Kızdığını belli etmiyordu. Yüzüne " eh peki madem " diyen bir ifade takındı. Ama maskesini uzun süre tutamayacağınında farkındaydı. Hem geç olmuştu. Gitmesinin kaba bir davranış olmadığını düşünüyordu. " Bazılarımızın yapması gereken işler, koruması gereken bir köy var. "
Bugün yorucu geçmişti Himei için. Önce devriye sonra Tatanenin yaptığı "sürpriz" iyice tüketmişti enerjisini. Hem fiziksel olarak hemde zihinsel olarak bugün başka bir şey yapabileceğini sanmıyordu. Zaten karnınıda doyurmuştu, eve gidip yastığa başını koyduğu gibi uyuyacaktı.
"Onuda davet etmeli miyim ?"
3 gün sonra Batou'nun ölüm yıldönümüydü ve Himei bu yılda mezarlığa gidecekti. Aslında her ay gitmeyi ihmal etmiyordu. Batou'nun mezarının bakımını yapıyor, taze çiçek götürüyor, suluyordu. Tatane de gelmek ister miydi acaba ? Sorup sormamak arasında gidip gidip geliyordu. Not defteri elinde bir kaç saniye bekledikten sonra bir şeyler yazdı, iki kere katladı ve çocuğun eline sıkıştırdı. Yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan önce işaret ve orta parmağıyla asker selamı çaktıktan sonra hızlıca karanlıkta kayboldu ve evinin yolunu tuttu. Yüzündeki aptal sırıtışı bozmaya hiç niyeti yoktu.