gönderen GM - Naruto tarih 10 Oca 2016, 05:59
Giin: Söylediklerini sonuna kadar bir tepki vermeden dinliyor Aki. Önüne geçip 3-5 adımlık fark attıkça yavaşlayıp sana geri yetişiyor, sonra bunu tekrar ediyor; 3-5 adım daha ve tekrar yavaşlama. Bir rutin belirlemiş durumda yürüyüşünde. Onu sinirlendirmediğini alıyorsun, ama senin yaptığın gibi onun mimikleri de ciddileşmeye başlıyor. Yine de kendisinden sana bir tehlike gelebileceğini hissetmiyorsun, o yüzden arayı açma çabana gerek kalmıyor. Kaşlarının bazı yerlerde titremesinden veya ağzı ile burnunun saniyelik burkulmasından tüm dikkatinin sende olduğunu ve tüm laflarını tarttığını anlayabiliyorsun. Tüm konuşman ve soruların bittiğinde, cevabını hemen vermiyor. Yürüyüşündeki rutini bozmadan derin ve sesli bir nefes alıyor önce Aki, ama bıkkınlıkla değil bu. Daha çok, laflarını söylemeden kafasında bir analiz ediyor gibi. İlk karşılaştığınızda düşünmeden konuşan bir yapıda olduğunu sezmiştin halbuki, demek ki düşünmesine değecek bir konudasın.
"Bir takımla çıkmadım." diyor önce kesin ve net bir şekilde. "Onlar... Köydekileri kastediyorum. Bana güvenmiyorlar." Duraksıyor biraz, ama konuşmasının bitmediğini de biliyorsun. "Anlamıyorum zannediyorlar, benim de işime geliyor, çaktırmıyorum. Diyorum ya zaten adım çıkmış dokuza diye." Hafifçe gülüyor burada, pek neşeli olmayan bir şekilde. "Artık cidden göreve gidiyor olsam bile illa peşime birilerini takıyorlar kolaçan edilmem için. Bu sefer gönderilenler de ya yoruldu ya beni kaybetti. Ya da, gerçekten görevde olduğuma kanaat getirdi." Tekrar duraksıyor. Bir dönemece girdiğinizden mi yoksa kendisine tekrar bir düşünme payı verdiğinden mi bilemiyorsun ama konuşmasına devam etmesiyle asıl merakında cevabın geldiğini fark etmenle,daha bir can kulağıyla dinlemeye başlıyorsun. "Hepsi Haru yüzünden. Bu hayattaki en büyük rakibim, düşmanım. Annelerimiz de, babalarımız da birbirinden nefret ederdi. Büyükanne ve büyükbabalarımız da. Doğal olarak, ikimiz de. Onu parça pinçik etmek için ne zaman o boktan köyüne yola koyulsam ya başıma bir boklar geldi ya da yaka paça köye geri götürüldüm. Hayır kişisel meseleme ne karışıyorlar onu da anlamıyorum amına koyayım özele saygı denen bir şey kalmamış resmen. Şerefsiz haysiyetsizler, Amegakure'li göt laleleri kadar mendebur bir topluluk daha tanımasam bunları en mendebur sıfatına sokacam ama ohoo..." diye aslında iyi başladığı lafını saçmalayarak bitiriyor. İşin kötüsü kendisi de farkında değil, gaza geliyor bu konuda belli. Bir kaç dakika böyle saydırıyor da saydırıyor. Ardından son soruna geliyor.
"Nana ise sevdiğim ilk kadındı. Muhtemelen de son." diyor müthiş soğuk bir sesle. Bir dönemeci daha geçiyorsunuz. "Yani tetikte olmana gerek yok Giin-san, hepsi benim kişisel olaylarım ve davranışlarımın sonuçları."
Riku: Sakin sakin akmakta olan nehirden yansıyan parıltılar, sudan fırlamasını umduğun killi milli ahtapotlu bol dokunaçlı canavarla yaşayabileceğin müthiş ateşli dakikalarla ilgili hayallerini dağıtıyor yavaş yavaş. Güneş hala en tepede olsa da paçalarını sıyırıp daldığın nehrin soğuk suları bir nebze seni rahatlatıyor. Daha şimdiden çuvalın yarısını doldurmuş olman da cabası. Bir an önce işini bitirecek olmanın farkındalığı sıkıntını azaltmaya başlıyor. Avuçlarına doldurduğun killeri daha iyi hissetmeye ve gözlemlemeye başlıyorsun; gri renkteki çamuru avcuna her dolduruşunda avuç için de aynı şekilde griye boyanıyor ama çuvala döküp elini suya geri her daldırışında tekrar eski tertemiz halini alıyor. Elinden kopup suya karışan gri lekeler ise yok oluyorlar akıntıya kapılıp biraz uzaklaşarak. Aslında nehrin akıntısı düzenli değil, çeşitli yerlerinde gürül gürül ve tehlikeli bir şekilde akarken, senin seçtiğin gibi genellikle kıyısına yakın bölgelerde ise sakin, uslu.
Sıkıntın minimum raddeye inene kadar devam ediyorsun işine. Ardından, bir terslik fark ediyorsun. Sıkıntını, asabiyetini, atarını giderini tekrar maksimum düzeye çıkartacak bir terslik. O doldurduğun çuval var ya... Boşalmaya başlıyor. Bildiğin böyle sen üstten koydukça alttan çıkarıyor. Hayır verdikleri çuval mı dandik yoksa gaza gelip çok mu doldurdun da patladı onu da kestiremiyorsun. Panik, sinir ve şaşkınlıkla altını falan tutmaya, bir şeyler yapmaya çalışıyorsun ama yok. Tüm killer hüzünle akıyor delikten. Sinirin iyice bir tavan yapıyor, suyun serinletemeyeceği bir sıcaklık basıyor bütün vücudunu. O sırada anlamadığın bir şekilde sinirini iyice arttıran bir iki bağırış duyuyorsun. Arkanı dönüp baktığında, indiğin yoldan yuvarlana yuvarlana gelip taştan düşmeyi başaran iki kişi görüyorsun. Düştükten sonra kendi aralarında konuşmaya, hallerini düzeltmeye çalışıyorlar ama net göremiyor veya duyamıyorsun. Diğer eleman ise tip tip izlemekte seni hala. Sinirini çıkarasın var, hem de çok. Seni sik sik izleyen elemandan mı, yuvarlanıp gelen elemanlardan mı, yoksa siktiğinin torbasından mı, seçemiyorsun.
Hachiman: Planladığın gibi uzaktasın elemandan. Diğer arkadaşının girdiği yolun sonu nehrin neresine çıkacak görülmediği için, onu arkana almama planını ne yazık ki gerçekleştiremiyorsun. Etrafta istemediğin kadar taş var irili ufaklı. İstediğin boyutta bir tanesine odaklanıp sarışının torbasının altına girişiyorsun. Pek emin olamıyorsun işe yaradı mı, yaradıysa da adamın hala mutlu mutlu kil tıkıştırmasından anlıyorsun ki o da yaptığın şeyin farkında değil. Çıkarman gereken kil nehrin kıyısında olsa da suyun altında ve cıvık şekilde. Parçalara ayırmaya niyetlensen bile suyun parçalar arasındaki sınırı geri bozacağını fark ediyorsun ama sıkıntı yok. Odaklanırsan da planındaki büyüklükte parçaları çekip torbana doldurman mümkün. Nitekim de öyle yapıyorsun tekrar adamı izlemeye başlarken. Tetikte olduğun için kunain hala bir elinde. Diğer elinde ise çuvalın var. Bazen adama öyle yoğunlaşıyorsun ki havaya kaldırdığın parça geri löp diye düşebiliyor suya. Böyle böyle bir parça çuvala iki parça suya derken adamın çuvalı da boşalmaya başlıyor, fark ediyorsun. Keyfin yerine gelmeye başlıyor. Ardından seni sıçratıp gardını aldıracak, zar zor çeyreğini doldurduğun çuvalı da suya düşürmene neden olacak bir olay gerçekleşiyor. Bir bağırtı duyuyorsun ve hemen yönüne bakıyorsun. Az önce indiğin yolda yuvarlanarak gelen iki kişi var. Büyük taşın olduğu yere geldiklerinde bir güzel ordan da düşüyorlar üst üste ve kalkmaya, toparlanmaya çabalıyorlar. Aralarında olan konuşmaları duyamıyorsun sen de. Daha sana adam gibi tuzak kurmayı beceremeyip kendi tuzaklarında yuvarlanmaları seni garip ve keyifli bir kavga havasına sokuyor ama tetiği de elden bırakmaman lazım. Toparlandıkları gibi üzerine hücum da edebilir bu dingiller.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.