gönderen Higashizono Kazumune tarih 09 Ağu 2016, 23:59
Bugün neden burada olduğumu kendime bile soracak bilgi kaynağına sahip olmadığıma emindim. Bir gece ansızın yine beni sarhoşken yakalayan kimseler bir şekilde ikna etmiş olmalıydı beni. Yoksa kendimi bu denli önemli bir görevin içerisine atmanın ya da önemliden ziyade uğraştıracak bir görevin içine atmanın bir mantığını bulamıyordum kendimde. Ne kadar düşünürsem düşüneyim ne dün geceyle ilgili bir görüntü nede bu görevi neden kabul ettiğimi açıklayacak makul bir sebep beynimde filizlenmiyordu.
Dün gece yine dojo'ya zar zor gelecek kadar içmiş olmalıydım. Zira sabah gözlerimi açtığımda, daha doğrusu açmak için moruk tarafından zorlandığımda bir ağacın altında sızmış bir şekildeydim. Ağzımın en kuytu yerlerine kadar işlenmiş içki kokusu, vücudumun üzerine binen aşırı kas ağrısının eşliğinde bir an tüm düşünceleri kafamdan silip boş boş etrafıma baktım. Ardından ne var dercesine moruğu süzüp, bölünen uykumu devam ettirmenin heyecanı ile bir kaç homurdanma sesi çıkarttım. Ama hayallerim moruğun bir görevi kabul ettiğimi belirtmesi ve bu sabah gelen bir takım shinobiler'in beni sorduğunu söylemesi ile yıkıldı. Beyin mekanizmam bir çok şeye sövmek için hazır hale geldi bir anda, bu olay bir çok kez başıma gelmişti sonuçta... Tepkiler bile önceden hazır.
Tüm içtenliğimle kaç saat sövdüğümü ve sövdüğüm her bir kelimeyi dillendirmek istesemde, şu an bunu yapmanın kafamda hissettirdiği üşengeçlik hissini aşamıyorum maalesef... Yoksa çok dolu ve çok güzel yeni türettiğim küfürler, patenti bana ait şekilde sunuşa hazır... Ama, aması... Neyse! Kamp alanına nasıl geldiğim ve şu an ki ekiple nasıl buluştuğumun pek bir nanesi yok aslında... Şu an sırtımı dayadığım ağacın kuru toprağına kıçımı kondurmuş, bekliyorum öylece. Dürüst olmak gerekirse moruğa aktarılan bilgiler doğrultusunda görevin içeriğinden az çok haberdar olsamda, cidden benim böyle bir uğraştırıcı görevin içinde ne işim var diye sorgulamıyorum değil, hani adam ikna etme desek pek işim yok o taraklarda. Aşırı köye bağlılık desek o da yok, çok müthiş bir yetenek olduğumu da düşünmezsek, neden yani? Canına yandığımın köyünde bu iki arkadaşa eşlik edecek başka adam kalmadı mı? Kuytu köşeye baksaydınız, kafası kıyak beni mi buldunuz bula bula?
Yağan yağmurla birlikte, oluşan yağmur havası normal bir insan için pek hissedilir olmayacak cinstendi; ama yağmur havası deyince doğduğu andan beri bu topraklarda büyüyen bizler için oluşan sinerji buydu. Fazlasında gözümüz yoktu azı ise bizden başkasında olmazdı zaten.
Görevin benim için basit kısmı bir koruma görevi olmasıydı, zor kısmı ise iknaydı. İnsanların bir yerlerini yalayıp onlara bir saat dil dökmek kesinlikle benim işim değildi. Birde onun bir saat zırvalıklarını dinleyip zihnimde belirli bir strateji oluşturmak... Hayır, hayır dostum! çok zahmetli bu, kesinlikle bana göre değil, bu işi diğer ikisinin üstlenmesi gereken işti. Kesinlikle bu konuda net fikrimi ilk konuşma fırsatında koymalıydım, ben korurum siz ikna edersiniz, oluru var bence bu görev dağılımın.
Nobu ve Shichi... Birlikte bu göreve atanan kadar bir çift kelime etmişliğim olmayan bu iki altın jenerasyon üyesini illa ki daha önce görmüşlüğüm oldu; ama ilk sohbetimizi bir araya geldiğimizden beri aramızda en soğuk ve gizemli tip gibi gözüken, ama ilginç bir şekilde en cana yakını olan Nobu bunu sağladı. Kimi zaman sözlerini dinlemekten uzak olsamda, bazı onlar kulak misafiri olduğum sözleriyle, az çok şöyle ya da böyle birbirimizi tanıdık. En azından hepimiz ses tonlarımızın nasıl olduğunu biliyorduk ya da bu süreçte nasıl tipler olduğumuzu da... Öyle ya da böyle işte... Pek konuşmadık ama azıcık da olsa kaynaştık, bana göre en azından.
Nobu, takımın en canlı elemanı yağmurun dinginliği gibi dingin olan ortamı yine canlandıran eleman oldu. Sözlerine ani ve hızlıca bir giriş yaptı. Yaptığı konuşmada tamda benim istediğim ve değinilmesini istediğim ikna etme konusundan bahsedip kendi fikirlerini belirtti ve topu bizlere attı. Hafif bir esneme ile konuşmasına tepki verip boynumu çıtlatırken, konuşma sırasını Shichi aldı ve kendi düşüncelerini ekleyip, son olarak oda Nobu'ya katıldığını belirtti. Sıra bende, aradığım fırsatta şu an elimde, ilk ve son kez konuşup tüm bir görevi sadece susarak bitirebilirim, hatta çok susarsam kendimi unutturur ve bir köşede uyuma fırsatı bile yakalayabilirim, sikmişim köyünü de fraksiyonu da! Lavuklar sarhoş kafa ile gelip zayıflığımızdan yararlanıyor, cıks beğenmedim ben bu işi...
"Şimdi... İkinizde benden büyük, daha deneyimli insanlarsınız. Pek birilerini ikna etme gibi işlerde tarağım yok, o yüzden siz ikinizin bu işi üstlenebileceğine inanıyorum. Şahsen benden medet umuyorsanız direk hiç ikna işlerine bulaşmayıp adamı koruyalım bitsin derim, ha yok tamam sende iş yoksa biz üstleniriz o işleri diyorsanız ben kendime düşen kısmı yaparım. Kılıcım malum adamı korumak için hazır ama zihnim malum adamı ikna etmek için dil dökmeye hazır değil, bu kadar..."
Fırsatı yakaladım mı affetmem, işte mis gibi bu görevin zor kısmını bizim bu lavuklara iteledim bence. Geriye kalan kısım ise biraz sabırla görevin sonunu geri getirebilmek.
