniz?” diye soruyor. Kagami ise, gayet normal bir tavır takınarak “Hesabı getirebilirsiniz.” diyor. Garson ufak bir tebessümün ardından “Herhangi bir hesabınız bulunmuyor Kagami-san... Beyefendi hesabınızı ödedi.” diyor. Kagami şaşkın ve anlamsız bir ifade takınarak rolünü oynamaya devam ederken, bakışların istemsizce Shiro'ya kayıyor. Adam ile direk göz göze geldiğin anda, Shiro'nun durgun suratında, dudak kenarlarının yavaşça ve ufakça yukarı doğru kıvrıldığını fark ediyorsun. Bu esnada Kagami “Böyle centilmen insanlar Umigawa'ya pek uğramazdı, kendisine teşekkür etmekten başka çaremiz yok sanırım.” demesinin ardından yavaşça sandalyesinden doğruluyor.
Kagami'yi takip edercesine sandalyenden kalkıyorsun ve Kagami'nin yanına doğru birkaç adım atıyorsun. Shiro ve Kagami'nin göz göze geldiğini anladığın anda ise, Kagami yavaşça kapıya doğru hareket etmeye başlıyor. Sen de onu takip ederek kapıya doğru hareketlenirken, Kagami kapıya yakın bir masada oturan Shiro'nun yanında duruyor ve “Nezaketiniz için teşekkürler, ancak bir daha karşılaşırsak, böyle bir şey olmamasını yeğlerim.” diyor. Shiro ise, durgun bir ifade ile Kagami'ye bakarken “Elimden geleni yaparım.” demekle yetiniyor. Kagami ardından başka bir şey söylemeden kapıya doğru devam ederken, sen de son bir kez arkanı dönüyorsun. Tam bu anda Shiro'nun ayağa kalkmış olduğunu fark ediyorsun. Hemen hemen senin boylarında olan Shiro, tüm vücudunu size doğru dönmüşken “Kagami-san, bir saniyenizi alabilir miyim?” diyor. Başını bu sefer önüne çevirdiğinde, Kagami adımlarını kesmeden kapıyla arasındaki son birkaç adımı atarken “Başka bir zaman, belki.” demekle yetiniyor. Kagami'nin bu cevabı seni içten içe mutlu etse de, kulağını sıyırıp geçen bir vızıltı, gözlerinin büyümesine ve yerinde sabitlenmene neden oluyor! Senin ve Kagami'nin sağ tarafından geçen bir shuriken kapıya sert bir şekilde saplanırken “Başka bir zamanın olacağı konusunda tereddütlerim var.” diyen Shiro'nun sesini duyuyorsun. Kagami ile senkronize bir şekilde arkanı döndüğünde ise, ellerinde katana, kunai, wakizashi gibi çeşitli kesici aletler olan restoran sakinlerini görebiliyorsun! Restoranın içindeki tüm kişilerin yüzü size dönükken, hepsi etrafınızı sarmak amacıyla yavaş yavaş hareket ediyorlar. Shiro ise donuk bir surat ifadesi ile size bakmakla yetiniyor. Bu esnada Kagami, neredeyse dudaklarını hiç kıpırtmadan ve oldukça kısık bir sesle “Kapının arkasında da insanlar olduğuna adım gibi eminim.” diyor ve ardından “Hemen mi başlayalım, yoksa konuşmasını mı bekleyelim?” diye soruyor.
Kageri; Adama verdiğin cevap, şüphesiz ki onun pek hoşuna gitmiyor. Ancak sen elde etmek istediğini elde ediyor ve adamı biraz daha gaza getirebiliyorsun. Yanındaki adam hala daha temkinli bir şekilde dursa da, sen diğer cümlene ve planına geçme şansı yakalıyorsun. Adamlara buraya kısılı olmaları konusunda söylediğin cümlenin bir kısmın adamlara sırtını dönerek yapıyorsun. Bu sayede hem buranın bir zindan olduğunu adamlara net bir şekilde anlatabiliyor ve aynı zamanda Kaon no Jutsu için el mühürlerini yapma fırsatı yakalıyorsun. El mühürlerini bitirmenin ardından elini direk yanındaki paslı metallerden birine dayıyor ve tüm bu hareketleri cümlenin bitişine denk getiriyorsun. Dolayısıyla adamların gözünde zaten lakayıt bir kişiliğin varken, kendi etrafında bir tur atarak konuşma yapmış bir lakayıt olarak görünüyorsun. Parmaklığın yavaş yavaş ısınması ile sözü adamlara bıraktığında, öfkeli adam hafif bir gülümseme ile sana baktıktan sonra “Anlamıyorsun değil mi? Bizler oyunu kuranlarız! Her şey Kurata kardeşlerin dediği gibi olurken, senin gibi bir lavuğun tahriklerine kanar mıyız?” diyor. Ancak bu esnada diğer adam, sana cümle kurma fırsatı vermeden “Aslında çoktan kandın.” diyor hafif bir tebessümle. Arkadaşı kendisine öfkeli bir şekilde dönerken, diğer adam bakışlarını senden ayırmadan “Konuşmaman gerekenleri konuştun dostum, elden bir şey gelmez. Artık tek yapmamız gereken Risa'nın buraya gelmesini beklemek.” diyor. Öfkeli adam veya sen henüz bir tepki veremeden, merdivenden Bachuru'nun sesi duyuluyor... Parmaklık ise, henüz daha bükülmek için yeteri kadar ısınmamış durumda.
Bachuru; Akihito hareketlenmeye başlamışken, onu durdurman, Akihito'nun şaşırmasına neden oluyor. Bu şaşkınlığını gizleme gereği duymayan Akihito yüzüne birkaç saniye boş boş bakarken, sen de diğer cümleni söylüyorsun. Ancak Akihito yerinden kıpırdamadan “Yemeğin ne zaman geleceğini bilemeyiz ve aşağıyı kontrol etmemiz için Kagami-sama ile Ishio-san'ı beklemeye gerek yok. Ishio-san'ın emirlerini sen de duymuş olmalısın.” diyor. Hemen ardından ise “Buranın tek çıkışı olsa da, ölümün tek çıkışı bu merdivenler değil. Bu yüzden ne kadar sık kontrol edersek, durum zindandakiler için o kadar iyi!” diyerek fikrini açıklıyor. Akihito'yu aşağıya inmekten alıkoyamayacağını anladığın anda, sen de harekete geçiyor ve onunla birlikte aşağıya inmeye başlıyorsun. Henüz aşağıdan kulağına gelen bir ses olmasa da, aşağıya haber verebilmek adına hikayeni anlatıyorsun. Konuşman bittiğinde ise, neredeyse zindanlara gelmiş durumda oluyorsunuz ve bu esnada Akihito durup sana dönerken, “Klanın mı? Kagami-sama senin bir örümcek olabileceğini söylemişti, ancak klanın olduğundan hiç bahsetmemişti.” dedikten sonra “Neyse, önemi yok. Zaten muhabbetin pek ilgimi çekmedi.” diyerek sana tebessüm ediyor ve son kalan merdivenleri de tüketiyor.
Kageri ve Bachuru; Bachuru ve Akihito merdivenlerin bittiği anda durdukları anda, iki hain şaşkın bir şekilde onlara bakıyor. Kageri ise hala daha parmaklığı ısıtmakla meşgul olsa da, dışarıdan bakıldığında lakayıt tavrına uygun duruşu dikkat çekmiyor. Akihito ise zindandaki üç kişiye de baktıktan sonra Kageri'ye “Hala umursamazsın, ha? İlginç birisin.” demekle yetiniyor. Fakat cevabı beklemeden “Uslu durun, yakında yemeğinizi de getireceğiz.” diyerek merdivenleri çıkmak için hareketleniyor. Bu esnada Bachuru iki haine odaklanmış bir halde duruyor ve ikisinin de garip bir tavır içerisinde olduğunu anlayabiliyor. Ancak bunun sebebinin Kageri'nin buradaki varlığı mı yoksa aralarındaki geçen konuşma mı olduğu noktasında bir fikri bulunmuyor. Aynı zamanda Bachuru, tekrar Akihito'yu takip etmesi gerektiğinin de farkında.
Out:Kageri'nin el mührü gerçekleştirme şeklinin uygun olup olmadığı konusunda net bir fikrim olmadığı ve Cynic ile de bu durumu tartışma fırsatı bulamadığım için, el mührünü normal bir şekilde gerçekleştirdiğini varsaydım. Zaten sonuç itibari ile ulaşılmak istenen elde edildiği için, bir sorun olacağını sanmıyorum.
İnanmak isteyen birisine göre çok fazla yalan söylüyorum, öyle değil mi? Sadakatini ölçtüğüm koca bir grup shinobiyi düşünürsek, pek tabii, bu anlaşılabilir bir durum olabilir. Yani... Başka ne yapabilirdim ki? Yalan, manipülasyon ve elimden ne geliyorsa! Gidebildiğim yere kadar gitmeyi de hiç ihmal etmezdim. Ama konumuz bu değil. Bu kadar çok 'inanmak' ve 'öğrenmek' isteyen birisinin, hayatı boyunca cezalandırılmasına yetecek kadar çok yalan söylüyordum; kandırıyor ve gerekirse daha fenasını da yapıyordum. Size bir yalan daha söyleyip, haneme bir puan daha yazdırmayacağım. Eğer mucizeler gerçek olmaya başlamazsa, umarım olur, bu huyumdan vazgeçmeyeceğim. Neden patolojik bir yalancı, burnu havada bir şımarık olduğumu açıklamak için yeterince acıklı hikayem yok. Sadece, eğer yalan olmasaydı, uygarlıkların asla bugünü göremeyeceğimden emin; hayatı yaşayarak öğrenen ve yalan söylemenin kesinlikle hayatı kolaylaştıracağına inanan sıradan bir adamım. Tabii ki bunu yuttuysanız... Yada belki, doğruyu söylüyorumdur?
Peki ya sizce, benim gibi birisi, doğruluk ile mükafalandırılmalı mıydı?
Yakın veya uzak... Gelecekte bir gün aradığım ve vücudumun her zerresi ile inanmak istediğim gerçekleri(?) bir gün bulabilecek miyim, bilmiyorum. Fakat önümde övünen gerizekâlıları kandırdığımı ve bunu yapmaya devam edebileceğimden eminim! Hangisi daha sinir bozucuydu, beni kısa bir süre için doğruyu söylediklerine inandırmaları mı; yoksa bu kadar salak tiplerin beni kandırması mı? Her neyse ki, yalan yeteneklerim bu adamlardan üstün gelmiş ve dikkatlerini başka yöne çekmeyi başarmıştım. Yetkin bir shinobi olabilirler, hatta saniyede kaç kere göz kırpmış olduğumu bile sayabilirlerdi. Ne var ki, ben daha iyiydim. Kısa ve öz. Tartışmaya açık bile değil.
Salak olabilirlerdi elbet. Ama kör veya sağır mı, hayır efendim, değiller. O yüzden, ipleri elden bırakmamıştım. Ukala olabilirdim, bu adamların ve hatta koca Umigawa'nın tamamından... Ama kendimi pervasız olarak görmemiştim, dikkatsiz veya aptal mı, bizde bulunmaz efendim. Zindanın genişliğini ve heriflerin enayiliğini kullanarak, tekniğimi kusursuz bir şekilde gizlemeyi başarmış ve planımı uygulamıştım. Koan no Jutsu... Artık tek yapmam gereken, herifleri biraz daha oyalamaktı. Sevişmek kadar uzun süre değil tabii, bize önsevişme de yetmez miydi sanki!
Henüz değil, henüz değil... Elimin altındaki demirin, her saniye daha da ısındığını hissedebiliyordum. Sıradan bir insanoğlunun zihninin kaldıramayacağı bir sıcaklık, göğüs kafesimin içinden, zindandaki parmaklıklara akıyordu. Sabit ama güçlü. Güçlü ama yetersiz. Yetersiz... Kısa bir süre için, tabii! Umigawa'daki tüm demirler beni durdurmaya kalksaydı, becerebilecekler miydi sanki! Yapılması gerekeni yapmalı, arkadaşlarımı kurtarmalıydım. Hem... Siktir et şimdi arkadaşları! Kagami ile görüşülmesi gereken bir hesabım vardı. Bir avuç hıyarın bunu mahvetmesindense, Umigawa'yı bizzat ben yakardım. Peh...
Düşünce seansım, Bachuru ve piyonun gelmesi ile son bulmuştu. Aslında bakarsanız... Bu adama piyon demek, artık, yanlış bir tabir olurdu. O da bir haindi, öyle olmalıydı. Bachuru'nun yanı başında bir hain... Kurata Risa yada bir başkası. Önemli olan, benim bunu biliyor ve Bachuru'nun hiçbir fikrinin olmamasıydı. Hainlerin gözleriyle kuşatılmış, demirler de onlardan yana olmuş bir savaşta, nasıl dostuma haber ulaştıracaktım? Yada şöyle sorayım... Ona haber vermeli miydim? Bu bana pek çok şeye mâl olabilirdi. İki gözü de, iki kulağı da sağır olmayan adam, benim neler yaptığımı anlamayacak mıydı? Salaklardı salak olmasına, ama bunun da bir sınırı olmalıydı. Ama... Bachuru, tehlikenin nereden geldiğini bilemezse, kendini nasıl savunurdu ki? Lanet olsun. Tüm tanrılar, tanrıçalar ve diğer şeyler adına...
Bir başka yol ayrımı. Arkadaşının kaderini ellerindeyken, başka ne ister ki insan?
Ve tüm bunlara rağmen... Hala beni umursamaz bir insan olarak görüyorlardı! Heh. Yeteneğimden bir şeyler kaybetseydim, daha çok üzülürdüm zaten. Piyonun bana yönelttiği retorik soruya, yüzümdeki herhangi bir kası oynatmadan, sadece omuz silkerek cevap verdim. Gerçekten bu soruya cevap vermek isteseydim bile, verebileceğimden şüpheliydim. Her şey kafamın içindeydi... Belki kendimi kandırıyordum ve sadece bir çay kaşığı kadar derinliğe sahiptim. O zaman daha kolay olurdu tabii. Sadece gözlerimi kapatır ve mutlu olurdum, her gün ve her gece. Tereddüt etmeden veya duraksamadan. Cenneti, başucuma getirirdim ve bunu yaptığımdan haberim bile olmazdı. Acınası!
Tam o an, bunu istemenin ne kadar aciz bir şey olduğunu idrak ederken, karar verdim. Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Pekala, nasıl yapmam gerektiğini de... Uygulamaya geçmek mi? O konuda hiçbir zaman sıkıntı çekmedim ki! Peki ya sonuçları... Sadece benim elimdeydi. Bu işi tanrılara veya tanrıçalara, krallara ve prenseslere, bakirlere ve azizlere yüklemek adil olmazdı.
Piyon gidiyordu, Bachuru ise burada ne haltlar döndüğünü anlamaya çalışır gibiydi. Bakmadım. Saniyenin onda biri kadar sürede bile olsa, Bachuru'ya bakmayaya özen gösterdim. Onun yerine, yeni arkadaşlarıma(?) çevirdim suratını. Hani, edi ile büdüye... Sinirli ve dikkatli olan ikiliye. Hani var ya... Bizim bitirim ikiliye! Suratımdaki tebessümü bozmadım ve sessiz kaldım. Sanki, bir antlaşma yapıyormuşum gibi... Sessizliğime karşılık onların sessizliği... Sakinliğime karşılık, onların sakinliği... Planım işe yaramayabilirdi. Her zaman olurdu... Bu yüzden, ikiliyi mümkün olduğunca göz hapsinde tutacak ve kontrollü bir şekilde, benimle birlikte sessiz kalmalarını umacaktım. Çok fazla dik dik bakmayacak, çok da karakterimin dışına çıkmayacaktım. Sadece çenemi kapalı tutacak ve boyun eğecektim. Dostumun gözlerini esirgeyecektim kendiminkilerden... Hoşlarına gidecekti, elbet. Bende buna güveniyordum ya! Özümde bir yerlerde, anlattıklarından etkilendiğimi düşünmelerini istiyordum. Kagami dememiş miydi, hainlere sempati duyuyorum diye! Kendi canımı kurtarmak için, sessiz kalacaktım. Gerekirse Bachuru'yu, Ishio'yu ve tüm Umigawa'yı yakacaktım. Ben buydum. Bu olmalıydım. Dünyayı satan adam. Sadece bir kuruş için...
Bırakacaktım. Bachuru'da vazgeçsin. Ümidini kessin ve piyonun, belki de az sonra canını alacak olan adamın peşinden gitsin. İlerlesin, fakat zindandan ayrılmasın. İşte tam olarak o anı kollayacaktım. Beni duyabileceği, fakat dönüp bakamayacağı ana kadar. Bizim hainlerin, gerçekten bir numara çevirmeyeceğime inandığı ana kadar...
Eğer şuana kadar her şey yolunda giderse..."Benim yemeğime dikkat et! Eğer fazla pişmişse, getirmezsen de olur." diye arkalarından seslenecektim. Mümkün olduğunca sıradan ve sade bir şekilde olacaktı bu. Halihazırda göz hapsinde tuttuğum adamların davranışlarına hazırlıklı olmaya çalışacaktım. Eğer nefretlerini kusmaya ve shinobi kabiliyetlerimizi sergileyeceğimiz bir kabare düzenlemek isterlerse... Hayhay! Fakat mümkün olduğunca, boyun eğdiğimi ve Bachuru'yu buradan uzak tutmak için bunu yaptığımı düşünmelerini istiyordum. Bu düşüncemi desteklemek için ise, birkaç saniye daha bekleyecek -Bachuru'nun ortamdan ayrılmasına izin verecek- ve sadece ikilinin duyabileceği bir şekilde fısıldayacaktım;
"Bize biraz zaman kazandım. Bence... Buradaki herkesin kârlı çıkabileceği bir antlaşma yapabiliriz."ve tam o anda, suratımdaki tebessüm yerini; pişkin bir sırıtışa bırakacaktı. Kaypak. Bu noktadan sonra... Geri dönülmesi imkansız noktada olacaktım. Bachuru ise yalnız kalacaktı. Sadece ona verdiğim ipucu ile yolunu aydınlatmalıydı. Dediğim gibi... Beni boşvermeli ve dikkat etmeliydi. Yemeğime ve onu getirenlere... Onu buradan uzak tutmaya çalıştığımı anlamalıydı. Eğer bunu yapabilirse, bunu neden yaptığımı sorgularsa, bir şansı olacaktı. Hem zaten...
Ben yemeklerimi hep fazla pişmiş yemez miyim, sevgili dostum Bachuru?!
Motivasyon Doğaüstü: Fantastik canavarlar, doğaüstü varlıklar, imkansız olaylar, tuhaf söylentiler, masalsı güçler... Ve daha niceleri! Kageri, her türlü fantastik-mitolojik olaya/ögeye saplantı boyutunda bir tutku duymaktadır. Bu, Kageri'nin içinde -muhtemelen- asla sönmeyecek bir alev gibidir. Kendisi tek bir fantastik olayı görmeyi, elde etmeyi yeterli bulmaz. O, nefes aldığı süre boyunca bulunabilecek yeni bir doğaüstü olayın olduğunu ve olabileceğine inanır. Uzun lafın kısası... Doğaüstü olaylar, Kageri'yi yataktan kaldıran ve güne hazırlayan yegane motivasyonudur. Uzun ve yorucu yolculuğuna, çıkış nedeni ve hedefidir.
Komplikasyon Takıntı: Mucizeler, efsanevi güçler, olmaması gereken yaratıklar, kutsal varlıklar, mitolojik kahramanlar... Kageri'yi harekete geçiren tüm bu ögeler, aynı zamanda, onun en büyük lanetidir de! Doğaüstü olaylara, hikayelere duyduğu aşk; bir noktadan sonra, onun için bir saplantıdır. Gerçek hayatın üzerindeki herhangi bir olgu, Kageri'nin takıntısını beslemek için yeterlidir. O an ne yapıyor olursa olsun, saplantısının peşinden koşacak ve duyduğu şeylerin kaynağını araştıracaktır.
Elini Kagami'den çekip tekrar masaya dayarken sakin görünümünü bozmadı. Kafasında ise kendisine saldırma potansiyeli taşıyan onlarca adamı nasıl defedebileceğini düşünüyor, bunu yapıp yapamayacağını sorguluyordu. Herkes o kadar irrite edici duruyordu ki, Ishio bu olayın garsonlarla sınırlı olmadığının farkındaydı. Tüm restoran... Kırmızı gözlü çocuk yahut adam.Onun da işin içinde olduğundan emindi. Ve bunlara karşı yanında sadece Kagami vardı. Kendisini nasıl sakinleştirecekti Ishio ? Bu kadar insanın karşısında korku yahut sinirden arınmış bir şekilde nasıl duracaktı ? Arkadaşlarının da tehlikede olduğu hissini nasıl silip atacaktı ? Kendisini sakinleştirecek bir Ishio'ya ihtiyaç duyuyordu.
Bir anda çıkıp gidemezlerdi, Kagami bu konuda haklıydı. Derin bir nefes alarak garson gelirken kendilerine kalan son saniyeleri harcadı. Hesap ödenmişti, bu herşeyin habercisiydi. Kagami büyük bir ustalıkla savuşturuyordu durumu. Ishio'nun tahmin edemeyeceği bir ustalıkla hemde. O kadın bile bu kadar kontorllü olmak zorunda hissediyorsa kendini, durum gerçekten ciddiydi. Shiro'ya baktı göz ucuyla. İfadesiz suratı o anda tekrar sinir bir gülümsemeyle kaplanmıştı. Yaptıklarının farkındaydı. Ishio ve Kagami'nin buradan çıkmak istediğini biliyordu. Buna rağmen gösterdiği rahatlık, Ishio'nun ilk hissettiğini doğruluyordu. Restorandan çıkamayacaklardı. Bunu bilerek takıldı Kagami'nin peşine. Her göz göze gelişinde suratını dağıtma hissiyle dolup taştığı kızıl gözlüye teşekkür etmeye.. Ishio, Kagami'nin insiyatiyi eline alışına şükrediyordu. Konuşamayacak kadar gergindi.
Bir daha olmasın.
Shiro'nun gülümsemesine benzer bir tane oturdu Ishio'nun suratına. Kagami'nin adamı net bir şekilde reddetmesi yahut kapıya doğru ilerleyişlerinin hala kesilmemiş olması. Bunun sebebini kavrayamıyordu. Adımlarına devam etti. Kapıya tahmin ettiklerinden daha fazla yaklaşmışlardı. Belki de ani bir şekilde sıçrasalar, kapıyı yıkıp beklenmedik bir şekilde buradan tüyebilirlerdi. Korkusuna yenik düşse bunu yapardı muhtemelen. Kagami'ye ayak uydurdu, onun sakinliğinden pay aldı. Shiro'nun ayağa kalkmış olduğunu gördü,o sakinliğe iyice sarıldı.
Hayır, bir saniyesini de alamazsın.
En azından güzellikle. Basit sinek vızıltısı başladı, ardından tek bir saniye içinde, herşeyin başlangıcını ilan eden tok ses yayıldı. Kapıya saplanan shurikene baktı. Shiro bu shurikeni Ishio'nun kafasına nişanlayabilirdi, kulağını koparabilirdi. Öyle de yapmalıydı. Kagami ile eş zamanlı olarak arkasını döndü. Yanılmamıştı Ishio. En masum suratlı müşteri bile elinde kesici bir aletle ikiliye yöneliyordu. Tehditkar ancak yavaş adımlar. Etraflarını sarmaya çalıştıkları çok barizdi ve bu konuda bir engelle karşılaşmayacaklardı.
Kageri zindanda. Onu tıktığı için hala pişman değildi. Bachuru ise karargahta. Onu çağırmadığı için de pişman değildi.
Devriyedeki shinobiler ? Karşısındaki güruha baktı. Umutlarını devriyedekilere bağlayamazdı, çoktan satın alınmış olmaları bile muhtemeldi.
Kagami ve Ishio yalnız kalmıştı. Kapının ardında da birileri varsa, durum daha da kötüleşiyordu. Kagami'nin Ishio'ya gösterdiği vahşilik bu durumda ikisini de kurtarmaya yetmeyecekti. Ishio gereğinden fazla zekice davranmak zorundaydı. Silahını değiştirecekti. Bu kez cümlelerle kurtulamayacağını biliyordu. " Konuşturun. " Kagami'nin o gizli konuşmasını taklit etmeye çalıştı. Shiro bunu duysa, okusa bile birşey değişmeyecekti zaten. Başka birşey söylemeyecekti Ishio. Sağ tarafının kör noktası olduğunu belirtmek isterdi. Ancak bunu söylemek pekte mantıklı gözükmüyordu. Kagami zaten sağındaydı, ona güvenmek zorundaydı.
Gözü onları sarmalamaya çalışan shinobilere kilitliyken kulaklarını kapıya yoğunlaştırdı. Kapının ardında birilerinin olduğundan Ishio'da emindi. Hem buradakileri, hemde dışarıdakileri haklayıp gitmek gerçekçi gözükmüyordu. Shiro konuşacaktı, onun amacını öğreneceklerdi. Sonrası ise Ishio'nun Kagami'ye ayak uyduracağı kısımlardı. Yine de shinobileri süzerken mekanı inceledi elinden geldiğince. Buradan çıkışlarına yardımcı olacak kapıların, pencerelerin konumunu hafızasına kazıyacaktı.
Motivasyon Altın Çocuk: Altın jenerasyonun Altın Çocuğu ! Biraz iddialı geliyor kulağa fakat kişiliğini oluşturan noktaları düşününce ister istemez bu sonuca varılıyor. Babasının ihanetle bıraktığı lekeyi temizlemek, annesine olan borcunu ödemek, çekirdek ailesini reddeden sülalesine yaptığı hatayı kanıtlamak, Nikkougakure'ye duyduğu bağlılık.. Tüm bunlar Ishio'yu her zaman en iyi olmak konusunda iteleyen şeyler.
Baba: Ishio'nun babası Kyogi Riku şüphesiz ki hoş karşılanan biri değil. Savaşta Daimyo'nun tarafını seçmesiyle başlayabiliriz. Savaştan sağ çıkıp seneler sonra Ishio'nun annesi Kai Tsumu'ya tecavüz etmesi, Tsumu'nun kocasını ve bebeğini öldürmesi onu bir suçlu konumuna getiriyor. Ishio'nun önceliği bu konu olmasa bile biyolojik babasını adalete teslim etmek yahut adaleti ona götürme konusunda istekli. Ishio, Riku'nun işlediği cinayetler sonrasında hayatını bir kaçak olarak sürdürdüğünü biliyor. Süregelen eğitimleri ve köy çalışmaları nedeniyle henüz bu konuda araştırma yapabilmiş değil.
Komplikasyon Tek Göz: Ishio babasından geldiğini düşündüğü yeşil renkte olan gözünü bir göz bandıyla kapamakta. Ve bu konudaki takıntısı, bu bandı vücuduna dikişletecek seviyede. Sağ gözü tamamen kullanım dışı diyebiliriz. Şayet dikişleri duruma göre sökme gibi bir seçeneği bulunmamakta. Ancak eli yatkın biri tarafından, uygun ve steril bir ortamda çıkarılabilir göz bandı. Ishio bunu yapmaktansa ölmeyi tercih edeceği için pekte olası bir durum değil. Göz bandı yaklaşık 4 senedir dikişli ve hiç çıkarılmamış durumda.
Kadınlar: Tüm hayatı annesi, onunla konuşmayan ablası ve bir sınıf dolusu kadın arasında geçmiş Ishio'nun karşı cinsine duyduğu bir hassasiyet bulunmakta. Biyolojik babasının annesine yaptıklarını öğrenmesi bu konudaki en büyük dayanak denebilir. Ishio kadınlara karşı fazlasıyla yumuşaktır. Gündelik hayatında kadınları absürd durumlar dışında kıramaz, sinirini yansıtamaz, nazikliğini bırakamaz vesaire. En kanlı savaş anlarında ise Ishio dişi rakiplerine karşı daha yumuşak olacaktır. Fazla yumuşak.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından, ayaklarının çıkardığı tüm sesi keser. Böylece, kullanıcının ayak sesleri yokolmuş olur. Bu, gizlice bir yerlere sızmada kullanıcıya yardım eder ve rakiplerine farkedilmeden yaklaşabilmelerini sağlar. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı aniden parmaklarının ucundan ufak elektrik patlamaları oluşturabilir. Bu patlamalar aşırı derecede parlaktır, yakın mesafeden kişilerin aklını karıştırabilir ve gözlerini korumaya zorlayabilir. Teknik aşırı hızlıdır ve el mühürlerine gereksinim duymaz. Bu patlamalar rakiplerle temasa geçerse hafifçe çarpar ancak hasar vermez.
Akrobatik ve hareketli bir stil olan Shinhouki'nin asıl amacı en az eforla en çok hasarı vermektir. Stilin hamleleri diğerlerine göre sadece uzvu savurmakla bitmez, ardından gelen momentumu da kullanmayı amaçlar. Yani, diğer stiller nasıl yumruk atılacağını öğretirken Shinshouki bu atılan yumruk ile kullanılan momentumu daha iyi nasıl kanalize edilebilineceği üzerine odaklanır. Bu yüzden, hamleler genelde çemberseldir ve her biri bir diğer hamlenin önünü açar. Zıplamalar, takla atmalar ve çelme taklamalar stile destek olur. Kullanıcının gövdesini merkez olarak belirleyip çembersel bir şekil izleyen hamlelerde kullanıcı harcanan momentumun büyük bir kısmını bir sonraki darbesine aktarır ve böylece uzun dövüşlerde yorulma riskini minimuma indirir. Stilde ilerleyen kullanıcılar akrobatik ve hareketli hamlelerin avantajını ortaya çıkarır. Stilde gittikçe ustalaşan kullanıcıların hamleleri öngörülemeyen bir düzeye ulaşır.
Genjutsu Ryuhoubo Disiplini, D Rank Kuroshiki, D Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder ve bir hedef seçer. Eğer bu hedef, kullanıcıya 15 metre veya daha yakındaysa, tekniğin etkisi altına girer. Tekniğin etkisi altında kalan hedeflerin herhangi bir duyusunu kullanıcı isteği doğrultusunda bozabilir. Gözler bulanık görmeye başlar, eller uyuşur, tad alınamaz, duyma mesafesi kısalır veya koku alamaz hale gelir. Duyurlar tamamen kapatılmaz, sadece bozulur. Yani hedef tamamen kör edilemez/sağır yapılamaz. Bu etkilerden aynı anda sadece 1 tanesi aktif edilebilir, ancak teknik bozulmadan bu etkiler arasında geçiş yapmak mümkündür. Maksimum 1 hedef bu tekniğin altında olabilir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder. Kullanıcının yumruklarına veya silah darbelerine maruz kalan kişiler tekniğin etkisi altına girerler. Tekniğin altında kalan kişiler, aldıkları her bir başarılı saldırının vücutlarında çatlaklar oluşturduğunu görür. Bu çatlaklar hedefe, vücudunun sanki çok kırılgan bir katı maddeden oluşmuş gibi bir his verir. Her bir saldırının ardından hedefin vücudunun bazı yerleri parçalanıp dökülmeye meyilli hale gelir. Hedef kırılıp dökülen uzuvlarını kullanamaz hale gelir. Eğer hedefin başı veya vücudunun tamamı parçalanırsa bayılma tehlikesi geçirir. İradesi yüzünden zihnini korumayı başarabilenler için teknik o an bozulur. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından iki elini önünde birbirine çarptırır. Bu el çarpma sırasında, kullanıcının vücudunun herhangi bir yerini görenler, tekniğin etkisi altında kalır. Tekniğin etkisi altında kalanlar, kullanıcının vücudunun aşırı güçlü bir ışık kaynağına dönüştüğünü görür. Bu ışık ile beraber hedefler geçici bir yarı körlük altında kalır. Bir süre boyunca görme yetileri hatırı sayılır bir şekilde bozulur. Teknik uygulanırken, eğer bir kişi aşırı yakındaysa, o kişi geçici bir süreliğine tamamen kör olabilir. Tekniğin efektif süresi 2 ilâ 10 dakika arasında, kullanıcının disiplin ve seviyesine göre değişir.
Kullanıcı, normal bir el mührü dizisi uygular. Ardından, o anda kullanıcının 25 metre yakınında olan herkes tekniğin etkisine kapılır, kullanıcının görülür olmasına gerek yoktur. Tekniğin etkisi altında kalan kişiler, yerden katrandan oluşan, simsiyah, kabaca kullanıcının silüetine benzeyen varlıklar çıktığını görür. Bu illüzyonlar tekniğin etkisi altında kalan her bir kişi için 3 tanedir ve her bir 3 tanesi 1 kişiye saldırır. Bu varlıklar, saldırıları basit kunaiye benzer objeler ile yaparlar. İllüzyonların verdiği hasarlar minimal ve zihinseldir, rakiplerin aklını karıştırmak için kullanılır. İllüzyonlar hasar aldıklarında katrana dönüşüp yere yığılırlar ancak tekrar bir tanesi başka bir yerden yükselip hedefe saldırmaya devam eder, böylece sonsuz bir güruhmuş hissi yaratılır. Tekniğin efektif süresi 5 ilâ 10 dakika arasında, kullanıcının seviyesi ve disiplinlerine göre değişir.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından, onu o anda görebilen herkesi tekniğin etkisi altına alır. Tekniğin etkisi altında olan kişiler, kullanıcının havada 5 tane 1 metre boyunda metalden kazıklar oluşturduğunu görür. Kullanıcı bu kazıkları tekniğin etkisi altında olan herhangi birisine yollayabilir. Mükemmel bir isabet oranına sahip olan bu kazıklar, hedeflerini ıskalasa bile yeni bir tanesi oluşup tekrar hedefine saldırır. Kullanıcı kazıkları el hareketleri ile havada kontrol eder, eğer bu hareketleri yapmaz ise teknik bozulur. Hedeflere isabet eden kazıklar şiddetli bir zihinsel acı yaratır. Hedefe saplandıktan 5 saniye sonra açtıkları yara ile beraber yokolurlar. Her bir kazık, bir öncekinin oluşturduğu zihinsel acıyı daha ileriye taşır ve hedefi aşırı derece yorar. Yeterince yorulan hedef bayılma tehlikesi geçirir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı Hebi mührünü yapar ve tekniği aktifleştirir. Tekniğin aktivasyonunun ardından, kullanıcı ile sosyal etkileşime giren herkes tekniğin etkisine kapılır. Teknik, etkisi altındaki kişilerin zihnine gizlice saldırır ve yüzey düşünceleri etkiler. Hedeflerin o an için kullanıcı hakkındaki düşüncelerini olumlu yöne çeker ve kötü düşünceleri engeller. Kullanıcının söyledikleri, çevresindekiler için inandırıcı hale gelir. Kullanıcı, hedeflere karşı bariz bir negatif tutum sergilemediği sürece hedefler kullanıcının sözlerini daha çok önemsemeye başlar. Teknik bozulmadığı sürece aktif kalır ve chakra yer.
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Kötü Kalite Katana Kagami'nin Alınbandı
Adamın bahanesine haklı olduğunu belirten bir kafa hareketiyle ayaklanarak karşılık verdi. Zaten yukarıda kalmayı diretmek aptallık olurdu, Bachuru'nun da Akihito'ya böyle bir koz vermeye niyeti yoktu. Hem diğer ikisini sadece dayak yerlerken görmüştü, neler yapabileceğini bilmiyordu ve bu konuda Kageri'nin iyi olduğuna emin olmak için Akihito'nun önerisinden daha sık kontrol etmeyi bile düşündü. Yine de yüzündeki tatlı ifadeyi bozmasına izin vermedi düşüncelerin, göz bebekleri hareket etmeyen göz çukurlarının içinde gezinip etrafı gözlerken aşağı doğru yola koyuldu adamın ardından.
Şüphelendiğin insanların ensesine bakmak, gerçekten de rahatlatıyordu; bu rahatlık anlatacağı şeylerin bir hayli dağılmasına yol açsa da yeteri kadar ses çıkarmak Kageri'nin uyanması için yapabileceği en şüphe çekmeyecek yoldu. Akihito'ya saygı duymuyordu, emir kulu olduğunu söylediyse de yaptıklarını yapmasının sebebi Bachuru için sadece Kagami'ye olan korkusundan dolayıydı. Eğer dürüst ve aklı yerinde bir adam olsaydı, adamların Kageri'ye söyleyeceği şeyleri dinlemeyi tercih ederdi; Kagami'ye ispiyonlamak için koşuşturmak yerine. Tabi niyeti gençlerle Kagami'nin arasını bozmak olmadığı sürece, eğer amacı buysa iyi bir denemeydi.
Adamın, Bachuru'nun hikayesinden sonra dönüp söylediği şeyler; her yönüyle ilgi çekiciydi. Demek, Kagami bizim hakkımızda daha öncesinde brifing vermiş. Yola çıktığımız anda haberimizi almış olmalı. Muhabbetinin ilgi çekmeyişi, her ne kadar ilgi çekmesi için ortaya attığı bir muhabbet olmasa da Bachuru'ya koymuştu. Böyle durumlarda daha ilgi çekici muhabbetler yapabilmeyi isterdi, daha dikkatli biri hedefinin aşağıdaki Kageri'ye haber yollamak olduğunu hissedip ortalığı ateşe verebilirdi; örümceğin Akihito'ya karşı yapması gereken tek şey bu koymuşluğu yüzüne vurmaktı, bunu da adam yoluna devam edene kadar yüzünü asarak yapacaktı bozulmuş bir tavırla.
Aşağısı Bachuru'nun beklediği gibi şen şakraktı. Kageri ve adamlar ağızlarını kapatmışlardı, ancak arkadaşının parmaklıklara yakın duruşu ve zindanda olduğundan bihaber surat ifadesi diğer ikisinin içlerini dökmeye başladığını gösteriyordu. En azından onlar gelene kadar başlamaya hazır olduklarını... Kageri'nin ifadesi, ardından Akihito'nun yaptığı yorumu getirdi. Akihito'nun sözleri zaman geçtikçe daha oturaklı ve daha yorum yapmaya hazır bir hal alıyordu ve Bachuru, kendi sessizliğinde bundan rahatsız olmaktan alıkoyamıyordu örümcek hislerini.
Adamdaki kendine güven, öfkeli vücudunu harekete geçiriyor ve Kagami'nin fedaisini düşünmekten, onun psikolojik veya fiziksel saldırılarına karşı hazırlanmaktan etrafı gözlemesine izin vermiyordu. Akihito, Kagami'nin burada oynayacağı oyunun oyuncusu olmak için kalmıştı ve Bachuru adamın her kendine güvenen hamlesinde ve zekice bahanesinde kendini biraz daha ağırına hazırlamak zorunda hissediyordu kendini. Yorulmuştu, dostu parmaklıkların arkasındaydı ve güvenmediği bir adamla onu denetlemeye gelmişlerdi.
Sessiz kaldı. Kageri konuşurken sessizce yüzüne baktı ve kalan iki adamı da inceledikten sonra arkasını döndü Akihito'nun peşinden gitmeye hazır bir şekilde. Akihito'nun zindandakilerle konuşmasının hiç bir gerekli sebebi yoktu kendini gardiyan görmenin ona tattırdığı keyiften başka, bu temelsiz güç bile onun gibiler için baştan çıkarıcıydı ve Bachuru bunun üzerine bir şeyler söylemeye niyetli değildi. Öfkeliydi ve bu öfkeyi zamanı geldiğinde tek ve hızlı bir hareketle çıkarmak istiyordu, doğru kişinin üzerine. Henüz bunu yaptığında hedefinin kim olacağı belli değildi, Ishio ve Kageri; onlar gösterecekti örümceğe avını. Bachuru'nun eksik dört çift gözü onlardaydı, Ishio bok var gibi sadece birini kullanıyordu... Yine de, genç örümceğin şimdi yüzünün önündeki iki göz ona veya Kageri'ye gelecek saldırlara odaklanmıştı.
Akihito'nun bu sefer de belini izlerken, Kageri'nin ona yönlendirdiği sözüne gülümsemekten başka bir şey yapamamıştı. Söylediklerini Akihito'dan saklamayacak şekilde mırıldandı neşeli bir tavırla; "Pezevenge bak, yemek beğenmiyor." O sırada, Kageri'nin sözleri şekillenecek ve genç örümceğin testislerini sıkacaktı harflerden oluşmuş kaba ellerle. Önce daha yolun başında, heyecanla ilerlerken ve ne yapacaklarını konuşurken birbirleriyle kuracakları gizli iletişimi betimleyişini hatırladı; Ishio'nun bandının arkasındaki mavi gözü sikmek örneği uzun saçlı arkadaşının alnındaki damarları belli etmiş olsa da fikir diğer ikisinin de hoşuna gitmişti. Sonra Kageri pezevenginin, etlerin az piştiğini iddia edip mangal ızgarasına Katon tekniği uyguladığı zamanı hatırladı. Bir şeyler yanlıştı.
Bachuru tam bu anda, her ihtimal için spesifik bir kodlamaları olması için bir çok şeyinden vazgeçerdi. Adımını merdivenin bir sonraki basamağındansa, diğer ayağının olduğu basamağa attı ve geri dönmeyi geçirdi aklından. Sonra Kageri'nin, zindanda tehlikeli bir durum olsa bunu Kagami'nin piyonunun yanında söylemeye çekinmeyeceğini hatırladı; Kagami onu bile şifreli söyleyecek kadar aptal değildi. Bir şeyler yanlıştı ve Kagami, Bachuru'nun bunu bildiğine emin olmak istemişti. Bachuru'nun da anladığı tek şey bu olmuştu; Kagami hain, dikkatli ol. Akihito'nun peşinden yukarı çıkmaya devam ederken, eğer Ishio ve Kagami yarım saate orada olmazsa ne yapacağını düşünmeye başladı. Kagami yalnız gelirse, ölürlerdi. Aksi bir durumda Ishio Kagami'nin elinde demekti ve Bachuru meydanı boş bırakırsa Kageri'yi de Kagami'nin adamına teslim etmek zorunda kalacaktı. Ishio'yu, Kageri'yle beraber aramak zorunda kalacaktı; bunun için önce Kageri'yi oradan çıkarması gerekiyordu. Bir dahaki kontrolde.
Yukarı çıktığında, adamla kapı arasında bir yere sırtını dayayacak ve adamdan gözünü ayırmamaya özen gösterecekti. Aynı odada iki kişi olmaları, bu davranışın şüphe çekmesini engelleyecekti şüphesiz. Yüzünde tatlı, hafif bir gülümsemeyle adamın öncesinde yarım bıraktığı konuşmasından geri saracaktı; "Yumasaki, çok uzun zaman önce ormanın içinden uzanan bir dağın eteğindeki madenin yanına yerleşmiş; çoğunlukla avcılıkla ve bu madenden artık her ne çıkardılarsa onunla geçinmişler. Hiç bir zaman kalabalık bir aile olmadıklarından da, ismimiz pek duyulmamış. Ben de son Yumasaki'yim... Bildiğim kadarıyla. Peki Ike, Akihito-san? Köklü ailelerden mi? Yoksa tek üyesi, benim gibi, sen misin?". Yüzündeki gülümseme ve merak, yapmacıktı Bachuru'nun. Arkadaşım sana dikkat etmemi söylüyor Akihito-san, düşmanım sen olabilirsin. Ama benim sanırım en belirgin özelliğim, haşarı olmamam; benim düşmanım bana veya arkadaşlarıma saldıran kişi olacak. diye eklemek istese de, sadece içinden geçirdi. Ayaklarından birinin tabanını yaslandığı duvara dayayacaktı hayat kadını gibi, duvardan alınan güçle yaptığı bir atlayış iyi bir saldırının başlangıcı olurdu.
Değişim. Açıkçası ana motivasyonu böyle bir şey yapmak istedim, on yedi yaşında bir "katil" olsa da bir çocuktur sonuçta Bachuru. Değişime, ileriye, kendinin veya yeteri kadar ilginçse başkalarının hayallerine bir bağlılık hisseder ve bu bağlılık bu hayallerinin gerçekleşmesine çalışmasına sebep olur. Kötü biri değildir, ancak yeteri kadar ilginçse sonuçlar bunun için kötü şeyler yapmaktan çekinmez. Zaten bir shinobi olma sebebi de köyün insanlarının Altın Çağ hayalleridir.
Yumasaki Klanı.Bachuru, klanıyla ilgili hikayelerle büyümüş ve bu hikayelerin gerçekliğine dair hiç bir kanıt görmese de hayal kurmayı ve bu hayalleri takip etmeyi bırakmamıştır. Büyük annesinin onu engellemeye çalışmasına, eski evlerinin yerini bir chuunin olmasına rağmen söylememesi onu büyük ölçüde engellemiş; şevkini kırmış olsa da Yumasaki'yi köye ve daha önemlisi büyük annesi dışında hiç bir şeye sahip olmayan kendisine geri kazandırmak hayattaki en büyük amaçlarından biri olmuştur.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından elinde chakra biriktirmeye başlar ve aşırı yakın bir mesafeden bunu kullanıcısına fırlatır. Elektrik akımı hızlıca kullanıcıdan hedefe atlar ve çarptığı uzvu anında kilitler ve kasar. Bu, hedefe hasar vermese de hareket kabiliyetini kısıtlar. Teknik maksimum 2 metre uzaklıkta efektiftir.
Kullanıcı Tora mührünü yapar ve kendi vücuduna elektrik verir. Bu teknik, kullanıcının uyuşan zihnini tekrar çalıştırmasına ve dikkatini toplamasına yardımcı olur, ancak kullanıcıya hasar verir. Teknik bazı düşük seviye Genjutsu tekniklerini kırabilir.
Kullanıcı elinde bulunan misinaya chakra yükleyerek, onu istediği gibi hareket ettirme yetisi kazanır. Aniden onunla rakipleri yakalayabilir ve bağlayabilir veya daha kompleks hamleler uygulayabilir. Misina sadece 10 saniyeliğine kontrol edilebilir ve kullanıcıdan 10 metre uzaklaşabilir.
Kullanıcı bir elinin işaret ve orta parmağını dışarı açar ve vücudundaki chakraya odaklanır. Ardından, kullanıcı aşırı hızla hareket etme kabiliyetini kazanır. Genelde kullanıcıya bakan kişiler onun birden yokolduğunu görür, ancak teknik sadece aşırı hızdan oluşmaktadır. Kullanıcı çevresel etmenleri kullanarak hareketini gizler ve birden yerinde varolduğu izlenimini verir. Kullanıcı teknik ile chakrası yettiği sürece istediği mesafeyi katetebilir, ancak teknik süresince başka teknikleri kullanamaz ve saldırı yapamaz, bütün odağı tekniği açık tutmak üzerine olmalıdır. Teknik havada hareket etmek için kullanılamaz. Teknik kullanılarak rakibe hızlıca yaklaşılabilir ve uzaklaşılabilir, ancak avantajlı bir pozisyona geçmek aşırı derecede zordur, zira bir çok kişi Shunshin ile yapılan hareketi görebilir ve farkedebilir.
Taijutsu Shinshouki, C Rank Bunshoku, C Rank Beceri Listesi - Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Ishio; Kagami’ye söylediğin cümlelerin ardından, Kagami omuzlarını silkerek karşılık veriyor sana. İçerideki adamlar etrafınızı tamamen sararken, gözlerin kaçabileceğiniz çıkış noktaları arıyor. Her ne kadar bulunduğunuz yerde camlar olsa da, bu camlara ulaşabilmek için, çevrelendiğiniz yarım çemberi yarmanız gerekiyor. Dolayısıyla bu noktada en temiz kaçış güzergahınız hemen arkanızdaki kapı oluyor. Ancak Kagami ve senin de düşüncelerin, kapının arkasında da insanlar olduğu yönünde oluyor. Tam bu düşünceler kafandan geçerken, Shiro konuşmaya başlıyor. Yumuşak ve donuk bir ses tonuyla cümlelerine başlayan Shiro “Sizinle tanışmamızın bu şekilde gerçekleşmesini istemezdim. Kader diyelim.” diyor. Kagami ise bu ifadelere çarpık bir gülümseme ile karşılık verirken, Shiro “Kapının arkasında da insanlar olduğunu düşünüyorsunuzdur. Yerinizde olsam ben de böyle düşünürdüm. Ancak böyle bir şey yok… Burada biz bizeyiz!” diyor. Kagami öngörünüzün doğru olmadığı yönünde duyduğu cümlelerden sonra omuzlarını ve bacaklarını gererken, Shiro “Tabi bu elinizi kolunuzu sallaya sallaya çıkabileceğiniz anlamına gelmiyor. Sana bir teklifim var!” diyor. Kagami öfkeli bir tebessüm ile Shiro’ya “Sanki kabul edecekmişim gibi!” derken dişlerini sıkarak, Shiro “Teklifim sana değil Kagami-san, Ishio-san’a…” diyor. Kagami öfkeli bakışlarını şaşkın bir şekilde sana doğrulturken, Shiro “Şu an ikizim Risa, karargahta bulunan tek kişi!” dediği anda, Kagami’nin bakışları iyice büyüyor. Shiro hafif bir tebessüm ile Kagami’ye bakarken, donuk sesinden taviz vermeden “Evet, o çok güvendiğin adam benim ikizim!” diyor. Bir an için bu adamı gözünde canlandırdığında, Shiro ile hiçbir alakası olmayan bir tip olduğunu anlıyorsun. Shiro'nun beyazlığı ve kan kırmızı gözleri düşünüldüğünde, karargahta kalan shinobinin bu özelliklerle uzaktan yakından ilgisi olmadığını, bu sebeple de bu kişinin bir teknik ile yüzünü değiştirdiğini düşünüyorsun. Diğer bir seçenek de Shiro'nun yalan söylediği yönünde... Sen bu düşüncelerle boğuşurken Shiro “Ancak esas tehlike bu değil… Karargah şu an Umigawa’daki shinobiler tarafından çevrelenmiş durumda. Yani içerideki iki dostun Ishio-san, benim ellerimde. Eğer kapıdan çıkmak isterseniz, buyurun… Siz çıkarsanız, karargahtakiler içeriye girer.” diyerek konuşmasına devam ediyor. Kagami bu anda kendini tutamıyor ve “Ne istiyorsun, söyle de canını ona göre alayım!” diyor, ancak Shiro “Sizi Kagami-san… İkimiz beraber bu kapıdan çıkıp gidebiliriz. Eğer bu gerçekleşirse, karargaha kimse dokunmayacak!” diyor. Kagami öfkeli bir şekilde sana bakarken “Tamam!” diyor. Ne var ki Shiro, donuk yüzüne takındığı ufak bir tebessümle “Dikkatsizsiniz Kagami-san… Seçimi size değil, Ishio-san’a bıraktım.” diyerek gözlerini sana dikiyor. Shiro’nun yüzündeki tebessüm yok olup yerini donuk bir ifade alırken, etrafınızdaki çemberde yer alan insanlar hevesli bir şekilde size bakıyor. Gözünle aradaki mesafeyi ölçtüğünde ise, Shiro ve diğerleri ile aranda yaklaşık 10 metre gibi bir mesafe bulunuyor.
Kageri; Bachuru ve yanındaki shinobi ayrılırken, söylediğin sözler pek de dikkat çekmiyor. Kimse söylediklerini sorgulamıyor ve Bachuru ile yanındaki shinobi, iki hain ile seni baş başa bırakırken, sen de hainlere cümlelerini söylüyorsun. Bir yandan parmaklıkları ısıtmaya devam ederken, iki hainden öfkeli olanı senin cümlelerine gülerek karşılık veriyor. Temkinli davranmayı tercih eden shinobi ifadesiz bir şekilde durmaya devam ederken, öfkeli shinobi “Götün tutuştu sanırım?” diyor gülerek ve ardından “Her şey Kuratalar’ın isteği gibi gidiyor diyorum, mankafa! Buradan 1-2 gün geçirmişim ne önemi var?” diyerek gülmeye devam ediyor. Gözlerin bu adamdan çok, temkinli duran shinobideyken, bu adamın hiçbir mimik vermediğin fark ediyorsun. Öfkeli adam ise, arkadaşının bu sessizliğinden yararlanır gibi, tüm ipleri eline alıyor ve “Neymiş teklifin? Canın için nasıl yalvaracaksın, merak ediyorum.” diyor çok eğleniyormuş gibi. Parmaklıklar ise hala ısınmakta ve avucunun içinde olan noktalar çok az gevşemeye başlamış gibi duruyor.
Bachuru; Akihito ile beraber yukarı çıkmanızın ardından, Akihito ile kapı arasında bir noktada mevkileniyorsun. Akihito, daha önce Kagami’nin oturmuş olduğu sandalyeye çökerken, adamın oldukça rahat bir tavır içinde olduğunu görebiliyorsun. Herhangi bir şeyden şüphelenmiş gibi durmayan, tıpkı bahsettiği gibi, sıradan bir shinobi görüntüsünde duruyor sadece. Ancak bu sıradanlığın sıradan olmadığına dair inancın giderek artıyor, Kagami’nin hain ve Akihito’nun da onun dalkavuğu olduğu düşüncesiyle. Her ikiniz de bulunduğunuz noktada sağlamlaşırken, konuşmaya başlayan sen oluyorsun. Akihito, suratından gözlerini ayırmadan, fakat çok da ilgilenmiş gibi durmayarak seni dinliyor sessiz bir şekilde. Akihito soruna cevaben “Ailem köklü olsaydı, eminim bunu Nikkougakure’de duyardın. Ailemin köklü olup olmadığı soruluyorsa, köklü değiliz demektir.” diyor. Hemen ardından ufak bir nefes veriyor ve “Aile konusu beni cezbeden bir konu değil, ama merak ettin söyleyeyim… Ailem sıradan, hatta sıradandan bile öte, yavan bir aile. Babam bir inşaat işçisi ve annem de elinden hiçbir iş gelmeyen bir meczup! Amcam, dayım veya diğer akrabalarımı hiç tanımadım… Varlar mı, onu bile bilmiyorum. Kardeşlerim kendilerine koca bulup gittiler…” diyor hızlı hızlı. Aile konusunda neden bu kadar isteksiz olduğu her bir cümlesi ile açığa çıkan Akihito, bir derin nefes daha alıp verdikten sonra “İstersen ikimizin de ilgisini çeken bir konu başlığı açabilir.” diyor ve sana herhangi bir konuşma fırsatı vermeden “Arkadaşın Kageri… O parmaklığı bükebilmesi için daha kaç dakikaya ihtiyacı var? Ayrıca bunu bir kaçma girişimi olarak sayabilir miyiz? ” diye soruyor, suratına bir tokat atmış gibi bir edayla…
Normal bir ailenin normal bir çocuğuydu belli ki adam. Fakir bir hayat yaşamamak için shinobi olmayı tercih etmiş ve köyden Umigawa'ya atanınca gülümsemişti büyük ihtimalle. Hayır, köklü aileler de insanların hafızalarından silinebiliyor. diye iç geçirdi Bachuru adam sözlerine ara verirken. Yumasaki de öylece yok olmamış mıydı herkesin hafızasından, buradan eğer sağ çıkmayacaksa genç örümcek; adı gibi ailenin bütün varlığı da toprağa gömülecekti. Buradan sağ çıkmalarına kimsenin karışmasına izin vermeyecekti, aklında çok önceden Kagami'nin Ishio'yu hayatta tutacağına dair bir eminlik vardı ve zaten şu an kurtarabileceği tek kişinin Kageri olduğunu biliyordu. Kageri'yi kurtarırsa, Ishio'yu kurtarma şansı doğardı. Eğer camdan atlayıp şehirde Ishio'yu ararsa, Kageri'yi kesinlikle kaybederdi.
Adamın yüzünün ifadesi ses tonuyla beraber değiştiğinde, daha ilgi çekici bir konudan bahsetme fikri Bachuru'yu hiç de memnun etmemişti hayatında ilk kez. Kendi konuşması ve adamın sözleri boyunca rahatça etrafı gözetleyen gözleri de adamın bu sözüne vücudunun verdiği ciddiyeti vermiş ve adamın yüzüne kilitlenmişti. Akihito, Bachuru'nun endişeli merakını hızla şoka dönüştürmüş ve Kageri'nin parmaklıkları bükecek bir teknik uyguladığını belirtmişti. Bunu daha önceki heyecanlılığıyla, tepkisini anında vererek yapmayıp sakince yukarı çıkmayı beklemesi ve biraz konuşması adamı daha korkunç bir hale getirmişti Bachuru önünde. Vücudunun rahatlamasını ve karşısındaki adam eğer düşmansa her seferinde biraz daha güçsüz olmasını diliyordu, ama Akihito Bachuru'nun arkadaşının kim olduğunu bilmesine rağmen kaçırdığı tekniği görmüş ve bunu sakince Bachuru'ya danışmıştı. Akihito, eğer yalan söylemiyorsa öldürmek için ihtiyacı olan bahaneyi; Kageri tarafından gümüş bir tabakla önüne koymuş, Bachuru'ya önlüğünü taktırmaya hazırlanıyordu.
Kageri, yemek muhabbeti yapmasaydı aşağı inip arkadaşını engellerdi Bachuru. Hemen şimdi. Arkadaşı yanlış bir şeylerin olduğundan bahsetmemiş olsaydı, yüzünü şu an kaplayan şok vücudunu sarmazdı. Yerindeki rahat pozisyonunu bozdu ve Kageri'ye zaman kazandırmak için ne yapabileceğini düşündü. Kageri eğer oradan çıkmak istiyorsa; bunu Ishio'nun söylediklerine karşı gelmek için yapmıyordu. Sebebi oradakilerden korkması da değildi, onları öldürmesi de. Kageri eğer oradan çıkmayı göze aldıysa Ishio'nun ve Bachuru'nun bilmediği bir şeyler biliyordu ve Bachuru oraya inip arkadaşını bildiği şeyleri anlatmaktan alıkoyamazdı. Akihito'daki bakışlarını anlık bir şekilde zindanın kapısına kaçırdı ve zindanı dinlemeye koyuldu.
Tekrar Akihito'ya döndüğünde, yüzü kararlı bir ifadeye bürünmüş ve çaresizlik alnındaki kırışıklıklara süs olmuştu. "Akihito-san..." diye söze başladı saygı duyan bir ifadeyle, arkadaşı hata yapan birinin özür dileyen bakışlarını attı adama önce. Ardından kaşlarını çattı sinirlenmiş bir tavırla, "Eğer Kageri oradan kaçmayı deniyorsa, hainlerin sözlerine kanmıştır. Ancak söylediğin gibi buranın tek bir çıkışı var.". Bu tür bir durumda yargıyı yapmak, gardiyanlara düşmezdi. "Eğer kaçmaya çalışıyorsa, sorununun aşağıdakiler olmadığına eminim. Onları, her ne savunuyorsa onu kanıtlamak için kullanacak." diye ekledi Kageri'nin aşağıdakileri öldürmediğini okumak adına elini bel çantasına götürürken. "Bu durumda, köyden ayrı bir emir almadığım sürece arkadaşımı öldüremem. Buna da ihtiyaç olacağını sanmıyorum." dedikten kısa bir süre sonra adamın yanlış bir şey anlamaması için devam etti sözlerine; "Lütfen bu kapıdan çıktığı anda, bana bırakın. Sadece izleyin, ben onu etkisiz hale getirmekte eksik kalırsam istediğinizi yapabilirsiniz ve bu konuda size kendi adaletiniz konusunda Kagami-san ve Ishio karşısında sorun çıkarmayacağım.". Bel çantasındaki eli misinayı çıkardı, ve hazır bir şekilde tutmaya başladı az önce verdiği sözü tutacağının garantisi olarak.
Adam yer ve Kageri yukarı çıkarsa, çıktığı anda Ayatsuito kullanıp adamın şüphelenmediği bir şekilde; Akihito'yu bağlamayı planlıyordu. Akihito yapılan teknikleri tanıyabiliyordu ve hemen şimdi adamı etkisiz hale getirmeye çalışması durumu da, zamansal olarak adamın kaçacağını garantiliyordu.
Duvardaki ayağını yere indirmiş olsa da, ayakları yine duvara yakındı ve; adamın ona inanmaması durumunda gelecek bir saldırıdan duvardan aldığı güçle kaçmaya çalışmayı planlıyordu. Yeteneklerini bilmediği birine karşı herhangi bir savunma yapamazdı, kaçmak en doğrusu olurdu.
Ama adamın zeki oluşu, eğer Bachuru'ya inanmaz ise gence saldırarak suçlu konumuna düşeceğini bildiğini gösteriyordu. Bu durumda adam, kendi dikine gidip zindana inmeye kalkarsa Bachuru adamın kapıya yönelen kör noktasına girdiği anda Ayatsuito'yu kullanıp adamı bağlamayı ve Kageri'ye her şeyi açıklaması için zaman vermeyi düşünüyordu. Bu hareketi, Akihito'ya zarar vermeyecek ve sadece onu etkisiz hale getirecekti; ayrıca sorgulamadan öldürmeye çalışma niyeti Bachuru'nun davranışını savunabilmesi için güzel bir bahane olurdu.
Sonuç her ne olursa olsun, Bachuru tamamıyla arkadaşının yargısına güveniyordu her normal insanın yapacağı gibi. Eğer Kageri hata yapıyorsa, cezasını arkadaşıyla paylaşacaktı; haklıysa, hakkının yenmediğine emin olacaktı. Mantıklı olanı yapıyordu; nerede olduğunu bile bilmediği Ishio'yu aramak yerine önce Kageri'yi kurtararak. Mantıklı olanı yaptığına inanıyordu, karşısındaki adam her geçen saniye biraz daha yetenekli bir shinobi halini alırken.
Değişim. Açıkçası ana motivasyonu böyle bir şey yapmak istedim, on yedi yaşında bir "katil" olsa da bir çocuktur sonuçta Bachuru. Değişime, ileriye, kendinin veya yeteri kadar ilginçse başkalarının hayallerine bir bağlılık hisseder ve bu bağlılık bu hayallerinin gerçekleşmesine çalışmasına sebep olur. Kötü biri değildir, ancak yeteri kadar ilginçse sonuçlar bunun için kötü şeyler yapmaktan çekinmez. Zaten bir shinobi olma sebebi de köyün insanlarının Altın Çağ hayalleridir.
Yumasaki Klanı.Bachuru, klanıyla ilgili hikayelerle büyümüş ve bu hikayelerin gerçekliğine dair hiç bir kanıt görmese de hayal kurmayı ve bu hayalleri takip etmeyi bırakmamıştır. Büyük annesinin onu engellemeye çalışmasına, eski evlerinin yerini bir chuunin olmasına rağmen söylememesi onu büyük ölçüde engellemiş; şevkini kırmış olsa da Yumasaki'yi köye ve daha önemlisi büyük annesi dışında hiç bir şeye sahip olmayan kendisine geri kazandırmak hayattaki en büyük amaçlarından biri olmuştur.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından elinde chakra biriktirmeye başlar ve aşırı yakın bir mesafeden bunu kullanıcısına fırlatır. Elektrik akımı hızlıca kullanıcıdan hedefe atlar ve çarptığı uzvu anında kilitler ve kasar. Bu, hedefe hasar vermese de hareket kabiliyetini kısıtlar. Teknik maksimum 2 metre uzaklıkta efektiftir.
Kullanıcı Tora mührünü yapar ve kendi vücuduna elektrik verir. Bu teknik, kullanıcının uyuşan zihnini tekrar çalıştırmasına ve dikkatini toplamasına yardımcı olur, ancak kullanıcıya hasar verir. Teknik bazı düşük seviye Genjutsu tekniklerini kırabilir.
Kullanıcı elinde bulunan misinaya chakra yükleyerek, onu istediği gibi hareket ettirme yetisi kazanır. Aniden onunla rakipleri yakalayabilir ve bağlayabilir veya daha kompleks hamleler uygulayabilir. Misina sadece 10 saniyeliğine kontrol edilebilir ve kullanıcıdan 10 metre uzaklaşabilir.
Kullanıcı bir elinin işaret ve orta parmağını dışarı açar ve vücudundaki chakraya odaklanır. Ardından, kullanıcı aşırı hızla hareket etme kabiliyetini kazanır. Genelde kullanıcıya bakan kişiler onun birden yokolduğunu görür, ancak teknik sadece aşırı hızdan oluşmaktadır. Kullanıcı çevresel etmenleri kullanarak hareketini gizler ve birden yerinde varolduğu izlenimini verir. Kullanıcı teknik ile chakrası yettiği sürece istediği mesafeyi katetebilir, ancak teknik süresince başka teknikleri kullanamaz ve saldırı yapamaz, bütün odağı tekniği açık tutmak üzerine olmalıdır. Teknik havada hareket etmek için kullanılamaz. Teknik kullanılarak rakibe hızlıca yaklaşılabilir ve uzaklaşılabilir, ancak avantajlı bir pozisyona geçmek aşırı derecede zordur, zira bir çok kişi Shunshin ile yapılan hareketi görebilir ve farkedebilir.
Taijutsu Shinshouki, C Rank Bunshoku, C Rank Beceri Listesi - Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Ishio'nun tek gözü belki de dört gözlük işlevi yerine getirirken en ufak yorgunluk belirtisi göstermiyordu. Pencereler, aralarındaki mesafe, onların etrafını saran shinobiler, Shiro, dibindeki Kagami. Engelleyemediği bir dürtü görüş açısındaki herşeyi incelemesine neden oldu. Kapı dışında çıkış olarak kullanabileceği camlar vardı, ancak bu noktalarla arasında büyük bir grup duruyordu. Buradaki herkesi öldürmek gibi uçuk bir fikre sarılmaktansa... O camları hedeflemek daha mantıklıydı. Ancak bir saldırı anında direk olarak oraya koşmayacaktı Ishio. İki kişilik düşünmesi, hareket etmesi gerektiğinin farkındaydı. Kagami'ye bu fikri belirtemeyeceğine göre önceliği ona uyum sağlamak olacaktı. Kapının ardında yatanlar konusunda ise kendi dürtülerine güvenmeye devam edecekti Ishio. Shiro'nun sözleri bir aldatmaca olabilirdi. En kötüsünü düşünecekti. O kapının ardında bir bu kadar daha adamın beklediğini varsayacaktı.
Shiro'nun kelimeleri ona yönelene dek gözlem işini sürdürdü Ishio. Duraklaması ise anlıktı. Shiro'nun muhattap olarak kendisini belleyeceğini beklemiyordu. Öfkeyle dolu bakışlara tezat bir sakinlikle karşılık verdi. Ishio bir shinobiydi. Üstüne annesi tarafından birçok konuda eğitilmişti. Bu özelliğini kullanarak duygularını başarıyla gizleyebileceğini biliyordu. Eğer kendinden şüphe duymazsa, buradan kaçıp gitme isteğini, korkusunu ve endişesini derinliklere gömebilirdi. Tüm enerjisini buna yoğunlaştırırken duydukları, tüm çabalarını yıkıp geçti. Kageri'yi ispiyonlayan kişi, Shiro'nun kardeşiydi. Shiro bunu iddia ediyordu. İki kardeş arasında, ikizler arasında, en ufak bir benzerlik olmadığını söyleyebilirdi Ishio. Belki onları yanıltan, Kagami'yi bunca zamandır uyutan bir teknik. Kagami'yi uyutan. Karşısındaki insanları küçümsemekten çok uzaktı Ishio, duyduklarından sonra bu düşünceye yaklaşmayacaktı bile.
Restoranla karargah arasındaki mesafeyi hesapladı. Kaç dakikada geldiklerini, koşarak oraya ne kadar sürede varacaklarını. En kötü ihtimalde, 40 kişiyle savaşıp onları yenmenin ne kadar süreceğini de düşündü. Aksi bir durumu kabullenmiyordu. Buradan çıkıp karargaha gidecek, dostlarının yanında olacaktı. Hala sinirli değildi Ishio, dostlarıyla tehdit edilmesine rağmen, hala en ufak bir hiddet duymuyordu. Ancak kafasında netleşen bir düşünce vardı. Kagami için, dostları için, gerekirse buradaki 40 kişiyi Shiro'nun üzerine gömecekti.
" Tamam ! "
Kagami kendisini ortaya attığında Ishio, kendisinden beklemediği bir dinginliğe kavuşmuştu. Kagami'ye karşılık dostları. Kagami'ye karşılık dostları ve kendi canı. Hainlerin sözünü dinlemesine karşılık buradan sorunsuzca çekip gitme fırsatı.
Shiro'nun bir ön araştırma yaptığının farkındaydı. Ishio'nun ismini, dostlarına olan zaafını biliyordu. Fazla derinlere inemediğinin de farkındaydı. Eğer gereğinden fazla şey bilse, sağ gözünü bu gayede feda etmiş birine bu teklifi sunamazdı. Kagami de gerçekten mantıklı düşünebiliyorsa, etrafı 40 küsür kişiyle çevriliyken bunu yapabiliyorsa, Ishio'nun kararını çoktan verdiğini biliyordu. Belki de direk tamam diye atılmasının sebebi buydu. Sakin kalmama sırası bu kez Ishio'ya aitti. Sakin kalmamanın bu kez mantıklı olması da ayrı bir ironikti. Shiro işi olay çıkarmadan halletmeye çalışıyordu, onun işine gelmeyen seçeneğe yönelecekti Ishio.
Ne Kagami için dostlarını, ne de dostları için Kagami'yi bırakacaktı.
Tek gözünü önce çevresindeki bakışlara ardından Kagami'ye çevirdi. Yaklaşık on metre mesafede, üstlerine atlamaya hazır, hevesli güruha bakmak istemiyordu. Hepsini haklayabilirlerse, ablasının oynadığı filmler için kısa bir senaryo yazabilirdi. Umigawa kentinde bir kahramanlık hikayesi. " Dostlarımın hayatı karşılığında Kagami'yi infaz etmemi istiyorsun. " Soru tonlaması taşıyan bir cümleydi. Shiro'yu konuşturmak istiyordu, onun sesini kendisi için bir perde olarak kullanacaktı. İnfaz kelimesini ise bilerek seçmişti. En olası ve gerçekçi senaryo buydu. Kagami buradan onlarla çıkarsa ölecekti. Buna rağmen öne atılmasını onurlu bir davranış olarak bellemişti Ishio. Ve sadece bu yüzden bile Kagami ile sırt sırta dövüşebilirdi.
Shiro konuşsun yahut konuşmasın, Kagami'ye kilitli gözlerini hafifçe kısarak, en düşük ses tonunda komutu verecekti Ishio. Shiro konuşursa onun sesi bunu gizleyecek, konuşmazsa tek güvencesi yine sınırlı açı ve saçları olacaktı. " Bana bakma. " Kagami'nin doğru şeyi anlayacağını umuyordu. Verdiği komuttan hemen sonra, eş zamanlı olarak mühürlere başlayacaktı. Mühürlerle birlikte gözü de rakiplerine dönecekti elbette.
Mühürlerin sonlanmasıyla birlikte bir adım geri atmayı düşünüyordu Ishio. Kagami'nin ona bakma ihtimalini sıfıra indirecekti. Diğer yandan bu kısa mühürlere rağmen, aradaki mesafeyi kapatabilen biri olursa Kagami'ye onu durdurmak için gerekli zaman aralığını tanımak istiyordu.
Mühürlerini tamamlayıp adımını attığında, ellerini birbirine vurarak Raigen'ı kullanacaktı. Bu tekniği bulan kişi bile kullanmak için bundan daha uygun bir an yakalayamamış olabilirdi. 10 metrelik bir mesafe, tüm gözler Ishio'nun üzerinde. Belki Kagami'nin perdelediği birkaç kişi bundan etkilenmeyebilirdi. Ancak Kagami eski vahşiliğine kavuşursa, o kişilerin pek anlamı kalmayacaktı.
Mühürleri yaparken ölmezse, tekniği başarıyla uygulayabilirse, Ishio etkilerini anlık ve efektif bir şekilde kullanmak istiyordu. Altın jenerasyonun 'gerçekten' parlayan bir shinobisi olacaktı. Ve ilk parlama anında, gardları düşen shinobilere, önceliği en yakınındaki olmak üzere atılacaktı. Atılırken çıkardığı kunai ile çekingen hamleler yapmayacaktı. Riskli noktalara, tek hamle ile saldıracak, işini bitirdiği rakibini bir sonrakinin üzerine ivmeleyerek bunu bir seri haline getirmeye çalışacaktı. Asıl şovu Kagami'den bekliyordu.
Motivasyon Altın Çocuk: Altın jenerasyonun Altın Çocuğu ! Biraz iddialı geliyor kulağa fakat kişiliğini oluşturan noktaları düşününce ister istemez bu sonuca varılıyor. Babasının ihanetle bıraktığı lekeyi temizlemek, annesine olan borcunu ödemek, çekirdek ailesini reddeden sülalesine yaptığı hatayı kanıtlamak, Nikkougakure'ye duyduğu bağlılık.. Tüm bunlar Ishio'yu her zaman en iyi olmak konusunda iteleyen şeyler.
Baba: Ishio'nun babası Kyogi Riku şüphesiz ki hoş karşılanan biri değil. Savaşta Daimyo'nun tarafını seçmesiyle başlayabiliriz. Savaştan sağ çıkıp seneler sonra Ishio'nun annesi Kai Tsumu'ya tecavüz etmesi, Tsumu'nun kocasını ve bebeğini öldürmesi onu bir suçlu konumuna getiriyor. Ishio'nun önceliği bu konu olmasa bile biyolojik babasını adalete teslim etmek yahut adaleti ona götürme konusunda istekli. Ishio, Riku'nun işlediği cinayetler sonrasında hayatını bir kaçak olarak sürdürdüğünü biliyor. Süregelen eğitimleri ve köy çalışmaları nedeniyle henüz bu konuda araştırma yapabilmiş değil.
Komplikasyon Tek Göz: Ishio babasından geldiğini düşündüğü yeşil renkte olan gözünü bir göz bandıyla kapamakta. Ve bu konudaki takıntısı, bu bandı vücuduna dikişletecek seviyede. Sağ gözü tamamen kullanım dışı diyebiliriz. Şayet dikişleri duruma göre sökme gibi bir seçeneği bulunmamakta. Ancak eli yatkın biri tarafından, uygun ve steril bir ortamda çıkarılabilir göz bandı. Ishio bunu yapmaktansa ölmeyi tercih edeceği için pekte olası bir durum değil. Göz bandı yaklaşık 4 senedir dikişli ve hiç çıkarılmamış durumda.
Kadınlar: Tüm hayatı annesi, onunla konuşmayan ablası ve bir sınıf dolusu kadın arasında geçmiş Ishio'nun karşı cinsine duyduğu bir hassasiyet bulunmakta. Biyolojik babasının annesine yaptıklarını öğrenmesi bu konudaki en büyük dayanak denebilir. Ishio kadınlara karşı fazlasıyla yumuşaktır. Gündelik hayatında kadınları absürd durumlar dışında kıramaz, sinirini yansıtamaz, nazikliğini bırakamaz vesaire. En kanlı savaş anlarında ise Ishio dişi rakiplerine karşı daha yumuşak olacaktır. Fazla yumuşak.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından, ayaklarının çıkardığı tüm sesi keser. Böylece, kullanıcının ayak sesleri yokolmuş olur. Bu, gizlice bir yerlere sızmada kullanıcıya yardım eder ve rakiplerine farkedilmeden yaklaşabilmelerini sağlar. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı aniden parmaklarının ucundan ufak elektrik patlamaları oluşturabilir. Bu patlamalar aşırı derecede parlaktır, yakın mesafeden kişilerin aklını karıştırabilir ve gözlerini korumaya zorlayabilir. Teknik aşırı hızlıdır ve el mühürlerine gereksinim duymaz. Bu patlamalar rakiplerle temasa geçerse hafifçe çarpar ancak hasar vermez.
Akrobatik ve hareketli bir stil olan Shinhouki'nin asıl amacı en az eforla en çok hasarı vermektir. Stilin hamleleri diğerlerine göre sadece uzvu savurmakla bitmez, ardından gelen momentumu da kullanmayı amaçlar. Yani, diğer stiller nasıl yumruk atılacağını öğretirken Shinshouki bu atılan yumruk ile kullanılan momentumu daha iyi nasıl kanalize edilebilineceği üzerine odaklanır. Bu yüzden, hamleler genelde çemberseldir ve her biri bir diğer hamlenin önünü açar. Zıplamalar, takla atmalar ve çelme taklamalar stile destek olur. Kullanıcının gövdesini merkez olarak belirleyip çembersel bir şekil izleyen hamlelerde kullanıcı harcanan momentumun büyük bir kısmını bir sonraki darbesine aktarır ve böylece uzun dövüşlerde yorulma riskini minimuma indirir. Stilde ilerleyen kullanıcılar akrobatik ve hareketli hamlelerin avantajını ortaya çıkarır. Stilde gittikçe ustalaşan kullanıcıların hamleleri öngörülemeyen bir düzeye ulaşır.
Genjutsu Ryuhoubo Disiplini, D Rank Kuroshiki, D Rank
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder ve bir hedef seçer. Eğer bu hedef, kullanıcıya 15 metre veya daha yakındaysa, tekniğin etkisi altına girer. Tekniğin etkisi altında kalan hedeflerin herhangi bir duyusunu kullanıcı isteği doğrultusunda bozabilir. Gözler bulanık görmeye başlar, eller uyuşur, tad alınamaz, duyma mesafesi kısalır veya koku alamaz hale gelir. Duyurlar tamamen kapatılmaz, sadece bozulur. Yani hedef tamamen kör edilemez/sağır yapılamaz. Bu etkilerden aynı anda sadece 1 tanesi aktif edilebilir, ancak teknik bozulmadan bu etkiler arasında geçiş yapmak mümkündür. Maksimum 1 hedef bu tekniğin altında olabilir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından tekniği aktif eder. Kullanıcının yumruklarına veya silah darbelerine maruz kalan kişiler tekniğin etkisi altına girerler. Tekniğin altında kalan kişiler, aldıkları her bir başarılı saldırının vücutlarında çatlaklar oluşturduğunu görür. Bu çatlaklar hedefe, vücudunun sanki çok kırılgan bir katı maddeden oluşmuş gibi bir his verir. Her bir saldırının ardından hedefin vücudunun bazı yerleri parçalanıp dökülmeye meyilli hale gelir. Hedef kırılıp dökülen uzuvlarını kullanamaz hale gelir. Eğer hedefin başı veya vücudunun tamamı parçalanırsa bayılma tehlikesi geçirir. İradesi yüzünden zihnini korumayı başarabilenler için teknik o an bozulur. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından iki elini önünde birbirine çarptırır. Bu el çarpma sırasında, kullanıcının vücudunun herhangi bir yerini görenler, tekniğin etkisi altında kalır. Tekniğin etkisi altında kalanlar, kullanıcının vücudunun aşırı güçlü bir ışık kaynağına dönüştüğünü görür. Bu ışık ile beraber hedefler geçici bir yarı körlük altında kalır. Bir süre boyunca görme yetileri hatırı sayılır bir şekilde bozulur. Teknik uygulanırken, eğer bir kişi aşırı yakındaysa, o kişi geçici bir süreliğine tamamen kör olabilir. Tekniğin efektif süresi 2 ilâ 10 dakika arasında, kullanıcının disiplin ve seviyesine göre değişir.
Kullanıcı, normal bir el mührü dizisi uygular. Ardından, o anda kullanıcının 25 metre yakınında olan herkes tekniğin etkisine kapılır, kullanıcının görülür olmasına gerek yoktur. Tekniğin etkisi altında kalan kişiler, yerden katrandan oluşan, simsiyah, kabaca kullanıcının silüetine benzeyen varlıklar çıktığını görür. Bu illüzyonlar tekniğin etkisi altında kalan her bir kişi için 3 tanedir ve her bir 3 tanesi 1 kişiye saldırır. Bu varlıklar, saldırıları basit kunaiye benzer objeler ile yaparlar. İllüzyonların verdiği hasarlar minimal ve zihinseldir, rakiplerin aklını karıştırmak için kullanılır. İllüzyonlar hasar aldıklarında katrana dönüşüp yere yığılırlar ancak tekrar bir tanesi başka bir yerden yükselip hedefe saldırmaya devam eder, böylece sonsuz bir güruhmuş hissi yaratılır. Tekniğin efektif süresi 5 ilâ 10 dakika arasında, kullanıcının seviyesi ve disiplinlerine göre değişir.
Kullanıcı kısa bir el mührü dizisinin ardından, onu o anda görebilen herkesi tekniğin etkisi altına alır. Tekniğin etkisi altında olan kişiler, kullanıcının havada 5 tane 1 metre boyunda metalden kazıklar oluşturduğunu görür. Kullanıcı bu kazıkları tekniğin etkisi altında olan herhangi birisine yollayabilir. Mükemmel bir isabet oranına sahip olan bu kazıklar, hedeflerini ıskalasa bile yeni bir tanesi oluşup tekrar hedefine saldırır. Kullanıcı kazıkları el hareketleri ile havada kontrol eder, eğer bu hareketleri yapmaz ise teknik bozulur. Hedeflere isabet eden kazıklar şiddetli bir zihinsel acı yaratır. Hedefe saplandıktan 5 saniye sonra açtıkları yara ile beraber yokolurlar. Her bir kazık, bir öncekinin oluşturduğu zihinsel acıyı daha ileriye taşır ve hedefi aşırı derece yorar. Yeterince yorulan hedef bayılma tehlikesi geçirir. Teknik açık kaldığı sürece chakra yer.
Kullanıcı Hebi mührünü yapar ve tekniği aktifleştirir. Tekniğin aktivasyonunun ardından, kullanıcı ile sosyal etkileşime giren herkes tekniğin etkisine kapılır. Teknik, etkisi altındaki kişilerin zihnine gizlice saldırır ve yüzey düşünceleri etkiler. Hedeflerin o an için kullanıcı hakkındaki düşüncelerini olumlu yöne çeker ve kötü düşünceleri engeller. Kullanıcının söyledikleri, çevresindekiler için inandırıcı hale gelir. Kullanıcı, hedeflere karşı bariz bir negatif tutum sergilemediği sürece hedefler kullanıcının sözlerini daha çok önemsemeye başlar. Teknik bozulmadığı sürece aktif kalır ve chakra yer.
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar Kötü Kalite Katana Kagami'nin Alınbandı