Ishigakure'nin en büyük yapılarından biri olan hastaneye dalıyorsun yaralı bileğinle. Artık acı çekmiyor, sıcaklık hissetmiyorsun. Bu durum başta moralini biraz düzeltse de, bileğine bakıp kaçışan insanların arasında durup şöyle bir durum analizi yaptığında, bacağında HİÇBİR ŞEY hissetmediğini fark ediyorsun. Ayağını sürükleyerek seke seke geldiğini de. Galiba en azından dokunduğunda falan dokunuşunu hissetmen lazım ama o da yok. Sanki bacağının yerine yeller esiyor. Tekrar yaşamaya başladığın panikle hareketini hızlandırıyorsun.
Acil servis köyde yaşanmakta olan bir grip salgını nedeniyle tıklım tıklım. Burunlarındaki sümükle etrafta koşturan veletler mi dersin, yoksa tedavi olmaya mı dedikodu etmeye mi geldikleri belli olmayan teyzeler mi? Hastalığını ağır geçirenler sana bakmayarak kendileri belli ediyorlar. Genellikle oturdukları yerde sessiz, sakin bir şekilde sıralarını bekliyorlar ve hastalığın getirdiği halsizlikle uyuklar vaziyetteler. Sana dönüp bakan kesimden ise
"Oha bileğe bak",
"Ayyy ciğer ölüsü yemiş!",
"Ay napmış o bileğine?" gibi nidalar duyabiliyorsun. İlerlemeye devam ediyor olsan da, sarışın gözlüklü bir bayanın insanların ismini elindeki deftere not edip belli aralıklarla o isimleri muayene odasına çağırdığını fark ediyorsun. Özellikle pis pis bakan teyzelere yaranın kesmeyeceğini düşünüp, sen de aynı şekilde ismini yazdırmaya niyetlenip bayana yöneliyorsun. Seni fark edip önce suratına gülümseyerek bakıyor, tam ismini sormak için dudaklarını aralayacakken de dizine kadar sıyırdığın bacağını fark edip yarana odaklanıyor. Yaranın halini görür görmez dudakları aşağı bakan bir C halini alıyor ve gözleri büyüyor. Bayanın arkasındaki kapıdan gözlüklü, genç bir adam çıkıyor. Bayana seslenirken o da bacağını fark ediyor ve
"Chizuru gazlı bez kalmad-OHA BİLEĞE BAK!" diye lafı ağzında saçmalıyor.
"Getir ordan sandalye getir!" diye salonun öbür tarafında kendi halinde takılan bir temizlikçiye sesleniyor. Seni sandalyeye oturtup kapıya doğru yönelirken de arkadan bir kadının
"AY BİZİM SIRAMIZ NE OLACAK SADECE SONUÇ GÖSTERMEK İÇİN SABAHTAN BERİ BEKLİYORUZ!" diye cırladığını duyuyorsun. Sandalyeyle birlikte seni gerisin geri çeviriyor adam, kadının üstüne sürmeye başlıyor. Kadın ne olduğunu anlamadan geri bir kaç adım atıyor, sen kadını ezeceğinizi düşünmeye başladığın anda ise aniden duruyor çocuk. Önüne geçip dizinden ve baş parmağından tutarak bacağını kaldırıyor. Hissediyor olsan çığlık atarsın bu hareketle ama tık yok.
"ABLA ADAMIN BİLEĞİ VAR YA!!" diye bağırıyor adam, tekerleklerden birine tekme atıp ittirerek sandalyeni sen o haldeyken biraz yana çeviriyor.
"DELİNMİŞ BAK! BAK BURDAN BAKIYORUM SENİ GÖRÜYORUM GÖRDÜN MÜ? BİLEĞİ DELİNMİŞ! DELİK!" diyor. Aslında bileği göstermesinden itibaren devam etmesine gerek yoktu, ama kadının
"Ayy o ne?!" diyip kaçmasına rağmen arkasından bağırmayı tercih ediyor çocuk. Tüm bunlar olurken çocuğu inceleme fırsatın oluyor, tahminince 16-17 yaşlarında. Mercek kalınlığına bakılırsa ileri derecede miyop. Beyaz önlüğünün altından geçirdiği çapraz bir çantası var üstünde. Önlüğünün yakasındaki kartta ise
Shizuma Teppei - Stajyer yazıyor.
Stajyer Shizuma TeppeiKendince olaya hakimiyet kurduktan sonra çocuk seni tekrar çevirip kapıya yöneltiyor. Bayanı geçerken
"Chizuru bu arada cidden gazlı bez kalmadı." diye az önce yarım bıraktığı cümlesini tamamlıyor. Kapıdan geçiyorsunuz ve uzun, boş bir koridorda ilerlemeye başlıyorsunuz. Sağda solda sıralı kapılar var, muhtemelen ismi çağırılan bu odalardan birine muayene olmaya geçiyor diye düşünüyorsun ama sadece ilk gördüğün kapıların kapalı olması seni düşündürmeye başlıyor. Kalan diğer kapıların çoğu açık ve içlerine baktığında odaların çoğunlukla boş ve terk edilmiş olduğunu görüyorsun. Işıkları da kapalı hepsinin, sadece karanlık tamamen çökmeden önceki son bir kaç dakikalık kızıllıkla aydınlanıyorlar.
Merdivenlere ulaşıyorsunuz ve Teppei seni merdivenlere bitişik olan rampadan üst kata çıkarıyor. Dönüyorsunuz ve rampa işlemini tekrar ediyor. Tekrar dönmek yerine koridora sapıyor bu sefer, sapmadan önce duvarda gördüğün bilgilendirme yazısındaki
"2. Kat - Ortopedi - Psikiyatri" yazısını görüyorsun. İki farklı koğuşu barındıran geniş bir kat olmalı. Koridor ikiye ayrılıyor ve
Ortopedi yazılı olana sokuyor seni. Oturduğu sandalyede kafası öne düşmüş, uyuklayan yaşlı bir hemşirenin bankosunu geçiyorsunuz ve kapısında
Asistan yazan bir odaya giriyorsunuz.
Geniş, ferah bir oda burası. Sadece karşı duvarda pencere var ama bu pencereler boydan boya olduğu için son kızıllığın tüm verimini yaşıyor resmen, yine de loş tabii bir kaç dakika içinde havanın tamamen kararacağı düşünülürse. Bu pencerelerin önünde uzunca bir koltuk var, bu koltukta ise yayılmış, bacak bacak üstüne atmış bir adam. Ağzında sigarası, elinde de bulmacası var. Size bakmıyor bile, sigarasındaki külü düşmek üzere olmasına rağmen onu bile iplemeden bulmaca çözüyor. Teppei ise seni ona doğru sürüyor. Odanın ortasına gelmenize rağmen durmuyor, sürmeye devam ediyor. İyiden iyiye iyice giriyorsunuz adama ve adam yine kafasını kaldırmadan
"Gel ağzıma sok istersen amına koyayım." diyor ve tam dibinde duruyorsunuz. Son bir kaç harf daha yazdıktan sonra alttan alttan küçümseyen bir bakışla bakıyor sana. Neyin nesi olduğunu soracakken seni süzüyor ve bileğini fark edince
"Eee nesi var bunun niye getird-OHA BİLEĞİ DELİNMİŞ." diye o da saçmalıyor, ağzından sigarası bilinmezliğe doğru fırlıyor gidiyor. Birden hışımla kalkıp elindeki bulmaca sayfasıyla Teppei'ye vurmaya başlıyor senin üstünden üstünden.
"BU NE OĞLUM? NE LAN BU? NİYE GETİRDİN BUNU LAN BURAYA? NİYE DURDUK YERE İŞ ÇIKARIYORSUN LAN?" diye geçiriyor da geçiriyor. Teppei de
"Abi dur ben mi sanki deldim adamı?! ABİ BAK VURMA DİYORUM BİR DİNLE LAN!" diye geri çıkışıyor, adeta hakkını arıyor yavrucak. Adam geri çekilip ayakta
"Oğlum sana rahat mı batıyor? Bıraksaydın ya acildeki çömler dikseydi herifi?" diye hala sinirli sinirli konuşmaya devam ederken sen de bu sefer bu kişiyi inceliyorsun. Gözlerinin altı çökük, genç bir adam. Uzun boylu epey, tişört ve eşofman altı şeklinde bir kıyafeti var. Koltuğun kenarındaki büzüşmüş şey dikkatini çekiyor: Beyaz bir önlük, fırlatılmış resmen. Kenarından köşesinden de
"Kurtarın beni!" dercesine bir yaka kartı fırlamış. Üstünde
Shiraishi Yutaka - Şef Asistan yazıyor.
Şef Asistan Shiraishi Yutaka"Abi bununla var ya bununlaaa..." diye gaza gelmiş şekilde bağırıyor arkanda Teppei.
"ABİ BUNUNLA BAŞHEKİMİN GÖZÜNE GİRMEZSEK ŞEREFSİZİM!" diye de patlıyor. Elindeki bulmayacayla son bir kez Teppei'nin kafasına vuran Yutaka
"Başlatma lan başhekiminden!" diyip geri atıyor kendini koltuğa. Eşofmanının cebinden paketini çıkarıp bir sigara yakıyor. Bulmacasını buruşturup top yaparak arkandaki duvara fırlatıyor ve ışıklar yanıyor. Derin bir nefes çekip ortaya sorusunu atıyor:
"Eee napmış bu? Nasıl delmiş kendini?"