[Kusa] Kâfile

[Kyogi Haze]

Kendiyle dalga geçercesine gülümseyerek bakışlarını Fuka’dan kaçırdı.Sorgunun içeriğini aklının ucundan dahi geçirmemişti açıkçası.Takıntı derecesinde odaklandığı iki nokta vardı ; Ame shinobilerinin cüretkar hareketleri ve yerleşkenin onlara verdiği taviz.Sorgudan elde edecekleri bilgi,üçlüye araştıracak farklı alanlarda sağlayabilirdi.Haze’nin buna ihtiyacı vardı.Kervansarayı izlemek dışında bir şey bulamazsa,orada durduğu her saniye kendisini tutmak için mücadele edecekti.Şimdiden gözlem yapmanın saçma olduğuna kanaat getirmişti zaten.5 kişi kervansarayı çevrelemişse onlarında nöbete katılması ne kazandıracaktı ki ? İç geçirerek Mitsuko’nun söylediklerini başıyla onayladı.Genel olarak Haze’nin düşüncesini desteklesede,cümleleri daha sakin ve tutarlıydı.Bu,gözüne batan şeyler olduğu zamanlarda Haze’nin başaramadığı bir eylemdi.Üç kardeş ne kadar uzak karakterlere sahip olursa olsun birbirlerini saçma şekillerde tamamlıyorlardı.Haze kendi rolünü kestiremiyordu ama bu gerçek reddedilemezdi

“Kapıyı kırıp ‘tutuklusunuz’ diye bağıracak bir ruh halindeyim ama ayrılmalarını beklemek daha mantıklı tabii ki.” Ses tonunda belli bir yakınma vardı.Şüphesiz kardeşlerinden biri bile onun kadar hiddetlense kervansaraya duvarları delip gidecek kadar cesaretle dolabilirdi.Kendi içine patlayabiliyordu anca.Haze bireysel çalışacak bir shinobi olgunluğuna sahip olduğunu düşünmüyordu.Gerekli sakinlik ve olgunluğa erişene dek kardeşleriyle tek bir vücut gibi hareket etmek zorundaydı.Sesine hırlama eklendi,hevesi yüzünden okunuyordu. “Birini sorgularsak…Katılmayı fazlasıyla isterim.” Sinsi bir sırıtmayla ayaklanarak cübbesini üzerine geçirdi ve merdivenlere doğru hızlı birkaç adım attı. “Ishikawa-san !” Adam gözden kaybolmadan önce ona yetişmek istiyordu. “Yaptığınız sorguyu özetlerseniz işimiz kolaylaşacaktır.Elbet bir çıkarım yapabiliriz.Kontrollü bir şekilde de olsa sorularınız yanıtlanmış sonuçta…” Tek bir bilgi…Haze’nin kavrayamayacağı,Fuka’nın zihninde ise yeni bir fikir oluşturacak bir bilgi.Ishikawa’nın cevabından sonra kardeşleriyle birlikte kervansaraya ilerleyecekti.Bu kahvehane seviyesindeki yerde durmaktan pek memnun olduğunu söyleyemezdi,hava yağmurlu olsa dahi.

[Kyogi Fuka]

Üzerine geçirdiği cübbenin kollarını çekiştirirken kardeşinin söylediği şeyleri dinliyordu. Gelen kişileri ayrı yakalamak çok zor bir işti. En azından Fuka şimdiye kadar duyduklarını göz önüne alarak hepsinin bir arada dolaştığını ve ayrılmadığını düşünüyordu. Kendilerine kiraladıkları oda ve kervansaray onlara yetiyor olmalıydı. Sessiz süren bekleyişlerinin amacını öğrenmek için farklı bir plan kurmalarını gerektiğini düşünerek cübbenin kollarıyla oynamayı bıraktı ve Haze'nin atılarak sorduğu soruyla birlikte dikkatini o yöne verdi.

Sorguda sorulan soruları ve alınan cevapları gerçekten de merak ediyordu. Ama bunların ne kadarı doğru yada ne kadarının işe yarar olduğunu kestiremiyordu. Büyük ihtimal klasik türden şeylerdi ve sorguladıkları jounin de hepsini beklenen şekilde cevaplamıştı. Onlara cübbeyi getiren adamın sözlerini tekrardan düşünmeye başladı. Şuan bulundukları görevde ki konumları sayesinde kervansarayı gözetleyen 5 kişi ile rahat bir şekilde çalışabilirlerdi. Fuka istemsizce karşılarındaki adam ile ilgili bir şeyi fark etti. Eğer bu beş kişi karşılarındaki adamın izni olduğunu biliyor ve verecekleri emirleri bu sayede dinliyor olacaklar ise bu da onları karşılayan adamın aslında kendilerinden üst bir rütbede olduğu anlamına geliyordu. Ufak bir ayrıntıydı ve büyük ihtimal bir işe yaramayacaktı. Gene de akılda bulundurmakta yarar vardı. Haze'nin sorduğu soruya karşılık alınacak cevabı bekledi ve ardından kardeşlerine dönerek konuşmaya başladı.

Bence bir yere kaçacaklarmış gibi gözükmüyorlar. Hızlı kararlar vermek yerine hepsi ile teker teker konuşmayı deneyelim. Hatta bunu bir sorgudan çok gayrı resmi sohbet havasında yapalım. Kervansaray'a gittiğimiz de yapacağımız şeyleri tekrardan gözden geçiririz. Çenesini kaşıyarak düşünceli bir havaya büründü. Şayet çok fazla olasılık vardı ve düşündükçe çoğalmaya devam ediyorlardı.

Onları ayrı ayrı yakalayabileceğimizi sanmıyorum. Özellikle de yerel halk ile bile hiç iletişime geçmeden bu kadar uzun süre durduklarını hesaba katacak olursak.. Bence kervansaraydan ayrılmıyorlardır.

Düşünceler içinde ayağa kalkıp yavaşça kapıya doğru yöneldi. Ne olup ne bitiyorsa orada sonlanıyordu. Kervansarayda elbette ki onlardan başka kalanlarda vardı ve orada kalan diğer kişilerin izlenimlerini öğrenmek bile bir başlangıç sayılacaktı. Asası ile kapıyı hafifçe aralayarak yağmurun başlayıp başlamadığına baktı. Yağmur yağıyorsa kapşonunu geçirecek ve dışarı öyle çıkacaktı. Hey Haze, Amegakure'den buraya gelmek ne kadar sürer?

[GM - Naruto]

Mitsuko: Yağmur bulutları toplanmakta, ancak daha bir kaç saati var.

Haze: Ishikawa'dan sorgu hakkında bilgi istiyorsun, o da sorgunun bir transkriptini tuttuklarını söylüyor. Yukarı kata çıkıyorsunuz. Tek bir odası var üst katın, o da bir ofis tarzında bir şey. Çeşitli kabinetlerde belgeler falan var. Masanın üzerindeki bir parşömeni uzatıyor sana. "İşiniz bitince geri getirirseniz hoş olur, bilirsin, resmi evrak falan. Buradayım ben ihtiyacınız olursa."

Transkript şöyle;

S; Sorgulayanın sorusu, C; Şüphelinin cevabı

S: Adın ne?

C: *sessizlik*

S: Peki. Tekrar soralım. Anlayamadın galiba. Adın nedir?

C: *önce bir sırıtış, ardından sessizlik*

S: Eh. Zeki şey seni. Neden buradasınız?

C: *sessizlik*

S: *sessizlik, ardından* O zaman şöyle yapalım. Evet için kafanı salla, hayır için sessiz kal. 7 kişisiniz. Bu doğru mu?

C: *sakince kafa sallar*

S: Zor değilmiş, değil mi? Yanınızda ekipmanlarınız var mı?

C: *sakince kafa sallar*

S: Bu soruya her türlü hayır diyeceksin ama ben yine de sorayım. Yanınızda illegal bir araç-gereç veya eşya var mı?

C: *sessizlik*

S: Tamam o zaman. Buraya geliş amacınız, sınırötesi operasyon mu?

C: *sessizlik*

S: Hadi canım. Ben de inandım. Çevreden birisine zarar verirseniz, kellenizi alırım, bunun farkındasın değil mi?

C: *sakince kafa sallar, ardından sırıtır*

S: Yöre ülkeleri arasında imzalanan barış antlaşmasının gereğince sizlere illegal bir şey yapmadığınız sürece karışamayız ancak sizi karantina altına alabiliriz. Kasabadan ayrılmanızı yasaklıyorum. Tabii ülkenize dönmekte serbestsiniz. Anladın mı?

C: *sırıtmaya devam eder ve sakince kafa sallar*

S: Gitmekte serbestsin.

Kervansaraya ilerliyorsunuz. Çok büyük bir yer değil, ilk katı tipik Japon stilinde. Yerde tatamiler, yer masaları, oturmak için yastıklar vesaire. Üst kata çıkmak için merdivenler var. Kervansarayın ön cephesinin duvarları yok, yani içerisi tamamen açık. Zaten kapanmıyor genelde. Sürekli birileri var. Yerleşke Shinobileri de olay çıkmasını oldukça engellemeye çalışıyorlar. Kervansarayın alt katı bu gün boş, içeride oturan 2 Kusa shinobisini görebiliyorsunuz. Ayrıca girişte bir geyşa giysili hatun dikkatinizi çekiyor. Muhtemelen garsonlardan birisi.

[Shikarin Mitsuko]

Birkaç saat içerisinde toplanacağını sezdiğim yağmur bulutlarına bakıyor ve derin bir iç çekiyorum; önümüzde hala uzun bir iş dizisinin bulunuyor olması beni endişelendiriyor. Ayak uydurduğumuz tempo pek ağır olmasa da, tüm bu görev için yeterli olup olmadığımı bilemiyorum. Kapüşonumu çıkarmadan dışarıya adım atıyor ve ağabeylerimin içerideki işlerini bitirmelerini bekliyorum. Sokaklara kısaca göz gezdirdikten sonra biraz ilerliyor ve sokağın her iki yanına da şöylece bir bakıyorum; bu bakış bana köyüme olan özlem duygusunu aşılıyor. Kendi köyüm dışında kalan her yere yabancı olduğumu düşünüyorum, diğer köyler bizim ülkemize ait olsa dahi, yabancılaşma hissiyatını üzerimden atamıyorum. Etrafı inceliyor olmamın tek bir nedeni var; bu kasabaya dair bir şeyler keşfetmek ve en azından kaybolduğum taktirde yolları zihnime iyice kazımak. Bunun iyi olacağını hissederek ağabeylerimin gelişi ile birlikte yola koyuluyorum...

Yolculuk boyunca pek konuştuğumu söyleyemem. Sorguda ne tür soruların sorulduğunu öğrenmek de istemiyorum; zaten az çok nelerin konuşulduğunu tahmin ettiğim izlenimine varıyorum. Bu bir kehanet gücü değil, sadece küçük bir tahmin olarak zihnimde yankılanıyor. Haze'nin yeterli bilgiyi alması benim için de yeterli, ekstradan bir detaya girmenin bir anlamının olmayacağını düşünüyorum.

Kervansaraya yaklaştıkça sessizliğimi koruyor ve etrafıma pür dikkat kesiliyorum. Bu bölgeyi iyi analiz etmek yararımıza olacak, olası bir tehlikede bölgeyi iyi bilmek her zaman yarar sağlar. Kervansaray girişinde bulunan shinobileri izliyor ve yorgun bedenim ile içeriye doğru ilk adımımı atıyorum. Shinobilere yönelerek küçük bir selam verdikten sonra kervansarayın içine göz atıyorum. İçeride nelerin yer aldığını öğrenmekte fayda var. "Pekala, buradan sonra hedefimize iyice yaklaştık." Ağabeylerime yönelttiğim kelimelerimin sonuna geldiğimde kapüşonumu çıkarıyor ve bundan sonra ne olacağı konusunda temkinli bir şekilde düşünmeye başlıyorum. Benim düşüncem zihnimde belli fakat ağırlığı ağabeylerime bırakmayı planlıyorum. Onlar varken kendimi ön plana çıkarmamın pek de bir önemi olmaz, ayrıca bir hata yapmaktan da korkmuyor değilim. "Ah... Lanet olsun." O kadar çok gereksiz düşünce zihnime doluyor ki, onlardan arınmaya çalıştıkça daha da içe batıyorum. Kısa sürede konsantrasyonumu tekrar kazanmalıyım. Bu sebeple sessizce bekliyor analiz yeteneğimi geliştirecek bir detay yakalamak için çevremi inceliyorum.

[Kyogi Haze]

Kapşonunu kafasına geçirdikten sonra kardeşlerinin peşinden dışarıya saldı kendini.Kafasını gökyüzüne kaldırdığında yüzüne düşen birkaç damla içindeki siniri büyütüyordu sanki.Açık,güneşli bir hava ve Kusa esintisi onu sakinleştirmeye yeterdi açıkçası.Buradaki kasvetli görünüm onun ruh halinide etkiliyor,mantıklı düşünmesini engelliyordu."Bilmiyorum,2-3 gün belki ? Sorarız." Birkaç adım geride yürüyerek transkripti açtı Haze.Islanmaması için cübbesinin iç kısmını koruma olarak kullanıyordu.Sorulan soruları ve 'cevapları' direk olarak yazdıklarını gördü,mimiklere kadar.Adamın mimiklerinden başka yazacak birşey yok ki. Sayfa sonuna dek bir hazine haritasına bakarmış gibiydi Haze.Ciddiyeti gözlerine vurmuştu,birşeyler bulacağından emindi.Sona erdiğindeyse...Sinir dolu,sesli bir kahkahayla transkripti Fuka'ya uzattı. "İşimize gelecek tek birşey dahi söylememiş.Artist." Fazla gülen,sevimli bir yapısı olmadığını kabul ediyordu.Ancak çıkmaza girdiğinde ve sinirlendiğinde yüzüne yerleşen alaycı sırıtmaya engel olamıyordu.Muhtemelen bütün gün bu ifade ile dolaşacaktı. "Bu jouninle baş başa kalırsam çekin alın beni."

Kervansaray klasikti ve onu,içinde kalan Ameliler dışında özel kılan bir yanı yokmuş gibi duruyordu.Alt kat tamamen boş dursada fazla irdelemedi bunu.Müşteriler üst kattalardı muhtemelen.Yada kaçmışlardı ? Shinobi sıfatı olmasa,kendisi bunu yapardı.Ame,Kusa gerginliğinin arasında kalmak isteyeceği son şey olurdu.Geriden gelen adımlarını hızlandırmadı.Kervansarayda sadece 2 Kusa shinobisi gözüküyordu,Haze diğerlerinin yanına gitmeyi planlıyordu.Kendilerine yardımcı olacak bu shinobileri selamladıktan sonra kardeşlerinin kervansaraya girişini izledi. "İç kısım size kalsın.Binanın çevresini dolanacağım,uzun sürmez." Sol tarafa doğru birkaç adım attıktan sonra durdu. "Fuka,prensesimizi canlandıracak birşeyler demlersen hoş olacak." Mitsuko her zamanki gibi durgun olsada ona takılmaktan alamadı kendini.Meraklı yapısı görevi hunharca bitirmesi için zorluyordu.Bu noktada Haze'nin tek dayanağı kardeşleriydi.

Binanın çevresinde Kusa shinobisi ile karşılaşana kadar sayısız tur atabilirdi.Oldukça yavaş ilerliyordu.Bina yapısına dünya dışı maddelermiş gibi baktı.Tüm ayrıntıları görmek istiyordu.Camlarsa...Özel olarak onlara odaklanacaktı.Ona bakacak bir Ame shinobisi görmek isterdi.En azından kapı kırmak için elinde bir bahane olurdu.

[Kyogi Fuka]

Dışarıya attığı adımla birlikte derin bir nefes çekti ve soğuk havayı yavaşça çiğerlerine doldurdu. Üzerindeki yağmurluk onu rüzgardan korumaya yeterdi ama nem ve soğuğun yarattığı hissiyat yüzünden dışarıda fazla kalırsa rahat edemeyeceğini biliyordu. En kısa sürede kervansaray'a ulaşabilmek için hemen ilerlemeye başladı. Arkasından ona yetişen Haze ve çoktan yanında olan Mitsuko'ya ayak uydurmaya çalışacaktı. Gerçekten de dışarıda çok fazla kalmak istemiyordu. Haze incelediği kağıdı gülümseyerek ona uzatırken acele etmedi. Büyük ihtimal ile tahminlerindeki şeyler yazıyordu. Ancak kağıdı okumaya başladığı zaman yüzü ciddi bir hal almıştı. Sorgulamaya alınan adam resmen karşısındaki ile dalga geçmişti. Kendilerine bir zarar verilemeyeceğinin farkındaydılar ve bunu son raddesine kadar kullanıyorlardı. Zamanı geldiğinde Haze'yi gerçekten de tutmaları gerekecekti. Aksi halde sorgu esnasında bu tarz bir tavır takınan kişi değil jounin ame'nin daicho'su bile olsa pataklamaktan çekinmeyecekti. Diğer elinde asasını tuttuğu için kağıdı açıp düzeltirken biraz zorluk yaşadı ama bu sayede her satırı iki üç kere okuma fırsatı oluyordu. Fuka elindeki transkripti incelerken gözüne bazı detaylar takılmıştı.

Her şeyden önce sorgulanan adam fazlasıyla ukala davranıyordu ve adamın verdiği cevaplara baktığında jounin'in herhangi bir çekincesi olmadığını düşünmeye başlamıştı. Bu da ameli'nin sorgu sırasında yalan söyleme ihtiyacı duymadığını gösterirdi. Adamın sırıtmadığı veya cevap vermediği kısımlara tekrardan göz gezdirdi ve sesli bir biçimde tekrardan okudu. Haze ve Mitsuko'nun da duymasını istiyordu.

Yanınızda illegal bir araç-gereç veya eşya var mı? Bu soruya hayır denmemesi.. Fazlasıyla işimize gelir. Gözlerini abisine kitledi ve büyük bir hevesle konuşmaya devam etti. Yasalara göre illegal bir eşya getirilirse onları tutuklamak için bir bahanemiz olabilir. En kötü ihtimal ile sınırdışı ederiz. Yasanın tam olarak bu şekilde olup olmadığını hatırlamak için zihnini biraz zorladı. Ardından kağıt parçasını hafifçe yukarı doğru kaldırarak sesli bir şekilde okumaya devam etti. Kasabadan ayrılmanızı yasaklıyorum. Tabii ülkenize dönmekte serbestsiniz. Adamlar yalnızca bir kaç gündür buradaydı ve sorgudan sonra da kendi köylerine dönmemişlerdi. Kısacası gitmek istedikleri bir yer olsaydı ya gizlice ilerlemeye çalışırlar yada geri dönerek sınırın farklı bir noktasından gitmek için tekrar şanslarını denerlerdi. Bu düşünceye göre adamların bulunmak istedikleri yer tam olarak burasıydı. Bunun bir çok sebebi olabilirdi ama bazılarını elemek için Fuka'nın da bulundukları yer ile ilgili fazladan bilgi edinmesi gerekiyordu. Mitsuko, elinden geldiği kadar yerel halk ile iletişime geç. Yakın zamanda meydana gelen garip bir olay veya bulunan değerli bir şey var mı diye bir soruştur. En kötü ihtimal ile bu adamlar gelmeden önce olan önemli olaylar hakkında bilgi edinmeye bak. Bu dediğim şey garip görünümlü başka birisinin buralarda dolaşması da olabilir. Şayet kendi köylerine ait bir kaçak ninja gizlice giriş yaptıysa peşlerinden gelmiş olabilirler. Hatta ödülü yüksek ise bunu bizden saklamak için birden fazla nedenleri var demektir.

Mitsukoya doğru dönerek gülümsedi ve kağıdı tekrardan Haze'ye uzatırken; Sana bu konuda güveniyorum. Bu kadar tatlı bir kıza cevap vermeyecek çok az kişi vardır. Üstelik görünümümüz dolayısı ile yerel halk seni daha çok benimser. Diyerek gözleri ile beyaz saçlarını işaret etti.

Kervansaray'a ulaştıklarında Fuka mekanın dizaynına hayran kalmıştı. Eski zamanlarda kullanılan tatami ve yer masalarını çok seviyordu. Bir gün kendi evi olursa onuda bu şekilde tasarlayacaktı. Kapıları da tahta ve sürmeli olmalı diye düşündü. Hayalinin sonlanması kısa sürdü. Çünkü Haze'nin söz ettiği şey ile birlikte kesesini yoklama ihtiyacı hissetti ve kese o kadar hafifti ki bir an için düşürdüğünü sandı.. Sanırım sadece kaynar su istesek te bize yeter.

Haze çevreyi turlamak için yanlarından ayrılırken Mitsuko ile birlikte içeri daldı. İlk fark ettiği şey karşısındaki kimono giysili, geyşa'ya benzeyen garson olmuştu. Hemen ardından arka kısımdaki masalarda iki kusa shinobisi oturuyordu. Garsona doğru ilerleyerek kafasını hafifçe eğip selam verdi ve çantasından minik bir çay poşeti çıkarırken kısa bir açıklama yaparak demlik ve kaynar su istediğini belirtti. Çıkardığı çayın içinde keskin bir zencefil kokusu vardı. Ayrıca içinde kurutulmuş ayva yaprakları bulunuyordu. İçtiklerinde dinçleşip havanın kapalı olmasından dolayı üstlerine çöken yorgunluğu atacaklarını umuyordu. Bu bitki çayının asıl amacı enerji kazandırmaktı.

Çay poşetini kadına vererek demlenecek çayın bu olduğunu belirtti ve iki shinobi'nin oturduğu masaya doğru ilerleyerek onlara katılmak için izin istedi. Bir yandan kendisini tanıtıyor bir yandan da çayın gelişini sabırsızlıkla bekliyordu. İyi günler, ben Fuka ve yanımdaki de kardeşim Mitsuko. Sanırım Ishikawa bizim geleceğimiz ile ilgili sizi bilgilendirdi ama gene de tekrardan kendimizi tanıtmakta fayda var. Nede olsa görev boyunca iletişim halinde olacağız.

Rp Out: Mitsuko içeri girmez ve çevrede bilgi toplamaya giderse tek başıma ilerlediğim varsayılabilir.

[GM - Naruto]

Haze: Binanın etrafını turluyorsun. Aşağı kattaki camlardan, Fuka ve Mitsuko'nun içeri girdiğini görüyorsun. Üst camlardan ise bir şeyler göreceğinden şüphelisin zira bakış açından mütevellit anca tavanı seçebilirsin. 2. kattaki bütün odaların perdeleri açık, 1 tanesi hariç. Gündüz güneşine rağmen kapalı olan odada birilerinin uyuduğundan şüpheleniyorsun. Kim uyuyabilir ki bu saatte? Niye uyusun? Bir handaki pencerenin perdeleri niye kapatılsın ki? Kesin bir sıkıntı var. Kesinlikle orası Amegakure'den gelenlerin odası. Aklında hiç bir şüphe yok. Peki odada ne yapıyorlar? Gizli planlarını mı tartışıyorlar? Başka kimsenin görmesini istemedikleri bir şeyi konuştukları kesin. İçin önce merak, ardından komplo teorileriyle doluyor. Kendini o odaya atmamak için zor tutuyorsun.

Fuka, Mitsuko: İki shinobi size bakıyor önce, biraz bayık gözlerle. Burada pek aksiyon gördükleri söylenemez. Hele içlerinden bir tanesinin alın bandı olmasa sivil ile karıştıracaksınız. Biraz daha canlı olan, en azından saklı köy shinobisine benzeyen konuşuyor. "Ben Tachi. Yanımdaki bu öküz herif de Gen'ichi. Memnun oldum. Sanırım sizler de köyden gönderilen müfettiş-vari ekipsiniz. Kolay gelsin. Olabildiğince yardımcı oluruz size, bu yöre halkına zarar gelmesin maksat." Gen'ichi dumur oluyor biraz ama lafı devralıyor. "Pek kendilerini göstermezler ama buranın halkı iyi insanlardır, özlerinde." Laflıyorsunuz kısa bir süre boyunca. Çaylarınız da o masaya geliyor, 4 tane. Düşünür geyşa hanımefendi diğerlerine de hazırlamış.

[Shikarin Mitsuko]

Sessizce takılıyor ve Fuka ile, isimlerinin Tachi ve Gen'ichi olduğunu öğrendiğim kişilerin yanına oturuyorum. Bir süre sonra gelen çayı ellerime alırken, Fuka'nın söylediği araştırma görevini üstlenme konusunda kısaca düşünüyor ve çaydan küçük bir yudum aldıktan sonra söze giriyorum. "Çayım bittikten sonra köyü araştırmaya gideceğim. Söylediğin ayrıntılara değinirken, birilerinin şüpheli bir durum görüp görmediğini sormak iyi olabilir. Kafamda şimdiden birkaç soru belirledim. Sanırım ilk olarak esnaflardan başlamalıyım." Fuka'ya bakıyor ve tekrar çayıma yöneliyorum; yorgunluğumu üzerimden attıktan sonra işin kendi payıma düşen kısmını yapacağıma dair kendimi hazırlıyorum.

Kısa bir zaman zarfı aradan geçtikten sonra, hafifçe soğuyan çayımı kafama dikiyor ve yanan dilime aldırış etmemeye çalışıyorum. Bazen küçük birkaç acı insanı zinde tutmak konusunda faydalıdır, bu bilgiyi eski deneyimlerimden öğrenmiştim. Yorgun bedenime yönelik bazı acılar beni her zaman zinde tutuyordu; fakat bu oldukça küçük bir yanık. Alt tarafı dilimin pütürlü bir hal alması söz konusu, daha fazlası değil.

Ayağa kalkıyor ve sağ elimle Fuka ve diğerlerine 'görüşmek üzere' işareti yaparak elimi sallıyorum. "Ben yokken bir belaya bulaşmaya kalkmayın, aksi taktirde siz ikinizi koruyamayacağımı biliyorsunuz. Olası bir durumda bana ihtiyacınız olabilir." Sözlerimin sonuna geldiğimde kapüşonumu yeniden kafama takıyor ve sakin adımlarla dışarıya yöneliyorum. "Üç saat kadar etrafta olacağım. Ardından bu noktada buluşuruz." Kocaman esniyor ve baygın gözlerimi dışarıya kilitliyorum. Kafamda şimdiden bazı sorular var, umarım işe yarar bazı bilgiler bulabilirim...

Dışarıya adım attığımda, geldiğimiz yönden ilerliyor ve bölgenin en kalabalık, esnaf dükkanları ile dolu olan bir bölgesini bulmak için araştırmaya başlıyorum. Çok uzun sürmeden aradığımı bulacağıma eminim. İlk işim çevre hakkında bilgisi olan birkaç esnaf ile görüşmek, ardından ise sivil halka yönelebilirim. Belki de son zamanlarda bu yörede var olan belirsiz konular yer alıyordur. Birileri ters giden bir şeyler görmüş olabilir, yahut ameliler hakkında ufak tefek ayrıntılara sahip olabilirler. Bunu öğrenmenin en iyi yolu ise araştırmak, daha fazlası değil. "Ah... Umarım ikisi ters bir durumla karşı karşıya kalmaz." İçten içe söylediğim kelimelerim fısıltı halinde açığa çıkıyor. Biraz doğaya biraz da binalara doğru bakınarak köyün içine doğru yol alıyorum. Yağmur ihtimaline karşı kapüşonum takılı. Ters gidebilecek durumlara karşı ise her zaman olduğu gibi tetikteyim; bir shinobi her an çevresine karşı duyarlılığa sahip olmalıdır, aksi taktirde beklenmedik olaylarla karşılaşabilir. Her neyse... İlk hedefim olan bir yiyecek dükkanına yahut silah dükkanına rastlayana kadar durmayacağım. İnsanların uğrak noktası olan birkaç yiyecek satan mekana ulaşırsam, işimi tek bir noktada hızlıca tamamlayabilirim. Hem belki ufak tefek bir şeyler de atıştırabilirim, bir şeylerin beni ayakta tutması lazım, hem... sabahtan beri bir şey yemedim. Biraz yiyecek bünyeme iyi gelebilir...

[Kyogi Haze]

Kapşonunu hırsla çıkartarak gökyüzüne baktı.Ardından kapalı perdeye.Tekrar gökyüzüne. "Gün vakti işte Haze,güneş orada." Yağmur bulutlarına rağmen güneşi net olarak seçebiliyordu.Belki Ame'ye bu denli yakın olmasalar onu hafiften boğacak bir sıcaklıkla dahi sarabilirdi onu.Ne yapıyorsunuz içeride. Emindi.O odada Ameli sinsilerin olduğuna dair bir iddaada ruhunu ortaya koyardı.Perde açık olsada birşey görmeyecekti,şayet aşağıdan baktığı için pekte iyi bir açı yakalayamamıştı.Ama olsun.Buna rağmen o perdenin kapalı oluşu Haze'nin tüm hücrelerini dürtüyordu.İllegal silah sorusuna gelen cevap geldi aklına,saf bir sırıtma.Ne evet ne de hayır.Orada her ne yapıyorlarsa yasal olmadığını biliyordu.Kasabaya saldırabilirlerdi ? Belkide bir üstü orası,köy düzenini ve alışkanlıklarını gözlemledikleri bir üs.Odayı yakıp yıkmak Kusa için en hayırlısı olurdu bu durumda.Yahut birini kaçırmış olabilirlerdi.Kusa için hayati öneme sahip birini.Neden olmasın ki ? Besbelli gelecek bir destek kuvveti bekliyorlardı.Hırsız olmalarıda ihtimal dahilindeydi.Kusa için önemli olan birşeyi çalmışlarsa...Yine güvenle çıkmak için destek kuvvet bekleyişi mümkündü.Herşey mümkündü.Kötü olasılıkların hepsine birer yüzde verecek kadar uçuktu Haze.Ve tüm bu olasılıkları yok etmek için o odaya dalması gerekiyordu.Camdan uçarak yapacağı bir giriş ne efsanevi olurdu.Amelilerin bunu beklemiyor olacaklarından emindi.Ne gizliyorlarsa açığa çıkardı işte.Üstelik camlar etrafa saçılırken,tüm o shinobilerin yüzüne yerleşecek şaşkınlığı görmek isterdi.

Koca bir nefes çekti Haze.Tek başına olsaydı..Yahut görevdeki başarısızlığı kardeşlerinide etkilemeyecek olsaydı paranoyasının onu ele geçireceğini biliyordu.Üstelik bu köyler arası bir durumdu.Yapacağı hareketin tüm politik meseleleri kökünden değiştirmeyeceğini biliyordu elbette.Fakat politikayı belirleyen insanların eline malzeme vermek,Haze gibi bir shinobiye uygun düşmezdi.Fuka'nın dediği gibi olacak,onun beynine göre hareket edeceğiz. Cama kilitlenerek adımlarına devam etti.Odaya dalma fikrinden vazgeçmiş olsada o camı beynine kazımıştı.Kardeşinin yöntemi işe yaramazsa ellerinde sadece bu cam kalacaktı nede olsa.

Odağını binadan çekerek çevreye verdi.Binanın dışında konumlanmış Kusa shinobilerini arıyordu.Bu sırada yollarıda inceledi.İnsanlar Amelilerin kervansaraydan çıkmadıklarını söylemiş olsalarda,camı giriş çıkış için kullanıyor olabilirlerdi.Görünürde bir nöbetçide yoktu zaten.Haze,Kusalı bir nöbetçi gördüğünde genel durumu sorduktan sonra o cama yönlendirecekti.

[Kyogi Fuka]

Fuka sakince masaya oturdu ve adamlar kendilerini tanıtırken koltuğa güzelce kurularak ikiliyi süzmeye başladı. Adamlar işinden sıkılmış gibi gözüküyordu. Beklemenin ne kadar sıkıcı bir eylem olduğu zaten ortadaydı. Hele ki bu tarz bir bekleyişin bu ikilinin de sinirlerini yıpratmış olabileceğini düşünüyordu. Sonuç olarak gelen kişiler başka bir köyün shinobileriydi ve niyetlerini anlamayı bırakın daha onlar hakkında herhangi bir bilgi bile edinememişlerdi. Uzun ve sessiz süren bir bekleyişti ve her anında stres altındaydılar, bitkin olmaları yüzünden onları suçlayamazdı.

Durumu az çok kavrayabiliyorum. Öncelikle belirtmek isterim ki bizi müfettişten çok takım arkadaşı olarak düşünürseniz daha çok memnun oluruz. Ayrıca Kusagakure'nin her bölgesi bizim için aynıdır. Değil mi Mitsuko? Ufak bir gülümseme ile noktaladığı son cümlesini özellikle vurgulamıştı. Adamların konuşmasında biraz ayrımcılık sezmişti. Sanki kendi bölgelerindeki durumun ciddiye alınmayacak olduğunu düşünüyorlardı. Oysa ki buranın konumu o kadar önemliydi ki olası bir tehdit durumunda merkezden fazlasıyla takviye alabileceklerini düşünüyordu.

Ortamın gergin olması hepimizi etkilemiş gibi gözüküyor. Bu çayı kapıda ki arkadaştan özellikle demlemesini rica ettim. Tadı başta biraz keskin gelecektir ama zihninizi açarak dinçleşeceğinizi garanti edebilirim. En azından yorgunluğunuzu alır. İnanın bana, şuan yaptığınız iş etrafta koşturmaktan daha yorucu olacak gibi gözüküyor. Fuka gerçekten de böyle düşünüyordu. Stres altında ne olacağını beklemek insanı haddinden fazla yorardı.

Çaylar geldiğinde ilk kupaları ikiliye doğru uzattı ve kendininkini de önüne çekerek sıcaklığını kontrol etmek için minik bir yudum aldı. Çay gerçekten de tam kıvamında olmuştu. Çayı getiren geyşaya teşekkür ettikten sonra konuşmaya devam etti. Karşısındaki adamların isimleri çok benziyordu. Bu ikilinin büyük ihtimal ile önceden de arkadaş olduğunu düşünmeden edememişti. En azından konuşurken ki samimi tavırları bunu gösteriyordu. Mitsuko konuşmaya başladığı sırada sessizce çayını yudumlamaya devam ediyordu. Kardeşi sözünü bitirdiğinde Fuka halinden memnun bir şekilde ona gülümsedi ve eliyle zafer işareti yaptı. Fuka'nın söylediği şeyleri ve bunların önemini tamamen kavramış gibi gözüküyordu. Yerel halktan bilgi toplama işi ile kardeşinin ilgilenmesi içini rahatlatacaktı. İşin bu kısmının emin ellerde olması gerekiyordu. Mitsuko'yu uğurlarken içini ferah tutmasını ve Haze'nin sorun çıkartmasını engelleyeceğine dair ona söz verdi ve kardeşi yanlarından ayrıldıktan sonra tekrardan adamlara doğru döndü.

Sanırım şimdilik durum fazlasıyla kontrol altında gözüküyor. Ancak dediğiniz gibi yerel halka zarar gelmemesi için en kısa zamanda yukarıdaki elemanlarla ilgili bilgi edinmemiz gerek. Sorgulama ile ilgili Ishikawa-san bizi bilgilendirdi. Bundan ayrı olarak konuşmaların kaydını da alıp inceledik. Gözümüze takılan bir kaç nokta var ve bunları da en kısa zamanda kontrol etmek istiyoruz. Ama her şeyden önce sizinle tanışmak istemiştik.

Çayını bitirene kadar adamlarla laflamaya devam etti. Klasik mevzulardan konuşmaya çalıştı ve üzerlerindeki bitkinliği atmaları adına ikisini de rahatlatmaya çalıştı. Karşılarındaki kişiler dişli insanlara benziyorlardı ve görevleri tam anlamıyla bir takım çalıştırması gerekiyordu. Gelenlerin arasındaki jounin sayısı bile rahatsız ediciydi. Sadece bu yüzden bile buradaki görevliler ile kaynaşmaları işlerine yarayacaktı. Adamlara laf aralarında sürekli köylerine verilen önemden bahsetti. Amegakure'ye olan yakınlığınız gereği daha önceden de bu tarz durumlar ile karşılaştığınızı düşünüyorum. En son bir ameli'nin buraya ne zaman geldiğini ve ne tarz bir davranışta bulunduğunu hatırlıyor musunuz?

Adamların cevabını dinledikten sonra boş fincanı yavaşça masaya geri bırakarak doğrulacak ve masadan kalkacaktı. Dışarıda bir adamımız daha var, onuda aldıktan sonra tekrardan geri geleceğim. Ameli arkadaşların odasına bir ziyaret yapmak istiyorum. En azından onları bir kez daha sorgulamamız gerek gibi gözüküyor. İnsanların ağzından laf alma konusunda fena değilimdir. Buna özel olarak bildiğim bir kaç teknik bile var. Adamlara göz kırptıktan sonra onlara cesaret verme maksadı ile ellerini sakince masaya koydu ve vurgulu bir şekilde tekrarladı. Buranın güvenliği size emanet beyler. Eğer içlerinden biri dışarı çıkacak olursa yada tanımadığınız biri içeri girerse muhakkak bizi de bilgilendirin. İşimiz bittiğinde birer çay daha içmek üzere.

Asasından destek alarak yürümeye başladı ve kervansarayın dışına doğru yollandı. Haze'yi bulması gerekiyordu. Sorgulama vakti gelmişti...