gönderen Toge Tsuri tarih 28 Ara 2015, 19:13
Aramızdaki sohbet gittikçe koyulaşmıştı. Dışarıdan birisi görse, bugün biz köyden kaçmıyor, iki sıkı dost olarak buluşmuş, izin günümüzde gezip tozuyoruz. Eh... Olması gereken şeyde bu. Ama istemsiz olarak böyle bir hava yaratmak işi dahada kolaylaştıracak bence. İçimdekileri söyleyip, Hiroya'yı ailesi konusunda sorgulamaya başlamıştım. Merak ediyorum, bir annenin şevkati denilen şey sadece bir sarılmadan mı ibaret? Bu sarılma insana nasıl bir duygu yaşatıyor ki, özgür iradeli varlıklar olarak tamamen hayatımızı onların üzerine kurabiliyoruz, her şeyden önce onlara değer veriyoruz? Bir insan nasıl olur da kendi canından daha fazla birisinin canını düşünebilir? Çok mu bencilim? Sanırım ben aile konusunda Hiroya'yı sorgulamıyorum, ailemin olduğunu varsaydığım da kendimin nasıl birisi olacağını sorguluyorum. Bilemiyorum belkide birisini çoktan kardeş bellemişimdir.
Gözlerimi yavaşça Hiroya'ya çevirmiştim, kafamla değil ancak gözlerime onu takip ediyordum. Söyleyeceklerini dinlemeye koyulmuştum. Dostum konuşmaya başlamasıyla birlikte aileye önem vermediğini belirtmişti. Ancak dahası vardı. Benim aklıma gelmeyen şey önce onun aklına gelmişti. Ailemi önümüzde bir engel olarak tanımlamış ve doğru hareketi yapmamış olduğumu varsaymıştı. Belki biraz fazlaca endişeleniyordu fakat an itibari ile hayatlarımızdan bizden başkası sorumlu değil. Bir yerde benim ya da onun yaptığı hatalar sadece bizi tehlikeye atacak. Ne kadar bencil olursak olalım, biz artık bir bütün olmak zorundayız. Bu yüzden sanırım hatalara yer vermemeliyiz.
Hiroya'nın konuşması bittiğinde Ame kapısına varmıştık. Bir an duraksayıp son bir şeyler söyleme ihtiyacı duydum. Durduğum gibi "Onları endişe etmene gerek yok, benim için o kadar endişelenip birilerini ayağa kaldıracak tipler değiller. Gidebileceğimi düşünmeyeceklerine de eminim, zira beni köye oldukça bağlı bir piyon sanıyorlar. Bunun yanında dostum, sana söz veriyorum önümüze çıkarlarsa onlarla bizzat ilgileneceğim. Bunun yanında bunu bir ego sanma, dediklerini gayet iyi anladım ve hatamın farkındayım. Tekrarı olmayacak, artık hatalara yer yok. Şu işi bitirdikten sonra uzunca oturup bir konuşmakta yarar var, söylediklerinde sonuna kadar haklısın bilge adam." diyeceğim ve kapıya şöyle bir göz atacağım önce.
Kapı ile karşı karşıya geldiğimde aklıma daha önce bu kapıdan çıkarken hiç gelmemiş bir şey gelmişti. O kapının ardından, bu duvarların arkasında bizi bekleyen yeni bir hayat söz konusuydu. İçimde tekrar bir heyecan kıpırtısı oluşmuştu. Özgürlük, tam karşımda duruyordu. Aramızda ise sadece Ame'nin kocaman kapısı vardı. Yağmur her zamanki sıradanlığını koruyordu. Benim ise yüzüme sinsi bir gülümseme gelmişti. Bunu istemsizce, refleksif olarak yapmıştım ve yüz kaslarımı kontrol edemiyordum.
Hedefimiz, hiç kimseyle konuşmadan kapıdan çıkıp gitmekti. Bu yüzden kapıdan çıkmak için sakin, sıradan adımlarla yürümeye devam edecektim. Bir yandan da çevreye göz atacaktım. Kapıda bekleyen kaç nöbetçi var? Ame halkının kalabalığı ne durumda? Girip çıkanlar varsa sistem nasıl işliyor? Kapıya yaklaşana kadar hiç yoktan nöbetçi sayısını ve konumlarını kestirebilsem bana avantaj sağlayacaktır.
