Mavi kuş

Moderatör: Game Master

Mavi kuş

Mesajgönderen Yukimura Yabuko tarih 04 Şub 2016, 03:01

Resim


" Bulutlar iç içe ve her an başka bir resim oluyorlar"

Ailemden hatırladığım, hayır hayata dair ilk hatırladığım şey çocukken masaların altında gezdiğimdi. Büyük bir aileydik biz, onca akrabamız vardı. Hepsi doğum yerimde kaldı, hoş burada olsalar ne fark ederdi. Hiç bir şey, akrabalar sadece insanın üstündeki yükü arttırırlar. Arkadaşlar gibi, onlar da insanın üstündeki yükü arttırmaktan başka bir şey yapmazlar dostların aksine. Her neyse... Masaların altında sürünürken tahtaların çıkardığı gıcırtılar dün gibi aklımda. Hepsi bir birinden eski, çivilerinin kimisi dışarı fırlamış kalasların üstünde gezinirken dizlerime batan küçücük kıymıkların ve sürtünmeden oluşan yanma hissine karşı savaş veriyordum. Ne yapıyordum bilmiyordum ancak masanın diğer ucundan çıktığımda uzun masa örtüsünden sıyrılıp babama baktım. O da bana bakıp gülümsedi, eliyle başka bir masayı işaret etti. Annem bağırmaya başladı, ne dediğini bilmiyorum. O kadar önemsiz detay varken olayın aslını hatırlayamamak üzücüydü. Sonrasında kollarımdan tutulup havaya kaldırıldım. Köyümü görmüştüm. Köyden ziyade sülalemle birlikte yaşadığımız yeri, pirinç tarlalarımızı. Güneşin okşadığı küçük gölümüzü, toprak yollarımızı elinde rüzgar gülleriyle koşuşturan yırtık elbiseli çocukları. Saçının bir kısmı kazınmış koşan çocukları. Orası benim köyümdü.

Ağabeyimin büyüdüğü, ablamın mezarının olduğu yer. Çimen ülkesinin sınıra yakın bir köyü, küçük sessiz ve kendi işi ile ilgilenen. Dört mevsimin kendini çok belli etmediği, ılıman bir yer. Sıcacık demek daha doğru olur benim için, kar yağsa da öyleydi, yağmur yağsa da. Yapacak fazla bir şey yoktu, öğretmen yoktu, okul yoktu bizim için savaşacak kimse yoktu. Hoş ihtiyacımız da yoktu. Sadece yaşamak için çalışan insanlardan oluşmuş bi toplumduk. Toprağı sürer oradan çıkanı yükleyip takas için ya da satıp ihtiyaçlar için parayı alıp kullanırdık. Hoş buna yaşamak mı denir bilemem, etraftan fazla geçen olmadığı içindir belki de ancak kuş kafesine benzetilebilir başka bir açıdan da. O kafeste de benim ilk aşkım yaşıyor.

Beş yaşımın sonunda Amegakure'ye gitmiştik. Beş yaşımın başında da çocukluk aşkımı yaşamıştım. O zamanlar da aynı böyle görünüyordum, en azından bana gelen fikir o şekilde. Sanki hiç değişmedim ancak yapışkan bir şeyin şekli değişmese de uzar ve aynı görüntünün büyüğünü geri almanızı sağlayacak şekilde şekillendirilir ya. Aynı öyleydi işte. Aynı şekilde uzun kızıl saçlarım vardı ancak bir fark söz konusuydu. O zamanlar daha esmerdim ve kendimi daha güçsüz hissediyordum. Güneş bana pek iyi gelmiyordu, başımı ağrıtıyordu aynı şekilde de narin bir tenim olduğundan olsa gerek vücudum hemen kızarıp renk değiştiriyordu. Biraz uzun kalsam gece acımdan yanık yerlerimin üstüne uzanamıyordum. O yüzden hep uzun kollu şeyler giyerdim, bu şekilde kendimi korurdum ancak bu sefer de sıcak yüzünden pek çok defa bayılmıştım. Fazla kıyafetim olmadığı için kışlıklarım uzun kolluydu bu yüzden sıcaktan bayılmamak mümkün değildi. Hep evde oturdum diğer çocukların aksine. Dışarı çıkıp oynamayı istemezdim genelde ancak dışlanmayı hiç istemezdim. Güneşin altında yürümek benim için acı vericiydi. Güneşi sevmediğime karar vermiştim. Evimizin kapısının önünden izledim bende. Görebileceğimi görmek için en azından.

Belki benim için iyi olmuştu ailemin göç etmeye karar vermesi, belki de dövüşmeyi öğrenmeden orada hayatım boyunca oturabilirdim. Bir amacım hala yok, sadece güçlenmek gibi saçma bir isteğim var. En güçlüsü olup kendimi herkese kanıtlamanın ne gereği var diye düşündüğüm de oluyor. Toplum içinde bir yer edinmenin amacı ne onu bile kavrayamıyorum. Kendimi bile anlayamazken bu dünyada bir şeylerin içinde yer edinip kazanmaya çalıştığım saygının getirisini hala kavrayamıyorum ancak istemediğim şeyleri biliyorum. İstediklerime kıyasla en azından emin olduğum şeyler var.

Güçsüz görülmek istemiyorum, güçsüz görüldükçe sadece kendimi ezilmiş gibi hissediyorum. İnsanların gözünde değerimin olmadığını, basit kullan at bir eşya gibi hatırlamaya bile gereksinim duymadıklarını. Güçsüz olmakta istemiyorum. Güçlü görünüp içi boş bir balon gibi en basit zorlukta kaybetmeyi. Her savaşı, hayatımdaki her savaşı kazanamayacağımı biliyorum ancak gök yüzündeki bulutlar etrafa kaçıştığı zaman onları geri toplayıp kendim için yarattığım o gölgeler dünyasında rahatça koşabileceğim zaman için çabalamak istiyorum. Sanırım güçlü olmayı bu yüzden istiyorum.
İnsanların anladığı o şeyi bulup ben de anlamak istiyorum, ikinci bir amacım olsa bu olurdu sanırım. Bu dünyada herkes kendine eğlenecek onları mutlu edecek bir şeyler bulabilmişti. Bense bunun tam tersine savaşmaktan zevk alan garip garabet bir yaratık oldum. Neden böyle olduğumu düşündüm, ancak tek bulabildiğim cevap benim içi boş bir et yığınından oluştuğumdu. Üzülmeyi bile doğru düzgün beceremeyen, herkesin anladığı şeyleri kavrayamayan bir aptal. Her zaman aslında eski evinin verandasında ayaklarını aşağı sallandırmış yine birinin gelip "Yabuko, neden oturuyorsun koşsana!" demesini bekleyen aptal. Onunla öyle tanıştık. Yukimine Kirie .
Resim

Künye
İsim:Yukimura Yabuko
Yaş:19
Cinsiyet:Errrkek
Element:Katon
Seviye:C Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü: 2/10

Profil
Güç:6
Çeviklik:6
Kondisyon:6
Potansiyel:5
Varlık:3
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler
Takıntı:
Her zaman en iyisi olmaya çalışır Yabuko bu yüzden çok sayıda kavgaya girme olasılığı vardır. Aynı zamanda en güçlüsü olmaya da çalışmaktadır bu onu yanlış yerlere sürükleyebilir.
Yabancı:
Yabuko Kusagakure göçmeni bir aileye sahiptir.

Ninjutsu
Shunshin[D-rank]
Taijutsu
Suiken Stili [A-rank]
Genjutsu
-
Beceri Listesi
Şemsiye kullanımı x2
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Şemsiye bey
Ejderha salyası x2 6/6
3 Kunai
2 Shuriken
5mt. Sentetik Misina
1 Patlayıcı Parşömen
2 Sis bombası
Kullanıcı avatarı
Yukimura Yabuko
 
Mesajlar: 42
Kayıt: 17 Oca 2016, 10:43

Re: Mavi kuş

Mesajgönderen Yukimura Yabuko tarih 11 Şub 2016, 01:23

Resim


"Başka bir adla, başka bir zamanda rastlasaydım demiştim ya o gün sana"

Yukimura Yabuko. Beş yaşında. Mavi gözlü ve kızıl saçlara sahip. Boyu bir metre yok ve zayıf bir bedene sahip. İlk defa birisini önemsedi ailesi dışında.
Yukimine Kirie. Beş yaşında. Mavi gözlü ve kızıl saçlara sahip. Boyu bir metre yok ve üfleseniz uçacak sanki. Benim çocukluk arkadaşım ve aşkım.

Köyde herkes bir birini tanırdı zaten toplasanız yüz kişi etmeyecek bir insan topluluğuyduk ve herkes bir biri ile uzaktan yakından akrabaydı. Yuki ile başlayan soy isimlere sahipti herkes, kanjide belki bir çizgi belki iki çizgi değişiyordu. Karı kocalar bile bir birleriyle akrabaydı, sanırım dışarıdan bakıldığında ahlaksız bir toplum gibi görünüyorduk. Kardeşler dahi evlene bilirdi, bu yüzden hastalıklı çocuklar ve tek düze görünümler çıkardı hep ortaya. Herkesin kızıl saçları ve renkli gözleri olurdu, hoş artık mavi ve yeşilin tonları renkli göz sayılmıyordu. Koyu kahve gözü olan insanlara "Ah ne kadar değişik ne güzel~" şeklinde tepkiler veriliyordu ya da siyah saçlı birisi çıktığında da aynı şekilde tepkilerle karşılaşırdık. Hoş ben alışa gelinmiş bir tiptim, gerçi doğum lekem yüzünden insanlar biraz tiksinerek bakıyordu. Kolunun tamamı kızıl olan biriydim, köyün sembolü olarak gösterenler de vardı. Klan olduğumuzu düşünüp gülerlerdi. Biz klan değiliz kesinlikle, sadece çiftçiyiz...

Kirie ben verandadan dışarıyı izlerken her zaman yanıma gelirdi, dışarı çıkıp gezelim ya da göle gidip yüzelim diye fikirler ortaya atardı. Ben hiç bir zaman kabullenmezdim, benimki gibi bir bedene sahip olmadığı için güneşi sevecen sanıyordu. Öyle olmadığını biliyorum, gök yüzü kahpedir. İnsanlara her zaman istemediği yüzünü gösterir; Amegakure güneşe hasret kalmış, yağmur yüzünden kendinden geçmiş insanlardan oluşuyordu. Burasıysa güneş yüzünden bir cehennemdi. İnsanın nereden baktığına bağlı, ben sevmediğim için öyle görüyordum ancak burayı işleyen akrabalarım ve Kirie için cennetti.

"Daha ne kadar oturacaksın?"
"Akşama kadar."
"Akşam çıkacağız yani, ama o zaman ormana gidemeyiz..."
"Akşam uyumayı düşünüyordum aslında."
"Gölde mi yüzelim diyorsun soğuk olabilir..."
"Hayır uyuyacağı-"
"Tarlalar ekilmedi hazır orada koşalım demek, mantıklı ama ayakkabılarımın altı hep soyuldu. Zor olacak gibi..."
"Beni dinliyor musun?"
"Yemeğe bize gideceğiz sabahta erkenden dağa doğru gidip böğürtlen mi yiyeceğiz. Hem de sırtında taşıyacaksın beni? Böğürtleri de mi toplayacaksın. Bence çok güzel bi fikir. Evet, evet öyle yapalım."
"Lanet olsun tamam..."
"Anlamadım?"
"Evet Kirie, seninle böğürtlen yemeye geleceğim."
"Ah gerçekten mi! Sabah erkenden gelirim o zaman."

Keşke onunla başka bir bedende ve başka bir isimle tanışsaydım. Ona aşık olurdum tekrardan, belki o zaman onunla her gün oyun oynardım ve yanında kalıp belki de burada yaşardım hayatım boyunca. Huzurlu bir şekilde... Bunu ona söylediğimde "Bunun kararını verecek kişi sen değilsin." demişti. Ne demek bu anlayamadım onca zaman. Hoş hala daha anlayamıyorum.

O gün beni davet ederken utana sıkıla kabul etmiştim, ancak şu anda düşününce hayatımın en güzel anlarından biriydi. Ben orada tek başıma oturmuş, sinirli bir şekilde ona bakarken o orada ellerini arkada birleştirmiş ön dişerinden birisi eksik bir şekilde olduğu yerde gülümsemişti bana. O gülerken ki anı hala daha hatırlarım. Güneş arkasından vuruyordu, benim sağımda kalmıştı. Yüzünü tam seçemiyordum güneş yüzünden, ancak parlak gözlerini iyice kısmış gülümsüyordu. Dizlerine kadar gelen pantolonun paçaları parça parça ve bacakları hafiften çamur olmuştu. Ayakkabısının bir kısmı açılmıştı, oradan oraya koşturursan o olur demek geliyordu içimden. Saçlarını her zamanki gibi iki yandan toplamış, üstünde krem rengi elbise boyunda olan bir de kıyafet giymiş. Ne denir onlara bilmem ancak ona yakışmıştı. Neredeyse paçalarıyla aynı boya geliyordu kıyafetin sonu. O an, işte o an güzeldi...

Gece olana kadar orada durmuştuk, ayaklarımızı salladık verandadan. Bana bir sürü şey anlattı, ancak dinlemedim bile. Sadece gök yüzünü izleyip o anın tadını çıkarttım. Gerçi, dinlemediğimi fark ettiğinde arkama geçip tekmeyi bastı. Ben de toz toprak arasında kaldım, sonrasında evimizin içinde koşuşturduk. Babam gelince epey sinirlenmişti anneme fazladan iş çıkarttım diye ancak sonrasında yumuşamıştı.

Sabah olduğundaysa beklediğim gibi kapının önünde volta atmaya başlamıştı bile. Arkasında da sopa gibi bir şey vardı. Gülümsedi beni görünce, bir elini kaldırıp "Yaaaabuuuuuu-ko! Hadi gidelim!" diye bağırmıştı. Aptal, ailemi uyandıracaktı... Koşarak gittim yanına, çocukken hayat çok daha güzeldi.
Resim

Künye
İsim:Yukimura Yabuko
Yaş:19
Cinsiyet:Errrkek
Element:Katon
Seviye:C Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü: 2/10

Profil
Güç:6
Çeviklik:6
Kondisyon:6
Potansiyel:5
Varlık:3
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler
Takıntı:
Her zaman en iyisi olmaya çalışır Yabuko bu yüzden çok sayıda kavgaya girme olasılığı vardır. Aynı zamanda en güçlüsü olmaya da çalışmaktadır bu onu yanlış yerlere sürükleyebilir.
Yabancı:
Yabuko Kusagakure göçmeni bir aileye sahiptir.

Ninjutsu
Shunshin[D-rank]
Taijutsu
Suiken Stili [A-rank]
Genjutsu
-
Beceri Listesi
Şemsiye kullanımı x2
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Şemsiye bey
Ejderha salyası x2 6/6
3 Kunai
2 Shuriken
5mt. Sentetik Misina
1 Patlayıcı Parşömen
2 Sis bombası
Kullanıcı avatarı
Yukimura Yabuko
 
Mesajlar: 42
Kayıt: 17 Oca 2016, 10:43

Re: Mavi kuş

Mesajgönderen Yukimura Yabuko tarih 27 Şub 2016, 02:45

Resim


"Vazgeçtim, kaçmak yok, söz bu kez "

Sopasını sırtına kılıç gibi takmıştı, bir çeşit şemsiye gibiydi. Epey kötü görünümlüydü, bizim köyde şemsiye olmasına bile şaşırmıştım. Yağmur belirli zamanlarda yağardı zaten ve o vakitte de insanlar etrafta koşuştururdu sadece. Sonrasında evlerine kapanıp yağan yağmurdan, çatılarındaki seslerden zevk alırlardı. Sıcak bir şeyler içilirdi, babam bazen içkisini içerdi verandada otururken. Annem omzuna girer öylece otururlardı. Gelecekte istediğim şey bu dediğim anlardan birini gösterirlerdi bana, belki de insanın aradığı şey budur. Zayıflıklar bir yana, onları paylaşıp sadece yağmuru izleyebileceğin birisini bulmaktır. Yalnız olduğunu unutturacak birisini, kendinden daha fazla önemsediğin.

O zamanlarda o kişi benim için Kirie olmuştu. Birini önemsemek onları tanımaktan çok daha farklı bir şeydi ancak herkesin akraba olduğu bir yerde insanların kendi yarattıkları toplum üzerindeki anlamsız baskı yüzünden onları önemsediğimizi düşündürecek ve gerçekten önemseyen insanların içinden gelen şeyleri yapmak durumunda bırakılmıştık. Ziyaretler, hasta ziyaretleri, birlikte mezarlığa gitmeler pek tabi toplu pazar kahvaltıları. Oradan oraya koşuşturulup "Hadi arkadaş olun" denen kuzenler, zaman zaman da evliliğine çoktan karar kılınmış beş yaşındaki çocukların gelecek konularının yatırıldığı kahvaltılar. Neyse ki benim başıma öyle bir şey gelmemişti.

"Vadiyi kullanırsak daha kısa olur, oradan gidebiliriz bence"
"O ayakkabılarla taşların arasına mı girmek istiyorsun?"
"Beni taşıyacağına söz verdin ya!"
"Öyle bir söz vermedim."
"Hayır dün yam olarak. Ah Kirie! Senin ayakların yorulmasın! Ben seni dizlerimin üstünde böğürtlen yemeye götürürüm! dedin ya."
"Yalan."
"Ama ayaklarım acıyo, iyi birisi olup bir centilmet gibi taşımalısın beni."
"Centilmen o."
"Bende onu dedim ama ön dişimi çıkardım dün, çok atıyodu babam da çekti. Baksana!"
"Ağzının içini görmeyi istemiyorum."
"Kötüsün."
"Kötüysem dönerim sorun yok."
"Kaçacaksın yine? İyi, ben de bundan sonra seninle oynamam."
"İstemedim ki zaten... Kendin geliyorsun..."
"İyi gidip bok ye sen!"
"Tamam~"
"Pisliğin tekisin ayrıca!"
"Evet öyleyim annem bile söylüyor bunu."
"AYRICA! AYRICA! SENDEN NE-NEFRET EDİYORUM!"
"..."
"Al buda senin içindi güneş korusun diye! Ughh!"


O aptal görünüşlü şemsiye buydu, benim hayatımda her zaman yeri olacak olan. Evdeki kırık tahtalara, eski elbiseleri tutturmuştu. Yağmur yağmıyordu o gün ancak yüzüm epey ıslaktı, söyledikleri içimde bir yerlerin acımasına neden olmuştu. Kalbimden daha derin bir yerde, ruhum sanki sıkılıyordu ona böyle davrandığım için, bir daha göremeyeceğimi düşündüğümde gerçekten üzülmüştüm. Aşk dedikleri ya da sevgi dedikleri bu olsa gerek dedim içimden.

Birini sevmek ve nefret etmek bir birine benzer şeyler. Birine karşı önemsemeden dolayı hissettiğin zıt duygular. Büyük aşklar nefretle başlar derler ya hani, işte bende ondan bahsediyorum. Birini ne kadar düşünürseniz o kadar aşık olursunuz ve hayatınızda o denli yer eder. Tam tersi şekilde hayatınızda negatif bir yeri de olabilir. Bunlar bir birine de dönüşebilir, bazı şeyler kaybolduktan sonra tek yaptığınız yağan yağmuru izlemek olur. O değilmiş şeylerin eski halinin güzelliğinin yerine başka şeyler gelir. Boşluk, hüzün, yalnızlık ve anlam veremediğiniz o acı. Hayat çok acımasız olduğunda, her şey çok geç olduğunda.Ne derseniz deyin değişmez bazı şeyler.

"Vazgeçtim, kaçmak yok, söz bu kez "
Resim

Künye
İsim:Yukimura Yabuko
Yaş:19
Cinsiyet:Errrkek
Element:Katon
Seviye:C Rank
Rütbe:Chuunin
Alım Gücü: 2/10

Profil
Güç:6
Çeviklik:6
Kondisyon:6
Potansiyel:5
Varlık:3
Zeka:4

Eksiklikler/Özürler
Takıntı:
Her zaman en iyisi olmaya çalışır Yabuko bu yüzden çok sayıda kavgaya girme olasılığı vardır. Aynı zamanda en güçlüsü olmaya da çalışmaktadır bu onu yanlış yerlere sürükleyebilir.
Yabancı:
Yabuko Kusagakure göçmeni bir aileye sahiptir.

Ninjutsu
Shunshin[D-rank]
Taijutsu
Suiken Stili [A-rank]
Genjutsu
-
Beceri Listesi
Şemsiye kullanımı x2
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Şemsiye bey
Ejderha salyası x2 6/6
3 Kunai
2 Shuriken
5mt. Sentetik Misina
1 Patlayıcı Parşömen
2 Sis bombası
Kullanıcı avatarı
Yukimura Yabuko
 
Mesajlar: 42
Kayıt: 17 Oca 2016, 10:43


Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir

cron