Aniden arkamda hissettiğim o pis ve haince auranın sebebini düşünürken bir anda sırtıma inen tekme ile öne doğru yalpalanmam bir olmuştu! Bu güçlü bir tekmeydi ama moruğun tekmesinin yanında bir hiçten ötesi olmayacağından, hafif bir sızlanma yeterli olmuştu. Arkama doğru dönüp pis pis baktığım o anda bana vuranın ve haince auranın kimden öldüğünü görmüştüm! Bu piç, şerefsiz Daichiydi. Kendisine laf sokan Bishamon'u kurtarmıştı. Oysa ne güzel işkence ediyordum, ağlamasına veya istemsizce göz yaşı dökmesine ramak kalmıştı. Kemiklerine uyguladığım baskının ne şiddete olduğunu sadece o değil, bende hissediyordum. Arkamı döndüğümde ise tek gördüğüm şey şerefsiz Daichi'nin pis sırıtışı değildi. Yürümekte olan hocamızın alana vardığını ve tam Daichi'nin arkasında oldukça ürkütücü bir şekilde baktığını görmüştüm! Altıma sıçmamak elde değildi! Korku kitabından fırlamış o korkunç yaratık gibi bakışları iliklerime kadar titretiyordu ama bu çok sürmemişti. Daichi'nin kafasına geçirmesi ile bu korku yerini büyükçe bir kahkahaya bırakmıştı. Bildiğin ellerimi karnıma doğru götürmüş, dilimi şeytan gibi çıkartmış kahkaha atıyordum. Gözüm bir göt üstü yere düşmüş Daichi'de birde tayt giyen gay hocamızdaydı. Daichi'nin ayağı kalkıp hocaya kafa tutması ile bu kahkaham çok daha büyümüştü.
O sırada Bishamon araya girmiş ve benim gibi Daichi'nin dayak yemesinden zevk almış bir şekilde hocanın götünü yalayıp benide dövmesini rica etmişti. Kaşlarımı çatıp kafasına bir tane şaplak geçirdiğimde hocada Daichi'yi dövmeyi bırakıp Bishamon'u dövmeye başlamıştı. Kendimi yerlere atıp deli gibi yuvarlanarak kahkaha atmam elbette normaldi! İki tane mızrağı ile sağlı sollu Bishamon'a girişmişti resmen. Bishamon'un yediği dayaktan boşluk bulup sövmeye başlaması ile bu kahkaham çok da büyümüştü. "Eline sağlık hocam! Vurun ibnelere." dediğimde, hassiktiri çekmemde bir olmuştu. Hocanın öfkeli gözleri bana kenetlenmiş ve Daichi'yi dövmeyi bırakıp bana doğru yönelmişti. İki dizini büküp sıçma pozisyonuna girdiğinde yerde uzanan benim dibime kadar gelmiş ve kel kafamı önce bir okşamıştı. Bir kere, iki kere, üç kere derken dördünce kafama öyle bir şaplak atmıştı ki içimden sövmeye başlamam ışık hızıyla başlamıştı! Kafamda oluşan kızarıklık geçmeden elindeki mızraklar ile acımadan vuruyordu şerefsiz. Dakikalarca yediğim dayakla üçümüz arasında en çok dayağı ben yemiştim. Sona kalmanın zararları buydu işte. Hocanın dikkatini çekecek başka bir aptal daha yoktu maalesef grubumuzda.
Üçlü arasında en dayanıkklı yine ben olduğumdan derin derin soluyup: "Senin yeddi ceddini sikeyim! Şikayet edecem seni, seni babama dövdürecem sürüm sürüm sürdürecem annesiz piç. Kimsin lan sen?" diye haykırıp ikiliye katılmam bir olmuştu. Sonra ne mi olmuştu? Tabuichi mızraklarını toprağa dayamış ve kollarını sıvayıp, gözlerini devirmişti. "İFLAH OLMAZ ORUSPU ÇOCUKLARI, GELİN BURA!" Deyip üzerimize doğru çullanması ile sızlayan kemiklerimi umursamayıp ayağı kalkmam ve arkama bakmadan koşmam bir olmuştu. Diğerleri umurumda değildi anası sikilsin oruspu çocuklarının! Kaçarken arkama doğru: "OÇ TABUİCHİ SENİN GİBİ HOCAYI SİKEM." diye bağırıyordum.