Demek orospu örümceği yapmıştı yemeği, omlet yapıp tavuk koymuş bir de beceriksiz herif. Kızın kusması normal tabi, ya da değil mi? O kadar sarsıntı ve Riko'nun şu çığlık tekniği aynı omleti yiyen bücürü kusturmamıştı bir kere. Anneyle yavrusunu beraber pişirmek kadar saçma bir yemek hazırlama türü olabilir miydi ya, kahvaltı niyetine tavuk mu yenirdi? Tabi bücür proteini basa basa Mao'ya bile kafa tutacak kadar güçlü olmuştu, Mao da deneyebilirdi. Ama tavuk değil, lütfen. "Hamileysen ne mi yaparım?" dedikten sonra takılmıştı Mao olduğu yerde, kızın suratında bir gülümseme vardı. Sevgi sözcüğü sokmaya çalışıyordu delikanlının ağzından belli ki, Mao'ysa veremiyordu elbette. O kadar becerikli değildi sevgi konusunda, daha doğrusu her şey çok ani gelişmişti. Sorumluluk almakla, sevgisini belli etmek apayrı şeylerdi belli ki. Ama aynı zamanda Riko'yu kurtardığı şeyleri düşündü, orada yaptığı şey kızla sevişip onu bilmemneresinde biriktirdiği çakrayla iyileştirmek değildi elbette. Ona tutunacak bir şey vermişti; "Sanırım sana sıkıca sarılıp defalarca öperim. Ondan sonra akademi öğretmenliği sınavlarına girerim ki düzenli bir maaşım olsun. Ondan sonra babamdan yemek yapmayı falan öğrenirim, tabi dayağını da yerim babamın bu kadar erken şey olduğu için. Abimler de dalga geçer ama bir şekilde hallederiz." diye cevap vermişti küçük kıza sarılarak.
Bir anda Riko hamile olma ihtimalinin korkusuyla titrek titrek gezinmeye başlamıştı etrafta, durup bir matematik problemi çözmeye çalışıyordu ardından Mao'nun suratına bakıp bir baba tipi görmeye çalışıyordu. Zor olmalıydı, hamile değildi büyük ihtimalle ama kızın bu telaşı Mao'yu eğlendirmişti. Aynı zamanda "Aha, gözü korktu yiyişemeyiz daha." düşünceleri de delikanlının gözünü korkutmuştu. Derken Riko önünde göbeğini açıp kontrol etmeye başlamıştı, Mao "Öyle anlaşılmaz." derken kız üstüne çıkmıştı bir anda; Mao tam; "Öyle de anlaşılmaz ama olur." deyip pis bir sırıtışla kızın belini kavrayacakken Riko onu yüzüstü çevirmişti. Delikanlı kızın sıcak ellerini belinde hissederken Riko ne düşündüğünü sormuştu Mao'ya. "Koltuğun yumuşak değilmiş. Ama ellerin harika, ayrıca popon da benimkine göre yumuşak. Gerçi zaten seninkini daha önce şeylemiştim.", sinsi sinsi gülmüştü genç adam. Ardından bir anda sırt üstü dönüp kızı kavramış ve daracık koltuğun yüksek kısmıyla kendi arasına sıkıştırmıştı. Kızı belinden sararken; "Özür dilerim, bugün çok güçsüzdüm." diyebilmişti kıza gülümseyerek. Artık tavuklu omlet kokusunu almıyordu.