[Ame] Ritüel

[GM - Naruto]

Görevde Bulunan Kişiler: Jin Ori, Ryouichi Nori
Öngörülen Seviye: C-Rank
Pasiflik Sınırı: 24 saat

Gönüllü shinobiye eskortluk etmek için görevlendirilmeden önce Chi no gisei ritüeli hakkında hiç bir şey duymamıştınız. Abareru Kerai adındaki dini oluşum, Yağmur ülkesi tarafından kabul edilmiş ve ritüellerini düzenleyebilmeleri için güvenli ortamı sağlama kararı almış. Son 15 senedir de olaylar tıkırında işlemiş. Abareru Kerai ile Yağmur ülkesi arasındaki bu anlaşmanın nedenleri ve maddeleri tam olarak size söylenmiyor tabi ki. Fakat köyden çıkmadan önce sürekli ritüelin gerçekleşmesi gerektiğini tembihleyip duruyorlar. Ritüelin sonuna kadar orada durup olayların sorunsuz ilerlemesini sağlamalısınız. Toyone kentinde belirli bir yerin adresi veriliyor size. Sabah yola çıkıyorsunuz. Ritüel yarın akşama doğru başlayacak.

Ritüel için gönüllü olan shinobi de Kankitsu Haru adında bir chuunin. Beyaz saçları var ve buğday tenli. Boyu posu da yerinde. Kendisi Toyone'ye gidebilir gibi görünüyor aslında. Amegakure'nin adamı tek başına yollamamasının, hatta yanına iki shinobi koymalarının nedeni; ya adama güvenmiyorlar, ya da bu ritüel tahmin ettiğinizden daha önemli. Ritüelin ne için ve nasıl gerçekleşeceğini bilmiyorsunuz. Haru gönüllü olduğu için bilgisi var tahmin edebileceğiniz gibi ama o köyden çıktığınızdan beri inadına Ishigakure'nin ne kadar dandik bir ülke olduğunu ve insanlarından nefret ettiğini anlatıyor. Yolun çeyreğini geçmiş durumdasınız.

Kankitsu Haru'nun temsili resmi

Kapalı konu

Pasiflik sürecine dikkat etmenizi rica eder, belirtilmemiş ve diğer oyunculara haber verilmemiş üçüncü pasifliğinizde konudan direkt atılacağınızı belirtirim.

[Jin Ori]

Aralıksız yağan yağmura kafa atarmışçasına başını göğe doğru kaldırıp beyaz teninin soğuk su tanecikleri ile buluşmasına izin verdi. Her ne kadar çoğu insan bundan rahatsız olsa bile ıslanmayı seviyordu. Su, onun için çok fazla anlam ifade ediyordu. Hayatından bunaldığında, bir şeylerden kaçmak zorunda kaldığında onu rahatlatmayı başaran tek şeydi. Su ile arasında nasıl ya da neden böyle bir bağ oluştuğunu bilmiyordu ancak bu ilişkinin kendisine doğuştan bahşedilmiş özel bir şey olduğunu düşünüyordu. Saçlarının renginden tutun da elementine kadar olan her şey su ile arasındaki özel bağın dışa vurumuydu.
Kendisine köy dışında bir görev verilmiş olması bir çelişkinin içerisine sürüklemişti onu. Uzun zamandır başını çıkarmamıştı Amegakure'nin güven verici sınırları içerisinden, annesinin yanından bir süredir ayrılmamıştı. Bir yanı köyünü ve annesini bir daha görememe ihtimali yüzünden korkarken diğer yanı köyüne hizmet ettiği için gururlanması gerektiğini fısıldıyordu kalbine. Bir nedeni yoktu aslında bu mesleği yapmakla. Sadece kendisini koruyan kadının gerçekleştiremediği hayallerini yaşayıp ona mutlu olduğunu gösterebilmek istiyordu. Hatta bu, sadece shinobilikten beklentisi değil yaşama amacıydı belki de.

Yüzünün yeterince ıslandığına kanaat getirdiğinde üzerine giymiş olduğu yağmurluğun kapşonunu başına geçirip öncekinden daha hızlı bir tempo yakalayarak yetişti kendisinden önde giden diğer iki shinobiye. İkisini de daha önce görmemişti. Bir tanesi bu göreve gönüllü olmuş beyaz saçlı kendisinden birkaç yaş büyük olma potansiyeline sahip düzgün vücutlu birisiydi. Amegakure'den ayrıldıklarından beri İshigakure'nin ne kadar kötü bir köy olduğu hakkında konuşmuştu. Her ne kadar daha önce İshigakure'ye gitmemiş biri olsa bile Haru'nun İshi ve orada yaşayan bütün insanlar hakkında yaptığı bu genelleyici konuşma ister istemez Ori'nin rahatsız olmasına sebep olmuştu. "Belli ki İshigakure ile ilgili kötü anıları var." diye geçirdi içinden ancak birlikte geçirdikleri ilk saatten aralarının bozulmasını istemediği için susmayı tercih etti. Öte yandan Haru'ya güvenip güvenemeyeceğini henüz kavrayamamıştı. Haru dışarıdan bakıldığında gayet de kendinden emin ve güçlü bir duruş sergileyen birisiydi. Ki bu da bu kısa yolculuğu kendi başına da yapabileceği anlamına geliyordu. Öyleyse neden yanına iki tane daha chuunin verilmişti ki? Köy ona karşı bir güvensizlik mi besliyordu yoksa gerçekten sandığından daha mı önemliydi bu dini ritüel?

Ori'nin hayattan herhangi bir dini beklentisi yoktu. Bir tanrı olabileceğine inanıyordu ancak bu tanrının eğer her şeyi yaratabilecek ve her şeyi bilebilecek gücü olduğunu varsayarsa insanların kendisine olan bağlılığını neden ibadetler ile sınadığına bir anlam veremiyordu. Sonuçta söylenildiği gibi her şeyi bilebilecek bir güce sahip ise insanların kendisine karşı besledikleri korkuyu ve sadakati de bilebilirdi ki bu da ibadetlerin hiç bir işlevi olmadığı anlamına geliyordu. Hem insanların bile hayal edilemeyecek şeyler yapabiliyor olması, dünyada bir yerlerde gerçekten kimsenin yenemeyeceği kadar güçlü insanların bulunuyor olduğu gerçeği bir tanrıya inanmasını daha da güçleştiriyordu. Ancak yine de diğer insanların düşüncelerine de saygı göstermesi gerektiği öğretilmişti ona. Bu yüzden olsa gerek hiç bir zaman körü körüne bir şeylere bağlananlara karşı da ön yargılı davranamamıştı. Her ne kadar ona bir anlam ifade etmiyor olsa bile köy için ya da köyün yararına çalışan başka bir grup için bu dini olayın gerçekleşmesi gerekiyorsa elinden gelen her şeyi yapmaya çalışacaktı.

Diğer chuunin ise kendisi gibi bu göreve zorunlu olarak çıkmak zorunda kalmış, yüzünün büyük bir kısmını gizleyen soğuk birisiydi. Haru'nun aksine yol boyunca hiç konuşmamayı tercih etmişti. Bu yüzden olsa gerek henüz bu çocuk hakkında herhangi bir izlenim oluşmamıştı kafasında. Tek emin olduğu şey kendisi gibi bu çocuğun da Haru'nun İshigakure muhabbetinden sıkılmış olabileceğiydi ve bunu pek de dile getirecek birisi gibi görünmediğinden dolayı işin Ori'ye kaldığı apaçık ortadaydı. Bu yüzden adamın nefes almak için sustuğu herhangi bir anda ortaya tek bir cümle atacaktı. "Nedir bu dini ritüel Haru-san?"

[Ryouichi Nori]

Gözlerimi hiçbir amaç uğruna açmamış değildim bugün yine de diğer günlerden hiçbir farkı yoktu. Evde hiçbir ses, hiçbir insan, hiçbir varlık yoktu. Yine bir başıma uyanmış ve hayatıma devam edecektim. Babamın zorlamaları ile bir göreve dahil olmuştum. Hiç istememe rağmen. Kendisi görevden göreve koşturuyor diye benim de öyle biri olmamı mı istiyordu? Hem de benim için bugüne kadar hiçbir şey yapmamışken. Birkaç insanla bile olsa aynı amaç uğruna beraber çalışmak tüylerimi ürpertiyordu. Gitmek istemiyordum fakat yine de attım adımlarımı dışarıya.

Mistik bir görev olması ilgimi çekmiyor değildi aslında fakat yanımda insanların olması bu isteğimi bastırmaya yetiyordu. Ritüel ve hangi din uğruna gerçekleştirdikleri hakkında hiçbir bilgim olmamasına rağmen Tanrı, çok ilgi çekici bir varlıktı benim için. Onun gibi yaratıcı ve mutlak güç sahibi olmak benim en büyük arzumdu. Ayrıca tekti. Benim gibi. Yıllardır hiçbir sorun çıkmamasına rağmen bu sefer bir olay yaşanacağı düşüncesi ile biz de yollanmıştık bu ritüel için.

Üç kişilik güruhun en arkasında adımlarımı birbiri ardına sürüklerken gözlerimi bir süreliğine öndekilere çevirdim. Grubun başındaki adam gayet kendinden emin bir görüntü sergilemişti bana. İki çocuğun korumasına ihtiyacı olmadığı belliydi. Yola çıktığımızdan beri ağzından çıkan cümleler ise durumumuzla sıfır alaka taşıyordu. Sinirimi bozmaya başladığını söylesem yalan olmazdı. Arkadaşlık ve takım çalışması gibi şeylerle hiçbir alakam olmasa da görevin içeriğindeki dinî olay hakkında bilgi istiyordum. Yaşıtlarımın arkadaş olarak nitelendirebileceği diğer kız çocuğu ise benden çok da farklı değil gibiydi. Birkaç saniye boyunca ikisini inceledikten sonra kafamı tekrar aşağı indirdim. Kız, çok konuşkan biri olmasa da benden daha uyumlu olduğu kesindi. Sorduğu soru ise bunu kanıtlar nitelikteydi. Adamın Ishi saçmalıklarını bitirip görev hakkında birkaç kelâm etmesini bekliyordum.

[GM - Naruto]

Haru, "Ishigakure'liler var ya! Hepsi şerefsiz. Paraları bitince karılarını satıyorlarmış." diye konuşurken Ori araya giriyor ve ritüel hakkında soru soruyor. Konuştuğu konu ile alakasız bir soru sorulduğu için Haru ilk bir afallıyor ve kafasını çevirip Ori'ye boş boş bakıyor. Sanki ritüele gittiğinizi yeni hatırlamış gibi, "Haa..." diye bir ses çıkarıyor. "Ya kan mı ne alacaklarmış. Tabi Ishigakure'liler kansız, bitli piçler olduğu için bizden alırlar kanı." Konu gene Ishigakure'ye dönünce Haru eli ile durduruyor sizi. Yolda önünüzde duran taşı gösteriyor sonra da "Arkadaşlar, şu bildiğimiz taş Ishigakure'nin simgesini gösteriyor. Ben ise, şu taşın yolunda yürüyeceğime çamurda yürürüm daha iyi. Lanet olası simge!" diyor ve taşa feci bir tekme geçiriyor. Uzaklaşan taşı kafanızla ilk takip ediyorsunuz ama sonra görüş alanınızdan çıkıyor. "Lanet olası Ishigakure simgesi!" Haru'nun sesi yankılanıyor her yerde. Neyse ki etrafta ağaçlardan başka bir şey yok. Bu olaydan sonra Haru sinirlenmiş olsa gerek, susuyor ve konuşmuyor. Ellerini cebine sokup ilerlemeye devam ediyor.

Nori: Haru'nun aptalca davranışlarından ziyade seni yanındaki kız allak bullak ediyor. Hanım hanımcık, oturması kalkmasını bilen, senin yaşlarında... Göz ucu ile vücudunu kontrol ediyorsun. Gerçekten tam kıvamında. Belden aşağında bir oynama olmuyor ne yazık ki. Bu yüzden içten içe üzülüyorsun. Hem diyelim ki her şey tamamdı. Vücudun doğru tepkileri veriyordu. Kızın umurunda değilsindir ki. Konuşsan da batırırsın. Kızın boyu da senden uzun zaten. En son ne zaman bir kızla konuşup onun ilgisini çekmeye çalıştın ki? Umursamıyor gibi davranıyorsun, yoksa kendini mi kandırıyorsun?


Genel: Nori bu tur hiçbir hamle almayacak ve yürürken kendi kendine düşüncelere dalacak. Kendi kafasında bu düşüncelerle boğuştuğuna dair bir RP yazacak. Ori istediğini yapmakta serbest, Nori'nin sessizliğine alışmış durumda zaten.

[Ryouichi Nori]

Önümdeki kızın ağzından çıkan seslerden sonra gözlerim ister istemez ona çevrildi. Kısa, mavi ve benimkiler kadar bakımsız olmayan saçları hoş duruyordu aslında. Hayatım boyunca sahip olmadığım ve olamayacaklarım onda yatıyordu belki de. Zamanımı paylaşabileceğim birisi. Korumak ve kollanmak. Bu vasıfları asla tadamayacak mıydım? Kimse benim ne düşündüğümü ve istediğimi önemsememişti bu zaman kadar. Keza ben de aynı şekilde. Birilerinin hayatında olan biteni merak etmek nasıl bir duyguydu acaba? Onun için bir anlam ifade etmek.

Vücudu üremek için elverişli durmasına rağmen benim için bir anlam ifade etmiyordu. Kendi neslimi devam ettiremeyecek olmam hayatın bana vurduğu en büyük darbe miydi? Vücudumun diğer insanlarca tabiri erkeklik olan kısımlarında hiçbir aktiflik yoktu. Ayrıca bir insana ‘Merhaba’ bile diyemezken onunla aramızda bir şeyler yaşanmasını nasıl düşünebilirdim? Bu zamana kadar dişileri bir kenara bırakalım, hangi insan ile iletişime geçebilmiştim? Yalnızdım. Hayat bana bu kaderi sunmuştu fakat ben bunu bu kadar kolayca kabullenmek gibi bir gaflete düşmeyecektim. Yanımda insanlar olmayacaksa bile, kendim için başka varlıklar yaratmak zorundaydım. Kendi dünyamda tek insan ve tek Tanrı olmalıydım. Tüm gücü elinde bulunduran, varlıkların yaşamından sorumlu olan ben olmalıydım. İnsanların ikiyüzlülüğüne, yalanlarına, sahte gülümsemelerine ve birbirlerini ardından bıçaklamalarına ihtiyacım yoktu.

‘Kan’

Üreyerek neslimi devam ettirmek gibi bir özelliğe sahip olmasam da kanımı taşıyacak varlıklar üretme isteğimden asla vazgeçmeyecektim. Bir şekilde yaratıcı olacak ve kendi dünyamı arzularıma göre şekillendirecektim. Hayatım boyunca yanımda hiçbir insan olmamıştı ve bundan sonra olmasına da ihtiyacım yoktu çünkü Tanrı’nın varlığı diğerlerine bağlı değildir.

[Jin Ori]

Sorduğu soruya istediği cevabı alamamıştı genç chuunin. Üstelik Haru'nun da saçma sapan hareketler sergilemesine sebep olmuştu. Aslında adamın hiç beklenmedik bir şekilde önüne çıkan bir taşı İshigakure'nin simgesi olduğundan dolayı tekmeleyip bağırmasının Ori'nin sorduğu soru ile pek de alakası olduğu söylenemezdi ancak sorusunun hemen peşine bu şekilde davranmış olması genç kızın bunun sorumlusu olarak kendisini görmesine sebep olmuştu. Yine de aklındaki sorulara yanıt bulamadan içinin rahat etmeyeceğini bildiğinden dolayı Haru'nun üstüne gitmeye kararlıydı. Bir göreve çıkmışlardı ve köy yönetimi gizlilik adı altında her şeyi kendilerinden saklamıştı. Bu şartlar altında görevlerinin pek de verimli geçeceğine ihtimal vermiyordu. En azından karşı karşıya oldukları durum hakkında birkaç şey öğrenmek istiyordu. Daha önce hiç duymadığı bir dinin neden bu kadar önemli olduğunu ya da bunca yıldır sorunsuz gerçekleşen ritüellerde bu sefer neden bir sorun çıkacağının düşünüldüğünü bilmek istiyordu. En önemlisi de Haru'nun neden böylesine garip bir görev için gönüllü olduğuydu? Haru'nun bahsi geçen din ile alakasının ne olduğu gerçekten de büyük önem arz ediyordu.

Öte yandan diğer chuunin sessizliğini yine bozmamıştı gelişen olaylar karşısında ki bu da az çok Ori'nin nun aklında bir izlenim oluşmasına yetmiş gibiydi. Sessiz, kendi halinde, içine kapanık birisi gibi duruyordu ve soğukkanlı birisi olduğu söylenebilirdi. Belki de o da tıpkı kendisi gibi yalnız, tek başına hayata direnmeye çalışan birisiydi kim bilir? Haru'ya şu an için güvenemeyeceğini biliyordu ancak bu çocuğa güvenebileceğini düşünüyordu. Aslında içindeki bu hissin herhangi bir dayanağı yoktu ancak Haru ve Nori arasında bir tercih yapması gerektiğinden içinden bir ses Nori'nin daha güvenilir birisi olduğunu söylüyordu. En azından onun da bu göreve kendisi gibi zorunlu olarak çıkmış olması daha önceden planladığı herhangi bir planının olmadığının kanıtıydı.

Tempoya ayak uydurmaya çalışırken Haru ile araya biraz daha mesafe koyarak hemen arkasından gelmekte olan Nori'ye biraz daha yaklaşacaktı ve konumunu koruyarak aklındaki sorulardan birkaçını dillendirecekti. "Haru-san? Birkaç şey daha sormak istiyorum. Sanırım az önce yeteri kadar açık olamadım. Abareru Kerai tam olarak nasıl bir din? Chi no gisei neden bu kadar önemli bir ritüel ve sizin bu ritüel ile olan bağlantınız ne? Kimse böyle bir görev için gönüllü olmamışken neden siz?" Gereğinden fazla konuşup gevezelik yaptığının farkındaydı ancak aklındaki soru işaretlerinin birer birer silinmesi gerekiyordu.

[GM - Naruto]

Haru ve Nori sessizliğe bürünmüş ilerliyor. Ori ise hızını biraz yavaşlatarak Nori'nin yanına geliyor ve demin mantıklı bir cevap alamadığı soruyu daha ayrıntılı bir şekilde soruyor. Dinin ve ritüelin ne olduğunu... Haru hırlar gibi bir ses çıkarıyor Ishigakure konusundan uzaklaşmayı sevmediğini belli eder bir şekilde ama inatçılık etmiyor ve anlatmaya başlıyor. "Abareru Kerai hakkında tek bildiğim, vahşi ve şiddet dolu bir tanrıya inandıkları. Aslında bunu tahmin ediyorum diyelim. Çünkü bu ritüelleri ayda bir yapıyorlar ve bunun için kan gerekiyor. Bu kanı da..." biraz sesini kısıyor ve utanarak "Bakir birinden almaları gerekiyor." diyor. Bu laftan sonra boş boş Haru'ya bakıyorsunuz ve onun 20'li yaşlarının sonlarında olduğunu düşünüyorsunuz. O da dönüp size bakıyor sinirli bir şekilde ve bu sırada Haru'nun alnındaki çıkıntıya dikkat ediyorsunuz. Aslında Ori baştan beri alnında bir şey olduğunun farkındaydı ama sivilce diye umursamamıştı. Herifin bildiğin boynuzu varmış dikkat etmemişsiniz.

Bakir kanı olayını hazmetmeye çalıştığınızda Haru elini cebine atıyor ve "Abi ben dayanamayacağım ya. Ishigakure'nin amına koyayım cidden. Olmaz olsun öyle bir köy ulan! Her gün Ishigakure'yi düşünüyorum, geceleri rüyama giriyor, sürekli Ishigakure hakkında kitaplar okuyorum! YETER BE!" diye atara geliyor. Cebinden top şeklinde bir bomba çıkarıyor ve siz daha tepki veremeden patlatıyor ortanızda. Etraf felaket bir koku ile doluyor ve gözlerinize temas ettiği anda feci bir acı hissediyorsunuz. Tam o anda Ori, Haru'nun chakrasında ani bir değişim hissediyor. Haru'nun gittiğiniz yolun sağına doğru bir teknik uyguladığını fark ediyorsun ama hissedebildiğin menzilden çıkıyor hemen. Gözleriniz delice yaşarıyor.

[Jin Ori]

Haru'nun anlattıkları Ori'nin hayallerindeki tanrı anlayışından çok uzaktı. Eğer bir tanrı varsa onu iyi olarak tanımlamış ve ahlak kuralları arasında yer edinmiş davranışların, vücut bulmuş hali olarak düşünmüştü hep. İnsanlara iyiliği emreden, kötülükten uzak durulmasını gerektiğini aşılayan bir varlıktı tanrı onun gözünde. Ama tam tersi şekilde insanlara kötülük yapmasını söyleyen bir tanrıya inanılıyor olması kafasının karışmasına neden olmuştu. Neden bir insan böyle bir tanrının varlığından söz eder ki? İnsanlar inandıkları şeyi kendilerine örnek alırlardı. Bu da, eğer tanrıları Haru'nun dediği gibi vahşi ve şiddet dolu bir varlık ise destekçilerinin de bu özellikleri taşıdığının bir göstergesiydi. İnsanların sürekli olarak etrafına şiddet saçıp kötülük yaptığı bir dünyayı hayal bile etmek istemiyordu.

Haru'nun konuşurken arkasına dönmesi ile birlikte yolun en başından beri dikkatini çeken boynuz çarptı gözüne. Aslında başta sadece basit bir sivilce ya da kemik çıkıntısı olduğunu düşünmüştü alnındaki o çıkıntının ancak Haru'nun yüzünü onlara dönüp göz göze gelmeleri yanıldığını kanıtlamıştı Ori'ye. Saçlarının arasından çıkan bir boynuzu vardı gerçekten ve ister istemez şaşırmıştı bu durum karşısında. Neden vücudunda böyle bir organı olduğunu hakkında herhangi bir tahmini yoktu ama emin olduğu tek bir şey vardı ki o da shinobi dünyasında karşılaştığı en ufak ayrıntıya bile şüphe ile yaklaşması gerektiğiydi. İçinden bir ses o boynuzun genetik bir hastalık sonucu oluşmadığını söylüyordu ona. Belki de ritüel ile alakalı bir şeydi ya da ona ekstra bir güç sağlıyor olabilirdi. Her türlü şey olabilirdi aslında. Basit bir genjutsu tekniği uygulayarak bile Ori'nin öyle bir görüntü görmesine sebep olmuş olabilirdi. Yanıtlanması gereken sorularının cevaplarını yakın zamanda bulabileceğini hissediyordu.

Derken Haru, hiç beklenmedik bir şekilde cebinden bir bomba çıkarıp diğerleri kıllarını bile kıpırdatamadan patlatmıştı. Bir anda büyük bir alan sisle kaplanmıştı. Bombanın sıradan bir sis bombası olmadığını gözlerinin yanmaya başlaması ile birlikte anladı genç kız. İster istemez ellerini gözlerine siper edip ovalamaya başladı. Hem kaçmakta olan Haru'nun izini kaybetmemek hem de gözlerine bir zarar gelmemesi için bir an önce sisin içinden çıkması gerektiğinin bilincindeydi. Bir süre hissetti adamın çakrasını. Yürümekte oldukları yolun sağ tarafına doğru bir teknik uyguladığını fark edebilmişti ancak hemen ardından tamamen kaybetti Haru'nun yaydığı enerjiyi. İstemsiz olarak sisin içinde yürümeye başladı adamın çakrasını en son hissettiği tarafa doğru. Amacı sağa doğru ilerleyerek göz yaşartıcı sisin içinden çıkmaktı. Nori ise yüzünün büyük bir kısmını kapattığından dolayı kendisine göre daha avantajlı durumda olabilirdi ama yine de çok da farklı bir durumda olduğunu düşünmüyordu. Yolun sağ tarafına doğru yürürken "Haru sağ taraftan kaçıyor Nori-san. Beni takip et." diye bağıracaktı. İnsanların çakralarını izleme konusunda daha çömez olduğu bir gerçekti ama aldığı eğitime güvenmekten başka şansı da yoktu şu an için.

[Ryouichi Nori]

Zihnimden geçen sürüyle düşünce yüzünden gözlerim ileriye doğru kilitlenmiş bir şekilde kalmıştı. Mavi saçlı kızın yavaşlayıp bana doğru gelmeye başladığını gördüğümde ise içime korku doldu. Benimle konuşmaya çalışırsa ne yapacaktım? Nasıl bir giriş yapmalıydım? Hayır, böyle şeyleri daha önce yapmamıştım ve bu sefer de yapamazdım. Ben kimsenin arkadaşı olabilir miydim ki? Gözlerimin açılabildiği kadar açıldığını fark ettikten sonra hemen ondan çektim. Daha ileriye, öndeki adama bakmaya başladım. Kızın sözleri kulaklarımdan süzülürken benimle iletişime girmeye çalışmadığını anlayınca yüreğime su serpildi. Zaten onun dikkatini çekebileceğimi ve benimle konuşmak isteyeceğini nasıl düşünebilirdim ki?

Adamın sözleri ise vücudumdaki kanın kabarmasına neden olmuştu. Vahşi ve şiddet dolu. Tam olarak benim olmayı arzuladığım Tanrı modeliydi bu. Benim kuracağım dünyada da bu vasıflar egemen olacaktı. Diğer insanlara acımak gibi bir düşünce aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ben, zirvede olacak ve diğerlerinin ayaklarımın altında ezilmesini zevkle izleyecektim. Söylediği ikinci şeye anlam verememiştim. Böyle bir zorunluluk olmasının nedeni ne olabilirdi ki? Cinsel ilişkiye girmemiş bir insanın kanı neden onlar daha için uygundu? Bu eylemi gerçekleştirmiş birinden ne gibi bir üstünlük taşıyabilirdi? Bunu öğrenmek istiyordum. Görev, her geçen dakika benim için daha heyecanlı olmaya başlıyordu.

Suratını bize çevirdiğinde gördüğüm şey ise hiç de ilgimi çekmemişti. Bir insanın boynuzu olması normal değildi tabii fakat her insanın kusuru olabilirdi. Kafamı yeniden önüme eğmeye karar verdiğim sırada tekrar Ishi hakkında zırvalamaya başlamıştı bile. Ne alıp veremediği vardı bu köyle? Gözlerim yerdeki taşları saymaya başlamadan önce gördüğüm son sahne ise adamın elinin cebine uzandığıydı. Kulaklarımın acımasına neden olan patlama sesi vücudumda şok etkisi yaratırken yerimden bile kıpırdamaya fırsat bulamadım. Aptal orospu çocuğu durduk yere bir bomba patlatmış ve gözlerimin mahvolmasına neden olmuştu. Göremiyordum. Bize şimdiye kadar hiçbir yararı olmamış geri zekâlı ise şimdi de beni bir uzvumdan etmişti.

Kızın yön tarifi veren sesini duyduktan sonra adımlarım direkt olarak oraya doğru ilerlemeye başladı. O da benim için hiçbir şey yapmamıştı fakat nedense bana zararı olacağını düşünmüyordum. Adam ise sinirlerimi katbekat artırmıştı artık. Sisten kurtulmamız gerekiyordu. Kurtulmamız ve adamı bulmamız. Olabildiğince hızlı ilerleyecektim. Gözlerim işlevini kazanıp adam görüş alanıma girdikten sonra Rakumei no Jutsu hazırlıklarını devreye sokup, adama seslenecektim. Onun gözlerinin bana çevrilmesi gerekiyordu. Kız ise patlamadan dolayı kendini düşündüğü sırada ilgisini bana vermeyeceğini düşünüyordum. Bu adamın benim yoluma gelmesi ve görevi tamamlamak için emek sarf etmesi gerekiyordu. Tekniği uyguladıktan sonra fiziksel darbe uygulamayı düşünmesem de kızın sorularına cevap vermesi ve bundan sonra daha düzgün hareket etmesi için onu zorlayabilirdim.

[GM - Naruto]

İkiniz de bu göz yaşartıcı bombanın etkisinden çıkmak için hareketleniyorsunuz ve Ori'nin söylediği gibi sağ tarafa doğru yürüyorsunuz. Sisten çıksanız bile gözleriniz yaşarıyor ve ağrıyor. Nori, mavi saçlı arkadaşından daha hızlı ilerliyor sağa doğru ve gözlerini silerek Haru'yu görmeye çalışıyor. Gözleri işlevini tam kazanamamış olsa da Haru'nun siluetini görebiliyor ve tekniğini uyguluyor. Herif onu görsün diye de adını bağırıyor. Haru zaten ilk baştan bayağı bir uzağa kaçmış durumda ve geri dönmek gibi bir düşüncesi yok. "BEKLE BENİ PEZEVENG AKİ! SENİN DE ISHIGAKURE'NİN DE ELİNE VERECEĞİM!" diye bağırıyor ve sesi git gide uzaklaşıyor. Sizin gözler yavaş yavaş kendine geliyor bu arada. Ağrıları diniyor ama hala yaşarıyorlar.

Haru'nun arkasından bakarken onu tutup getirmek istiyorsunuz. Şöyle bir durumunuza bakınca şuan yolun yarısında bile değilsiniz. Hava yakında kararacak. Ritüel yarın akşama doğru. Yani aslında ritüele yetişmek için tam 1 gününüz var. Haru oldukça alakasız bir yere doğru kaçıyor. Eğer hemen yakalayabileceğinizi düşünüyorsanız peşinden koşmalısınız. Ancak, köyde sizi ritüelin sorunsuz tamamlanması için tembihlemişlerdi. Kimse Haru'yu mutlaka oraya götürün demedi. Ritüelin tamamlanması için de ne gerektiğini biliyorsunuz. Haru'nun daha önce söylediği sözler beyninizde yankılanıyor. "Bu ritüelleri ayda bir yapıyorlar ve bunun için kan gerekiyor. Bu kanı da bakir birinden almaları gerekiyor."

Karar sizin.