Yalnız bir günümü daha geçiyordum, dev kabloları sahiplenmiş büyük Amegakure sokaklarında. Yağmurun yer ile kavuştuğunda çıkan sesi dinleyerek ellerim cebimde tenha sokaklardan ilerliyordum. Aslında arkadaşlarım var fakat son zamanlarda herkes birbirini ihmal etmişti uzun süredir görüşemiyorduk. Artık görünümüme şaşkın gözlerle bakanlardan sıkıldığım için tüm vücudumu kapatan kırmızı bir pelerin giyiyordum. Kapüşonu takmıştım ve yere doğru bakıyordum bu çok şüphe uyandıracak olmasından dolayı örümceklerin ağ yaptığı tenha sokakları tercih ediyorum. Tenha sokaklarında bir sıkıntısı vardı. Şu kafayı bulmuş insanlar yine onlarla karşılaşmıştım. Onlara karşı Ninjutsu veya Genjutsu kullanmak istemiyordum ne kadar kötü niyetli olsalar da halktan birileriydi. Konuşmaya başladı biri “Çok mu korktun? Gözyaşlarını mı saklıyorsun o kapüşon ile…” , diyerek üzerime koştu ve yumruk savurdu hemen eğildim ve nefesini kesecek şekilde karın boşluğuna yumruk attım adam yere düştü. Arkadaşları bana bakıyordu. Neredeyse hepsinde paslanmış sopalar veya muştalar vardı yere düşürdüğüm adamla birlikte 6 kişiydi. Elinde sopa olan biri öne çıktı üzerime koşarak yandan darbe vuracak şekilde sopasını savurdu hemen sıçradım ve havada kafasına sert bir tekme attım. Bu sırada Kapüşonumun düşmemesine ayrı bir çaba göstermiştim. Ardından başımı kaldırdım ve kırmızı gözlerim simsiyah görünen yüzümde adeta parladı ve karşımda ki herkes biraz ürkmüş gözüküyordu. Ardından kapüşonumu indirdim ve korkunç tipimden dolayı gözleri fena halde korkmuştu. Ardından kaçmaya yeltendiler fakat başkalarına zarar verebilme olasılığını düşünüp hemen önlerini kestim hepsi korkuyla etrafımı çevrelediler ve üstüme çullandı geriye sıçradım neredeyse hepsi savunmasızdı çok küçük çaplı bir daire olmuştu arkasında olduğum kişiye attığım sert tekme ile karşısındakine çarpıp yere düştü ikisi birlikte. Sadece ikisi kalmıştı ikisinin de elinde muşta vardı. Biri karşıma geçip düz bir yumruk atmaya çalıştı fakat hemen kafamı ve gövdemin birazını yumruktan kaçmak için çevirdim. Ardından bileğini sıkıca kavrayınca adamın savunmasız kalan karın bölgesine sert bir tekme attım adam yere serildi. Son kalan kişi ürkek gözlerle bakıyordu üstüme koşarak yumruklar savurmaya başladı hızı fena değildi fakat tek hız bir işe yaramazdı yumruklarını savuşturdum ve hafif eğilerek çenesine bir yumruk attım. Adamı göklere buluşturunca yüzümde bir gülümsemeyi durduramamıştım. Ardından tenha sokakta yürümeye devam ettim. Adamların hepsi yerdeydi. Arkama bakmadan alaycı bir ses tonu ile “ Laflarınıza dikkat edin beyler.” , diyerek yoluma devam ettim. Aslında fena olmamıştı sivillere zarar veriyorlardı bunun sayesin de bende biraz Taijutsu antrenmanı yapmış oldum.
Amegakure’de bu tiplerden çok vardı. Birinin şunları temizlemesi gerekiyordu. Yönetim uyuyor galiba kimse bu konu ile ilgili bir şeyler yapmıyor. Köy Meydanına yaklaştığım için artık tenha sokak bulmak epey zorlaşmıştı. Olabildiğince dikkat çekmeden ilerlemeye çalıştım tabi nasıl dikkat çekmeyeceksem resmen kaçak bir Ninja gibi dolaşıyorum etrafta her neyse ilerliyorum işte o sırada sokağın gölge düşen tarafında siyah kıyafeti ile gölgelerin arasında kamufle olmuş yerde baygın yatan birini gördüm. Etrafıma baktım ama sokakta kimse yoktu yavaş adımlarla ona doğru ilerledim. 17-18 yaşlarında bir bayandı ve yüzü ufak ufak kesiklerle doluydu. Gözleri çok az açıldı ve yorgun bir ses ile “Yardım et lütfen”, dedi zar zor. Ardından gözleri yeniden kapandı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Onu omzuma aldım ve hızlı bir şekilde koşmaya başladım. En kısa zamanda eve vardım. Kapıyı Akihiko açtı omzumda ki kızı görünce şaşkın bir ifade sırtımda taşıdığım bayanı görünce çok fazla sinirlendi ve “Sapık herif! Ne yaptığını sanıyorsun Gin!?”, diyerek sert bir yumruk atmaya çalıştı. “Dur!” , diye bağırdım ardından bir an duraksadı “Bu kızı yolda yürüdüm yüzünde ki kesikler vardı ve yardım istedi bende onu buraya getirdim." “Öyle mi? O zaman kızı yere bırak”, dedi şaşırdım kızı yere bıraktım. Ardından yediğim yumruk ile karşı duvara kadar uçtum ve çarptım. Kendime yavaş yavaş geldim. Ayağa kalkarken duvarda oluşan hasar yüzünden üzerimde kalan taşlar dökülüyordu. Başımı yavaşça kaldırdım ve “ Bu ne içindi pislik?” “Canım istedi keyfimin kâhyası mısın?” Ardından birbirimize giriştik tabi yine her yerim mosmor oldu pes etmiş gibi yaptım gardını indirdikten sonra iki elimle avuç içiyle kafasını sıkıştıracak şekilde bir hamle yaptım. Kulağına aldığı darbe yüzünden dengesi bozuldu o sırada tekme vurdum. “Heheheh bu nasıldı?” Ardından ayaklandı patakladı bir güzel beni sonunda onu ikna etmeyi başardım ve kızı benim odamda ki yatağa yatırdım. Ardından Akihiko ile salonda konuşuyorduk. Kısa bir süre sonra kapıya çok sert bir şekilde çalan biri geldi. Ne olduğunu anlamamıştık aceleyle kapıyı açtık. Kınında bir katanası olan bir adam “ Aya’yı verin ulan!”, demişti. Kimden bahsediyorsun diye sormuştu Akihiko “Sizi gördüm onu buraya getirdiniz.” Ardından baygın kadın kapıya doğru ilerlerken kapıda ki adamı fark etti “Git buradan pislik! “, diyerek saklandı. Olayı kavramıştım. Adam içeriye dalmaya çalıştı. Onu ittim. Ardından Katanasını kınından çekti ben ise hemen Naginatamı hazırladım ve savaşmaya başladık. Onun ile kıyaslanamazdım. Ardından geriye büyük bir sıçradım hemen Naginatayı yerine koydum. Ardından 2 Karasu Bunshin yaptım. Onlarla dikkatini vermişti ardından bir anda Bunshini yok ettim adam şaşırdı o sırada Shunshin ile hemen önüne geldim ve karnına sert bir yumruk attım ağzından kan geldi ve yere yığıldı Naginatayı çıkardım elimde birkaç kez çevirdikten sonra adamın kafasının yanına sapladım. “Hemen buradan uzaklaş ve bir daha karşımıza çıkma.” Adam ürkek gözlerle ayaklandı ve koşmaya başladı. Belli bir mesafeden sonra atıp tutmaya başladı. Ardından içeri girdik. Kız pencereden bizi izliyordu. Ardından koltuğa oturduk. “Bekliyoruz Aya?” , dedik. Üzüntü, sinir, kin, acı her şey vardı ses tonunda “Daha demin gelen adam çok zengin bir aile adına savaşan biri benim gibi bir sürü kızı köleleri gibi kullanıyorlar bize işkence ediyorlar ve ben ise zar zor kaçmayı başardım. Kaçmadan birkaç saat önce yine sadece onlar eğlensin diye bana işkence etmişlerdi. Bu izlerde oradan kalma yaralarım yüzünden yolda bayılmış kalmışım." “Hayır, hayır böyle bir şey imkânsız asla böyle bir şeye izin verilmez!” “Evet, haklısın izin verilmez fakat istihbaratları çok gelişmiş ne zaman eve birilerinin geleceğini öğrenseler bizim bile nasıl girildiğini bilmediğimiz bir yerde saklıyorlar ve hiçbir şey kanıtlanamıyor.” Akihiko ile birbirimize bakınıyor iken garip bir koku gelmişti burnuma Aya’nın çığlığı ile anlam kazanmıştı bu koku “Ev yanıyor.” Arkamıza baktığımızda alevleri gördük. Çok dikkatsizdik. Ahşap olan evimiz yüzünden ateş çok hızlı yayılmıştı. Biz Shinobi olduğumuz için daha rahattık fakat Aya dumandan çok etkilenmişti. Onu yeniden sırtıma aldıktan sonra düşen tahtalardan kaçınarak kapıya ulaştık. Kapıya sert bir tekme ile açtım. Dışarıda ise demin dövdüğüm kişi vardı. “Bana bulaşmayacaktın!”, dedi ve kaçtı. Yanan eve bakarken yere yattım. Ateşin kaynağından fırlayan ateş parçacıkları yere ulaşamadan sönüp gidiyordu. Sürüden ayrılan kuzuyu kurt kapar hesabı. Odam, anılarım, evim, Akihiko-san ile tartışmalarımıza bizzat tanık olmuş yegâne şey artık yoktu. “Lanet olsun. Zengin falan demeyeceğim hepinizin kıçına tekmeyi basacağım. Aya çabuk bahsettiğin yere gidiyorum. Yer bilgilerini ver.” “İmkânsız orada gerçekten güçlü kişiler tarafından korunuyor.” Yüz ifademden kararlılığımı anladı ve kabul etti. “Akihiko-san ben gidiyorum. Nereye gittiğimi zaten biliyorsun. Bence geceyi ormanda geçirebilirsin ne de olsa maceracısın sen değil mi?” Akihiko ise her zamanki gibi gülerek saklamaya çalışıyordu sinirini ben ise tarif ettiği yere doğru koşuyordum. Ev bir malikâneydi kapısının önünde 2 kişi vardı. “Hey geçemezsiniz.”, dedi kas yığını herifler onları dinlemedim hemen Rakumei no Jutsu yaptım yerlerinden bile kıpırdayamadılar. Aralarından yavaş adımlarla geçtim. Ardından evin kapısına ulaştım. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı tekmeleyerek açtım. Hemen etrafımda 5 kişi toplanmıştı bile, işte başlıyor Malikaneye Baskın…