gönderen Tobio Hinata tarih 19 Şub 2016, 01:39
Hafif bir sessizlik var evin içerisinde. Babam erken gitmiş, ben evde tek başıma öylece oturuyorum. Derin bir nefes alıyorum, evde sadece tek bir tanecik olan aynaya şöyle bir bakıyorum. Kel kafama hâlâ tam olarak alışmış değilim, yüzüm buruşuyor.
Düşünüyorum. Yaşlı bunağın neden bu kadar aptal olduğunu, sonra ise tik tak seslerine aşina olduğum duvar saatine şöyle bir bakıyorum. Birazdan yeni takımım ile bulaşacak olmanın heyecanı içimi kaplıyor bir an, ardından evin içini şöyle bir kolaçan ederken gözüm tekrardan aynaya kayıyor ve aynadaki ben ile bir süre bakışıyoruz, aynı ben. Bir süre daha evin içerisinde oyalandıktan sonra kendimi İshi'nin sıcak, güneş ışınları ile kavrulan sokaklarından bir tanesine atıyorum. Sabahın erken saatleri olmasından ötürü çoğu dükkan daha yeni yeni açılıyor.
Yavaş yavaş ilerlerken aniden bir çocuğun üzerime doğru koşuşturduğunu fark ediyorum. Tam üzerime doğru. Arkasından ise iki-üç elaman onu kovalıyor. Çocuk geçerken göz ucuyla bana bakıyor. Adını veremediğim hafif bir kıpırtı içimi kaplarken yanımdan vınlayarak geçenlerin rüzgarı ile serinliyorum. Yine başarısızlık ile sonuçlanan bir hırsızlık denemesi olmalı... Derince bir nefes alıp, bir süre arkalarından izledikten sonra geç kalacağım düşüncesiyle tekrardan yürümeye başlıyorum.
Ramenci dayının dükkanın önünden geçerken duraksıyorum. Bir süre dükkana baktıktan sonra ağır adımlarla içeri giriyor ve tezgahın önündeki sandalyelerden bir tanesine oturup etrafıma şöyle bir bakıyorum. Kimsecikler yok gibi. Tek ben varım.
"Ooo erkencisin Hinata, ne oldu savaş mı çıktı bu kadar erken kalktın sen." diye makarasını geçiyor Ramenci dayı beni fark eder etmez.
Gülümsüyorum.
"Yok be dayı, ne savaşı. Bugün Genin takımının ilk buluşma günü, babam kafamın önüne koymuş alarmı geç kalmayayım diye ondan böyle yoksa bilirsin beni." diye cevap veriyorum gülümsememi sürdürerek.
Ramenci dayı küçük dükkanda yankılanan bir kahkaha patlattıktan sonra her zaman ki yediğim bol acılı ramenden yapıp önüme koyuyor. Hızlıca üç dört kaseyi bitiriyorum. Kimse olmadığından medeniyetten yoksun bir şekilde yediğimi itiraf etmeliyim. Gerçi birileri olsada yine medeniyetten yoksunca yiyorum ama dürüst olmak gerekirse, bu sefer siktiğimin medeniyetinden çok daha yoksunum. Ramenci dayı gülümseyerek beni izliyor. Dördüncü kaseyi de afiyet ile bitirdikten sonra karnıma bir kaç şaplak atıp, sıvazlıyorum.
"Borcumuz ne kadar dayı?" diye soruyorum.
Tip tip bakıyor. "Ne borcu olum, bugün önemli bir gün para alacak halim yok ya. Benden olsun bu seferlik, hadi gururumuzsun sen bizim geç kalma." diyor gülümseyerek. Gözlerim kamaşıyor ve günün güzel başlamasını içtenlikle kabulleniyorum. Gerçi ileride beleşçi bir adam olursam bu adam yüzünden olacağı kesin ama, mühim değil; canı sağ olsun ramenci dayımın.
Ellerim ile gerimde kalan dükkanı selamlarken tekrardan yürümeye başlıyorum. Bir kaç dakika sonra ise, buluşacağımız alana varıyorum. Bishamon ve Hasegawa adındaki iki elamanın çoktan vardığını, birbirleri ile tanışma faslına giriştiğini görüyorum. O sırada hemen önümüzden ise Tabuchi-sensei usulca geliyor. Üzerinde tayt var, gay mı lan bu? Şaşkınlıkla kafamı kaşıyorum. Koskoca köyde başka hoca yok muydu da gay bir hoca vermişlerdi bize diye düşünüyorum anlık olarak. Etrafıma kız var mı diye bakıyorum, yok. Dört tane erkek sap gibi ne yapacağız diye düşünürken tekrardan yürümeye başlıyorum.
"Hinata benim bilader, buda Bishamon olmalı. Şu gelen gay ise hocamız. Ne güzel bir takım, memnun oldum. Oysa günüm çok güzel başlamıştı." diyorum o sırada kendini Bishamon'a tanıtmakta olan Hasegawa'nın sözü biter bitmez. Derin bir nefes alıyorum ve bekliyorum, bu hocanın bizi ne zaman sikeceğini.

Belki bir aptal, belki bir deliyim; ama her şeyden öte bir manyağım.