Bugün köyde gezerken, bir kızın hanlarda şarkı söylediğiyle ilgili bir şey duymuştum. Şarkı ha... işte sevdiğim şeylerinden arasında. Biraz araştırdıktan sonra güzelliği ve şarkılarıyla jounin olduğunu duydum. Bunu da sevdim, bende olabilir miyim acep? Yok, ama ben o kadar yakışıklı değilim ve güzel şarkı söylemiyorum. Yine de bir düet yapsak kötü olmazdı hani.
Şimdi, ben bunu arkadaşı merak ettiğimden dolayı gidip onunla konuşmayı, tanışmayı bir kaç tavsiye almayı, belkide dost olmayı düşünüyordum. Nede olsa şarkılar bizim işimiz. Her neyse, ağzıma şarkı sözleri dolanmış bir şekilde köy meydanına doğru ilerliyordum. Orada hanların olduğundan dolayı büyük ihtimal orada takılıyor. Takılmıyorsa, sora sora buluruz, no problemo! İlerlerken selamlarımı vermeyi de unutmayıp dedelerimize, ninelerimize saygımı gösteriyordum. Acaba kız nasıldır? Şu minnacık köyde büyük ihtimal bir kerede olsa görmüşümdür. Yani gözümden kaçtığını sanmıyorum, kızıl saçlı mıdır acaba, aynı benim gibi... Ya da siyahta olabilir bilemem. Fakat güzel dediklerine göre, genellikle Çimen köyünün güzelleri sarışın oluyor. Buda sarışın olur büyük ihtimal.
Hiç uzatmanın alemi yok, hemen gözüme çarpan ilk hana doğru ilerlemeye başlamıştım. Onu arayacaktım, belki tanışmamızda bir hikmet olacaktı. Bilemiyorum, yine de merak ediyordum. Onu görürsem, havalı görünmeye çalışıp onu aradığımı çaktırmadan onunla samimiyet kurmaya çalışacaktım.
İçeri giriyorsun ve içeri girişinle görüyorsun Saeki'yi tüm güzelliğiyle. İnanılmaz güzel gerçekten. Sapsarı nefis saçları omuzlarının üzerinden ahenkle bırakılmış. Sırt dekoltesi ile giydiği casual sayılabilecek kıyafeti ile güzelliğini ona her bakana defalarca kez hatırlatıyor. O, gerçekten buraların en güzel hatunu.
Şimdilik sırtı dönük sana. Yanında da yakışıklı sayılabilecek bir elemanla konuşuyor.
Zamanı belirlememişsin, ben belirleyeyim. 11.30. Hava kararmış, günün bitmesine az zaman kalmış. Zamanla karşılaştırdığında, içse bile daha çakırkeyif bile olmayacağının farkındasın.
İşte köy meydanına girdim, iki üç kişiye sordum derken... Bir hanın içinde bulmuşum kendimi. Kızın nasıl biri olduğunu çok merak ettiğimi söyleyebilirdim. Girdim içeriye, bir baktım kızın güzelliği üzerime geliveriyor. Aman tanrım dedim! O nasıl bir şey lan? Bu köyde karşılaştığım en güzel kız. Kalbim bir anda hızlı atmaya başladı. Sarı saçları, kıyafetiyle gerçekten herkesin dikkatini çekiyordu. Şu an çok garip oldum lan. İnsan mıyım ben acaba? O derece sorguluyorum şu an. Yani bu insansa biz neyiz gibimsi bir şey oldum. Bak benim gibi ciddi bir adam bile bu kadar etkileniyorsa bu kadında bir şeyler var. Nasıl olabilir ya! Bu bir annenin karnından nasıl çıkabilir. Elim ayağım ciddi bir şekilde titriyor.
Bu kadar duygularımın içinde yüzdüğüm yeter. Biraz canlandım, ve kızın en yakınındaki masaya oturdum. Şu an bana sırtı dönük olduğundan dolayı önüne doğru olanlar dolu değilse orayı oturmayı tercih ederdim. Peki... Bir yere oturduktan sonra kızı sezmemeye elimden geldiğince çalıştım. Tabi, bu güzelliğe bakmamak elde değil, ama istifimizi bozmayacağız. Benim gibi bir adam kolay kolay bakmaz da, yine de şüpheleniyor insan. Lafı uzatmanın alemi yok. Zaten yanında yakışıklı biri var. Benim amacım onunla sevgiliymişcesine bir ilişki yaşamak değil zaten. Dost, arkadaş veya tavsiye veren bir kardeş gibi ilişki yaşamak için buraya gelmiştim. Kötü bir amacım da yok hani, lakin şu an onun dikkatiellikle izliyordum. Çok güçlü olacağını sanmıyordum, güçlü olsa bile dayağımızı yer otururuz, kafaya takmıyorum onu. Eninde sonunda bizde güçlenip kendimizi gösteririz. Klasik hikaye yani, birinden dayak yersin.ni çekmek için bir şans elde etmeye çalışıyordum ve ortamı izliyordum. Hele şu yakışıklı, süt çocuğunu öz Sonra hırslanıp güçlenmeye çalışırsın. Güçlenince de kıçına tekmeyi basar, kızı kaparsın.
Şimdi ben anı yakalamaya çalışırken en sevdiğim içkiyi alacaktım. Sake! Fakat daha saat erken olduğundan dolayı içmeyeyim diye düşünüyordum. Yani sarhoş olacağımı bile düşünmüyorum, aslında biraz düşününce kızdan baya hoşlandım lan. Şu an duygularım birbirleriyle sevişiyor. Bu kızla tanışmak için elimden geleni yapacağım. Ha tanışmak için iyi bir an gelmezse gidip konuşacaktım anasını satıyım. Çok sabırsız olduğumu söyleyemem, ama ne kadar sabırsız olsam da o kadar sabırlıyımdır, ortalarda takılıyorum. Şahsen o an ki duyguma ve düşünceme bağlı. Hancıya yönelip ''Hancı kardeşim, bana bir kadeh sake uzatıver.'' diyecektim. Dayanamadım, yine sake istedim. Sake, ne güzel bir şeydir yiaa!
Adam sana bir kadeh sake getiriyor, yanında da bir skutaşi getiriyor. Skutaşi'nin içinde bir miktar kurutulmuş balık var. "Afiyet olsun efendim." diyor gülümseyerek sana bakarken.
Ama aradığın fırsat, çok uzakta. Emellerine doğru hareket etmezsen bir fırsat olacakmış gibi de gözükmemekte.
Not: 6 gün boyunca gmlik yapamayacağım. sen de 6 gün boyunca istediğin bir zaman yazabilirsin. Konuya pasiflik sınırı koymuyorum.
Bekliyoruz... hala bekliyoruz... ve halaaa bekliyoruz. Beklemekten başka hiçbir şey yok, haa bir de sake var. Onu unutmayalım. Sakeyi içtik falan felan derken, kendimizi rezil etmemizin zamanı geleceğini düşündüm ve ayağa kalkıp sarhoş numarası yapıp, ''Bu kadehi en güzel şarkı söyleyen Yusuke Saike'ye kaldırıyorum!'' diye bağırdım. Sonra da sarhoşmuşcasına patlattım bir şarkı. Şarkı, keman eşliğinde söylenebilecek bir tipteydi. Fakat eğlenceli ve konuyla alakası olmayan bir müzikti. Acaba sarhoş numarası yaparken bir kadeh sakeye sarhoş mu oldum lan? Diye düşünmeye başladım şu an. Neyse olacağı varsa olsun.
"Bu eleman fazla sarhoş galiba?" diye soru gibi bir cümle yönlendiriyor sana uzaklardan bir ses. Onun sesi. Saeki'nin sesi yani. İsmini yanlış söylediğin kadının.
"İsmimi bile yanlış biliyorken, hangi şarkıyı bana nasıl armağan edeceksin?" sana söylüyor. Hangi tavırla söylediğini algılayamıyorsun. Seni görmüyor bile. Ama güzel sesi senin şarkını bölüyor.
Neydi lan bu kızın ismi? Unuttum yeminlen. Unutmasaydım harbiden doğru söylerdim. Neyse yaptık bir yanlış, bir de laf yedik. Ne yaptığım bile anlamamış bir şekilde bakıyordum Miss Saeki'ye. Vallah billah tillah, bir daha dikkat edeceğim. Böyle bir şeyi neden yaptığımı bilmiyorum desem yalan olurdu. Genelde ciddi ve akıllı biri olsam da şapşal olmayı seviyordum. Bu yönümü her zaman sevmişimdir, insanları eğlendirmek veya sinir etmek ya da sinir fark etmiyor işte. Sırf böyle olduğum için arkadaşım olmayabilir, fakat ben böyleyim yapabileceğim bir şey yoktu.
Şimdi çakırkeyif olmak için iyi bir zaman olmadığını bildiğimden dolayı şimdi yapmıştım bu taktiği. Nede olsa tek dikkat çekecek kişi ben olacaktım, her neyse bu egolu sarışın güzel kız, güzel sesiyle benim şarkımı böldü. Bende ne yapayım, bir anda istemsiz bir şekilde kahkaha atmaya başladım. Hatta öyle bir kahkaha attım ki yere düşmüştüm. Yere düştüğümden ceketim boynumdan düşeceğini düşünmüştüm. Fakat bunu sonradan fark ettiğimden düşerken ağzımdan ''Hass..ktr'' diye mırıldanıyordum. Neden böyle bir şey dediğimi sorarsanız olmayan kolumdan dolayı diye cevap vermek zorundayım. Kolsuzluk çok zor iş, karizmayı indiriyor. Bildiğin rezil ediyor insanı, yani anlatabiliyor muyum? Şu an egolu sarışın bağyanın dalga konusu olabilirdim. Fakat yine de istemimi bozmayıp gülmeye devam ediyordum.
Hemencecik, ayağa kalkarak, ''Özür dileklerimi kabul edin güzel bayan.'' demiştim. Şerrafsizim, neler olduğunu anlamamış bir şekilde diz çökmüştüm misıs egolu sarışın bağyana. Yani böyle bir şey bekliyor muydu beklemiyor muydu? Bilemem ama bence çok klişe bir hareket yaptım şu an. Amaannnnn... Umrumda mı olum. Sarhoşum ben, yarın unuturum gider. Yanındaki yakışıklı gence sert bakışlar atıyordum. Boş konuşuyorum falan da harbiden yakışıklı amına koyim. Valla kadın olsam ilk bu adama verirdim, bu ne yakışıklılık lan. Yemin ediyorum böyle olamayacağım hayatımda galiba.
Neyse büyük ihtimal olumlu cevap almayacaktım. Çünkü şu an yanlış bir hareket yapmıştım, keşke yapmasaydım. Yapabileceğim bir şey yok. Kim bilir sol elim gitmeseydi Jounin olabilirdim. Fakat artık dert etmiyorum, alıştım bu duruma. Hayatıma yeni bir sayfa açıp güçlü gülmeyi ve eğlenmeyi öğrendim. Bu benim yaşam tarzım, her zaman hayata pozitif bakmalıyım. Tabii... Her zaman derken, gidip biri bana yumruk atarsa ve ya arkadaşlarıma zarar verirse işler değişir. Yinede istisnaların kaideyi bozmayacağını düşündüğümden bunu eklemek istemiyordum. Ben her türlü şapşalım anlayacağınız. Keşke ciddi olmak bilsam!
Adamın yakışıklı tipine bakınca garip bir şekilde düşünüyordum. Yani bu kesin Jounindir diye düşünüyordum. Şu an Jouninlere göre güçsüz olsam da hepsi bu sol elimdendir. İsmini yanlış söylediğim egolu sarışın bayandan cevap beklerken de bu kadar içtenlikle düşünmek cidden kafamı yormuştu. Şu düşüncelerden çıkıp cevabımızı bekleyelim artık.
Out:Hocam yazacak hiç bir şey gelmedi aklıma o yüzden kısa yazmıştım onu.
"Özrünüzü kabul ediyorum genç bey. Görüyorum ki sarhoşsunuz, öyle sarhoşsunuz ki kolunuzu evde unutmuşsunuz. Unutulabilir ama bunlar. Şarkınızı beğenmedim, gerçekten beğenmedim. Ama tavrınızı beğendim. İsmim Saeki. Tahmin ediyorum ki sizi tanımıyorum. Tek kollu bir jounin de tanımadığıma göre... Yenilerden falan olmalısınız." dedikten sonra gelip yanına oturuyor ve sadece elini kaldırıyor önünüzdeki barmene. Başını eğiyor, ve bir içecek getiriyor.
Bir şeyler anlatıp hatunu tavlaman lazım. İlgi çekici bir şeyler söylemen lazım. Bu işler tiple değil, karizmayla olur. Sana hafif sinirli gibi ama, kişiliği biraz tatlı, içten. Elini indirip, kurutulmuş balıklardan birini alıyor ve ağzına atıyor. Gülümsüyor, ama sana değil.
Oha! Özür dileyince taktiğim işe yaramıştı. Saeki, masama oturmuştu. Fakat şaşırmış gibi gözükmek istemem, bu yüzden yeniden gülümseyerek konuşmasını dinleyecektim. Özrümü kabul ettiğini ve kolumla ilgili komik bir espri yaptığını duyunca bende bir kahkaha yapıştırmıştım. Ardından kendini tanıtmasını dinledikten sonra konuşmaya başlamıştım.''Ahaha... Kolumu ve çok sevdiğim dostumu cennette unuttum. Fakat zamanı geldiğinde ikisini almayı düşünüyorum.'' dedikten sonra yine basmıştım kahkahamı. Normalde protez kol giyebilirdim ama bunda gizlenecek bir şey olmadığını düşünürdüm, bu yüzden almamıştım protez kolu. Fazla gürültü çıkartmayan kahkahalarımdan sonra ciddi bir şekilde konuşmaya başlamıştım.
''Bendeniz Mifune. Chuunin'im, yani dediğiniz gibi yenilerdenim denilebilir.'' sol omzumu tutarak, ''Bu kolumu da büyük bir dövüşte kaybettim.'' demiştim, sonra da ciddiliğimden kurtulup, ''Her neyse... Ehehe, sizin şarkılarınızı gerçekten beğeniyorum. Güzel bir ses tonunuz var.'' diyecektim. Ben bunları derken, onun gözlerine doğru bakıyordum. Ne kadar gözlerine doğru baksam da onun gülüşünü görüyordum. Bana gülümsemediğini bilmeme rağmen, hoşuma gitmişti gülümsemesi. Bu gülücük bana istemsizce bir şeyler söyletmeye başlamıştı. ''Gülümsemeniz, dünyalara bedel. Sizin kadar güzel gülümseyen birini görmemiştim hayatımda.'' demiştim güzel bayana. Aslında daha sempatik cümleler kurabilirdim ama elim ayağım titremiş gibiydi. Bu yüzden ne doğru konuşabiliyor ne de elim doğru düzgün iltifat edebiliyordum. Ne yapacağımı bilemiyorum...
Hala büyülenmiş gibi hissediyordum, buna nasıl bir gülümsemeydi lan! Kendimi tokatlamam gerekiyordu. Fakat bayana rezil olmamak için yüzüme bile dokunamıyordum. Bu his... Galiba aşık mı oldum lan ben! Kalp atışım hızlanmış, hatta beynimle değil de sanki kalbimle konuşuyor gibiydim.