[Ryōshi Kyōkai | Av] Beyaz Saçlı Şeytan

[Kemuri Isao]

Iwao, evet artık Iwao bir hana girmişti. Isao olan kişi yolda çeşitli shinobiler görse de yolunu falan değiştirerek gizli kalmayı başarmış ve onu bu hanın kapısına kadar bırakmıştı. Iwao ise bu handan sorumluydu. Hepsinde de 0. Eh biraz karışık gibi duruyor ha? Sıkıntı yok ama Isao için. Özdeki Isao, Onun dengi 0 ve bir gölge olan Iwao. Normalde Isao oldukça baskın fakat şimdi av vakti. Avlarda ondan daha vahşi ve taktisyen olan 0 kontrolde. Av için her şey mübah. Kusa shinobilerine saldırmak istemez fakat önüne çıkarlarsa onları etkisiz hale getirmekten çekinmez. Nahoş biri. Normalde Isao ondan hoşlanmaz fakat artık kontrol ve söz onda değil. Hadi avlanalım. Iwao senin sıran adamım.

Iwao bu kasabanın en büyük hanının kapısındaydı. İçinde bir heyecan yükseliyordu. Tıpkı gerçek Iwao'nun sürekli durduğu ruh hali. Güzel. Hanın kapısını açmış ve içeriye girmişti. Iwao'nun gözlerinden bakan 0 çevreyi incelemişti. Köşede yerleşke shinobileri vardı. 0 not almıştı : Uzak durulacak. Ardından Iwao resepsiyona ilerlemişti. Resepsiyonda gayet hoş bir hatun oturuyordu. Iwao'ya yakışır bir davranışla gülüp saçlarını düzeltmişti : Gerçekten hoş bir hatunsun. Yakında düğünüm olmasa sana bir akşam yemeği teklif ederdim. Burada Iwao gülüşünü daha geniş ve dostane yapmıştı Onun yerine sana bir arkadaşı soracağım. Babamın müşterilerinden biriymiş. Şöyle beyaz saçlı bir gözünde yukardan aşağıya bir çizgi olan adam. Maalesef babam ismini söylemedi. Iwao eliyle hangi gözü olduğunu da işaret etmişti. Bu sırada gülüşü sönmüş ve normal durmaya başlamıştı. Burada buluşacağımı söyledi. Acaba kendileri burada mı? Ve tekrardan gülümsemişti. Ulan harbi abisi olmuştu bu hergele. Yürü be Iwao, Isao veya her kimsen. Yürü be!

[Ougami Hayato]

Hayato, daha doğrusu Fugaku, şehirdeki en büyük hana doğru ilerliyordu. Yolda, hiçbir bilgiye denk gelmemiş olmasından yana yakıla handan içeri girdi. Isao, hanın içindeydi zaten. Etrafında dolanan kargaşanın ortasında, mal gibi kalmıştı. Ne yapacağını tam olarak kestiremez bir haldeyken, ileride oturmakta olan shinobileri görünce birden aklı başına geldi. Tabi, etrafta dolanan hatunları görünce aklı tekrardan başından gitti ama, buna yapacak bir şeyi yoktu Hayato'nun. Sadece, kendisini tutmakla yetindi ve, Isao'ya kaş göz işaretleriyle haber vererek hemen üst katlara çıkan merdivene yöneldi. Bundan sonra, tek başınaydı.

Bütün katları tek tek dolaşacaktı Hayato. Girebildiği bütün odalara girecek, bakabildiği her deliğe bakacak, en ufak bir ipucunu bile kaçırmayacaktı. Avlanmanın doğasını az çok biliyordu, daha önce hiç ava çıkmamış olmasına rağmen. Yine de, içinde ufak bir heyecan yok değildi. Aşağıdaki karmaşanın yukarıda da olmamasını umuyordu sadece.

Merdivenlerden yukarı doğru çıkarken, aklından planını da yapmıştı. Shinn'i katların hiçbirisinde bulamazsa geri aşağı inecek, grupla buluşacak, ve planın geri kalanını yapacaklardı. Shinn'i bulması halinde, ortaya yine iki durum çıkıyordu. Shinn'in Hayato'yu fark edip etmemesi. Shinn, Hayato'yu fark ederse eğer, ortaya sağlam bir dövüş çıkacaktı. Bu dövüşü de, Hayato'nun mümkün olduğunca ofansif bir şekilde hareket etmesi, ve mümkün mertebe dövüşü handan dışarı, hatta köyden dışarı doğru taşıması gerekecekti. Eğer ki Shinn, Hayato'yu fark etmezse de, bu sefer Hayato hemen aşağı inip, Isao ve diğerleri ile bağlantı kurarak Shinn'i bulduğunu bildirecekti. Bu sonuçta da, yine bir plan sonrası hareket yapılacaktı.

Shinn'in bu handa çıkmaması durumunda ise, tekrardan köye dönüp, diğer hanları tek tek tarama fikri, Hayato'yu şimdiden yormaya başlamıştı.

[Kurochi Hirashimatsu]

Isao'dan bu sefer ayrılma planı gelmişti. Aslında düşününce, ayrılma planı bana pek mantıklı gelmiyordu. Fakat ayrıldıktan sonra yeniden buluşmamız pekte problem olmayacaktı elbette. Zira ayrı kalırsak, birimiz yakayı ele verirse diğerlerimiz ile iletişim kuramadığı için dahada zor anlar yaşardık. Neyse ki yaptığımız Henge gayet başarılı bir şekilde ilerliyordu. Isao'ya bu fikri için görev sonu bir prim mi versek ne yapsak?

Sokakta yürürken insanların dikkatini üzerime çekmemiştim. Hiç biri beni takmıyordu bile. Zaten bizim Ishi'nin zanaatkârları sık sık buralara gelip gittiği için insanlar alışmış gibi duruyordu. Kusagakure halkının zevkleri çok hoşuma gitmişti. Ana caddeye yaklaştığımız her adımda insan sayısı dahada artıyordu. Şehrin ışıkları beni büyülemişti adeta. Oldukça hoş bir tasarım gözüme çarpıyordu. Çeşit çeşit renklerde Japon Fenerleri caddeyi bir sanat yuvasına dönüştürmüş gibiydi. Bazıları gecenin ilerleyen saatlerinde sönecek olsa da bazıları yanacaktı. Kusagakure geceleri'de hayatın devam ettiği bir köy demek ha? Ne kadar hoş.

Caddede devriye gezen shinobileri gördükçe yolumuzu değiştiriyorduk. İlk avımız olduğu için yada hayatında hiç suçlu etiketi yemiş bir insan olmadığım için bu durum hiç hoşuma gitmiyordu. İçimde beni rahatsız eden dürtüler vardı. Hayatımda ilk kez düşman olmadığım meslektaşlarımdan kaçıyordum. Umarım kötü bir senaryo yaşamayız. Eğer kötü bir senaryo ile karşı karşıya kalırsak şayet, yaptığım her bir jutsu içimi acıtacaktır.

Bir süre sonra karşımızda Mikage Hanı adlı bir yer görüyorduk. Meydanında ise tezgâhlarını toplayan satıcılar vardı. Cıvıl cıvıl bir şehrin cıvıl cıvıl satıcıları gecenin ilerleyen saatleri gereği tezgâhlarını topluyordu. Hana meydanın tam karşısından giriyordum. İçeri girdiğimde ise büyük bir yapı olduğunun bilincine kapılıyordum. Ayrıca müşterisi bol bir yere benziyor. Emin misin Isao? İnsan içine çok çıkmamamız gerekiyor. Yukata giyimli hanımefendiler servis yapıyordu handa. Birisi gözüme takılıyordu. Köşede oturan iki adama çay götürüyordu ve bu adamlar ise Kusagakure Shinobisiydi. İçimi gerginlik kapladı. Bunu her ne kadar yüzüme vurmamaya çalışsam'da elimden geldiğince tepkisiz kalmaya çalışıyordum. Belimi bükerek yürüdüğüm için suratım aşağıdan pek anlaşılmıyor gibiydi sanırsam. Neyse ki bizi fark etmediler, şimdilik..

Sol tarafta gördüğüm kapı muhtemelen mutfağa açılıyordu. Avratlar oradan girip çıkıyordu çünkü. Yaklaşık 5-6 metre sağında ise yukarı kata çıkan merdivenler görüyordum. Karşımızda ise resepsiyon bulunuyordu. Şimdilik işleri Isao'ya bırakıp sessizliğimi koruyacaktım. Bu planı kuran kişi oydu. Eminim ne yapması gerektiğini bizden daha iyi biliyordur.

[GM - Naruto]

Isao: Kırmızı kimonolu ve siyah saçlı resepsiyoniste ilerliyorsun. Seni fark eder fark etmez gözlerinin içine bakarak iltifatlarını dinleyen kadın, sımsıcak bir gülümseme ile cevap veriyor ilk sözlerine. Ardından asıl soruna geliyorsun ve Shinn'i tarif ediyorsun ve kadının düşünceli bir şekilde gözlerini devirmesine yol açıyorsun. Bir kaç saniye zihninde tarife uyan birisini yoklayan kadın "Üzgünüm ama öyle birisini anımsamıyorum." diyor sana. "İsmi olsaydı daha iyi yardımcı olabilirdim." diye de devam ediyor.

Hayato: Merdivenlerden yukarı çıkarak düz bir koridora çıkıyorsun. Bu koridor, biraz genişçe ve sağlı sollu çer kapıdan toplam 6 kapıya sahip boş bir koridor. Tam karşıda bir üst kata çıkan bir merdiven daha var. Duvarlar, parşömenler üzerine çizilmiş resimler ile dekore edilmiş. Sağındaki ilk odayı açmaya çalışıyorsun ancak, kapının kilitli olduğunu fark ediyorsun. Solundaki kapıya davranıyorsun ama, ne yazık ki o da kilitli çıkıyor.

Sağındaki üçüncü kapıya bu sefer yöneliyorsun. Bu sefer kilitli olmayan kapı, standart Japon stilinde dekore edilmiş bir otel odasına açılıyor. İçeride, yerde oturup çayını yudumlamakta olan bir adam ile göze göze geliyor, anlamsız bir şekilde bir kaç saniye bakışıyorsunuz öyle. Sessizliği, "Ne var?" diye soran adam bozuyor ancak sen, içeride Shinn'e dair bir ipucu göremediğin için adamın bu sorusunu havada bırakıp kapıyı kapatıyor, diğer odaları açmaya devam ediyorsun.

Solundaki dördüncü kapıya davranıyorsun. Şans yüzüne mi gülmüş nedir, bu kapı da kilitli çıkmıyor. Lank diye bu kapıyı da açıyorsun ve gördüğün memeler, iç çamaşırları falan fıstık sayesinde sevişmekte olan bir çifti bastığını fark ediyorsun. Seni fark eden kadın cart bir çığlık koparırken, kadını ve üstünü örtmeye çalışan adam ise "Ne yapıyorsun be?" diye kükrüyor sana. Sen ise, burada da Shinn'e dair bir şey bulamadığın için, adamı umursamadan kapıyı kapatıyor, diğer kapılara yöneliyorsun.

Sen sağındaki beşinci kapıyla uğraşırken az önceki odadan hakamasını yarım yamalak giymiş olan adam fırlıyor ve sana bağırıp çağırmaya devam ediyor. Bu kapı da kilitli olduğu için, sonuncu kapıya yöneliyorsun adam hala arkanda sana saydırırken. Sonuncu kapı da sana umut vermediği için, merdivenlere yöneliyor yukarı çıkıyorsun adamı arkanda bırakarak. Duyduğun ayak sesleri nedeniyle, adamın lobiye indiğini düşünüyorsun.

Ryouta ve Hirashimatsu: Siz Isao, yani Iwao'yu gözlerken, merdivenlerden üzeri çıplak hakamalı bir adam hızla iniyor. Kıpkırmızı olan suratından ve ayaklarından çıkan lap lap seslerden anlıyorsunuz ki epey sinirli. Tam Isao'nun konuştuğu resepsiyoniste ilerler gibiyken, yolunun ortasında köşede oturmakta olan shinobileri görüyor ve hızlıca onlara yöneliyor. Sinirli sinirli bir şeyler söyleyip merdivenleri gösteriyor, shinobiler ise ayaklanıp merdivenlere ilerliyor. Siz daha bir tepki veremeden de, yukarı çıkmaya başlıyorlar.

Hayato: Üçüncü kattaki ilk kapı ile merdivenler arasında beş metrelik bir mesafe var. İlk kapı ile uğraşmaya başlıyorsun. kapı kulbunu çeviriyorsun ve kilitli olduğunu anlayıp diğer kapıya yöneliyorsun. Daha doğrusu, yönelmeye niyetleniyorsun. Merdivenlerden çıkarak koridorun başında biten iki shinobi seni diğer kapıyla uğraşmaktan alı koyuyor. Hala ilk kapıya yakın olduğun için, adamlarla aranda beş metre var. Uzun saçlı ve diğerinden bir adım önde duran adam sana "Ne yapmaya çalışıyorsunuz beyefendi?" diye sorarken, kısa saçlı ve arkada duran adam gözlerini kısarak sana bakıyor. Bir şeylerin ters gittiğinin farkında gibi. Henge'ni çözmüş olabileceğini düşünüyorsun.

Ve bu tezin de bir ihtimal doğru çıkıyor. Sensör yeteneklerin, arkada duran kısa saçlı Shinobi'nin chakrasını yoğurmaya başlayıp el mührü safhası için hazırlık yaptığını söylüyor sana. Zaman senin için yavaşlıyor ve bu ön bilgi ile, ilk hareketi yapmak için avantaj elde ediyorsun.

Fakat köyüne olan sadakatin ve takıntın, seni asıl düşündüren şey. Bu ikili işlerini yapıyorlar, Kusagakure ve Çimen ülkesi vatandaşlarını dış veya iç düşmanlara karşı korumak için kendilerini riske atıyorlar. Arkadaki kısa saçlı eleman, kendini hiç düşünmeden, potansiyel bir suçlu veya düşman bir shinobiyi etkisiz hale getirmek için hazırlanıyor, yani seni. Bu noktada sen, onlar için "kötü" birisisin, taviz vermelerini beklemiyorsun. Bu senin saygı duyduğun bir şey, tanıdığın kaç kişi bu idealler uğruna kendini zora sokar ki?

Her ne kadar avantajın olmuş olsa da, bu düşünceler senin performansına ket vuracak, bunun farkındasın.

[Arachi Ryouta]

Etrafı süzüyor bir yandan ise Isao, yani Iwao'yu gözetliyordum. Birkaç dakika sonra merdivenlerden üstü başı çıplak bir adam iniyor, ayaklarının çıkardığı lap lap seslerden adamın çok sinirli olduğunu fark edebiliyorum resepsiyoniste ilerler gibiyken, yolunun ortasında köşede oturmakta olan shinobilere doğru hızlıca yöneliyor adamlara öfkeli bir şekilde laf yapıyor ve en sonunda merdivenleri gösteriyor bunun sonrasında shinobiler merdivene yöneliyorlar.

Tahminimce bizim eleman birşeyleri ters yaptı ve bu adamı çileden çıkarttı, aslında adam sorun olmamasına karşın bu shinobiler dert olabilir ve henge olayını fark edebilirler. Belki bu peşine düştükleri kişi bizim adam olmayabilir ama temkinli olmak iyidir.1 Numaraya bakıp merdivenleri ve shinobileri kafamla gösterdim ve onun beni oraya yönlendirmesi için onay bekliyordum eğer yönlendirir ise shinobiler ile aramda beş metre bırakarak onları takip edicektim eğer onaylamaz ise olduğum yerde duracaktım, genede onaylaması ihtimaline karşı bir plan yapmak akıllıca olurdu.Shinobileri takip ederken durdurlar ise bende durup onları dinleyecek ve duruma göre bir hamle yapacaktım, eğer direk saldırıya geçerlerse bizimkine destek olarak öldürücü olmayan darbeler atmaya çalışacak ve 4 numarayı oradan hızlıca çekip kurtarmaya çalışıcaktım. Eğer fark edilipte büyük bir olay çıkmasa 4'e zaman kazandırmak için onları ilk önce henge ile oyalamaya çalışıcak etki etmez ise onları etkisiz hale getirmek için uğraşacaktım. Olurda bir sorun çıkmaz ise yoluma devam edicek ve birşey belli etmemeye çalışıcaktım.

Umarım bir sorun çıkmazdı çünkü buraya sorun için gelmemiştik hem bir han da olay çıkarmak alışıldık olsada bizim için iyi olmazdı genede buradan hertürlü bir kurtuluş olurdu tek sorunumuz birilerinin bizim varlığımızı fark etmesi idi. Bu shinobiler olurda bizim 4'ü fark ederse, shinobileri çok zor bir durumda kalmadığımız müddetçe konuşabilecekleri yada birine rapor verebilececeklerini engelleyen hamleler yapıp onları susturmalıydık.

Hey! Hem eğer şanslıysak bu bizim 4 olmaz değilmi?

[Kemuri Isao]

Iwao resepsiyoniste sorusunu sormuştu. Resepsiyonist biraz düşünmüştü fakat tarif ettiği biçimde bir adamı çıkartamamıştı. İsim istiyordu. Iwao düşünüyormuş, o beynini zorluyormuşçasına elini çenesinin altına koymuş ve başını eğmişti. Bu sırada aşağıya gürültülü ayak sesleri gelmişti. Iwao dönüp baktığında ise çıplak bir adamın shinobilerle konuşup yukarıya çıktığını görmüştü. Siktir. Umalım da 4 bir şeyleri batırmamıştır. Hayato kusagakure shinobilerine saldırmaz çünkü gayet milliyetçi birisi ve adamlar işini yapıyor. 4 neler yapar bilmiyordu ama Isao. O da Hayato ile benzer giderdi büyük ihtimalle. Çünkü hayato onları ayırmamıştır. Her ne boksa. Umalım da onunla ilgili bir mesele değildir. Isao ve 0 bundan çok emin değildi fakat onların bir görevi vardı. Araştıracaklardı.

Iwao shinobilerin basıp gittiğini gördüğünde düşünme faslını sona erdirmişti. İsmini demişti sanırım. Şeydi galiba, ımm Shinn veya ona benzer bir şey. Emin değilim. Kılıç taşıyan bir adammış hatırladığım kadarıyla. Bizim peder konu iş olduğu zaman çok geveze bir insan değildir. Cidden yardımcı olabilirseniz çok iyi olur. Şimdi geri dönüp pedere işi bağlayamadım diyemem ki.

Iwao işleri halletmeye bakacaktı. 0 ise yukarı çıkmaya hazır bir şekilde bekliyordu. Yukarıda Hayato'nun başını belaya sokup sokmadığını bilmiyordu ve bekliyordu. İshi ekibi yukarı çıkıp incelerdi herhalde. O görev adamıydı. Şimdilik.

[GM - Naruto]

!	Cynic yazdı:
	Kurochi Hirashimatsu ve Ougami Hayato ilk pasiflik uyarılarını almıştır. Onlar da RP yazınca tur ilerleyecektir.

[Ougami Hayato]

Arkasından gelen sesin, aşağıda gördüğü shinobiler olmamasını umarken, umudu havada kalmıştı. Arkasını döndüğü gibi, iki Kusagakure shinobisi ile karşılaşmıştı. Verebileceği çok bir cevap yoktu şu durumda. Odalara izinsiz dalıp, insanların özeline tecavüz etmiş sayılıyordu şu anda. Tam cevap vermeye yeltenirken, arkadaki kısa saçlı shinobinin chakrasını yoğurmaya başladığını fark etti. Önünde iki seçenek vardı şu vakitten sonra. Ya kalıp, karşısındaki shinobiler ile savaşacaktı, ya da kaçacaktı. Savaşma isteği yoktu içinde. Karşısındaki shinobiler, kendi köyünün shinobileriydi. Bu durumda, kendisi bir suçlu muammelesi görecekti. Ve bunun olmasını istemiyordu. Ondan da önce, kendi köyünden insanlara zarar vermek istemiyordu. Masum shinobilerdi karşısındakiler. İşlerini yapmaya çalışan iki shinobi. Masum vatandaşları korumaya çalışan, masum shinobiler. Bu durumda, yapabileceği çok bir şey yoktu. Konuşarak anlaşmaya çalışacaktı. Lakin arkadaki shinobinin bu tutuma karşı nasıl davranacağı az çok belli gibiydi. Yine de, denemekten bir zarar çıkmazdı. Değil mi?

"Öhm. Sorma kardeşim ya, benim karının bu handa birileriyle fingirdeştiği haberini aldım, ağzına sıçtığımın karısını aramaya geldim. Öhm öhm. O sinirle de bir kaç odaya izinsiz daldım. Kusuruma bakmayın. Hemen şimdi gidiyorum."

Ağzından çıkan laflara kendisi bile inanmamıştı ki, karşısındaki shinobiler inansın. Ama denemekten zarar gelmez diye düşünerek arkasını shinobilere döndü ve yavaşça yürümeye başladı. Bu sırada arkasında dönecek olan her şeye karşı kendisini hazırda bekletiyordu. Arkada duran shinobi durumun farkına varmış gibiydi. Yine de, bir ihtimal diye düşünerek yürümeye başlamıştı. İşlerin kötüye gitmesi durumunda, üzerindeki sis bombalarından birisini kullanacaktı. Bu bombayı shinobiler ile arasına atarak, shinobileri de sisin içine alacaktı. Sis bombası hamlesinden sonra ise, yapabileceği çok fazla bir şey yoktu. Bunshin ile bir kopyasını çıkartacaktı. Shinobilerin bunshin olayını bir iki saniye geç fark etmeleri yeterdi Hayato için. Çünkü Hayato, bunshin no jutsuyu uyguladıktan sonra, bir alt kata doğru shunshin kullanacaktı. Grubundakilerin, shinobileri fark etmiş olmasını ummaktan başka çaresi yoktu. Böyle bir pozisyonda, hiçbir şekilde tek başına bir hamle yapmamalıydı. Bu sebeple aşağıya inip, arkadaşlarıyla temas kuracaktı. Sonrasında ise, on saniyelik bir arada karar vermeleri gerekeceğini düşünüyordu ki, bu süre onlar için yetmeyecekti. Savaşmaları gerekecekti.

Ah Hayato, Kafana sıçayım Hayato.

[Kurochi Hirashimatsu]

Hana girdiğimizde olaylar iyice derinlemesine ilerliyordu. Eğer en ufak bir yanlışlık olursa olaya müdahale etmeye hazırdım. Isao resepsiyonistle konuşuyordu. İçimde soğuk havalar esmeye başlamıştı. Nedir bu? Sanki başımız belaya girecekmiş gibi hissetmeye başladım. Hayato hana girdiğinde yukarıya doğru uzanan merdivenlere yönelmişti. Üst katlara çıkıp odaları arayacaktı muhtemelen. Umarım çıplak bir kadının odasına dalmaz dikkatsizce. Kadınlardan dolayı yeterince başım yandı zaten, değil mi bacak-kun?

Şimdilik gözlerim Isao'ya dönüktü. Resepsiyonist kadına neler söylediyse kadın öyle bir gülümsedi ki devranım döndü. Fakat bu gülümseme çok uzun sürmedi. Neler konuştuklarını çok merak ediyorum doğrusu. Isao muhtemelen Shinn'i sormuştur. Fakat işimizin yolunda gitmediğini neden hissediyorum? Açıklar mısın bana bacak-kun?

Etrafa şöyle bakınırken merdivenlerden inen birini görüyordum. Üzeri çıplak bir adam iniyordu. Suratından ve ayaklarından iğrenç bir ses çıkıyordu. Baya sinirlenmiş belli ki. Ah ulan Hayato, ne yaptın sen oğlum? Adam resepsiyonistle konuşmaya giderken kenarda oturan shinobileri görüp onlarla konuşmaya başlıyor. Hay anasını satıyım böyle işin. Ne yapıyorsun sen be adam? O şekilde aşağı inilir mi? Olaya bir el atma vaktim gelmişti sanırım.

“Rezalet! Tam bir rezalet! Bu ne terbiyesizliktir?” Shinobiler yukarıya doğru yöneldikten sonra bir algı operasyonu düzenlemeye çalışacaktım. Şimdilik aklıma gelen en iyi fikir bu. Arachi'ye yukarı doğru çıkması için bir işaret verecektim. Ben algı operasyonu yaparken Arachi yukarı çıkıp Hayato'ya destek olmalıydı. En azından ikiye iki olmalılar. Ben ise adamın üzerine doğru yürürken söylenmeye devam edecektim ki herkes duysun beni. Klasik yaşlı huysuz amca rolü yapmaya çalışacaktım.

“Bu şekilde insan içine çıkılır mı? Burada kadınlar var çocuklar var bre hayvan herif! Utanmıyor musun millete bu görüntüleri sergilemeye!”

[GM - Naruto]

Hayato: Konuşmaya girmenle sensör yeteneğinden kazandığın hamle avantajını kaybediyorsun ve inisiyatifi karşındaki shinobilere bırakıyorsun. Ağzından bir kaç kelime çıktığı anda, arkada Henge'ni keşfettiğini düşündüğün shinobi hızlıca bir kaç el mührü yapıyor ve "Mizurappa!" diye bağırıyor. Ne kadar çevik olsan da, bu durumda yapabildiğin tek şey sana gelen su akımından korunmak için ellerini yüzüne istemsizce siper etmek oluyor. Bu kadar çevik olmasaydın muhtemelen elini suratına götürmelik şansı bile bulamayacaktın.

Gelen su akımı çok tazyikli olduğu için beş altı metre kadar geriye kayıyorsun ve bu noktada Henge'n bozuluyor. Sen geriye doğru kayarken birden karşında bir çakra patlaması daha hissediyorsun. Muhtemelen uzun saçlı shinobi de bir jutsu hazırlığı içerisinde. Akımdan dolayı tamamen ıslanmış olsan da kıyafetin ve masken sağolsun bir hasar almadın ve rahatsızlık hissetmiyorsun. Karşındakilerin Henge'nin bozulduğunu fark ettiklerinin bilincindesin.

Tazyikli su akımı bittiğinde hemen ellerini çekiyorsun ve koridora bakıyorsun. Sen beş metre geriye kaymışken karşındaki shinobiler de koridorun ortasına doğru sana ilerlemiş ve savaş pozisyonu almış oluyorlar. Bu srıada uzun saçlının bir jutsunun son el mührünü yaptığını görüyorsun.

Çevik olduğundan mütevellit bir yarım saniyelik reaksiyon aralığın var.

Isao: Sen bir isim söyleyince karşındaki bayan önünde duran kalın bir kitabı açıyor ve üç beş sayfasını karıştırıp incelemeye başlıyor. Kadın kitabı on-on beş saniye kadar karıştırırken sen de Ryouta'nın seri adımlarla merdivenlere ilerlediğini görüyorsun. Ardından kadın sana "Kusura bakmayın, böyle bir isimde biri buraya kayıt yaptırmamış. Özür dilerim." diyor. Sen de kadın kitabı kapatmadan göz ucuyla sayfalara bir bakıyorsun ama, Ne "Shinn" ne de "Saitou"ya benzer herhangi bir karakter göremiyorsun.

Ryouta: Hirashimatsu'nun işaretiyle, hızlı adımlarla merdivenleri çıkarak yukarı ulaşıyorsun. On beş metrelik düz bir koridor ile karşılaşıyorsun. Koridorun başındasın, beş metre ötende sana arkası dönük iki shinobi var. Onların da beş metre ilerisinde Henge'si bozulmuş bir şekilde avcı kıyafetleriyle Hayato duruyor.

Senin de hamle yapmak için yaklaşık bir yarım saniyen var.

Hirashimatsu: Adama ilerleyip söyleniyorsun. Davranışın karşılığında aldığın cevap ise çok aksi bir "Amma konuştun be birader!" oluyor. Ardından yanından geçip gidiyor, merdivenlere yöneliyor. Şu noktada Ryouta çoktan merdivenleri çıkmış durumda.