
Yumasaki Tura
Büyük annem; ailemin ve klanımın benden başka tek üyesi. Kendimi bildim bileli yaşlı, benim iyiliğimi isteyen ve yeri geldiğinde sert davranan bir kadın oldu. Belki bu sert davranışı ve hayata olan duygusuz bakışı onun dizinin dibinden sürekli ayrılmamda bir sorun hissetmeyişimin tek sebebi. Annem ve babam öldükten sonra tüm hayatını bana ve benim ilerleyişime adamış ve zihnime kendi çocuklarıma da aynı şeyi yapmam gerektiğini mıhlamış olmasına rağmen onu neredeyse hiç boşlamıyor ve özel zamanlar dışında yemeklerimi onunla beraber yiyorum. Başkalarının büyük anneleri gibi güzel veya bol kepçe yemek de yaptığı yok; sadece sohbeti ve hikayeleri güzel.
Biraz erkeksi davranan bir kadın, annemin söylediğine göre gençliğinde de öyleymiş. Dedemin hikayelerini duysaymışım büyük annemi şimdi sevdiğim kadar sevmezmişim annemin söylediğine göre. Açıkçası annemin yedi yaşındaki beni kendi annesine duyduğum sevgi yüzünden kıskanması da bir garip. Belki de tam hayatım boyunca büyük annemle olduğum için annemle babamın bir anda hayatımdan gidişi beni çok etkilemedi; belki de büyük annemin anlattığı hikayelerdeki gibi yalnızlık isteği başından beri kanımda vardı. Uzun lafın kısası, büyük annem beni güçlü yaptı.

Yumasaki Hahamori
Annem; hakkında pek bir şey hatırlamasam da benim gibi büyük annemin hikayeleriyle büyüdüğü ve dedemin ne kadar harika bir shinobi olduğuna şahit olduğu için hareketli ve neşeli olduğuna eminim. Şaka yapmayı her zaman seven, benimkiler gibi neredeyse kapalı görünen gözlere sahip biri olmasının yanında büyükannemin anlattıklarına göre beni düşürmekten salak edecek kadar da sakarmış. Dedem yüzüden ninjutsu ve taijutsu alanlarında bilgili olduğunu hatırlasam da annemin en azından resmi bir shinobi olmadığını biliyorum. Onun hayatında özgürlük, kendi ağında dolaşmak her zaman birilerine bağlı olmaya tercih edilmiş ve büyük anneme göre annem klanımızın ruhunu içinde gördüğü son kişiymiş. Bana kadar.
Yaklaşık on yaşımdayken babamla, daha çok yer görmek için çıktığı ticaret gezilerinden birinde yerel bir haydut çetesi tarafından saldırıya uğramışlar; tabi ki bu haber bana detaylarıyla değil de, annemle babamın yolda kaza geçirdikleri hikayesiyle sunulmuştu. Ekipten hayatta kalan biri annemin sonuna kadar savaştığını ve çeteye kök söktürdüğünü söylemişti ben akademideyken işin gerçeğini öğrenip sorguladığımda. Bildiğim kadarıyla haydutlardan hayatta kalan olmamıştı. Ama bir gün birinin yaşadığı haberini alırsam, işini başkası da haberini almadan önce bitireceğime bahis atabilirsiniz.

Yumasaki Jinryu
Dünyanın en eğlenceli adamı, hareketlilik ve pratik zeka konusunda annemin dengi; ve haliyle de çok geçmeden eşi. Tüccar dediğime aldanılmamalı, babam çok büyük işlerin ve paraların adamı olmamış hiç bir zaman. Normal halka göre her zaman daha fazla paramız olmasına rağmen babamın mesleğinin asıl getirisi bir çok yeri görmek olmuş. Gezginliğin koruma alabilen versiyonu yani biraz. Babamın ailemin çoğu üyesi gibi böceklerle veya çakra ile bir yakınlığı yok, nereden geldiğini ne ben ne büyük annem biliyoruz; bilebilecek kişi sayısı da ikimizle sınırlı zaten.
Annemle Umigawa şehrinde tanışmışlar büyük annemin söylediğine göre, çok geçmeden annem elinden tutup onu eski evimize götürmüş; büyük annemin söylediğine göre annemin hamile kaldıktan sonra babamı yiyeceği fikri gençliğinin baharındaki adamı baya bir korkutmuş. Neyse ki bu sadece ailede süregelen bir şakadan daha fazlası olmamış hiç bir zaman, büyük annemin anlattığı hikayelerin en korkucunda bile böyle bir şey olmadığına göre gerçekle yakından alakası olmayan bir şey. En azından ben babamın annem tarafından yenmediğinin kanıtını gördüm, canlı oluşu. Ancak annemin soyadını alan adamın da canlı halini çok uzun süre göremeyecektim. Yine de tıpkı ikisi gibi; öldüğümde, sonrasında beni hatırlayan insanların gülümsemesini istiyorum.

Kai Ishio
Hayatımın her yerinde bu sarışınlar, öyle ki aynaya baktığımda bile peşimi bırakmıyorlar. Ishio takım arkadaşım, arkadaşım ve soğuk kanlı itin teki. Genellikle. Onunla akademide bir kıza göreceyle kötü davrandığımda tanıştık, öncesinde yumruğuyla tanıştım daha doğrusu. Eğlenceli bir tip olmasının yanında o da çoğu kişi gibi tanıştığımızdan beri değişti, kızların bayıldığı yeşil gözünü göz bandıyla kapatmasından başlayabilirim sanırım anlatmaya. Uzaktan pek anlaşılmasa da bandın derisine dikişli olduğunu söyleyebilirim. Bir keresinde içkiliyken ağzından yeşil gözünün babasından geçtiğini söylemişti, tabi ki o sırada bile babasından bahsetmek onu ayıltmış ve orada kesmişti. Üstüne de hiç bir zaman başka bir soru eklemedim, biz oğlan çocukları hiç bilmediğim bir sebepten öyle şeylerden konuşmayız. Varsa yoksa kız.
Ishio o konuda da bütün kadınlara saygılı ve genel olarak kültürlü ve çoğu şeyden haberi olan biri. Benim kadar pratik düşünmüyor, yahut Kageri gibi gerçeklerden uzağa süzülmüyor; bu yüzden genellikle onun fikrine ve planına göre gidiyoruz. Çok güvendiğimizden değil, suçlayacak kişi o olduğunda işler daha rahat aktığından büyük ihtimalle. Yine de Ishio'nun Altın Jenerasyon olduğumuza ve o jenerasyonun en iyisi olmamıza inandığı gerçeği var ve ben bu köydeki çoğu insan gibi en yakın arkadaşımın hayalini kendiminmiş gibi sahiplendim.

Kamiwaza Kageri
Hayal demişken, açık konuşmam gerekirse köy ve altın jenerasyon muhabbetleri bazen sıkıyor insanı. Ishio da çoğunlukla şeker verip ormana kaçıramayacağın türden biri, ailesinin yanında olmak onun için öncelik. Ama Kageri; ormanda periler varmış hikayesine inanacak kadar aptal olmasa da canımın sıkıldığını anlayacak kadar anlayışlı biri. Yine de çoğunlukla ormanda peri olma ihtimali için peşime takılıp benimle eski evimi aradığı da bir gerçek, tabi dev örümcekler de ayrı bir detay.
En az benim kadar Ishio'nun zıttı ve en az Ishio kadar da benim zıttım. Bu da onunla beraber üçlü grubumuz her zamanki üçlü olma açığını kapatmamızı sağladı tabi. Yalan söylemekte ve insanlara istediğini yaptırmakta benim kadar iyi olduğunu söyleyebilirim, şimdiye kadar numaraları bana sökmemiş olsa da; BANA, ÖRÜMCEĞİN KENDİSİNE! Ulan benim standart surat ifademde gözlerim kapalı yüzüm gülümsüyor be. Yine de Ishio'nun çoğunlukla yediğini söyleyebilirim.
Kageri'nin ateşi patlayan ve yakan türden parlak bir ateş değil, biraz daha planlayan ve sessizce çıtırdayan bir yapısı var. Farkına vardığında söndürmek için çok geç kalmış olabilirsin yani. Bu da bizim üçlüyü aynı kişiliğe sahip, bir anda bütün haşmetiyle ortalığın amına koyan bir savaş makinesine çeviriyor.