Ormanda ilerlemeyi sürdürüyorduk. Ne kadar hızlı gitmeye çalışsak da ormanın doğası buna izin vermiyordu. Şu bitkiler yüzünden ağaçların üstünden gitmeyi düşündüm fakat adamın orada gitmesi imkansız bir şey olurdu. Sıradan bir çaycıydı sonuçta. Onu taşıyarak gitmemiz de oldukça zordu. Diğer şartları düşününce burası daha güvenliydi. Çaycı ağlamaya devam ediyordu. Ve çocuğunun ismini sayıklayıp duruyordu. Onu gerçekten seviyordu anlaşılan. Ama gerçekten sevseydi zindana girme riskine karşılık bu ormana girmezdi. Adamın sesinin dışında yağmur sesi vardı ve ormandaki böceklerin.
Biraz daha ilerleyince yağmurun şiddetinin arttığını fark ettim. Bu köye yaklaştığımız anlamına geliyordu. Görevimiz sonlanmak üzereydi artık. Ağaçların önümüzü kapatmasına rağmen uzaktaki köy duvarlarını hayal meyal görebiliyordum. Ronin'e bakınca derin düşünceler içinde olduğunu anladım. Görev bitmek üzere olmasına rağmen ortam çok sessizdi. Normalde insanlar görevlerini bitirince sevinirdi. Fakat bu görev için sevinemiyordum. Ne kadar suçlu olsa da kötü bir niyeti yoktu adamın. Ama elimizden bir şey gelmezdi. Bana emredildiği gibi görevi tamamlamam lazımdı. Sonuçta bu adamı daichou binasına götürmezsek başkası onu bulacaktı ve biz de ceza alacaktık. Çaycının zindana gideceğini düşünmek beni biraz mutsuz yapsa da görevimi bitirmenin huzuruyla düşüncelerimden kurtuldum ve gereksiz düşüncelerden arınmış bir beyinle yoluma devam ettim.