[Kusa] Düğün

[Ougami Hayato]

"Ah canım ya, tamam dert etme, şimdi gider bakarız mahzene."

Hayato, Uki ile sohbet ede ede, grubun en arkasından girmişti alana. Girdiği gibi etrafa dikkat kesildi, başta sakin veya heyecanlı görünen güzel kızları kafasında not etti. Onların sorgusunu kendisi yapacaktı. Takım arkadaşlarıyla konuşup bunu ayarlayabilirdi. Gözüne kestiği bir kız ile güzelce bakışırken, hemen yanlarında biten Katai'nin söze girmesiyle dikkati dağıldı. Hay senin ben, neyse sakinim. İçinden adama biraz sövdükten sonra. Isao'nun sözünü bitirmesini bekleyip ekledi. "Ben bakarım mahzene, Shōtaro, sende git etrafı biraz gezin, konuşulanlara kulak kabart. Bakalım bir şeyler bulabilecek misin? Amaaaan, ne istiyosan yap ya da be. Banane." diyerek mahzene yöneldi. Sonrasında bir şeyi unuttuğunu fark edip geriye döndü. Uki'nin yanına kadar gidip, kızın yanaklarını hafifçe okşayarak "Sen hiç merak etme, bulacağım onları. Söz." dedi gülümseyerek. Tam gidecekken başka bir şeyi unuttuğunu fark edip tekrar gerisin geri döndü. "Eee- mahzen ne tarafta acaba?"

Mahzenin yerini öğrendikten sonra mahzene gidecek, ve etrafı arayacaktı. Eğer gelin ve kız arkadaşı oralarda bayılmış ve ya daha kötü bir haldeyse, hemen geri dönüp takım arkadaşlarına haber verecekti. İki kızı da bulamazsa eğer, mahzenden gizli bir çıkış arayacaktı. Her halükarda, o mahzende bir şeyler olmuş olmalıydı. Olan biten şeylerin mantıklı bir açıklaması olmak zorundaydı. Buhar olup uçmadılar ya. Uçmamışlardır yani ya. Aklından bunlar geçerken, düğün alanında gördüğü her güzel kıza ya gülümsüyor, ya selam veriyor, ya da göz kırpıyordu. Bir kaç tanesine de selam verip oyalanmak istiyordu lakin, bu işi hemen bitirip, görev sonrasında birileriyle yemeğe çıkmak istediği için oyalanmıyordu.

[GM - Naruto]

Isao: Damadın koluna girip onu kenara çekiyor ve sorgulamaya başlıyorsun. Duygularına bakmak için de odaklanıyorsun adama. Adamda çok yoğun bir heyecan hissediyorsun. Heyecanın yanında da korku var. Zaten eli ayağı titriyor. Soruyorsun sorularını. O da ilk elini alnına koyup kaşlarını ovuşturuyor ve başlıyor anlatmaya. "Miyako'nun ailesi ve arkadaşı Hasanobu'dan başka bir tanıdığı gelmedi. Benim kuzenim Yuriko ile araları iyidir bir de." diyor. İkinci soruna gelince de adamın genel hislerinde bir değişim olmuyor. "Hayır, hayır benim ile hiç bir sorunu yoktu. Ailemle de..." burada biraz duruyor ve hala bir değişim yok "Evlenmemizi aileler istedi. Ben hiç bir zaman bu olaya kişisel olarak bakmadım. Zaten çocukluğumdan beri böyle bir evlilik yaşayacağımı biliyordum. Miyako ise bu olaya o kadar kendini alıştırmamıştı ama bunu onunla konuştum. Onun için en iyisini yapacağıma söz verdim." İç çekiyor heyecanını bastırmak için. "Bu anı hiç böyle hayal etmemiştim."

Hayato: Ougami Hayato, Kusagakure'nin ünlü playboylarından... Gördüğü her kıza göz kırpıp onların gönüllerini hoplatıyor. Bakirelerin yüreklerine ismini kazıyor. Pembe saçlı kızlarla sarışınlar kavga ediyor onun için. Köyden kaçsa banko 3 kişi onu geri döndürmeye çalışır, o derece. Bir de mal gibi mahzenin tam tersi yöne doğru gitmese en iyisi olacaktı. Uki demin gittiğin yerin tam tersini gösteriyor. Sen klasını bozmadan seksi seksi mahzene iniyorsun. İki kız düşünüyorsun. Biri gelinlikli, biri nedime kıyafetli iki kız. Hasanobu adında bir kız. Gelinin en yakın arkadaşı. Mahzene girmek için merdivenlerden iniyorsun. Depo gibi bir yer burası. Keşke diyorsun, iki kız olsa burada diyorsun. İKİ KIZ DİYORSUN YANİ. Kapıyı açıp içeriye bakıyorsun. İçeride çok loş bir ışık var. Kutu dolu her yer. Kutuların içinde de tahmin edebileceğin gibi şişe şişe içki var. Bu sırada boğuk bir ses duyuyorsun sol tarafındaki kutuların arkasından. Bakarsan eli, ayağı ve ağzı bağlanmış adamı görebilirsin. İşte o zaman Hasanobu'nun erkek ismi olduğu kafana dank edebilir.

[Ougami Hayato]

"Oha, erkekmiş ya lan bu."

Hayato, Hasanobu'yu görünce verdiği ilk tepki bu olmuştu ne yazık ki. Bir daha bu tip bir durum olduğu zaman, bilgi veren kişiyi iyi dinlemek lazım diye aklının bir köşesine not etti. Hızla adamın yanına giderek ağzında ki bağı çözdü. "Hasanobu-san, iyi misiniz? Bir şeyiniz var mı?" Sorusunu sorarken aynı zamanda adamın elindeki ve ayağındaki bağları çözüyordu. Bütün bağları çözdükten sonra asıl sorusunu sordu. "Neler olduğunu anlatabilir misiniz acaba? Size bunu kim yaptı, kaç kişiydiler? Ve en önemli soru. Gelin nerede?"

Sabah kendisi için en önemli soru, bu akşam hangi kızla yemeğe çıksam olan gencin şimdi düşündüğü tek sorunun bu olması biraz ironik gelmişti. Evlenme fikrini düşününce, Hayato'nun içini büyük bir korku kaplamıştı. Bir insanın, hayatını tek bir kişiye bağlamasını anlamsız buluyordu. Uğrayabilecek o kadar liman varken bir limanda demir atıp beklemek saçma geliyordu. Bu yüzden, gördüğü her limana uğramak istiyordu.

Aklından evlilik ve liman düşüncelerini atıp adamın konuşmasına dikkat kesildi. Adamın konuşması bittikten sonra adamı mahzende bekletecek. Bu sıra da kendisi mahzenden farklı bir giriş çıkış arayacaktı. Belki herhangi bir ipucu bulabilirdi mahzende. Mahzeni aramayı bitirdikten sonra adamı da alıp takım arkadaşlarının yanına dönecekti.

[Kemuri Isao]

Isao damadın koluna girip önce bir duygularına bakmıştı. Heyecan ve korku! İşte bu ikisi hissedilebiliyordu. Acaba gelini kaçırıp öldürmenin ve yakalanacak olmanın heyecanı ve korkusu muydu bu hissettikleri? Veya düğün saatinin yaklaşmış olması ve kusa-chou'nunda gelecek olmasından kaynaklanan duygular mıydı? Isao ikincisinin olduğunu varsaymıştı. Sonuçta ilk seçeneği yapması için bildiği hiç bir sebep yoktu. Konuşmasını bitirdikten sonra Isao söze tekrar girecekti : Klanınız için yaptığınız şeyi oldukça ilham verici buluyorum. Siz hiç merak etmeyin Kusa-Chou gelene kadar mutlaka Miyako-san'ı bulacağımızı umut ediyorum. Şimdi kuzeniniz Yuriko-san'ı ve Miyako-san'ın ailesini nerede bulabileceğimi söyler misiniz? Onlarla da konuşmamız Miyako-san'ın nereye gitmiş olabileceği hakkında daha çok bilgiye ulaşmamızı sağlayabilir.

Isao bu bilgileri de aldıktan sonra hızlıca hareket edecek ve yeni bilgilerini paylaşmak adına Uki-san'ı arayacaktı. Bunu yaparken etrafı gözleriyle taramayı da ihmal etmeyecekti. Kusa-chou'nun biraz geç gelmesi onun için güzel bir umut olacaktı. Gelini bulmayı ve yükselmeyi arzuluyordu.

[GM - Naruto]

Hayato: Hasanobu'nun ağzındaki bağı çözmeden önce sıralıyorsun sorularını. Adam cevap verirken de ellerini ve ayaklarını çözüyorsun. "Sonunda biri gelip buraya bakabildi! Sabah Miyako beni buraya getirdi. Evlenmekten vazgeçtiğini, son 2 haftadır başkası ile duygusal bağı olduğunu söyledi." Ayağa kalkıyor adam. Kısa boylu, zayıf, tıfıl bir çocuk. Kafasının arkasını ovalarken "Onu engellemeye çalıştım. Saçmalamamasını, Sawaya ailesinin onun için en iyisi olacağını söyledim. Onu anlamadığımı falan söyledi. Ben de bu durumu Katai-san'a anlatacağımı söyledim. Ondan sonra şuradan-" Açık içki kutularından birini gösteriyor "-aldığı şişeyi kafamda kırıp bayıltmış beni. Uyandığımda bağlanıp buraya saklanmıştım." Adam konuşurken sen de mahzeni arıyorsun. Her yanına bakıyorsun ama başka bir kapısı yok. Yürüyorsun deponun içinde ve bir yere bastığında kulağına gelen ses farklı oluyor. Yere baktığında bir kapı olduğunu görüyorsun. Kitli değil ancak mahzen zaten içinde bulunduğunuz binanın en altı. Burası tahmin edebileceğin gibi, yerin altına açılıyor. Artık gizli bir yol mudur, kanalizasyon mudur bilinmez.

Isao: Damat sıkıntılı bir şekilde iç çekiyor. "Yuriko düğüne katılmayacağını söylemişti. Ailevi olaylardan hoşlanmayan... Biraz asi bir kızdır kendisi. Her zaman öyle olmuştur. Miyako'nun annesini bahçede görmüştüm. Benim davetliler ile ilgilenmem gerekiyor, bir şey olunca ne olur bana haber verin." dedikten sonra tek elini göğsüne koyup eğilerek selam veriyor sana. Sonra da binanın giriş kısmından, davetlilerin olduğu salona giriyor. Uki'nin de oradan çıktığını görüyorsun. Zaten amacın bilgini onla paylaşıp ondan davetlilerin durumu hakkında bilgi almak. Seni görür görmez koşar adım yanına geliyor "Isao-san! Düğünün 10 dakika içinde başlaması gerekiyor! Davetliler şu anlık bir şeyin farkında değil, umarım bir gelişme vardır!" diyerek. Gelini bulamazsanız ne olacağı hakkında hiç bir fikrin yok ancak davetlileri oyalayarak biraz zaman kazanabilirsiniz. Unutma ki biraz sonra o oyalayacağınız davetlilerin arasında Kusa-chou da olacak.

[Ougami Hayato]

"Hasanobu-san, siz buradan yukarı çıkıp, Kemuri Isao adındaki chuunin'i bulup olanları bir de ona anlatın. Sonrasında Hayato mahzenlerde bir kapı buldu, zaten yeterince vakit kaybettiğiniz için sizi beklemeden aşağı indi dersin. Hadi koçum göreyim seni. Hızlı ol ama, çok vaktimiz kalmadı. Misafirler delirmek üzeredir şimdi."

Hayato, söylediklerinin hiçbirisinde haksız değildi. Yeterince gecikmişlerdi ve misafirler çıldırmak üzereydi. Bu yüzden yerde bulduğu kapıyı açıp, içine atlamadan Hasanobu'ya talimatlarını verdi. Hasanobu'nun söyledikleri kafasında dönüyordu sürekli. Sanki bir şeyi sürekli atlıyormuş gibi geliyordu lakin, ne kadar üstünden geçerse geçsin atladığı yeri bir türlü yakalayamıyordu. Sonunda daha fazla düşünmemeye karar verdi. Ayaklarının altında chakra biriktirip son bir soru sorup sormayacağını kontrol etmek için Hasanobu'ya döndü.

"Eğer soracağın bir soru yoksa acele etmeni isticem senden. Çok fazla vaktimiz kalmadı."

Herhangi bir soruya verecek ne cevabı ne de vakti olduğundan, Hasanobu'nun yanıtını beklemeden atladı içeri. Artık ayağının nereye basacağını bilmeden iniyordu aşağı doğru. Zemine indiği gibi etrafını inceleyecekti. Etrafın karanlık olması halinde bir ışık kaynağı arayacaktı. Etrafı aydınlatmayı başarabilirse eğer, daha dikkatli bir şekilde herhangi bir ayak izi veya ipucu arayacaktı. Sonrasını ise tamamen zaman gösterecekti.

[Kemuri Isao]

Damat bey Yuriko'nun düğüne katılmayacağını Miyako'nun annesini ise bahçede bir yerde gördüğünü söyleyip ortadan kaybolmuştu. Bunlaru da bir araştırmak lazımdı. Ah keşke Kusa-Chou yolda birine rastlayıp bi' yarım saatçik muhabbet etseydi. O gelmeden başlatamazlardı zaten düğünü, öyle değil mi? Damat beyin çıktığı yerden Uki'nin de geldiğini görmüştü Isao. Uki onu fark edince yanına koşuşturmuştu. Bu koşma pek hayra alamet sayılmazdı. Hızlıca düğünün başlamasına 10 dakika kaldığını ve davetlilerin bir şeyden haberi olmadığını söylemişti.

NE DEMEK 10 DAKİKA ULAN! GRUPTA ALLAH MI ARIYORS, dur la dur yanlış replik ama yine de NE DEMEK 10 DAKİKA ULAN DÜĞÜNÜN BAŞLAMASINA! ISAO BABAYI TUTTUN LAN OĞLUM! AHA YÜKSEK YERLERE GELME ŞANSINI KAYBEDECEĞİN GİBİ DAHA ALÇAK BİR POZİSYONA DÜŞEBİLİRSİN. LAN DAHA NEREYE DÜŞECEKSİN AKADEMİ ÖĞRENCİSİ Mİ OLACAKSIN? Neyse, sakinleş Isao. Belli etme duygularını. Kontrol sende.

Isao Gemmei-mei'nin yolunu izleyip Uki'yi inceleyecekti. Onun duygularına bakacaktı. Orada ne göreceğini merak ediyordu. Hele 10 dakika kalmışsa düğünün başlamasına görecekleri şeyler önemli olabilirdi. O hararetli nedime rolünü üstlenmiş özensiz shinobinin duygularını öğrenmeliydi. Kafasındaki düşünceler hangi duygulardan etkileniyordu?
Sıkıntı yok Uki-san. Eminim Hayato-san mahzende uyuyakalmış olarak bulacaktır onları. Düğünü kontrolümüz altına almak çok zor olmasa gerek.

[GM - Naruto]

Hayato: Hasanobu'yu takım arkadaşına yönlendirdikten sonra açıyorsun kapağı ve atlıyorsun aşağıya. Fazla bir düşüş yaşamadan ayakların taş bir zeminle buluşuyor. Yalnız burası bildiğin ıslak ve feci rutubet kokuyor. Tünel gibi bir yer olduğunu fark ediyorsun biraz bakınınca. Önüne ve arkana doğru iki seçeneğin var ilerlemek için. Çeşitli aralıklarla meşaleler koyulmuş ve şanslısın ki yakın bir zamanda yakılmışlar. Hatta o kadar şanslısın ki tünelin sadece arkandan ilerleyen yolundaki meşaleler yakılmış. Fare sesleri falan duyuyorsun.


Isao: Uki'nin duygularına odaklanıyorsun ve Katai kadar olmasa da heyecan seziyorsun. Bu heyecan senin konuşmanın ardından hafiften üzüntüyle karışıyor ve Uki dudağını buruşturarak "Hala bir haber yok yani..." diyor. Kızın yüzünden ve sözlerinden anlaşılanın dışında bir duygu hissetmiyorsun. Hafiften de fuuton chakrası seziyorsun Uki'de. Sen Uki'nin duygularına dalmışken kız Hayato'nun gittiği yere doğru dönüyor ve duygularında büyük bir şaşkınlık baskın geliyor. "Hasanobu-san!" Sen de dönüp bakarsan Hasanobu'nun mahzenden çıktığını ve size doğru geldiğini görebilirsin. Ufak tefek bir adam ve ifadesinden kızgınlığı belli oluyor. "Ne kadar zamandır mahzende elim kolum bağlı duruyorum, neden kontrol etmiyorsun Uki? Bir de burada güveni sağlayacaksın diye sana güveniyoruz!" diye azarlıyor kızı. Uki'nin şaşkınlığı kayboluyor bu sırada. Heyecanının da kaybolduğunu sadece mutsuzluk ve korku duygularının kaldığını hissediyorsun. "Özür dilerim!" diyor ağlamaklı bir sesle ve koşarak kaçıyor yanınızdan. Hasanobu gözlerini devirip sana dönüyor. "Aşağıdaki shinobi bana Isao diye birini bulmamı söyledi. Nerede olduğunu bilir misin yoksa Uki'nin gönlünü alıp daha çok vakit kaybetmem mi gerekiyor?"

[Ougami Hayato]

"Öff, bu ne koku arkadaş. Üstüme sinmese bari, çıkartmak için çok uğramam gerekir."

Burnuna gelen koku sonrasında verdiği ilk tepki bu olmuştu. Meşalelerin yaydığı loş ışık sayesinde etraf biraz aydınlanıyordu. Ne var ki, önü tamamen karanlıktan ibaretti. Arkasına dönünce yanan ateşlerin dans edişi çarptı ilk önce gözüne. Sonrasında ise yol. Meşaleler bir tarafa doğru gittiğine göre, Hayato'da aynı yöne gidecekti. Ama ondan önce, cebinden çıkarttığı kunai ile duvara gittiği yönü gösteren bir ok çizdi. Bu, herhangi bir durum olur da meşaleler sönerse diye aldığı bir önlemdi. Takım arkadaşlarına haber verebilmek için. Bir kaç adım düz attıktan sonra koşmaya başladı. Bütün olasılıklara hazır bulunmak için sağ kolunun iç kısmına bir kunai yerleştirdi. Herhangi ani bir durumda kolundaki kunaiyi alıp direk savunma konumuna geçecekti.

Yolun nereye çıktığını bilmiyordu. Yolda giderken başına neler gelebileceğini de bilmiyordu. Bildiği şeyler düğünün yeterince geciktiği, ve Hayato'nun bu işten gerçekten çok sıkılmasıydı. Sırf bir gelinin kalbini başkasına vermesi yüzünden kendi buluşmalarından oluyordu. Bu da Hayato'yu sinirlendiriyordu. Evlen kurtul işte, hayır yani habersizce kaçınca ne olacak? Evleneceğin adam zengin, soylu bir ailenin evladı. Sen kaçınca illaki peşine işini bilen birilerini takacaklar. Bunu düşünemeyecek kadar aciz bir insan olmamalı bu dünyada. Meşaleleri yanan bir şekilde bıraktıklarına göre, çokta akıllı insan değillerdi. Aklından bunlar geçerken, yolu takip ediyordu. Herhangi bir yol ayrımında yine yanan meşaleleri izleyecekti.

Gün ışığını görene kadar durmak yok.

[Kemuri Isao]

Uki-nin de bir bok çevirmediğini öğrenmmiş olduğunu düşünüyordu Isao. Bir ara onun gelin olabileceği ihtimali aklına gelmişti. Saçma bir fikirdi ama yine de ha kan adlı efsanevi bir shinobi hikayesinden - evet he man'ın yakın dostudur kendileri.- en saçma ihtimallerin göz ardı edilmemesi gerektiğini öğrenmişti. Gerçi ufak çocuklara anlatılan bir masaldı ama yine de denemeye değerdi. Neyse bu teori de yatmıştı ve zamanı gittikçe kısalıyordu bu chuuninin.

Aha yeni bir bilgi kaynağı geldi hoplayarak. Ne güzel! Hasanobu denilen zat-ı muhterem gelmiş ve Ukiye fırça çekmiş. Eh Uki , Isao'nun anladığı kadarıyla korkup kaçtı ama Hasanobu azarlamakta haklıydı. Ardından Isao adlı birini aradığını söylemişti. Eh Isao'nun konuşma sırasıydı şimdi :

Ben Kemuri Isao, Hasanobu-san. Neler olup bittiğini , gelinin nerede olabileceğini ve kimin ona veya onlara yardım ettiğini hızlıca anlatırsanız çok makbule geçer. Zamanımız oldukça azaldı ve Kusa-Chou'yu da misafirleri de bekletmek hoşuma gitmez.