gönderen Yakkai Umaru tarih 29 Tem 2016, 01:03
Bundan çok çok çok çok uzun zaman önce, tüm insanlık Umaruftel denilen küçük bir kara parçasının üzerinde yaşıyormuş. Dünyanın yüzde doksan beşinin su ile kaplı olduğu zamanlarmış o zamanlar! O zamanın insanları, yaşadığı küçük toprak parçasının üzerinde mutlu mesut geçiniyorlarmış; fakat her dönemde olduğu gibi, bu dönemde de çoğunluktan farklı düşünen azınlıklar varmış. Bu azınlıklar, dünyanın sadece yaşadıkları toprak parçasından ibaret olmadığını düşünüyor ve başka yaşam alanları bulmak için canla başla çalışıyorlarmış! Onlarca yıl sonra bu çalışmalar sonuç vermiş ve yaşadıkları kara parçasına çok ama çok uzak bir yerde ud şeklinde bir ada bulmuşlar. Buldukları bu ataya Udlantis adını vermişler!
Udlantis'i bulmuşlar bulmasına; ama her yeri su olan dünyada, bulundukları yerden oraya nasıl gideceklerini çözememişler. Gel zaman git zaman, Umaruftel ile Udlantis arasında uzanan bir köprü yapılmasına karar verilmiş;fakat onlarca yıl geçmesine rağmen iki kara parçasını bağlayan köprü tamamlanamamış.
Günlerden bir gün, bir bilim adamı gemi adını verdiği kocaman bir makine tasarlamış. Bu tasarımın hayata geçirilmesine karar verilmesi üzerine köprü projesi iptal edilmiş ve gemi projesine başlanmış; fakat bu projenin de iptal olacağını düşünen bir grup genç ve kanı kaynayan ninja, Umaruftel ve Udlantis arasındaki mesafeyi su üstünden koşarak kat etmeye karar vermişler. Bunu duyan insanlar, genç ninjalara deli muamelesi yapmışlar ve genç ninjaları aşağılamışlar; fakat tüm bunlar genç ninjaları yıldırmamış. Umaruftel'den yola çıkan ninjalar aylarca su üstünde koşmuşlar ve Udlantis'e varmışlar.Udlantis'e varan ninjaların ilk söylediği şey şu olmuş: ''Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer.Bu da tüm dünyaya bir ders olsun.'' Evet! Evet! Evet! Evet! İşte hikaye dediğin böyle olmalı!
İşte benim mükemmellik sınırlarını her gün bir adım daha öteye taşıyan abim de tıpkı bu hikayedeki ninjalar gibiydi! Ben kumaşa hamle yapmaya üşenirken abim kumaşı yakalamıştı bile! Canım abim! Senin kardeşin olduğumdan dolayı gurur duyuyorum!
Abimin yakaladığı kumaşı incelediğimizde, kumaşın üzerinde Konoha Shinobilerinin kıyafetlerinde bulunan bir sembolü fark ettik. Ayrıca kumaşın üzerinde kan izleri de görmüştük. Tüm bu ipuçları sayesinde bir sonuca ulaşmam çok uzun sürmemişti. Burada yalnız değildik. Aradığımız Shinobilerin oldukça yakınımızda olduğunu düşünüyordum. Akarsuyun uzunluğu ve kan izlerinin hala tamamen silinmemiş olması kısa bir süre önce buralardan birinin geçtiğine işaretti.
Açıkçası kafam oldukça karışmıştı. Kumaş parçası yeterli bir kanıt oluşturur muydu ki? Eğer kumaş parçası burada başkalarının da varlığını kanıtlamak için yeterli bir kanıt sayılıyorsa kumaşı alıp köyümüze dönebilirdik.Sonuçta görevimiz sadece ormanda birilerinin olup olmadığını kontrol etmekti. Dövüşmemize gerek yoktu. Yine de ormanda gezinmeye devam etmeli miydik? Anlaşılan işin içinden kendi başıma çıkamayacaktım. Bir bilge olan abime danışmam gerekiyordu. Abiciğimin kulağına doğru yaklaşacak ve ona şu cümleleri fısıldayacaktım: ''Abiciğim. Ne yapalım? Shinobileri aramaya devam mı edelim? Yoksa köyümüze mi dönelim? Belli ki burada yalnız değiliz. Sonuçta görevimiz sadece bu söylentinin doğruluğunu kontrol etmekti.Değil mi?''
