Hızlıca kararlarınızı veriyor ve yollarınıza devam ediyorsunuz. Ortak bir karara varmayıp ayrılmış olmanız üçünüzde de negatif bir etki yaratmıyor aslında, her ne kadar Riku artistlenmiş olsa da. Hatta herkesin istediği olduğu için keyifleriniz hala yerinde bile denilebilir: Hızlı yoldan gitmek isteyenler kısa patikaya, kafa dinlemek ve sakin sakin takılmak isteyen Giin uzun patikaya girerken güneş hala en tepede arsız arsız parlıyor. Merak etmeyin, bu şımarıklığı en fazla bir iki saat sürer muhtemelen.
Hachiman ve Riku: Tıngır mıngır ilerlemeye başlıyorsunuz engebeli yolda. Yeşil ve kahverenginin dengeli bir karışımı var etrafta. Ne kahverengisi sıkıyor ne de yeşili boğuyor. Ancak eğim epey dik, toprak da nemli ve kaygan. Çakralarınızı toplamış olsanız da daha dikkatli davranmanızda fayda olduğunu bilerek bir beş dakika kadar ilerliyorsunuz, yolu da yarılıyorsunuz. Diğer arkadaşınızı görebileceğiniz bir konumda değilsiniz. Riku atarını atıp giderini yaptığı için en önden atladı bu yola, arkasında ise Hachiman var.
Giin: Diğer patikaya başlangıç konumu olarak çok uzakta olmayan kendi patikana giriyorsun. Girmeden önce inceleyince gördün ki bu yol önce epey bir sağ yapıyor diğer yola göre, sonra da galiba yılan gibi kıvrıla kıvrıla nehire ulaşıyor. Başlangıçta diğer yol gibi burası da yeşil-kahverengi dengesi açısından aynı iken, ilerledikçe yeşili artmaya, otları yol etrafında sıklaşmaya ve boy olarak uzamaya başlıyor. İleriyle baktığında yolun iki yanını ağaçların sarmaya da başladığını görüyorsun, doğal bir duvar örüyorlar. Tek tük dökük tahta çitler de görmüyor değilsin: Galiba senin gibi, ırmağa inme niyetiyle buraya gelip bu yolu seçen insanlar çok olmuş burada. Ah şu güneş de olmasa var yaa!... Tam istediğin gibi görev ayağına kafa dinlemelik yolculuk olacak ha! Bir iki dakika keyfini çıkara çıkara yürüyorsun bu yolda, ellerin cepte. Sonra ne oluyor biliyor musun, ne seziyorsun? Artık kafa boyuna ulaşmış arsız otlar içerisinde bir kıpırdama? Hay Kami-sama, kedi midir köpektir, umuyorsun ki bir insan değildir. Yok yani kimse bu kadar iğrenç saklanmayı beceremez bir de seni takip ediyor utanmadan. Vay terbiyesiz niyeti ne acaba derken...
"LAN BURADA DA YOK ARAMADIĞIM YER KALMADI NE KİLMİŞ BEA!" diye çam yarması bir erkek fırlıyor karşına. E boru değil shinobisin, doğal içgüdülerinle gardını alıyorsun bu mallık karşısında, karşındakini de incelemeye başlıyorsun. Dediğim gibi yapılı, beyaz tenli, üstü başı pislik içinde, boynuzlu.... Nasıl ya bir dakika, boynuzları var bunun? Ya tanrılar senle münasip organ geçiyor ya da bu adam kili çok yanlış yerlerde aramış. Gerçi... Çalıların arasından kil diye fırlamasından belli yanlış yerde aradığı da... Üstünü başını şöyle bir temizliyor önce eğikken, sonra kalkıyor ama karşısında birden seni görünce
"ANAM!" diye o da kendi gardını alıyor. Ardından geri salıyor kendini
"Ha lan bizim köydenmiş bu be." diyerek. Elini uzatıyor sana,
"Kardeş Aki ben, Kinomigillerin. Sen de kil falan şeyapıyorsan yok burada ben baktım. Zaten kil falan işin bahanesi biliyon mu Amegakure'nin ağzına sıçayım ben hep onlar milletin aklına falan giriyor yok kildi heykeldi puttu. Putperest şerefsiz hepsi yemin ediyorum. Dinsiz imansız götverenler." diye kendi halinde takılıyor resmen karşında, susmuyor. Daha detaylı inceleme fırsatı buluyorsun, uzattığı elini kabul ederek tanışıp tanışmamakta kararsızken. Bu adamı sanki bir kaç kere gördün sen, kafasında alın bandı falan da var. Zaten köylerde her shinobi birbirini simaen tanır, anımsar. Muhtemelen sizle aynı görevi alan bir başka shinobi işte. Dikkatsiz davranışları ve saçmaladıklarına bakılırsa da epey salak. Belki de saf. Hayır Amegakure ne alaka yani 4854 derece sıcaklıkta şimdi?
Kinomi Aki