Şafaktan Önce

Moderatör: Game Master

Şafaktan Önce

Mesajgönderen Mei tarih 31 Ara 2015, 03:02

Bu; Yume, Sachi ve Sagi'nin hikayesidir. Ve onlara yol gösteren bir adamın.

Resim

Resim

Resim

Resim


-------------------------------

İzleyin youtube.com


"Oooosssaaan-yooo!!" Yorgunluktan acınası bir şekilde çatlayan sesi duyuldu Sagi'nin. "Daha ne kadar yürüyeceğiz?" Yağmur iyiden iyiye şiddetini arttırmış, toprak zemin vıcık vıcık çamura dönüşmüştü. En önden yürüyen uzun boylu adamın cevap vermesine fırsat vermeden Sachi konuştu bu kez: "Miyavlamaya devam edersen yürüyebilecek bacakların olmayacak Sagi." Yağmurluğunun önünü hafifçe sıyırdı ve beline asılı katanasının kabzasını gösterdi. Sagi'nin buna cevabı çok ani ve sert olmuştu: "Sen kiminle uğraştığının farkında değilsin sanırım Sachi-no-yaro!" diyerek kendi yağmurluğunu bir hışımla arkaya, yere doğru fırlattı ve bu kez o belindeki katanasına uzandı. Ancak yalnızca göstermek için değil, kına sürten metal sesi duyuldu ve ay ışığı katananın üzerinde parladı. Kızıl gözlerle yeşil gözler buluştu birden, ancak ikisi de kendilerine dönmüş olan mavi gözlerin farkındaydı. "Yeterli. Sachi, Sagi." Sachi, yağmurluğunun kapuşonunu yeniden kafasına geçerek önüne döndü "Tch."

"Mooo! Yume-Chaan, yağmurluğumu boşuna mı kirlettim ben şimdi?" diğer üçlü ilerlemeye devam ederken, söylenerek yere atmış olduğu yağmurluğunu yeniden üzerine geçirdi Sagi. Koşar adımlarla ekibin kalanına yetişirken katanasını kınına yerleştirdi. Bu sırada en önden yürüyen adam konuşmaya başlamıştı: "Hanımlar, biliyorum uzun süredir yürüyoruz ancak çok az kaldı. Yağmur Ülkesindeyiz, bu yüzden yağış konusunda yapabileceğimiz bir şey yok. Ancak Amegakure'ye vardığımızda dostumuzun bizi ısıtmak ve rahat ettirmek için elinden geleni yapacağına şüphem yok. Ve bu, maceramızın ilk parçası sadece. Daha yapacak çok fazla işimiz, görecek çok fazla insan var biliyorsunuz. Sabırlı olmalıyız." Çok kibar, ve çok asil.


"Mei-Sama. Yemeğinizi getirdim. Şimdi size yardımcı olacağım."

Amegakure'ye girişleri pek de sorun olmamıştı. Üzerlerindeki yağmurluklar ve basit görünümleriyle, sıradan birer gezginden farksızdılar. "Sanırım buradan gidiyoruz." Köy meydanına ulaşmadan bir ara sokağa girmişti adam. "En son geldiğimde bir dahaki sefer burada buluşacağımızı söylemişti." İki kez sola döndüler, sonra bir kez sağa. Yirmi metre kadar yürüdükten sonra, adam yağmurluğunun içinden cebine ulaştı ve ufak bir arayıştan sonra paslı ve büyük bir demir anahtar çıkardı. Demir bir kapının önünde duruyor olduklarını farketti üçüzler aynı anda. O kadar yorulmuşlardı ve ıslanmışlardı ki, önlerini bile pek gördükleri söylenemezdi. Anahtar kapı deliğine girdi, bir kez çevirildikten sonra büyük bir gıcırtıyla açıldı kapı. "Voaaah." Sagi'nin biraz şaşkınlık, biraz korku karışımı çığırtısını kimse kaale almadı. Adam, içeri girmeleri için onları yönlendirirken konuşmaktaydı: "Bir şöminemiz var, hızlıca ateş yakacağım. Siz bu sırada yağmurluklarınızı çıkarın. Biraz kurunup ısınalım, en önemlisi de dinlenelim. Birkaç saate kadar gelmiş olur."
Kullanıcı avatarı
Mei
Yalgın
Yalgın
 
Mesajlar: 3
Kayıt: 19 Ara 2015, 00:24

Re: Şafaktan Önce

Mesajgönderen Mei tarih 31 Ara 2015, 04:03

Şöminenin tutuşmasıyla birlikte, eskiden bir depo olarak kullanıldığı belli olan ufak odayı tatlı turuncumsu bir renk kaplamıştı. Uzunca bir süre iş görmediği, ancak yakın zamanda yeniden düzenlenip kullanılmaya başladığı belli oluyordu. Ahşap zemin gıcırdıyordu ve yer yer çürümüştü. Yine de böylesi yağmurlu bir köyde bu kadar eski ve uzun süre bakımsız kalmasına rağmen rutubetten eser yoktu. Amegakure yerlilerinin binalarını buna uygun yapıyor oluşu çok da şaşırtmıyordu aslında. Kare şeklinde, 5 metreye 5 metre olan odanın bir kenarında duvarın orta kısmında şömine yer almaktaydı. Girdikleri kapının tam karşısında. Şöminenin kenar kısımlarında yatılabilecek kadar geniş birkaç yer minderi bulunuyordu. Odanın boş olan diğer kenarlarında da aynı tipte minderler vardı. Bir köşede ufak bir dolap görünmekteydi. Duvarlara çeşitli pankartlar, posterler ve resimler asılmıştı. Şöminenin hemen üstündeki rafta da bir fotoğraf yer almaktaydı. Kucağında oğlu, gülümseyen bir baba.

Resim

Resim


"Jashin ne demek?" Uzunca sayılabilecek bir sessizliğin ardından, ilk konuşan beklenenin aksine Sagi değil, Yume olmuştu. Sagi kendi kendine mırıldanarak bir köşede uyumaktaydı. Sachi de meraklı gözlerle adama döndü. Aynı şeyi kendisi de düşünmekteydi birkaç dakikadır. Odanın dört bir yanına asılmış pankart ve posterlerde Jashin'in kutsallığından bahsedilip, insanlar Jashin'e inanmaya davet ediliyordu. Bir çemberin içine yerleştirilmiş ters üçgen sembolü ise neredeyse her yerdeydi. "Ah, onu mu diyorsunuz?" Adamın yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Parlak alevin rengi, platin sarısı saçları arasında adeta dans etmekteydi. İki kız kardeş de hayranca izlemekteydiler adamı. Kulaklarını dört açmışlardı. "Bu diyarlarda eski sayılabilecek dinlerden birinin tanrısıdır Jashin. Çok yaygın olmasa da, yeterince dolaştığınızda ve yeterli sayıda insan tanıdığınızda birkaç müridine denk gelebilirsiniz. Aslına bakarsanız ritüellerinin pek korkunç olduğuna dair çeşitli söylemler söz konusu. Eiji, yani bu bölgedeki kontağımız bir Jashin müridi. Kendisi daha oldukça genç ve toy, o yüzden bu iş onun için biraz heves boyutunda. Görmesi, öğrenmesi gereken çok şey var. Bağlı olduğu din hakkındaki bilgisi sizden pek de fazla değil, o yüzden normal karşılayın lütfen." Gülümsemeye devam etti adam, gözleri ateşe doğru döndü.

"Belki de biz de biraz uyumalıyız Yume." Mavi gözlere sahip kız, kardeşini onaylarcasına salladı başını ve adamı daha fazla rahatsız etmeden ikisi de bir köşe bulup kıvrıldı. Kurumaya ve ısınmaya başlamışlardı. Genç ve güçlü bedenleri vardı, zindelerdi ancak yeterince olgun değillerdi henüz. Ve belki biraz da içinde oldukları işin ciddiyetinin farkında değillerdi. Üçüzler, birbirlerinden tek farkları göz renkleri ve biraz da kişilikleri. Mavi gözlü olan Yume, aralarında en mantıklıları ve çözüme yönelik hareket edenleriydi. Diğer kardeşlerinin gözünde de, lider vasfındaydı. Kızıl gözleri çoğu zaman donuk bakan Sachi en asabi ve en soğuklarıydı. Pek fazla konuşmaz, doğru zamanlarda doğru hamlelerin yapılması gerektiğine inanırdı ve buna göre hareket ederdi. Yeşil gözlü Sagi, en dost canlısı ve neşeli olanlarıydı. Yerli yersiz tepkiler verir, bolca gülerdi. Bu huyları yüzünden Sagi'yle bol bol takışırlardı hatta. Ancak işin temeline indiklerinde, üçü bir bütündü ve bunun farkındaydılar. Birbirlerinin eksiklerini kapatır, arkasını kollarlardı. Kardeştiler. Ve çoktan karanlık gece çökmeye başlamıştı onlar için.
Kullanıcı avatarı
Mei
Yalgın
Yalgın
 
Mesajlar: 3
Kayıt: 19 Ara 2015, 00:24

Re: Şafaktan Önce

Mesajgönderen Mei tarih 06 Oca 2016, 02:29

Büyük bir gıcırtı duyuldu önce. Sonra içeri yoğun bir soğuk hava dalgası girdi ve şömine alevi rüzgarın da etkisiyle dans etmeye başladı huysuzca. Kafasını kaldırıp soğuk hava dalgasının geldiği yere, kapıya doğru baktı Yume. Sağ eli, hemen baş ucundaki kılıcının kabzasını kavramıştı ister istemez. Dışarıda hava hala karanlıktı ve şimşekler çakıyordu. Karanlıktan seçemedikleri, heyula gibi bir adam dikilmişti kapıya. Aynı kendilerininkine benzer, ancak çok daha yıpranmış görünen bir yağmurluk vardı üzerinde. Bir daha şimşek çakıp her yer aydınlandığında, kapıda dikilen kişinin bir çocuk olduğunu farketti. En fazla 16-17 yaşlarında olmalıydı. Üçüzlerle aynı yaşlarda. Refleksif olarak sağına soluna bakındığında Sachi ve Sagi'nin de kendisi gibi kapıya bakmakta olduklarını, bir elleriyle de katanalarının kabzalarını kavramış olduklarını farketti. Ayağa kalkıp muhtemel kapışmaya hazırlanmak için yerinden doğrulurken tanıdık bir ses çalındı kulaklarına: "Tamam, tamaam. Şimdi hepimiz sakin olalım. Eiji-kun, hoşgeldin." Bu kez kılıçsız ve rahatlamış bir şekilde doğruldu Yume. Eiji, bu bölgedeki kontaklarıydı. En azından adamın söylediğine göre. Ve oldukça dikkatli biriydi adam, bir yanlışlık yapabileceği aklının ucundan bile geçmemişti Yume'nin şuana kadar. Ayrıca yeni yeni ayılıyor olduğundan, kapıda duran gencin -Eiji'nin tehditkar bir harekette bulunmuyor olduğunu yeni farkediyordu.

"Ossaan! Uyumaya devam mı etsek? En fazla birkaç dakikadır uyuyor olmalıyız, Eiji-Sama-aman-San biraz erken gelmiş galiba-ehe." Ateşin loş parlaklığında bile Sagi'nin çocuğa hayran bakışları ve kızarmış yanakları belli oluyordu. "Yare yare." Sachi gözlerini devirip kılıcını kınından çıkardı ve yağmurluğuna uzanarak aldığı bir biley taşıyla hafif hafif bilemeye başladı. Yume bu durum karşısında hafifçe sırıtmaktan alamamıştı kendisini. Sagi'nin en bilindik özelliklerinden biri çevresinde yakışıklı bir erkek gördüğünde aniden aşık oluvermesiydi. Ama haklı olduğu bir nokta vardı, en fazla birkaç dakikadır uyuyor olmalıydılar. Bu sırada Eiji içeri girip kapıyı kapatmış ve soğuğu büyük oranda kesmişti. Ancak o mayışık hava ortadan kaybolduğu için ortamın yeniden hafif hafif ısınmaya başlamasının pek etkisi olmadı. "Merhaba Sensei. Geç kalmış olmaktan korkuyordum ben de. Nöbet devriyem anca bitti. Rin-Chan'ı da akademiye bırakmam gerekti. Kendi başına bıraksak hiç gideceği yok, bahsetmiştim." Tatlı bir gülümseme beliriyor yüzünde. Sagi ellerini ağzına götürüp sıkı sıkı bastırmasına rağmen "YAĞĞ" sesinin boğuk bir şekilde tınlamasına engel olamamıştı. Yine de kimsenin buna dikkat çekmemesi iyiydi, bir şekilde geçiştirilmişti konu. "Aslında." diye yeniden söze girdi adam. "Üç buçuk saattir uyuyorsunuz. Ancak Amegakure'de hava sürekli aynı olduğu için farkı anlamamanızı normal karşılıyorum. Neden tanışmıyorsunuz? Bir süre beraber zaman geçireceğiz ne de olsa." Konuşmaya daha fazla karışmak istemiyor gibi görünen adam, yeniden ateşe dönüp elindeki çubukla hafif hafif közleri karıştırmaya başlamıştı bile.


Resim

Eiji yağmurluğunu çıkarttığında, posterlerin bir kısmında görüyor oldukları figürün Eiji'nin kendisinden başkası olmadığını farkettiler. "Ego-öhö-ist" Sachi'nin tepkisi gayet net olmuştu. Hafifçe bıyıkaltından sırıtmasına rağmen Eiji bunu pek takmış gibi görünmüyordu. Ateşin ışığında, boynuna asılı Jashin simgesi farkedilmekteydi. Ani bir hareketle ayağa kalktı Sagi. Az önce uyumaktan başka derdi olmayan kızın modunun birden değişmesi normalde şaşırtıcı olurdu, ancak Sagi için geçerli değildi bu konu. "Iıı.Eiji-Sam-..Eiji-San. Benim adım Sagi. Memnun oldum!" birden öne doğru eğilmişti selam verircesine. Eiji de aynı şekilde öne doğru eğilse de cevap vermemişti. Yüzündeki gülümsemesini koruyor olsa da, şaşkınlığı belli oluyordu. Ortamın daha fazla garipleşmesine izin vermeden, ancak ayağa kalkma ihtiyacı da hissetmeden elini kaldırmıştı Yume selam vermek için: "Merhaba, Yume ben de. Memnun oldum." Eiji yeniden aynı şekilde eğildiğinde kendisine hafif kızgınlık hafif kıskançlıkla dönen yeşil gözleri görmezden geldi Yume. "Sachi." Üçüncü kardeşin tavrı çok netti. Kılıcını bilemeye devam ediyordu bir yandan da. Eiji bu kez hafif bir baş selamıyla geçiştirdi durumu ve beline asılı bir parşomen rulosunu çıkarıp açmaya koyuldu: "Pekala, planımız şu..."

"Mei, sana bu akşam için başka bir hikaye okumamı ister misin tatlım?"
Kullanıcı avatarı
Mei
Yalgın
Yalgın
 
Mesajlar: 3
Kayıt: 19 Ara 2015, 00:24


Dön Role Play Arşivleri

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir

cron