gönderen Kouichi Natsume tarih 21 Ara 2014, 13:12
Sıkıldım ben. Harbiden sıkıldım. Ne bitmek bilmez, ne sorunlu bir görevmiş bu arkadaş? Hay amına koyim. Görevden soğudum. Götümden kan aldılar resmen. Hem de torba torba. Amına koyim görevin zorluğu bir yana, birde uğraşmam gereken insanlar var. Sikko doktor var. Sikko bir kişiliği var götverenin. Bak o kadar büyük bir götveren ki, önüme engel koymaktan başka bir bok yemedi, yemiyor da. Bu adamın tavırları beni bu görevden soğuttu. Bak iki saat dil döktüm az önce. Gıkını çıkarmadı. Yav şerefsiz, puşt. Niye konuşmuyorsun yahu? Niye konuşmuyorsun? Niye cevap vermiyorsun? Canım burnumda zaten. O kadar şey yaptım. Götümden nefes ala ala geldim, onca yol teptim. Onca emek sarf ettim. Neden böyle yapıyorsun, canım kardeşim? Anlatsana biraz, neden ben? Amına koyim ya. Bok ye tamam mı? Bok ye, bokumu ye. Hatta git, Tatsuya'nın bokunu ye. Seni koca götlü, pislik doktor. Anası kaşar. Neyse, bu kadar sövmek yeter sanırım. Az içimdekileri attım gibi. Bunu arada yapmazsam, kendimi kötü hissediyorum. İçimde tutacağıma dışarı vuruyorum. Gerçi buna pek dışarı vurum denmez, ama ben öyle diyorum. Bende ortam böyle birader. Beğeniyorsan da, beğenmiyorsan da. Zaten her türlüsü sikimde değil. Ben sikime insanları takacak adam mıyım lan amına koyim? Ben var ya, adamı sikerim. O kadar. Dediğim gibi şimdi başka şeylere yönelmem lazım. Boş duramam. Zaten yöneleceğim şey açık ve net. Önümde yarrak gibi bir sedye var. Sedyeyi taşıyacak amele kim bakalım, bilin. Cevap veriyorum; yarramın başı. Şaka la şaka. Kendime yarramın başı dedim sanırım. Kafamı sikeyim. Sedyeyi taşıyacak o şanslı insan benim. Talih kuşunun konmayıp, kafasına sıçtığı kişi benim. O şanslı, mutlu ve de heyecanlı çocuk benim. Gerçi çocuk değilim ben. O insan benim, demek daha doğru olur sanırım. Evet, kesinlikle daha doğru olur.
Şimdi canım burnumda değil. Yürüyebilirim, ölmem yani. Elimden geleni yapacağım artık. Nereye kadar gidersem artık böyle. Dönerse senindir, dönmezse hiç senin olmamıştır hesabı işte benimki. Neyse, yürüyelim a dostlar. Gidiyoruz öyle. Ben önde, Kanaye arkada. Hızlanmaya çalışıyorum. Ama bir sorun var. Olmuyor, vites atmıyor amk. Götümden nefes mi alıyorum, ne oluyor anlamadım ki. Niye yorgun gibiyim? Yoksa yorgun muyum amına koyim? Lan ben Ishigakure'nin en güçlü chuuniniyim. Böyle bir şey bana olmaması lazım. Birkaç jutsu kullanıp; iki, üç dal bağladım diye böyle olmamalı. Amına koyim, abartılacak bir durum da söz konusu değil ki ortada. Niye böyle oluyor ya? Benim morel sıffır sıffır sıffır! Şu an moralmen kötüyüm. Kendimi kötü hissettim. Durma ihtiyacı hissediyorum. Ama durmamalıyım, devam etmeliyim! Bu bana ters bir davranış değil, yani durmak. Ama durmamalıyım. Buralar pek tekin yerler değil yani. Böylesine ters işler yapmamak lazım. Ama duracağım sanırım. Ama biraz daha bu şekilde gidebilirim. Nefesimi düzene sokmam lazım. Ama olmuyor. Böyle bir şekilde yürüdükten sonra, götümden uzun süre nefes almanın zor bir şey olduğunu anlayı veriyorum. Kötü bir tecrübeydi. Ama tecrübe, tecrübedir. İyisi ya da kötüsü olmaz. Önemli olan, tecrübeden anlam çıkarabilmektir. Öyle değil mi? Ben de anlam çıkarabiliyorum sanırım. Bu işte iyiyim. Bir şey de tecrübe kazanınca aynı hatayı bir daha yapmıyorum. Bu çok daha iyi bir şey bence. O yüzden kendimi seviyorum. Yani kendimde sevdiğim başka bir yönüm bu. Bir şeylerden anlam çıkarmak ve o hatayı tekrarlamamak bence iyi bir özellik. O yüzden bu kadar abarttım ya. Normalde bu kadar abartmazdım yani. Öyle valla.
Artık durma zamanı geldi diye düşünürken, arkadan bir ses geliyor. Mola diyor o ses. Bu sesin sikko doktordan geldiğini kavramam pek de uzun sürmüyordu. Vay be, o kadar sövdük adama. Ama adamın yaptığına bak. Duygulandım, göz yaşlarıma hakim olmam lazım sanırım. O kadar da değil ya. Ağlamam, ama ara vermemizden ardından, birde su dolu matara uzatıyordu bana. Susadın diyordu. Bu sefer de duygulandım, ama tabii ağlamayacağım. Vay anasını be! Adama cidden sövdüm o kadar. Tabii içten içten. Neyse ya. Bundan sonra da söverim, ama az daha seviyeli olurum. Bende ona, o kadar kıyak geçtim. Ne istiyorsa yaptım. Öyle değil mi? Değilse, değil deyin. İtirazım olursa şerefsizim arkadaş. O derece iddialıyım bu konuda. O derece iddialıyım yani. Her neyse, görevi devam etmeliyim sanırım. Suyu içtim, işimi bitirdim. Dinlendim de, birkaç dakika bana yeter de, artar valla. Şimdi harekete devam edebilirim. Ama önce doktora bir teşekkürü çok görmeyeyim. "Beni düşündüğün için ve su verdiğin için teşekkür ederim, doktor bey." diyecektim hafif çekingen bir tavırla. Ne bekliyorsunuz ki, ben teşekkür etmeye alışkın bir insan değilim ki. Ne yapayım, hafiften utangaç bir ruh haline bürünmem normal bence. Teşekkür etmek gerekir, ama erkek adam işi değildir teşekkür. Yoh amuha goyam, o kadar da değil. Teşekkürü bence her insan etmeli. Çünkü, insanı insan yapan değerlerden biridir teşekkür etmek! O yüzden erkek adamı falan bozmaz. Onu o an kafamın içinde oluşturan, beynimdeki sinir hücrelerini teker teker sikeyim. Hepsini geberteyim. Normalde, nöronlarımı severim. Ama bu sefer değil. O göt verenler aklıma kötü kötü şeyler sokuyor. Fitne fesat falan. Amına koymak lazım o yüzden o düşüncelerin. Cidden amına koymak lazım. Öyle düşüncelere, sinirlere artık ne boksa, hepsine ölüm! Vahşice, hunharca bir biçimde. Onlardan her insanda var. Herkes kurtulmalı bu koduğumun fitne fesat yaratan nöronlardan. Amına koduğum nöronları! Neyse, nöronlara sövecek kadar düşmedim. Sövdüm de, bu kadar düşmemeliyim yani. Tabii bu aslında bir dışa vurumdu. Bunu yapma gereksinimi hissettim. Yapmazsam içimde kalırdı yani. Yine içimde kaldı da, orası sık sık dediğim gibi ayrı mesele. Kısacası, bilinçlenelim. Çılgın nöronlara hayır!
Her neyse, mola bitti, ama keyif sürmüyor. O tarzda bir şey olmuştu. Şimdi yürüyordum. Hint fakiri inliyordu. Hem de hunharca. Ama adam hasta, ne diyebilirim ki? Hastalar, hastadır. Dokunulmaz değildir, ama dokunmamak gerekir. Kötü davranmamalıyım öyle birine. Zaten ona bu halde olmasa bile dokunmam. Amına koyim, virüs kaynağı. Göt adam ya. Sıçtığı bok bile virüslü. Bu derecede iğrençleşebilirim. Böyle konularda çok ciddi olurum. Neden olmayayım ki? Adam tam bir virüs sıçıcısı. Havayı çürüttü göt. Verdiği hava bile virüs dolu. Ne diyeyim ben buna. Neyse, sakin olmalıyım. İniltilere de dayanırım sanırım. Derken, gördüğüm manzara içimde buruk bir sevinç dolduruyordu. Nasıl anlamlandırsam bilemiyordum, ama değişik bir manzara vardı karşımda. Duygularım karma karışık, adeta bir çorba havasındaydı. Kaşığı daldırıp içseniz, muhtemelen kötü duygular ağır basacaktır. O yüzden tadı kötüdür o çorbanın. Ama ne yapayım, nasıl bir manzara bekliyordum ki? İç açıcı bir şey mi? Sanırım bu sorunun cevabı hayır. Ama bu kadar değişik bir manzara da beklemiyordum. Belki de köye varmak istemiyordum. Gerçi o kısa yol tehlikeliydi. Oradan çıktığıma memnunum. Sorunsuzca, kayıpsızca bir şekilde. O açıdan iyiydik. Ne yapalım arkadaşım. Başa gelen çekilir. Bizde başımıza gelen şeyi çekeceğiz. Öyle ya da böyle. Bu görev tamamlanacaktı. O yüzden mızmızlanmaya vaktim yok şimdi. Bu durumdan da ötürü, duraksamamak lazım. Tam gaz ileri! Bu arada köye vardığımızı, doktor da teyit ediyordu.
Haydi bakalım. Önce yokuştan inmemiz gerekiyordu, ki görünürde başka yol da yoktu. O yüzden iniyorduk öyle o yokuştan. Sedyede hint fakiri ile. Tabii arkamda Kanaye'de yer alıyor. Öyle bir inişe geçiyoruz işte. Sonra da o değişik köyün içine giriyorduk. Pek kötü bir manzara değildi, köyün manzarası. Değişikti, güzel denilebilirdi. Ağaçlar ile çevriliydi. Ağaçlar iyidir, güzeldir. Ben severim. Sevmeyen aptallar olduğunu da sanmıyorum. Niye sevmesinler güzelim ağaçları yahu? Ağaç düşmanı mı bunlar? Gerçi az önce ben de ağaç düşmanlığı yapmıştım. Birkaç ağacı hayattan soğutmuştum. Ölmüş olabilirlerdi yani. Zarar verdim yani. O yüzden bu konu hakkında şimdilik konuşma hakkım yok. Her neyse, doktor önden önden gidiyordu. Düşe kalka, yuvurlana düzele gidiyordu. Değişik bir şekilde gidiyordu. Topukları götüne vuruyordu. Cidden vuruyordu. Yer ile sevişiyordu resmen. Top gibi herifti zaten. Topaç gibi de dönüyordu. Ama kalkıyordu. Çok heyecanlandığı her yerinden belliydi. En çokta yer ile sevişmesinden. Değişik bir adamdı yav. Ne diyeyim. İyi ya da kötü mü onu bile anlamadım. Gerçi ben de iyi miyim, kötü müyüm bilemiyorum. Bilmek de istediğimi söyleyemem valla. O yüzden no problem benim için. No problem bir yana, doktor çok aceleci çıktı harbiden. Evlerin oraya gitti direkt. Sonra bir eve girdi. Tabii eve girmeden önce, değişik bir bakış ile bizi yanına çağırmıştı. O yüzden ben de o girdiği yere girecektim. Tabii Kanaye'de beni takip edecekti. Başka bir şey yapacağımızı sanmıyordum. Ne iz biliyoruz, ne de başka bir bok. Burada takip edebileceğimiz tek kişi doktor. Ne yapalım artık. Takip edelim. Ama dikkatli olmakta da yarar var. Öyle her bulduğum yere dokunmak ya da herkes ile tokalaşmak yok. Veba bulaşabilir bana da. Her neyse, doğrudan eve.
