[Kusa] Köy

[Shizawa Tatane]

O zaman ikinci planı uyguluyoruz! Evet, hadi Himei sen arka tarafa git, Akane sen de çatıya çık! Evet, işte böyle, devam edin. Ben de kapıdan doğrudan temasta bulu-lan plan diyom plan, hani nerede uygulama ulan? Te a-neyse ahahah! Ahahahah! Ahhhhahh! Gerçekten? Hiçbir şey yapmamak ve ortada öylece du-SHINN.

Çömel çömel çömel yat yere yat yat yat babayarroooo bu ne surat uğh beybi ben iptal ben ölü. Ölü taklidi yapsam gider mi lan acaba? Lan niye gitsin ben daha demin bu adamın karşısına çıkmayacak mıydım? Hani siper edecektim kendimi, hani öldürecektim? Hani marjinal bizdik ulan? N'oldu senin racona Tatane demezler mi? N'ooooldu hırrrrıım demezler mi adama? N'oldu lan taşaksız demezler mi? Derler mi? Kaçarsam derler. Ölüme ne diyecekler ki? Kahraman olarak mı öleceğim? Tch, kahramanlık kimin sikinde-ananıskm lan bu Shinn neden adamla konuşuyor?

Adamın vücudundaki sargılara bakacak olursak ilkyardım görmüş olmalı. Bir medic tarafından mı yapılmış yoksa bizzat Shinn tarafından mı anlayabilirim sanırım. Buna göre rakip hakkında da bilgi edinmiş olurum. Shinn'e bakacak olursak epey korkunç evet, bakmayacak olmamız çok daha iyi olur evet ama yapacak bir şey yok.

Bakalım, Shinn neler yapacak?
...

Hassiktir lan! Buradaki katliam hakkında soru sormak? Ne yani katliamdan Shinn sorumlu değil mi şimdi? Hassiktir. Her neyse, devamını dinlemem lazım, bir süre daha sessiz kalmam lazım. Shinobinin akıbetini öğrendikten sonra Shinn'e saldırmak ya da konuşmak üzerine bir karar alacağım.

Şimdilik burada böylece durmak mantıklı olur. Zaten yaprak hışırdasa dikkatini çekeceğiz, dolayısıyla konum değişikliği yapmak da zor olacaktır. Aslında, Moguragakure ile bölgesel avantajı elime çekebilirim ama hayır, bu noktada fazlasıyla gereksiz çakra israfı olacaktır.

Eğer, shinobiyi öldürürse bir shinobi daha kaybetmiş oluruz. Kahramanlıktan uzak bir perspektiften olayları inceliyorum ben. Biz aniden saldıracak olursak, shinobiyle birlikte bizi de öldürürse dört shinobi ölmüş olur.

Üzgünüm ama bir shinobi için kalan üç shinobinin canını tehlikeye atmak saçmalıktan öteye gitmeyecektir. Yine de yapılacak bir şeyler var. Eğer öldürmeyecek olursa, kendimi göstermekte bir sakınca görmüyorum. Şayet öldürmezse saklanmadan, ortaya çıkacak ve Henge no Jutsu'mu bozup Shinn ile konuşmayı deneyebilirdim. Evet böyle yapacaktım!

Eğer, buradaki katliamın sorumlusu düşündüğüm gibi Shinn değilse.. Ve Shinn'in de öğrenmeye çalıştığı şey katliamın sorumlusuysa... O zaman, bu noktada.. Lan? Kötüden daha kötüsü varsa kötü bir dostumun olmasında sakınca göremiyorum. Ama eğer.. Shinn kötü biri değilse? Hayır hayır, kötü biri olmasa Bingo Kitabı'nda yer almazdı.

Bingo! İşte olay da bu ya, Bingo kitabında yer almayıp da kötü olan insanlar tanıdım. Bazılarının yaptıklarının yanında Shinn'in yaptıkları solda sıfır kalırdı hatta. Her neyse, böyle bir noktada bile düşünüyor muyum ben?

Eğer Shinn, adamı öldürmeyecek olursa, saklandığım yerden çıkacak ve Henge'yi bozacaktım. Ellerimi havaya kaldırıp, Shinn'in izin verdiği kadar ona yaklaşacaktım. Bir yandan da, Akane-san ve Hime-chan'a durun mahiyetinde bir işaret yapacaktım havada duran ellerimle. Shinn, sadece kaldırdığımı düşünürdü sanırım.

"Saitou Shinn-san. Ben Kusagakure Chuunini Shizawa Tatane. Konuşmalarınıza daha fazla kulak misafiri olmama kararı aldım. Köye göre, düşmanımsınız fakat bu noktada şartlar amacımızın aynı olduğunu doğrular nitelikte." diyecek ve yutkunarak konuşmaya devam edecektim.

"Diyeceksiniz ki bu velet ne diyor? Belki de demeyeceksiniz. Durumu size şöyle izah edeyim. Karşılıklı bilgi alışverişi talep ediyorum. Şartlar, sizin için çok daha iyi olacak. Ha bu arada, o arkadaşın da buradaki katliam hakkında çok bilgisi yokmuş gibi duruyor." diyecektim, son cümlemi, ellerimi havadan indirmeden, tek parmağımla shinobiyi işaret ederek.

Birlikte çalışabiliriz gibi görünüyor. Neden olmasın ki? Ona, hakkında herhangi bir iz bulmadığımıza dair bir rapor yazacağımızın garantisi vereceğiz. Bunu nasıl yapacağız bilmiyorum, ama bir şekilde vereceğiz. Ki gerçekten böyle yapacağım.

Banane Shinn'den, banane Bingo Kitabı'ndan ulan. Ishigakure'nin pisliği Ishigakure'nin sorunudur. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın abi. Bin yıl yaşayan yılan, bir gün benim için gelirse, o zaman bakarız bir hal çaresine.

[Kaida Akane]

Görevimiz tehlikeli ve boy aksiyonlu geçecek gibi duruyordu. Tatane az önce soğuk bedenine baktığım Akio’nun vücuduna bürününce bir garip olmuştum ancak anlık bir şeydi ve bir süre sonra geçmişti.

Bir süre sonra en büyük yardımcım olacak katanam kınındaydı. Birazdan onu derin uykusundan uyandıracaktım. Daha planı uygulamaya geçemeden kulübenin kapısı açılmıştı. Direk olduğum yere pusmuştum, ekip arkadaşlarım gibi. İçeriden beyaz saçlı bir kaçağın çıkmasını beklerken öyle olmamıştı. Kusa shinobisi çıkmıştı içeriden ve bir gizem perdesi daha aralanmıştı. Artık iki shinobinin de nerede olduğunu öğrenmiştik.

Doğru düzgün yürüyemiyordu ve vücudunda sargılar vardı. İlk yardım aldığı gördüğü belliydi ancak yine de fazla ilerleyememişti yere düşmüştü. Her ne kadar ileri atılıp yardım etmek istesem de bunu yapmam mümkün değildi. Cidden şuan insanlığım sorgulanabilirdi ancak yapabileceğim bir şey yoktu. Ve bir süre sonra beklediğim kişi ortaya çıkmıştı. Beyaz saçları ve görkemli bir duruşa sahipti, görev başladığından beli aklımda olan bir fikirdi ancak yine de bu neredeyse hiçbir şeyi değiştirmemişti.

Burada böyle bekleyemezdim gördüğü ilk yardım her ne kadar kafamda “acaba” diye düşünmeme neden olsa da yine de hiçbir şeyden emin değildim. Birkaç başarısız deneyimden sonra sırtı üzerinde kaçmaya çalışmıştı ancak bunun başarılı olmayacağı belliydi.

Ardından duyduğum cümleler tüm düşüncelerimi boşa çıkarmıştı. Shinn bu olanlardan sorumlu değil miydi? Peki şimdi nasıl bir yol izleyecektik? Ben bunu düşünürken Tatane kendini açık etmişti. Anlaşmak istemişti bu doğru muydu? Belki bu katliamdan sorumlu değildi ancak A-Rank bir kaçakla anlaşma yapmak ne kadar doğru olabilirdi ki?

[GM - Naruto]

Yerde korku ile geri geri ilerleyen adam hala panik içinde olmasına rağmen Shinn'in ona bir zarar vermek istemediğini anlıyor. Gene de araya bir mesafe koymak için geriye doğru sürünüyor. Kekeleyerek "N-neden sana anlatayım ki?" diye soruyor ilk. Ancak ardından karşısındakinin A-rank bir kaçak olduğunu hatırlıyor. Üstelik vücudundaki bandajlara da bakıyor bir iki saniyeliğine. İp uçlarını birleştiremeyecek kadar aptal bir adam olmadığı için sakinleşmek için derin bir nefes alıyor. "Peki... Biz, ben ve Akio adındaki başka bir shinobi iki ay önce buraya yollandık. Amacımız- " ancak lafını bitiremiyor. Çünkü konuşmaya üçüncü bir kişi dahil oluyor.

Tatane Henge'yi bozup ellerini havaya kaldırıyor. Ardından da saklandığı yerden çıkıp konuşmaya başlıyor. Sesi duyduklarında ister istemez irkiliyor Shinn ve shinobi ancak Tatane kendini tanıtıp barışçıl bir hava sergiliyor. Bu sırada, Himei kılıcını tutuyor ve bir açık arıyor. Evet, Shinn şuan hiç bir şekilde gardını almış gibi değil. Üstelik gözleri Tatane'nin üstünde. Hem Himei, Akane'ye de işaretini yapmış durumda. Tatane de Himei ona işaret ettikten sonra çıkıp konuşmaya başlamıştı zaten. Belli ki dikkat dağıtmaya çalışıyordu. Bunda da oldukça başarılı. Sadece neden hengesini bozdu? Bunu düşünecek vakit yok. Shinn'e saldırma vaktidir!

Himei saklandığı yerden çıkıyor ve kılıcını çekip Shinn'in üstüne atlıyor! Aslında başka bir yerde olsa ani saldırı olarak başarılı olabilecek iken, çıktığı yer Tatane'nin demin saklandığı yer olduğu için oldukça büyük bir hata yapıyor. Akane de işaret edildiği gibi, Himei'yi takip etmiyor. Pustuğu yerde hareket etmeden kalıyor sadece.

Shinn Tatane'nin konuşmasını anlamlandırmaya çalışırken, Tatane'nin arkasından çıkan Himei'yi elbette ki fark ediyor. Kız katanasını çekmiş, sağ koluna doğru saldırıyor. Mesafe 15 metre, Himei mesafeyi 3-4 saniyede kapatabilir.

Shinn turunu yazdıktan sonra yazacaksınız.

İzleyin youtube.com

[Saitou Shinn]

"N-neden sana anlatayım ki?"

Bu lafa verilecek, gerçekten yerinde bir çok cevabı ve buradaki şeyleri de bilmek için bir o kadar da geçerli sebepleri vardı. Fakat bunları herife bahsetmek muhtemelen vakit kaybı olurdu ve zaten bulanık olan zihnini daha da bulamaç haline getirmekten fazlasını da yapmazdı. Ona güvenmemesi gerektiğini düşünüyordu muhtemelen kafasında, haklıydı da, güvenmemeliydi. Fakat onun güvenine değil, bildiklerine ihtiyacı vardı. Bandajlarına göz atan herif ise, en azından bildiklerini ona bahşetme konusunda ilerleme kaydedebilmişti.

Beyaz saçlı Shinobi, herifin lafları ağzından dökülmeye başladığında, sanki bir arı kovanından damlayan balmışçasına ona odaklanmıştı; bu yüzden onun önüne atılan bir diğer kişiyi görmemişti. Onun sesi ortamda yankılanınca, aniden kafasını kaldırdı ve istemsizce ona doğru baktı, hemen önünde, ağaçlık alandan birden çıkıvermişti. Buna nasıl izin verebilirdi? Zaten burada yeterince vakit kaybetmişken olması gerektiğinden daha da dikkatli olmalıydı; zira Kusagakure'lilerin burada her an olabilecekleri bir çok defa aklından geçmişti.

Öne doğru çıkan gence baktı, en azından karmaşıklaşan düşünceleri arasından sıyrılıp onun bir genç olduğunu kavrayabilmişti. Uzun, fakat sıskalaşmaya başlamış, veya doğuştan sıska olan bir vücuda sahipti. Derisinin rengi atmış gibiydi, eğer Kusagakure'li olduğunu söylemeyecek olsa onu Amegakure veya çevre yörelerden birisi zannedebilirdi. Onun gibi beyaz saçlıydı, fakat onun saçının beyazlığı doğal durmaktaydı, Shinn'e göre. Koyu bir yeşil cekedin altına giydiği tşörtü ve siyah pantolonu ile gayet sivil durmaktaydı, fakat lafları onu bir Kusa'lı olarak ele vermişti.

"Shizawa Tatane..." Diye aklından geçirdi, cevap vermek için zihnini toparlarken. Gardını almak istedi konuşmadan önce, fakat daha kelimeler boğazına hücum etmeden bu kendini Tatane olarak tanıdan gencin arkasından başka birisi fırladı. Önündeki genç gibi sivil giyinmişti, fakat çalılardan narin vücudu ile fırladıktan sonra aynı narinlikteki elleriyle bir tantou tuttuğunu gördüğünde, onun da bir Shinobi olduğunu farketti.

Bu olayın tamamen bir tuzak olduğuna ise tam bu anda, kız onun üzerine hücum ederken anladı. Hiç bir çekincesi olmadan üzerine doğru koşmaktaydı ve o tantouyu tutuşuna ve o yuvarlak suradındaki ifadesine bakılacak olursa, yanına vardığında hiç hoş şeyler olmayacaktı.

Zihnini temizledi ve boş düşüncelerden ve gereksiz fikirlerden arındırdı, tamamen önündeki saldırganlara odaklandı.

Bir kaç saniyelik bir tepki süresi olduğunun farkına varması ona bir kaç opsiyon sunmuştu. Fakat Sukki bu opsiyonlardan biri değildi. Sağ eli kasıldı ve kendini sırtına astığı kılıcına uzanmaktan zor tuttu. Eğer onu çekerse, hiç hoş şeyler olmayacağının farkındaydı. Kasılan elini rahatlattı, gözlerini kıstı, bir bacağını geri aldı ve belini bir kaç derece öne eğdi. Suradını tüm his belirtilerinden arındırdı ve kararını verdi; Şimdilik onlara zarar vermemeye çalışacaktı. Eğer olur da tahmin ettiğinden daha güçlü veya tehlikeli çıkarlarsa, o zaman diğer opsiyonları düşünebilirdi.

Kız elindeki tantouyu kullanmayı biliyor gibiydi, bu yüzden onu yanında fazla tutmamalıydı. Fakat denklemdeki tek bilinmeyen o değildi, önündeki beyaz saçlı genci de düşünmeliydi. Arka arkaya, bir çizgi üzerinden saldırdıklarına göre bu bir takım çalışmasıydı ve bunu daha önce yapmışlardı, yani çalıştıkları bir strateji olma olasılığı yüksekti. Bu yüzden bu avantajı bozmak için kız ona doğru koştururken sağ arkaya doğru hızlıca çapraz bir şekilde adım alacaktı ve bu sayede kendine Tatane diyen genç onun görüşünün ortasında kalacaktı, üzerine koşturan kız ise görüşünün sol tarafında. Bu sayede ikisini de rahatça görebilirdi.

Geriye doğru çapraz adımlaması bittiğinde ise muhtemelen kız ile aralarındaki mesafe kısalacaktı, zira onun geriye bir kaç çapraz adım alması ile ona doğru koşturan ve eline kan bulamaya çok hevesli olan birisi ile hızları tabii ki de farklı olacaktı. Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden sağ elinde chakra biriktirmeye başlayacak ve onu sol omzunda, avuç içi dışarıya bakacak şekilde konuşlandıracaktı. Girigiri yapmak idi amacı, teknik hazır olduğunda sağ elini, bulunduğu sol taraftaki konumundan ileriye doğru bir yay çizerek sağa doğru savuracaktı ve kızın kabaca suradına doğru gelmesine gayret edecekti. Tahminen ondan hızlıydı, chakra yoğurma kabiliyetine de güvenmekteydi, kız ona varıp basit bir kaç tantou hamlesini tamamladığında çoktan tahmini planını uygulamış olurdu.

Eğer kızın gözleri kamaşır ve yarım saniyeliğine bile momentumunu kaybederse aniden karnına sert bir tekme atacak ve onu geriye sendeleterek yere düşürecekti. Eğer kız hamlesinden kaçarsa Tatane'yi de gözden kaybetmeden elini Shinobi çantasına atıp bir çift kunai çıkaracak ve kızın darbelerini bloklamaya çalışacaktı. Saldırmaya hiç odaklanmayacak, sadece bloklayacaktı. Tatane'nin ne yapacağını bilmiyordu fakat saldıracağından emindi. Fakat onun hamlesine karşı vereceği tepkiyi, o bir hareket yaptığında karar verecekti. Olur da kız yere düşerse, ayaklarına chakra verip arkasında bulunan derme çatma kulubenin çatısına zıplayacak ve onlardan olabildiğince güvenli bir mesafeye geçecekti.

Artık yapması gereken tek bir şey kalmıştı. Nefesini düzeltti ve geriye adım alarak planını uygulamaya başladı...

[Shizawa Tatane]

Konuşmalarını her ne kadar bölmek istememiş olsam da sanırım merak zihnini ele geçirmişti ki düşündüğümden daha önce fırlatmıştım çalılıktan. Sorun yoktu, konuşuyordu ve tavrım gayet barışçıldı ama Himei. Baş belası kız bir missing-nin görünce doğrudan saldırma güdüsüne katıldı galiba.

Paniğe gerek yoktu! Hala yapılabilecek şeyler vardı. Himei'ye vereceğim ilk emir gibi. Bu emir kliplerini bilirdi o, işler ciddiye bindiğinde ağzımdan çıkan kiplerdi bunlar, isimden ve samimiyetten uzak bir şekilde kaşlarımı çatarak "Dur, kunoichi!" diyecektim ona. Artık gözümde an itibariyle sadece bir ninjaydi ve görevi tehlikeye atacak bir şey yaparsa bu dostlukla görev arasındaki seçime yönlendirebilirdi beni.

Komutla durmazsa, Shinn'in önüne kendimi siper edecek ve Himei'yi durdurmak adınaa "Doryu Shiki" tekniğini uygulayacaktım. Böylelikle Shinn'i Himei'den koruyacaktım. Bir başka deyişle, Himei'yi Shinn'den. Eğer başarılı bir şekilde Himei dizginlenebilirse Shinn ile olan konuşmamı sürdürecektim.

"Arkadaşımın agresif tutumunu mahzur görün, Saitou Shinn-san. Neticede siz Bingo Kitabı'nın gözdesisiniz. Her neyse, diğer shinobi arkadaşın bahsettiği Akio-san da yolun sonunu görmüş bulunuyor. Esasında, küçük kız, Yuu. Onun tarafından buraya yönlendirildik diyebilirim. Kendisi şu anda güvende diyebilirim.

Teklifim, karşılıklı bilgi alışverişi ve belki de katliamın sorumlusuna birlikte gitmek, sizin de kafanızda varsa. Sonrasındaysa, cesedi ya da sorumluyu köye götürerek bir anda sizin varlığınızı unutmak. Yardım ettiğinizi söylersek muhtemelen inanmayacaklardır, sonuçta adınız çıkmış bir kere dokuza.

Fakat sizi görmemiş olma ihtimalimiz daha yüksek olacaktır. Bu yüzden sizi bu civarlarda aramayacaklardır ve saklanmanız için elinize bir fırsat geçecektir. Bu kadarı anca elimden gelir sanırım. Bu arada saldıracağını sanmıyorum ama, sarışın bir kunoichi daha var. Son zamanlarda takım hareketlenmesi zincirinde biraz sıkıntı yaşıyoruz da, bizden çekinmenize gerek yok, dediğim gibi.

Ayrıca, şartlar bu noktada sizin lehinize daha üstün duruyor sanırım. E olması gereken de zaten bu, yaralı bir shinobimize ilkyardım uyguladınız ve size minnet borcumuz var. Dolayısıyla onun da bu anlaşmaya katılacağını düşünüyorum. "

Tavrım sakindi, sakin olması gerekiyordu zira. Neden panik yapacaktım ki? Altı ucu az daha çocukluk arkadaşım gözlerimin önünde kıymaya dönme potansiyeli yaşamış olacaktı, ne olabilir ki? Değil mi? Altı ucu bir ceset daha! Burada ondan yeterince var zaten!

Tanrım. Eğer oradaysan, sakın bana bir işaret falan gösterme. Parmağının dokunduğu her yer sonsuz kaosla lanetleniyor. Iğh! Her neyse! Sakinim, sakinim, hala o aşırı rahat tavrımla konuşabilirim sanırım. Gevşeklik ve gard almamanın verdiği ifade üzerimdeyken hele ki.

[Nyu Himei]

Sadece saniyeler sürmüştü karar verip bir anda davar gibi Shinn'in üzerine koşturmaya başlaması. Garipti aslında böyle şap diye atlaması. Ufak bir el kol hareketini açık olarak algıladığı az görülen bir şeydi. Büyük ihtimalle karşısında gerçek bir ninja oluşundan dolayı biraz heyecan yapmıştı kız. Akışına bırakıp horala gürele koşmaya başlamıştı. WAKIZASHISINI sımsıkı tutuyordu. Kim bilir belki birazdan bir kaçağın kanına bulayacaktı o mor işlemeli güzelim kılıcı.

Lakin kılıcına kaçak kanı tattırma hayallerini ertelemek zorundaydı şimdilik. Zira Tatane'nin sadece iş ciddiye bindiği zamanlarda kullandığı sözcük kalıplarından birisini işitmişti az önce. Durmasını söylemişti arkadaşı. Ciddi ciddi bu adamla pazarlık etmek istiyordu. Evet, belki bir adamın hayatını kurtarmış olabilirdi Saitou Shinn denen bu beyaz saçlı şeytan. Fakat bu, aldığı diğer canların telafisi olabilir miydi ?

Kendisinin yalnız olduğunu anlaması ve adamında agresif bir mod takınmaması üzerine bu sefer laf dinlemeyi seçecekti Himei. Uslu bir çocuk olacak ve laf dinleyecekti. Yapacak bir şey yoktu. Takım arkadaşları diplomatları oynamak istiyorlarsa takım kompozisyonunu bozan kişi o olmamalıydı.

Bir anda hızını kesecekti Himei ama dengesini bozmamayı ihmal etmeyecekti, eğer düzgün bir şekilde durabilirse bir kaç metre geriye zıplayacak ve adamla arasını açacaktı. Daha sonrada gözlerini Tatane'ye çevirip uzun uzun bakacaktı göz bebeklerine. Tabi eğer tüm bu durup geri çekilme esnasında Shinden bir hamle gelmesine karşılık gardını indirmeyecekti. Ama saldırmayacaktıda. Bekleyip Tatane'nin konuşma becerilerine bırakacaktı işi.

[GM - Naruto]

!	GM - Naruto yazdı:
	Kaida Akane ilk pasiflik uyarısını almıştır.

Himei koşup saldırmayı düşünürken Tatane'nin söyledikleri üzerine yarı yolda duruyor. Bu yüzden Tatane'nin, Himei ve Shinn arasına girip teknik uygulamasına gerek kalmıyor. Shinn bir saldırı beklediği için kendi sağ arkasına doğru bir kaç adım atıyor ve sağ elini sol omzunun önüne getiriyor. Ancak Himei saldırıya devam etmediği için bir teknik uygulamasına gerek kalmıyor. Himei de, kendini daha düzgün bir pozisyona almak için, geriye atlıyor. Tatane'nin yanında sağ yanında duruyor. Wakizashi'sini de ne olur ne olmaz diye indirmiyor.

Tatane konuşmasına devam ederken Akane'nin de yerini açık ediyor. Shinn sağa doğru gerilediği için bulunduğu yerden bakarsa Akane'nin saklandığı yerde sol kolunu ve sol bacağını görebilir. Tatane konuşmasında Akio'ya değinince yerdeki Kusagakure shinobisi iç çekiyor ve elinden geldiğince doğrulmaya çalışıyor. Tatane'nin sözü bittiğinde "Kaç gün geçti köy saldırıya uğrayalı?" diye soruyor sadece. Kafasında bir şeyleri birleştirmeye çalışıyor gibi bir hali var.

Shinn karşısında 3 kişi olduğunu görebiliyor. Bir de yaralı shinobi var. Şuanlık kimse tehdit gibi durmuyor. Hissettiği herhangi bir anormal durum da yok. Tatane ve Himei ile arasında tekrar 15 metre var. Yaralı shinobi ile ise 5 metre. İstediğini yapabilir.

Shinn turunu yazdıktan sonra yazacaksınız.

[Saitou Shinn]

Kunoichi üzerine doğru koştururken, o geriye doğru adımını alıp defans pozisyonuna geçmişti. Chakrasını yoğurup tekniğini hazır etmiş ve gelecek saldırıya karşı hazırlanmıştı. Muhtemelen basit bir kesme hamlesiyle açacaktı dövüşü, ardından seri bir şekilde elindeki silahıyla zarar vermeye çalışacaktı ona. Stili hakkında en ufak bir fikri yoktu, zira Kunoichi'yi iş başındayken görmemişti hala. Eğer tekniğini çözebilirse ona göre bir karşı saldırı düşünebilirdi eğer işler karışmaya başlarsa. Sağ elini sol omzunun üzerinde dışarıya bakacak şekilde konuşlandırdı, Kunoichi'nin yolu katetmesini beklemeye başladı.

Fakat önündeki beyaz saçlı Shinobi, ondan beklediği gibi saldırıya geçmemiş veya herhangi bir tehdit oluşturacak bir şeyler yapmamıştı. Sadece, "arkadaşına" [arkadaş olma ihtimalleri yüksekti zirâ] dur emrini vermişti. Çoktan yarı yolu katetmiş olan Kunoichi, tüm zarafetiyle hızını kesmiş, fakat gardını indirmemişti. Kısa bir anın ardından ise geriye doğru zıplayarak Tatane adındaki Shinobinin sağ yanında, yani onun sol tarafında kalacak şekilde konuşlanmıştı.

Muhtemelen emirleri o genç veriyordu, veya ona güveniyordu Kunoichi. Durum her ne ise, eğer olur da ortalık karışırsa ilk başta saldıracağı kişiyi bulmuştu. Onu bir şekilde zaptederse veya ortadan kaldırırsa, Kunoichi ve ortamda eğer varsa başka birilerinin morali kırılacak ve geri kalanları bir şekilde alt etmesi kolaylaşacaktı. Bu bilgiyi aklının bir kenarına attı ve olacakları beklemeye başladı. Durumu yanlış irdelemiş olabilirdi; bunun bir tuzak olmama ihtimali de vardı. Yine de, işini şansa bırakmak istemiyordu. Tekniği iptal etti, fakat gardını düşürmedi ve Tatane'ye odaklandı.

Uzun soluklu konuşmasının ardından Tatane onun cevabını beklemekteydi. Bu sırada ise, onun da dediği gibi, arka tarafta saklanmış bekleyen üçüncü bir kişiyi farketti. Gerçi, bunu farketmesini Tatane'nin sözleri sağlamıştı; eğer konuşmamış olsa muhtemelen gözünden kaçabilirdi. Zihnini ne kadar temizlemiş olsa da düşünmesi ve karar vermesi gereken bir çok şey vardı ve bu konuların içerisinde bu veletler bulunmuyordu.

"Çok konuşuyorsun." Diye lafa başladı, ardından bir kaç adım attı yerdeki yaralı Kusagakure Shinobi'sine. Eğer karşı taraftan da bir tepki gelmezse onun yanına kadar yürüyecekti. Kafasını ona doğru eğecek ve sorusuna yanıt verecekti; "3 gün." Ardından tekrar kafasını önündeki gruba doğru kaldıracaktı ve her birini süzecekti, çalılarda saklanmaya çalışan da dahil olmak üzere. "Yeni bir anlaşma yapalım. Bu herifin benimle beraber buradan ayrılmasına izin vereceksiniz ve ben de size zarar vermeyeceğim. Benim hakkımda da istediğiniz raporu yazacaksınız. Bundan bir kaç gün sonra da bu herifi zarar verilmemiş bir şekilde Kusagakure'nin kapısının önünde bulacaksınız."

Eğer olur da ayaklarının önündeki Shinobi bir itiraz girişimde bulunursa, lafını keserek "Kapa çeneni." diyecek ve göz dağı vermeye çalışacaktı. Herifin başında dikiliyor oluşu da buna etkili olacağını düşünüyordu.

Kusagakure ve onun Shinobi'lerinden korkmuyordu, istediği şekilde rapor yazabilirlerdi. Kusagakure onun için bu yöredeki devriyelerini arttırsa bile onları bir şekilde atlatabilirdi. Bu grubun ona sunacağı hiç bir şey yokken onlara zaten kafalarının anlamayacağı şeyler hakkında bilgi vermek hem yapması gereken şeyler için kötü olurdu, hem de onları bu işe çekmek onlar için iyi bitmezdi. Gerçi hoş, onunla karşılaştıkları anda ona bulaşmışlardı artık ve eğer yanlış bir seçim yaparlarsa, işleri burada da bitirebilirdi. Daha tamamen açmaya ve renklerini sergilemeye şans bulamamış çiçeklerin solup gitmesi dünyadaki en üzücü şeydi.

Fakat onun bir kaç çiçekten daha önemli meseleleleri vardı.

Dikkatlice gelecek cevabı dinleyecek ve bu süre boyunca her türlü saldırıya karşı hazırlıklı olmaya çalışacaktı. Eğer bir el mührü çabası, saldırı hareketi veya en ufak bir chakra patlaması sezerse, çatıya doğru zıplayacak ve kendini güvene almaya çalışacaktı önce. Eğer kendisini tamamen koruyamayacağı bir durumla karşılaşırsa, kılıcını çekecekti. Durumun ise o raddeye gelmesini istemiyordu. Fakat Sukki'nin çağrıları güçlenmeye başlamıştı ve sağ elinin titremesini karşısındakilerden daha ne kadar saklayabileceğini bilemiyordu.

[Shizawa Tatane]

Neyse ki bir dostumu öldürmek zorunda kalmadım, aferin uslu kız, durmakla doğru olanı yaptın.

Konuşmamı sürdürmüş, Shinn-san'dan cevap bekliyordum. Aslında Shinn-san'dan cevap beklemiyordum, ondan olumlu bir cevap bekliyordum ama nafile! Ne yazık ki bir güzel terslenmiştim. Gevezeymiş, bak sen. Hadi ya? Çok konuşuyormuşum. Hadi ya? Neymiş efendim üç saniyede on iki kelime söylüyormuşum.

Yapma be! Ne yani ben iki saniye içerisinde seksen sekiz kelime düşünüp bunların aktif olarak sadece on birde birini cümle içerisinde kullanıyorsam bu benim suçum mu! Sen de düşün, ne yapayım yani.

Ha? Hadi ya. Adamı alıp gidecekmişmişmiş de birkaç gün sonra köye geri getirecekmişmişmiş de sonra vay efendim canımızı bağışlayacakmışmışmış da. Neymiş bizi bu binaya bağlarmış Suiton'dan Suiben ile kamçılarmış kıçımızı başımıza da. Her neyse ya ne saçmalıyorum ben.

Şöyle bir Shinn-san'a göz gezdirecektim. Üstündeki kıyafetleri inceleyecek, shinobi çantasının nerede olduğuna bakacak, gizli bir ekipmanı ya da üstünde ilavi bir çıkıntı, saklanmaya çalışılmış herhangi bir ekipman var mı diye kontrol edecek ve bir yandan da konuşacaktım.

"Bir yeni anlaşma, ya da anlaşmaya bir şart daha o halde. Bu adamın size vereceği bilgilerin önemli olduğunu düşünüyorum, ama ne var biliyor musunuz? Köyün gidişatı ya da köyle ilgili falandır muhtemelen ve bunlar benim hiçbir şekilde umurumda değil. Bu da demek oluyor ki, adamı alıp gitmenizde bir sakınca görmüyorum.

Lakin tüm bunlara bakıp, köyü de, adamı da, görevi de, alacağım nefesi de umursamayı kesince, geriye sadece tek bir şey kalıyor." diyecek ve derin bir nefes alarak çok ağır adımlarla, herhangi bir tehdit ya da ters tepme durumunda sola doğru her an sıçrayabilecek şekilde, Shinn'e doğru bir adım atacak ve

"Ne var biliyor musun, Shinn-san? En fazla senin kadar korkuyorum! Ben senin o seks kölen Sukki'ye benzemem!" diyecek ve eş zamanlı olarak, hızlıca bir shuriken fırlatıp Himei ve Akane'ye de saldırın mesajı vermiş olacaktım. Sonrasında, hızlıca geri çekilecek ve gelecek olası bir saldırıyı engellemeye çalışacaktım.

Bunu Suiseiki ile yapamazsam da, "Doton: Doryu Shiki"den yararlanacaktım. Duvarı çıkarmam gerekirse, çömelerek sürpriz bir atak yapma fırsatını da elime geçirmeyi deneyecektim.

Eğer olur da, Shinn-san'ı bir şekilde kenara köşeye sıkıştırırsak ya da atak olarak biz üstün gelirsek, bizim kızları "Shibou no Jutsu." ile destekleyecektim. Shinn'in yiyeceğini sanmıyorum, yerse de çok etkisinde kalacağını. Ama ne bileyim, en azından elimizde fırsat olur.

Shinn-san'ın üzerinde tekniği deneyecek olursam, bir başka deyişle ofansif taraf biz olursak, başarılı ya da başarılı olmasına bakmaksızın yerdeki yaralı shinobinin yanına gidecek ve onu hızlıca buradan götürmek üzere sırtlayacaktım.

[Nyu Himei]

" Eğer tüm problemler konuşarak halledilebilseydi, bizim gibi araçlara ihtiyaç kalır mıydı acaba ? Sadece dudaklardan dökülen sözler büyük savaşları engellese ve buradaki gibi masum insanların kanı dökülmese. "

Tatane'nin tavrına biraz anlam yüklemeyi başarabilmişti. Tüm bu katliama ev sahipliği yapan bu köyde daha fazla ölüm olmasını istemiyor olmalıydı, bu yüzdende konuşarak karşılarındaki suçluyla işbirliği yapmaya çalışıyordu Himei'ye göre. Herkes yeterince kan görmüştü bugün. Belkide ufak ve gizli bir anlaşma sorun olmayabilirdi. Onlar görevlerini başarılı bir şekilde yerine getirirler ve bu adamında yoluna devam etmesine izin verirlerdi. Peki sırf bugün burada kan dökülmesin diye eli kanlı bir katili serbest bırakmak bundan sonra bu adamın kılıcına bulaşacak kanda onlarında payı olması anlamına gelmez miydi ?

"İşimiz biter bitmez yetkililere haber vereceğiz, hatta bende peşine düşeceğim!" Böylece bu adamın fazla uzaklaşmasına fırsat vermeden onu hakettiği yere, darağacına götürebileceklerdi. Kendini rahatlatmaya çalışıyordu böyle şeyler fısıldayarak zihninde. Bir suçluyla anlaşma yapmayı kabul edilebilir bir dereceye çekmek istiyordu sadece. Evet, bazı durumlarda bazı insanlarla münazara yapmak gerekirdi. Karşılıklı çıkarlar yada başka bir sürü şey için şiddetten ziyade oturup konuşmak makul olabilirdi. Ama tüm bunları yapmak özel olarak öldürmek için yetiştirilmiş üç kişinin işi değildi ki. Tam tersine onlar sorunları şiddetle çözmek için yetiştirilmişlerdi. Onlara kanı kanla temizlemek öğretilmişti.

Ve öylede olacak gibiydi. Zira Shinn onlardan birini, bir Kusagakure shinobisini yanına almayı teklif etmişti onlara. Adamı onlara bırakma düşüncesi bile Himei'nin midesini bulandırmıştı. Yaralı meslektaşına yardım etmesi onu iyi bir adam yapmıyordu. Adamın yaralarını sarmasının ve onla ilgilenmesinin sırf ondan bilgi almak için olduğu gün gibi ortadaydı. Peki Shinn, ondan daha fazla bilgi alamayacağını anladığında gerçekten onun elini kolunu sallayarak köyüne geri dönmesine izin verecek miydi ? " Hayır. Bugün başka kimse ölmeyecek. Shinn dışında."

Gözleri kısılmıştı. Eğer yüzünde sevimli bir ifade vardıysa artık yok olduğu kesindi. Zira önündeki adama kudurmuş bir köpek gibi bakıyordu. Dişlerini gösteren büyük bir köpek.

Elinde tuttuğu wakizashisini dahada sıkıyordu. Tatane adamın konuşmasına cevap verirken Himei de saldırabileceği bir zayıf nokta arıyordu. Bu kadar zamandır çalıştığı stilinin ona öğrettikleriyle elbet maksimum hasarı verebileceği bir yer olduğunu düşünüyordu. Tatane'nin adamı konuşarak lafa tuttuğu bu zaman zarfında mutlaka bir yer bulmalıydı. Gözleri fıldır fıldır adamın bedenini tarıyordu. Savaş başlamak üzereydi ve köpek son hazırlıklarını yapıyordu, dişlerini geçirmeden önce geçireceği yeri seçiyordu artık.

Tatane den gelen işaret kulaklarından süzülüp beyninde işlendiği anda bir ok gibi fırladı durduğu yerden bu sırada hala rakibinin bedeni üzerinde analiz yapmaya devam ediyordu. Eğer bir zayıflık görürse direk oraya saldıracaktı. Eğer bulamazsa Shinn'in Himei'ye doğru yakında kalan kolunun dirsek arkasındaki damara sağlam bir kesik atmaya çalışacaktı. Atıldığı sırada elini çantasına götürecek ve bir kunai çıkaracaktı ne olur ne olmaz diye. Shinn'in mesafeyi açmasına izin vermeyecek nefesi kadar uzağında olmaya çalışacaktı. Titreyen vücudunu dizginledi, kalp atışını normal bir seviyeye indirdi. Buz kesmiş ellerine kan bulaşacağı kesindi, ama kimin kanı işte bu kesin değildi.