Bir felaket ve gerisinde kalan üç adamın hikayesi. Bana bıraktığı mirastan en güzel kısmı belki de. Hee şu da var aslında ondan bana kalan ne güzel olabilir ki? Yine de bunla meşgul etmek istemiyorum sizi. Aslında neyle meşgul etmek istediğimi de bilmiyorum ama onla meşgul etmek istemediğimi biliyorum. Çok saçmaladım... En iyisi ben biraz daha kitap okuyayım.
Nerede uyandım ben böyle? Nasıl geldim buraya? En son hatırladığım kadarıyla uyur gezerliğim yoktu ama başımda yaktığım ateşten bir işaret yoktu. Hatta altında uzandığım geniş yapraklı ağaçlardan da iz yoktu. Geniş biraz da yanık bir arazide uzanıyordum. Ateşi ben yaratmış olamazdım çünkü en son bildiğim alevleri kontrol etmek gibi bir yeteneğim yoktu.
Kafamı biraz daha kaldırıp çevreye bakındım. Sanki her zaman daire çizerek hareket ediyormuşum gibi hissimin olması anormal mi? Ne zaman uykuya daldığımda kendimi uyuduğumdan farklı bir yerde ama diğerlerine göre tanıdık bir bölgede uyanmam neyi işaret ediyordu. Yine yanık bir arazi vardı etrafımda. Karşımda uzanan kısa çimlerin karşısında ahşap çürümeye başlamış, terk edilmiş bir ev duruyordu. Yağmacılık kariyerime devam edebilmek için öfleye püfleye de kalkarak olsa bile içeri girmiştim. Ufak tatil köylerinde bungalov evleri andıran ufak bir yerdi. Arkada bir oda olduğuna dair bir işaret gözüküyordu ama çöken çatının molozları oraya gitmeyi imkansız kılıyordu. İlerlemek biraz korkunç bir durumdu çünkü çöken yerleri görmek ahşap tabanın çökmeyeceğinin garantisini vermiyordu.
Adımlarımı tedbirle atıyordum. Yanlış atacağım bir adımla maceramın son bulmasını istemiyordum. Sorunsuzca moloz yığınlarının olduğu yere doğru ilerliyordum. Yeri buraya ait olmaması gereken bir şey bana doğru parlıyordu.
İnsan tenini andıran bir görüntü vardı. Merakla ilerledim oraya doğru fakat öncelikle cebimden daha önceden sardığım sigaralardan birini yakmıştım. O zaman bilmiyordum ama sonradan o yaktığım sigaranın o evi küle çevireceğini öğrenmiştim.
Molozlar arasında bir ceset olduğunu kesinleştirmiştim ve yine de bakmak istiyordum. Hala içimde işime yarayabilecek bir bir şeyler çıkabileceğine dair bir his vardı. Ama o cesedi gördüğüm anda gözümün önünde bir flashback belirmişti. Daha önce hiç görmediğime emin olduğum bir surat neden bu kadar tanıdık geliyordu. Neden ceset yiyen karga fotoğrafları gözüküyordu her gözümü kapadığımda şuan. Molozları kaldırabildiğim kadarıyla ellerimle dağıtıyordum. Tırnaklarımın içi talaş ve ellerimin kenarlarında batan kıymıklardan kanamaya başlamıştı ama yenilmiş gibi duran bir ceset vardı ortada.
Korgudan daha önce var olan tüm o kontrollü hareketler yere sert vurulan adımlara terk etmişti. En tepede duran güneşin altında kendimi hava alarak rahatlatmaya çalışıyordum. Ve bir anlık bir hareketle bir zamanlar o kadar para verip de aldığım zippo mu ve daha birkaç nefes aldığım sigaraya o harabenin üzerine fırlattım. Zaten çökmüş ve parçalanmıştı yok olması onun için bir anlam taşıyamazdı...