Hani derlerdi ya biz küçükken büyüklerimiz; hızlı atın boku seyrek olur diye, yemin ederim şuan bu durumdayım. Ben şahsen gerizekağlı olduğumu kabul ediyorum ama bu kadarı da fazla be usta. Yani buradan o Jounin yeddi ceddeninin ellerinden öpeyim ama bendede hata var. Hani Jouinin ibnesi bir tarih belirtmedi de sen niye düğünün bugün olacağını düşünüp böyle bir telaşa kapılıyorsun ey Hinata? Hadi kendimi geçtim, bu benden bile daha aptal olan rulo saçlıyı da geçtim aramızda bu tarz şeyleri düşünmeyi akıl edebilecek tek kişi olan Hirashimatsu niye bunu bize hatırlatmadı? Ulan yoksa canına yandığımın köyünde bir tane aklı başında insan evladı yok mu? Başta o ibne Jounin olmak üzere tüm köy mü ileri zekalı? Sonra efendim İshi niye bu kadar geri, ebenin köründen, niye geri olsun? Köyü ileriye taşıyacak adam mı var köyde, dört bir yanımız kaya ile dolu olunca beynimizde taşlaşmış mına koyim ama Kami-sama'ya şükürler olsun ki kalplerimiz taş olmamış, teyzem örneği başta olmak üzere İshi halkı merhametli, iyi niyetli insanlardır. O yüzden İshi'yi severim, İshi'li olmaktan gurur duyarım. Çoğu kişi savaşlar beyin ile kazanır der ama hayır! Hinata der ki; savaşlar inançlar ve vatan sevgisi ile kazanılır, nokta. Tamam tamam edebiyat yapmak benim gibi bir ampul kafaya yakışmıyor anladık ama yinede olum bu düğüne daha nasıl ÜÇ GÜN OLUR LAN! Ultra süper acılı bir ramen yemiş gibi içim acıyor lan şuan!
Bu arada aklım bu düşüncelerle dolup taşarken teyzem kokusu berbat etkisi kokusunun aksine efsanevi nitelikte olan merhemini sürmeye devam etmiş ve kısa sürede bitirip derin bir oh çekmeme sebep olmuştu. Omuzlarım o kadar iyi durumdaydı ki az önce dağı tırmanırken adrenalinden ve duygu yoğunluğundan hissetmediğim o acıyı şu ilacı sürerken hissettiğimde o kadar güzel sövmüştümki rulo saçlıya dile getirmeye kalksam dilim işlevini kaybeder, Kami-Sama benim gibi bir mahlukatı yarattığı için evrene bir reset atar herhalde, o yüzden siktir edelim. Ha birde teyzem tabii sadece omuzlarımı iyileştirmekle kalmadı birde üstüne üstlük beleş yemek verdi bana! LA BELEŞ YEMEK, KAMİ-SAMA SANA GELİYORUM! Ama dur! Önce şu teyzemin ağzıma tıktığı onigiriyi yiyeyim, van minit! Tadı madı öyle farklı değil, bildiğimiz Onigiri ama lezetti var ya o lezetti eğer bir oğlu varsa ve kılıbık değilse karısı benim mi ananın mı yemekleri güzel dediğinde düşünmeden anam uleyn demesine sebep olacak nitelikte bir lezzet diyeyim gerisini siz anlayın. Benim anamda güzel yemek yaparmış, babam ara sıra vazifesini yerine getirip kafası iyiyken anlatırdı, anana lokanta açsam İshi ve tüm civar köyleri sırf yemek için lokantasına akın eder diye, ee niye açmadın derdim babama, tabii o sırada bir horlama sesi gelirdi bizim peder hop yatmış, ee açsa zengindik şuan.
Ah baba ah, iki çift söz söyleyip bıraktın gittin bizleri gör bak ne haldeyiz, anam zaten Kami-sama'ya emanet bizim daha kırkımız olmadan gözlerini yummuş insafsız karı insan biraz ben büyüyünce ölürde az insanın annesinin olmasının nasıl bir duygu olduğunu öğrenirdik. Neyse yine babamın bana hem analık hem babalık hemide arkadaşlık yapmaya çalıştığı o yılları anımsayacam efkara dem vurup verecem kendimi içkiye, günün sonu gelmeyecek. O yüzden konuyu değiştirelim. İşte dinlendik, yedik falan filan derken yolculuk vakti geldi. Eee düğüne daha üç gün olunca bende biraz götü başı saldım ve kaybettiğim eforu azda olsa geri kazanmak için dinlenme işini biraz uzattım. Sonra işte aldım teyzemi sırtıma, bu arada tüy gibi hafif, en azından bizim Taijutsu moruğunun sırtıma kaya bağlayıp dereye su doldurmaya gönderdiği o zamanlara nazaran tüy gibi hafif, çıktığım yolu inmeye başladım. Arkada birde peşimizden gelen bir eşşek var, şöyle bir baktığımda bana aşağıdaki rulo saçlıyı anımsatıyor. Bir akrabalıkları olduğundan şüphelenmedim değil ne yalan söyleyeyim, neyse köye dönerken ayılırsa sorarım kuzenin falan mı diye, öğreniriz o zaman.
"Teyzem, rahatın yerinde dimi? Elimden geldiğince düzgün ilerlemeye çalışıyorum. Birde ayıptır sorması bu düğün kimin böyle? Kimse bizi çağırmadı valla, darıldım yeminlen. Ama senin için önemli olsa gerek." Hem düşünmesi için hemde benim soluklanmam için ara verdikten sonra: " Bu arada ben Tobio Hinata, kimi kimsesi olmayan keltoşun tekiyim teyzem, sen kimlerdensin? Bizim yaşlı moruk gibi dağlarda tek başına yaşıyorsun, yaşlanınca insan toplumdan uzaklaşmak istiyor herhalde, gerçi bizim moruğun toplum içine hayatı boyunca bir kere karıştığından emin değilim ama neyse."
Hem sohbet olsun hem teyzemin rahatını sorma maksadı ile yolun yarısında girişecektim konuşmaya. Eee hep çıkışlar zordur ama inişler kolaydır derler ama şimdi sırtımızda bir can taşıyoruz, o yüzden yavaş yavaş tin tin iniyoruz. En azından teyzem beni tanısın ben teyzemi tanıyayım, kaynaşalım; hem bakarsın bizim moruk gibi manevi ninem falan olur, valla yok demem. Gelir gelir Onigirisi yerim, oh mis. Bizim moruk anca dayak atıp iki üç nasihat çekiyor, heç garnımı doyurmuyor! Anca nasihat anca nasihat, gına geldi mına koyim. İçim dışım nasihat oldu ben ramen istiyom, onigiri istiyom, lütfen!...