Ishio; Kageri’yi Umigawa’da bir kez daha kaderine terk ederken, kendin de eski anıların, belki de olmaması gereken anıların, olduğu yere ilerliyorsun. Adımların her ne kadar yere sağlam basan cinsten olsa da, içindeki ürkeklik de kendini giderek göstermeye başlıyor. Restorana yaklaştıkça, midenden ekşimsi sıvılar ağzına doğru gelmeye başlıyor. Yine de bir yolunu bulup yutkunarak tüm kötü anıları midene indirebiliyorsun. Restoranın olduğu noktaya geldiğinde ise, etrafın bomboş olduğunu görüyorsun. Gözlerin hayali restoranı, onun içinde ve sonrasında dışında yaşananları bir bir gerçeğe dökerken, aslında karşında bir hiçliğin olması yüzüne bir tokat gibi çarpıyor! Kagami’nin cesedini yasladığın duvarın tek bir taşı bile yerinde bulunmuyorken, Umigawa’nın genel yapısına rağmen, bu bölgenin tertemiz olması dikkatinden kaçmıyor. Dolayısıyla bu yıkımın ve temizliğin aslında isterik bir durum olduğu sonucunu çıkarman zor olmuyor.
Kagami dolu anıların olduğu noktadan zor da olsa kendini ayırdığında, çevredeki shinobileri toparlama işine girişiyorsun. İçindeki boşluğun dolduğu söylenemese de, birilerinin Kagami’nin anısını bir şekilde yaşatıyor olması seni hem sevindiriyor hem de üzüyor. Sevindiren kısmı, Kagami’nin unutulmamış olması olurken, üzen kısmı ise, Kagami’yi başka biriyle paylaşıyormuşsun gibi bir psikoza düşmüş olman oluyor. Yine de Keiji’nin sana verdiği görevi, birkaç pataklama eşliğinde tamamlıyor ve sonunda topladığın adamlarla karargaha geri dönüyorsun.
Kageri; İçindeki isteksizliğe rağmen, Ishio’ya ayak uydurma gayesiyle Umigawa sokaklarını arşınlamaya başlıyorsun. Bu kasabada senin için özel herhangi bir nokta olmadığı ve olsa da çok da umrumda olmayacağı için, derhal hanlara ve içki içilebilecek envai yerlere gidiyorsun. Buranın insanlarına karşı takındığın tutum karşılaştığın tüm shinobileri pataklamana neden olsa da, kimisi sarhoşluktan kimisi de yaptığı yanlışlığın farkında olmasında dolayı sana ses çıkarmıyorlar. Eline geçen bu otoriteyi de sonuna kadar sömürebilecek bir yapın olduğu için, sona kalan sarhoş shinobilerin deyim yerindeyse ağzını burnunu kırarak onları peşine takıp karargaha varıyorsun.
Genel; İkiniz de hemen hemen aynı anlarda karargaha vardığınızda, ikinizin arkasında da hemen hemen eşit sayıda kişi bulunuyor. Arkanızda bulunan kişilerin arasındaki en büyük fark ise, Kageri’nin arkasındaki shinobilerin neredeyse tamamının kanaması bulunması oluyor. Ishio’nun arkasında birkaç pataklanmış tip olsa da, yüzlerinde hafif şişlikler dışında bir sıkıntı bulunmuyor. Her iki grup da birbirlerini gördüğünde, Kageri’nin arkasındaki kişiler ufak ufak Ishio’nun arkasına doğru kaymaya başlıyorlar.
İki grup bir araya gelmeye başladığında, Ishio karargahın kapısını açıyor ve ikiniz birlikte içerideki manzarayı görüyorsun. Keiji’nin ağzında sigarası, elinde koca bir şişe sakesi ile tamamen kafayı bulmuş halleri karşısında Keiji’ye kalayı basmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz. Umigawa’nın Keiji’yi bu kadar çabuk yoldan çıkarmış olması aslında pek şaşılacak bir şey olmasa da, en azından herkesi toplayana kadar sağlam kalmasının daha doğru olacağının farkındasınız.
İkiniz de birlikte içeriye girdiğinizde, Keiji sizi fark ediyor ve elindeki şişeyle gelişinizi selamlarken “Hojgeldi… hıck… niz! Herkeş… hıck… ler geldi… hıck… mi?” diyor. En azından niye gitmiş olduğunuzun hala farkında olması sizi bir parça rahatlatsa da, manzara karşısında ipleri elinize almanız gerektiğinin farkına varıyorsunuz. Arkanızdaki shinobiler, karargahtaki diğerlerinin yanına geçerken, size de Keiji’yi kendi tarafınızda tutuyorsunuz. Keiji ayakta durabilecek kıvamda olsa da, mantıklı konuşabileceği konusunda büyük şüpheleriniz bulunuyor. Bu sebeple de Keiji’nin yapması gerekenleri sizin yapmanız gerekecek gibi görünüyor. Zira karşınızdaki shinobi güruhu da, sizden mantıklı ve makul bir açıklama bekliyor. Hele ki Kageri’nin onca shinobiye kafa-göz girişerek kendini rahatlattığı düşünülürse…