Kendimi toparlayıp tekrard çocukla konuşmaya başlamıştım. Çocuk onla konuşmam sonrasında büyük bir mutlulukla İshigakureli olduğunu söylemişti. Kafam iyice karışmıştı. Çocuk aptal birine benzemiyordu. Beni bir şekilde kandırmaya çalışıyorlarsa bile bunu bir çocukla yapmaları durumumun acizliğini mi gösteriyordu. Kaçmaya dair hiç mi umudum yoktu. Yoksa çocuk gerçenten bizim köydenmiydi? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun her iki şekilde de pek hoş değildi. Bir İshili bir İshiliyi neden kaçırırdı? Ayrıca benim kısa bir süre önce onlardan birini canice öldürdüğüm düşünülürse buna nasıl tepki verirlerdi?
Çocuk daha öncede bahsettiği Hachiko hakkında ileri geri konuşurken arkasında bir karartı belirmişti. Genelde bu tarz durumlarda dramatik bir şekilde arkasından konuşulan kişi çıkardı bu karartıdan. Çocuğun tam olarak kim olduğunu bilmesemde gelen kişinin kıyametim olduğunu anlayabiliyordum. Her şekilde bu gruptan birini öldürmüştüm ve hem İshigakurede hemde Sunagakurede dostlarını öldürenlere pek iyi davranılmazdı. İyi yalan söyleyemediğim ve adamı gizlemek için bir çaba sarf etmediğimde düşünülürse bu gelen adam birazdan beni öldürecekti. Belkide daha kötüsü o karanlık ve soğuk zindana götürecek ve beni kendi kanımın sıcaklığına muhtaç hale getirecekti.
Ben düşüncelere dalmışken adama Hamada'nın kafasına vurmuştu. Pek sert bir darbe değildi. Daha çok bir ağabeyin kardeşini azarlaması gibiydi. Hamada ise bu durum karşısında bir şeyler gevelesede pek dikkat etmemiştim. Ama anladığım kadarıyla bir çeşit özür dileme sunmuştu. Bu sahne beni biraz olsun rahatlatmıştı. En azından karşımdakilerin cani katil makineleri olmadığını anlamıştım. Rahatlamam kısa süreli sürmüş ve adamın sert bakışları bana dönmüştü. Bakışların bana dönmesiyle yutkunmuş ve gözlerimi onun gözlerinden hızla kaçırmıştım.
Hachiko beni biraz süzdükten sonra konuşmaya başlamıştı. Dediklerine bir türlü anlam verememiştim. Güçlü olan derken ne demek istemişti. Beni biriyle aynı odaya koymuş ve dövüşmemizi mi istemişti. Ve kısa bir süre önce öldürdüğüm adam onlardan değilmiydi. Yoksa sadece güçlü olduğumu mu vurgulamıştı. Ne demek istediğini anlamadığımı belirten bir iki ses çıkarmıştım ama o bunu pek duymamış ve beni sürükliyerek bir yere götürmüştü.
Dışarısı cehennem gibi sıcaktı. Bulunduğumuz bölgeyi düşünürsek bu doğal olsada az önce gördüğüm düşler dolayısıyla oldukça ironik gelmişti bu durum. Önce soğuk sonra sıcak. Zeminin kum olmamasıda beni epey şüphelendirmişti. Yola ilk çıktığımız yer Sunaya epey yakındı. Tahmini geçen sürede rahatlıkla o kumlu ülkeye varmış olmalıydı. Buda yaşadığım olayı sorgulamama sebep oluyordu. Karşısında durduğum adamı tanıyamamıştım ama Hamda'nın sözlerinden isminin çok tanıdık gelmişti. Kısa bir beyin fırtınası ardından bunun bizim Daicho'nun yeğeni Oshiro Amari olabileceği aklıma geldi. Akla yatkın gibiydi ama benle ve benim kaçırılmamla ne ilgisi olduğunu çözememiştim. Hamadaya dönüp şaşkın bir ifade ile '' Heyy! Az önce bahsettiğin kişinin Oshiro Amari olması mümkün mü? '' diyece ve bu sırada ilerlemeye devam edecektim.